Kılıçdaroğlu: ‘Bizim İcazet Geleneğimiz Yok’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “ABD’den icazet alma sözü, iktidar olan partiler ama sağ dünyadan partiler için kullanılan bir söz. Bizim icazet almak gibi bir tutumumuz da yok, geleneğimiz de yok. İcazet alma düşüncemiz de yok. Ama biz bütün dünya ile barışık yaşamak istiyoruz” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, dün Eskişehir mitingi sırasında seyahat ettiği küçük uçakta Amerika’nın Sesi’ni de ağırladı. Uçaktaki sohbet sırasında kendisini en şaşırtan ilin Düzce olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu, Sakarya ve Lüleburgaz’ın yanı sıra Karadeniz’deki ilgiden memnuniyet duyduğunu da söyledi. Eskişehir’in ardından 56 mitingini tamamlayan Kılıçdaroğlu, meydanlarda halkın kendisinden en fazla ekonomik vaatleri bizzat duymak istediğini gördüğünü belirtti. Emekliye iki maaş ikramiye, bin 500 lira asgari ücret ve çiftçiye 1,5 lira mazot vaatlerini mutlaka her konuşmasında ifade ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bu vaatleri yeniden dile getirdiğinde meydanlarda daha bir coşku yaşandığını ifade etti.

Bugüne değin seçim beyannamesi ve güncel tartışmalar üzerine çok sayıda açıklama yapmış olan Kılıçdaroğlu, Amerika’nın Sesi’nin soruları üzerine Alevi kimliği üzerine ilk kez detaylı olarak konuştu.

Eşi Selvi Kılıçdaroğlu’nun her mitingde yanında olmasa da seçim için çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, CHP içerisindeki küskünleri değerlendirdi ve Meclis’te görmek istediği milletvekili profilini açıkladı.

Your browser doesn’t support HTML5

Kemal Kılıçdaroğlu Alevililiğini değerlendirdi

‘Alevi olduğumu öğrendiğimde özel bir şey hissetmedim’

VOA: “Siz Alevi olduğunu kaç yaşında nasıl ve ne zaman öğrendiniz?”

K.K.: “İlköğretimde.”

VOA: “Neler hissetiniz peki?”

K.K.: “Yok, herhangi bir şey hissetmedim. Özel bir duygum olmadı. İnsanı seven, insana saygı gösteren Anadolu’nun evrensel kültürünü kucaklayan bir kültür Alevilik. Dolayısıyla yadırganacak bir şey değil.”

VOA: “Türkiye’de Aleviliğin öteki olmak olduğunu düşünüyor musunuz?”

K.K.: “Ben şahsen düşünmüyorum. Devletin çok önemli makamlarına da geldim. Alevi veya Alevi değildir diye bir ayrım yapılmadı. İlk kez bu Hükümet döneminde özel bir tartışma alanı yaratıldı. Tabii bu toplumu bölüyor ve çok tehlikeli bir tutum.”

VOA: “SSK Genel Müdürlüğü gibi bir makama gelebilmiştiniz. Bürokraside sizce şu anda var mı üst düzeyde Aleviler?”

K.K.: “Böyle bir araştırmam yok ama zaman zaman bu konudaki araştırma yapanlarca yapılan açıklamalar var. İlk kez bu Hükümet dönemine Alevi yönetici olmadığına yönelik açıklamalar var.”

VOA: “Peki ilkokulda nasıl öğrendiniz, biraz açar mısınız?”

K.K.: “Kendiliğinden gelişen bir olay. Birdenbire pat diye söylenen bir olay değil. Kendiliğinden o kültürü görüyorsunuz. O kültür bir inanç kültürü. Ailenin kendi içinde var, çevrede var, yaşıyorsunuz. Özel olarak şu tarihte Alevi oldum diye bir konu yok. Bilinç düzeyinizde beraber başlıyor. İlkokulda başlıyor. Evdeki konuşmalardan, arkadaş konuşmalarından öğreniyorsunuz.”

VOA: “Alevi olarak Türkiye’de Alevi inancınız yaşayabildiniz mi yoksa siz daha farklı bir yaşam anlayışını benimsediğini düşünüyorsunuz?”

K.K.: “Çağdaş bir insan nasıl yaşamak isterse ben öyle yaşamak isterim. Öyle yaşamaya da özen gösteriyorum. Çocuklarımın uygar insanlar olmalarını isterim. İnsanları sevmelerini isterim. İnsanlar arasında ayrım yapmamalarını isterim. Zaten Aleviliğin felsefesinde de bu vardır. Farklı bir şey yok. Hiçbir inanç mensubunu ötekileştirmek değil tam tersine her inanca saygı göstermek bizim temel amaçlarımızdan birisi.”

