Muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve HDP’ye yönelik hamleleri yerine halkın gelirini yakından ilgilendirdiği için ekonomik gelişmeleri ön planda tutmayı amaçlıyor. Bugün de TBMM’de muhalefet parti grupları toplantılarında liderler kürsüde ekonomiye ağırlık verdi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Merkez Bankası’nda Naci Ağbal’ın görevden alınarak, yerine Şahap Kavcıoğlu’nun atanmasından hareketle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini eleştirdiler. Bu nedenle parlamenter sisteme geçişi çözüm olarak işaret eden Kılıçdaroğlu ve Akşener, halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkat çektiler.
“Ekonomi var bir de Erdonomi var” diyen Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın rezervinde 128 milyar dolarlık eksilmeye yönelik sorgulamasını bugün de devam ettirdi. Bunun yanı sıra Merkez Bankası’ndaki değişiklik arifesinde Cuma günü Kapalıçarşı piyasasında 450 milyon dolar satıldığı ve Pazartesi kur yükseldiğinde büyük gelir elde edildiği iddiasını gündeme taşıyan Kılıçdaroğlu, “Erdonomi ne demek, 128 milyar doları birilerine vermek. Erdonomi ne demek ekonomiden bihaber olmak, istediği adamı istediği zaman göreve getirip istediği zaman görevden almak. Erdonomi ne demek? Cuma günü 450 milyon dolar satıldı. Kime satıldı, kim voliyi vurdu bilinmiyor. Açıklanır mı, açıklanmaz. Eskiden bir kişi çalışır bütün aileye bakardı. Şimdi 83 milyon kişi çalışıyoruz Saraya ve Londra’daki bir avuç tefeciye bakıyoruz. Son 5 yılda 4 tane Merkez Bankası Başkanı değişti. Rivayet odur ki Merkez Bankası Başkanı (Ağbal) ‘Bu 128 milyar doları kimlere peşkeş çektiniz?’ diye soru sormuş. Sen misin bunu soran, görevden alınmış. Fakirin fukaranın hakkını kim savunacak” tepkisini gösterdi.
Türkiye’nin artık sabah hangi kabusa uyanacağını bilmediği günler yaşadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devlet intikamla, öfkeyle, cehalet içinde yönetilmez. Geldiğimiz nokta budur. İsrafla devlet yönetilmez, savurganlıkla devlet yönetilmez. Bütün bunları biliyoruz.
Bu kadar kin, bu kadar öfke nasıl oluyor. Bu kin ve öfke saraydan ta üniversitelere kadar yansıyor. Ahlak denen bir şey yok mu, vefa denen bir şey yok mu? Vefayı, ahlakı, adaleti unutturmaya çalışıyorlar” diye konuştu. Buna karşı CHP olarak çözüm önerisi sunmaya devam edeceklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, Corona virüsü salgın koşullarında da sıkça dile getirdiği 10 maddelik çözüm önerilerini yineledi. Kılıçdaroğlu, “Kamuda ciddi israfa son programı açıklanmalı. Kamu mali yönetimini ve bütçe birliğini bozan uygulamalara son verileceği taahhüt edilmeli. Gelir idaresi ve vergi denetim sistemi üzerinden siyaset gölgesi kaldırılmalı. Bağımsız kurumlara siyasi müdahale olmayacağı garantisi verilmeli. Bir anayasal kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey gecikmeksizin toplanmalı. Döviz garantili tüm Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ve Yap İşlet Devret (YİD) projelerindeki döviz garantileri hakkaniyet ölçülerinde Türk Lirası’na dönüştürülmeli. Bankalardaki tahsili gecikmiş alacak sorununa yönelik gerçekçi bir planın hızla uygulamaya konulacağı taahhüt edilmeli. Corona virüsü salgınının en çok etkilediği kesimler için ‘toplumsal dayanışma programı’ açıklanmalı. Kısa vadede belli bir istihdam olanağı yaratılmalı izlenen kavgacı, ihvancı dış politika terkedilip, dış politika ‘yurtta barış, dünyada barış’ eksenine oturtulmalı ve son olarak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri dönülmeli” çağrısında bulundu.