VOA: “Aleyhinize Sünni Müslümanlar nezdinde Alevi kimliğinizin sürekli vurgulanması şeklinde bir seçim çalışması yürütülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?”

K.K.: “Bunu gayri insani değerlendiriyorum. Bu toplumu böler ve ayrıştırır. Toplumda çatışma kültürünü, ötekileştirme kültürünü yerleştirir. Bir siyasetçinin inancı siyasete malzeme etmemesi gerekir. Asıl temel konu budur. Bizim yasalarımıza göre de bu yasaktır. İnanç üzerinden siyaset yapılmaz, etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmaz. Çağdaş dünyadaki temel kural da budur. Evrensel bir kuraldır. AKP, iktidarını korumak için bu tür özel çabalar içerisinde girmiş olabilir ama benim hiç umurumda değil. Ben bildiğim yolda, bildiğim anlayışla yoluma devam ediyorum.”

VOA: “CHP bir Alevi partisi mi, yoksa Türkiye’nin partisi mi?”

K.K.: “CHP tüm Türkiye’nin partisi. Keşke bütün Aleviler bize oy verse. Maalesef bütün Aleviler CHP’ye oy vermiyor. Farklı siyasal görüşleri var, inandıkları var.”

VOA: “Size Alevisiniz diye oy vermek istemeyen seçmene ne demek isterseniz?”

K.K.: “Öyle bir seçmen ile karşılaştığımda soracağım, hangi gerekçeyle oy vermek istemiyor. Eğer Hacı Bektaş-i Veli sevmiyorsa, Mevlana’yı sevmiyorsa bir şey diyemem. Ama Mevlana ile Hacı Bektaş’ı seviyorsa Şeyh Edebali’yi seviyorsa böyle bir ayrım yapmaması lazım.”

Your browser doesn’t support HTML5

Kemal Kılıçdaroğlu'yla Söyleşi 1

‘Önseçimlerde kadın aday sayısı beni şaşırttı’

VOA: “Önseçim kararı aldınız ve bu karar ciddi sayıda milletvekilini dışarıda bıraktı. Yeni isimler vekil adayı oldu. Size göre, CHP için iyi vekil tanımı nedir?”

K.K.: “Ülkenin sorunlarıyla ilgilenen, sorunların çözümü için çalışan, proje üreten ve dile getiren milletvekili. Tabii belli bir parti disiplini içerisinde çalışan bir milletvekili isterim.”

VOA: “Geçen döneme (24.Yasama Dönemi) ilişkin Meclis Grubu’nuzda hayal kırıklığınız ne oldu?”

K.K.: “Merkezden belirlediğimiz adaylar konusunda belki daha dikkatli olabilirdik.”

VOA: “Bu dönem merkezden belirlediklerinize daha çok güveniyor musunuz?”

K.K.: “Daha dikkatli davrandık. Tabii güveniyoruz. Tüm adaylarımıza güveniyoruz.”

VOA: “Önseçime geriye dönük baktığınızda sizin için sürpriz ne oldu?

K.K.: “Belli yerlerden hiç kadın aday beklemiyordum. Liste birincileri olarak kadın adaylar geldi. Bu beni şaşırttı.”

Your browser doesn’t support HTML5

Kemal Kılıçdaroğlu'yla Söyleşi 2

‘Erdoğan koltuğunda kalmak için her şeyi yapar’

VOA: “Seçim sonrası için ‘azınlık hükümeti’ veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni seçim talebi gibi senaryolar da konuşuluyor. Siz ne dersiniz?”

K.K.: “Erdoğan koltuğunda kalmak için her şeyi yapar. Her şeyi göze alabilir. Erdoğan için kendi koltuğu önemli. Kendi geleceği önemli. Gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, bütün dünyanın bildiği bu gerçeği ne zamana kadar saklayacak ve bundan kurtulacak. Yok öyle bir şey.”

VOA: “Eskişehir ile birlikte 56 miting oldu. Selvi hanım çok azında yanınızdaydı. Sizce onun yokluğu halk nezdinde nasıl bir etki yaratıyor?”

K.K.: “Eşim, benden bağımsız olarak gidiyor, çalışıyor. Örneğin Erzurum’a gitti. Oradaki kadın milletvekili adayımıza destek verdi. Diğer yerlere de gidiyor, çalışıyor. İstanbul’a gidiyor. Kadın milletvekili adaylarımızla, kadın kollarımızla çalışıyorlar. Arada bir de benimle beraber mitinge katılıyor. Ama fiilen kendisi çalışıyor.”

VOA: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın iktidar yanında miting yaptığınız siz söylediniz. YSK’ya başvurdunuz CHP olarak ama tüm talepleriniz reddedildi. Vatandaş olarak hukuka güveniniz sarsılıyor mu?”

K.K.: “Hukuk yok ki Türkiye’de. Bir şey olacak ki güvenelim ya da güvenmeyelim. Olmayan bir şeye nasıl güvenelim. Türkiye’de hukuk yok ki. Türkiye’de anayasayı bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisi çiğniyor. Üstelik namusu ve şerefi üzerine yemin ettiği halde. Namus ve şeref kavramını bu kadar ayaklar altına alan ikinci bir kişiyi duymadım, görmedim. Toplumun değer verdiği iki kavramın bu kadar aşağılanması toplumun da aşağılanması anlamına gelir. Hangi gerekçeyle meydanlara çıkıp oy istiyor? O zaman neden parlamentoda namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Sordum Sayın Cumhurbaşkanı sizin için namus ve şeref kavramı, ne anlama geliyor diye. Çıkıp söylesin bakalım. ‘Benim için namus, benim için şeref şu anlama geliyor’ desin. Benim böyle kavramlardan haberim yoktu da diyebilir. Ben bu kavramlara değer vermiyorum da diyebilir. Ama bu toplum ve uygar dünya, namus ve şeref kavramlarına önem verir. O konuda yemin ettiyse geri adım atmaz ve verdiği sözün arkasında durur.”

Kardeşine torpile ahlaken karşı

VOA: “Sizin kardeşiniz işsiz olduğu yansımıştı medyaya.”

K.K.: “Yok çalışıyordu ama inşaatta bekçilik yapıyordu.”

VOA: “Şöyle diyenler oldu: Kendi kardeşine iş sağlamıyor. Şimdi ne düşünüyorsunuz?”

K.K.: “Kardeşim işsiz değildi. Çalışıyordu. Onlar düşünüyorlar ki ben torpil yapacağım, hak etmediği yerlere getireceğim. O zaman topluma güven mi vereceğim? Bak kardeşim hak etmediği halde buraya getirdim, dolayısıyla siz de bana güvenin. Ben bu anlayış ile siyaset yapmıyorum. Bu kendi yaptığı israfa meşruiyet kazandırmak için Diyanet İşleri Başkanı ile Papa’yı kullanmaya benzer. Benim bu taraklarda bezim yok. Ben böyle bir şey yapmam. Benim ahlakım ile onlarınki arasına Ağrı Dağı kadar fark var.”

VOA: “AKP’nin iktidar hedefinde 2023 vardı, şimdi 2053 telaffuz edilmeye başlandı. Siz ise 4 yıl için bana oy verin diyorsunuz. Bu 4 yıl isteği naif kalmıyor mu? Halkın nezdinde etkisi nasıl?”

K.K.: “Hayır. Bence etkisi çok iyi. Nasıl? Onların 13 yılda yapamadıklarını ben 4 yılda yapacağım diyorum. Onların 13 yılda bozdukları Türkiye dengesini 4 yılda düzelteceğim diyorum. Türkiye güçlü, zengin bir ülke. Ama kaynaklarını verimli kullanamıyor. Eski maliyeciyim. Kaynak nasıl sağlanacağı, bütçenin nasıl yapılandırılacağı, harcamaların nasıl yapılacağını gayet iyi bilirim. Onlardan daha iyi bilirim. Dolayısıyla dört yıllık bir süre sonunda onlar bir daha iktidar olamayacaklar Türkiye’de. dört yıl içinde benim vereceğim güven, Türkiye’yi getireceğim yer, zaten benim geleceğimi hazırlayacak.”

2011 seçimlerinde yanılsa yaşadı mı?

VOA: “Siyasette ‘lider yanılsaması’ diyebileceğimiz bir gerçek var. Lider çevresinde bir halka oluyor, danışman kadrosu, yönetim ekibi ile ve bu halka nedeniyle gerçeklik ile örtüşmeyen bilgilendirme olabiliyor. Siz CHP’de kendi çevreniz ile geçmiş sonuçlarına baktığınızda, yanılsama yaşadığınızı düşünüyor musunuz?”

K.K.: “2011 seçimlerinde aday belirleme sürecinde belli konularda yanılmış olabiliriz. Net bir şey söylemek çok zor. Hepimizin zaman zaman düşünceleri tam olarak hayata geçmemiş olabilir. Özel bir yanılgı doğrusunu isterseniz aklıma gelmiyor. Çünkü kararların büyük kısmını ortak vermeye özen gösteriyoruz. Kendi aramızda tartışıyoruz. Diğer parti liderleri gibi bir tutumum yok benim. Konuyu tartışarak hata yapmamak gibi bir süreci başlatmış oluyoruz diye düşünüyorum. Tek adam, tek lider partisi değil CHP. Bir kurum CHP. İdeolojisi vardır. Dünyadaki en köklü siyasi partilerden birisidir. Diğer partiler, liderleri gidince bittiler. CHP’de diğer partiler gibi işleyiş yok.”