Your browser doesn’t support HTML5
“42 milyon kadına ihanet edeni biliyoruz, zorbalığa izin vermeyeceğiz”
TBMM’de oy birliğiyle kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin kişisel bir kararla yürürlükten çıkarılmaya çalışıldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “Kime danıştın, kime sordun? Hangi kadınlara sordun sen. Bu kadınlara ne düşünüyor diye sordun mu? Bu kadınların nasıl şiddete uğradığını sen biliyor musun? ‘Ben feshettim’ diyor. Çoğu vatandaşımız İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğini tam bilmiyor. Ben özellikle AKP’ye ve MHP’ye oy veren kadınlara seslenmek isterim. Diyorlar ki Cumhur ittifakı. Aslında koltuk ittifakı var orada. Bütün mücadele ‘koltuğumu nasıl korurum’… ‘İstanbul Sözleşmesi’ni ben feshediyorum’ dedi. Kimsin sen? Kinle, öfkeyle devleti yönetiyorsun onu biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz. Yandaşlarına milyar dolarları kazandırdığını da biliyoruz. İşi olanı işinden ettiğini de biliyoruz. Ama 42 milyon kadına ihanet edeni de artık şimdi biliyoruz ve öğreniyoruz. Devlet, bu koltukta kalayım ne olursa olsun anlayışıyla yönetilmez. Koltuk için toplumun feda edildiği bir ülkede ne gelişmeyi, ne demokrasiyi ne kadın erkek eşitliğini asla bulamazsınız” diye seslendi.
Akşener: “Türkiye’nin makroekonomik değil makro Erdoğanik sorunları var”
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, Türkiye’nin Avrupa’nın en zengin kaynaklara sahip ülkelerinden birisiyken en fakir ülkesi haline getirildiğini söyleyerek, “Türkiye’nin makroekonomik sorunu yoktur. Türkiye’nin, MakroErdoğanik sorunları vardır. MakroErdoğanik sorunlarımız yüzünden; Onca zenginliğe karşın, 8 bin 500 dolarlık milli gelirle, Avrupa’nın sonuncusuyuz. Akıl fikir sahibi bir iktidarla, olması gereken, en az 20 bin dolardır. Peki çözüm ne? Çözüm gayet açık. Bu ucube sistemden acilen kurtulup, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmek” dedi.
Cumhurbaşkanlığı makamında sorumlu davranış gösterilmesi gerektiğini kaydeden Akşener, Erdoğan’ın hem açıklamaları hem de Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu reformları hayata geçirmede sorumluluk sahibi olarak davranması gerektiğini vurguladı. Akşener, Erdoğan’a seslenerek, “Sayın Erdoğan; çıktın, bir ekonomik reform paketi açıkladın, kimse inanmadı. Eğer sen, itibarı olan bir paket açıklasaydın, Merkez Bankası, son faiz artışını yapmak zorunda kalmayacaktı. Damadınla birlikte, bu ülkenin 128 milyar dolarını buharlaştırmasaydın, Türkiye, dünyada faiz şampiyonluğa oynuyor olmayacaktı. ‘Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle uçacağız’ demiştin. Faiz uçtu, döviz uçtu, enflasyon uçtu. Memleket de, hızla uçuruma doğru gidiyor. Merkez Bankası’nın, duruma müdahale edebilecek rezervleri de artık yok. Türkiye, ‘Zihni Sinir’ projelerini uygulayacağın bir laboratuvar değildir. Attığın abuk sabuk adımlar, yarattığın tedirginlik, ve kritik makamlara atadığın liyakatsiz insanlar, ekonomiyi tahrip etmekten başka bir işe yaramıyor” tepkisini gösterdi.