VOA: “CHP’de küskünler var. Mesela kontenjanlar bekleyen vekiller hayal kırıklığı yaşadılar. Ne düşünüyorsunuz?”

K.K.: “Lider etrafında özel bir halka olması. Tek belirleyici olarak liderin ortaya çıkması. 12 Eylül’ün bizim demokrasimize bıraktığı kötü bir mirastır. Bunu aşmak için CHP, 56 yerde önseçim yaptı. Dolayısıyla da milletvekillerini seçen ben değil üyelerimiz. Önümüzdeki süreçte bunu daha yaygınlaştıracağız. Bu küskünler grubunu da azaltmış olacak. Parti üyeleri birini seçer ya da seçmez. Sandığa gidiyorsunuz ve siz çalışıyorsunuz. Onlar da sizi takdir ediyorlar veya etmiyorlar. Lider seçtiği zaman doğal olarak bir küskünler ordusu ortaya çıkıyordu. Biz bu tabloyu gördüğümüz için 12 Eylül’ün miras bıraktığı bu alanı mümkün olduğu kadar daraltmak, lider sultasını azaltmak istiyoruz. Üretilen düşünceyi hayata geçirmek pozisyonunda düşünüyoruz. Dolayısıyla önseçim yaptığımız 56 ilde küskünlük olmadı.”

VOA: “24. dönem vekillerine veda düşünüyor musunuz?”

K.K.: “Tabii birlikte oluruz. O arkadaşlarımız da halen çalışıyorlar.”

‘İcazet alma sağ partiler için kullanılan bir söz’

VOA: “Türkiye siyasetinde ‘ABD’den icazet almak’ ifadesi konuşulur. Siz de ABD’yi ziyaret ettiniz. Türkiye siyasetinde ABD’den icazet almak var mı gerçekten? Sizi ABD ve Avrupa özel olarak destekliyor mu”?

K.K.: “ABD’den icazet alma sözü, iktidar olan partiler ama sağ dünyadan partiler için kullanılan bir söz. Bizim icazet almak gibi bir tutumumuz da yok, geleneğimiz de yok. İcazet alma düşüncemiz de yok. Ama biz bütün dünya ile barışık yaşamak istiyoruz. Bütün dünya ile sorunsuz, özgüven içinde çalışmak isteriz. Talepler gelirse ne yapıp yapmayacağımızı değerlendiririz. Dolayısıyla karşılıklı güven içerisinde, ülkelerimizin çıkarlarını karşılıklı dengeleyen bir süreci dış politikada yaşatmak isteriz.”

VOA: “İktidar cephesince iddia edildiği gibi Batı, iktidara karşı CHP’yi mi destekliyor sizce?”

K.K.: “Hayal dünyasında yaşıyorlar. Belki benim şu söylemimden yola çıkarak bunu söylüyor olabilirler ki biz iktidar olduğumuzda Avrupa Birliği’nin yeni fasıl açmasına gerek kalmada biz demokrasi gereğini tamamıyla yapacağız. Avrupa Birliği, fasıl açayım mı açmayayım mı diye bir düşünce içerisine girmeyecektir. Dolayısıyla zor durumda kalan Türkiye değil, vaadini yerine getirmeyen Avrupa Birliği olacak. Kardeşim ben bütün standartları hayata geçirdim, birinci sınıf demokrasi benim ülkemde var. O zaman sen beni tam üyeliğe kabul etmiyorsun diye söylemeye hakkım olacak. Bütün uygar dünya Türkiye’nin geleceğinden endişe duyuyor. Bu (gelecek) kaygı içeride olduğu kadar dışarıda da var. Aydınlar üzerindeki baskılar, medya dünyası, iş dünyası, yargı üzerindeki baskılar. Yargının bir anlamda AKP’nin arka bahçesi haline gelmesi. AKP’nin bir siyasal parti olmaktan öte devlet partisine dönüşmesi. Valisi, emniyet müdürüyle her istediğini yapması demokrasilerde kaygı duyacak bir noktadır. Uygar dünyanın Türkiye ile kaygıları paylaşması son derece doğaldır. Hatta biz uygar dünyayı da eleştiriyoruz. Niye sesinizi gür çıkarmıyorsunuz diye. Sonuçta AKP, diplomatik dilden anlamıyor. Bir dönem 100’ün üzerinde gazeteci vardı tutuklu olan. Dünya bunu duymasın nasıl duymayacak her şey duyuluyor.”