Erdoğan’ın bağımsız bir Merkez Bankası’nın ve gerçekçi istatistik önemini anlaması gerektiğini anlatan Akşener, “Sayın Erdoğan; başta Merkez Bankası ve TÜİK başkanları olmak üzere, bürokratlara, oyuncağını beğenmeyen şımarık bir çocuk gibi davranman, ekonominin itibarını zedeliyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik, sağlıklı bir ekonomi politikasının ve etkin bir kamu anlayışının, olmazsa olmaz iki kriteridir. Gece yarısı, piyasalar kapandıktan sonra yaptığın atamalar, çifte kasa gibi kullandığın Varlık Fonu, herkesten kaçırmaya çalıştığın, Sayıştay raporları, bu iki kriteri zedeleyip, ülkemizi çok yüksek bir risk primi ödemeye mahkum ediyor. Attığın her yanlış adım, sürdürmekte inat ettiğin her yanlış tutum, bu ülkeyi daha da fakirleştiriyor. Türkiye bu fakirliği hak etmiyor. Bu keyfiyetten, bu şımarıklıktan bir an önce vazgeçmen gerekiyor. Türkiye’yi, iyice üçüncü dünya ülkelerine benzetecek, sermaye kontrolü gibi, şaibeli yollara başvurma, hatta başvurmayı aklının ucundan bile geçirme” diye konuştu.
“Türk Milleti’nin kutlu iradesi hiçe sayılıp hukuk devleti yerle bir edildi”
İyi Parti’liler olarak devlet kavramına verdiklerini önemi anlatan Akşener, “’Devlet Ebed Müddet’ diyen bizler, varlığımızın teminatı olan devletimizin, Sayın Erdoğan’ın elinde, oyuncak olduğu gerçeğine, sessiz kalamayız. Devleti, şahıs şirketi zannettiklerini biliyorduk. Devleti, gelin, görümce ve damatlar için, makam kapısı gördüklerini biliyorduk. Devletin malını deniz, yemeyeni de keriz gördüklerini de biliyorduk. Ama bugün artık öyle bir noktaya geldiler ki; devletmiş, anayasaymış, kanunmuş, artık hepsi önemiz birer detay haline geldi. Sayın Erdoğan’ın paşa gönlü ne istiyorsa, o oluyor, o yapılıyor. Sırf canları istedi diye, uluslararası bir anlaşmayı feshedebiliyorlar. Türk Milleti’nin kutlu iradesini hiçe sayıp, demokrasinin, hukukun, devlet insanlığının gereklerini yerle bir ediyorlar” dedi.
Anayasa uyarınca kanunla düzenlenmesi gereken konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmaması gerekirken Erdoğan’ın kendi imzasıyla kendisine yetkiler verdiğini söyleyen Akşener, “Sayın Erdoğan, Millet iradesini hiçe sayan o kanunsuz yetkiyle, gece yarısı aklına esmiş, ve İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmiş… Bu yetki aşımı, milletimiz için hak gaspıdır. Mesela, mülkiyet hakkı da, aynı yöntemle gasp edilebilir. Mesela, memuriyetten doğan tüm haklar da, aynı yöntemle gasp edilebilir. Mesela, çalışanlarımızın tüm yasal hak ve güvenceleri de, aynı yöntemle gasp edilebilir. Bu gaspın bir kez önü açıldı mı, nerede duracağını kestirmek zordur. Yarın, ‘emekli maaşları artık ödenmeyecek’ diye, ‘çiftçilere anayasal hakları olan, destekleme primini ödemeyeceğim’ diye, ‘Seçme ve seçilme hakkını iptal ediyorum’ diye bir Cumhurbaşkanlığı kararına, uyanmayacağımız bilemezsiniz.
Sayın Erdoğan; Bu gittiğin yol, yol değil. Böyle olmaz. Böyle devlet yönetilmez” tepkisini paylaştı.