WASHINGTON —
Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşlarından Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü kıdemli araştırmacılarından Caroline Freund, yolsuzluk skandalı, yaklaşan seçimler ve FED’in varlık alımlarını azaltma kararı sonrasında Türk ekonomisini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Melek Çağlar - Türkiye’de siyasi alanda yaşanan son gelişmelerin sizce Türk ekonomisine yansımaları nasıl olacak?
Caroline Freund - Bu soruyu yanıtlamadan önce hemen şunu belirtmekte yarar var. Siyasi krizde ekonominin de etkisi var. Türkiye, 2010, 2011’de Çin gibi hızlı bir büyüme gösterdi, ama daha sonra büyüme önemli ölçüde yavaşladı. Ekonomide zor zamanlar yaşandığında, toplumda huzursuzluklar artar. 2013 yılında da ilk olarak Gezi Parkı protestolarını gördük, sonra yolsuzluk skandalı patladı. Yani bir anlamda, insanlar hükümetin icraatına daha da yakından bakar oldu. Ciddi siyasi sorunlarla karşı karşıya kalan bir hükümet olunca tabii ki bu da yatırımcıların kaygı duymasına neden oldu.
“Yabancıların algısı olumsuz etkilendi ama bu geri çevrilebilir”
Melek Çağlar - Bu son yorumunuzdan hareketle, yabancı yatırımcıların Türkiye algısı konusunda daha ayrıntılı olarak neler söylenebilir?
Caroline Freund - Türkiye hala güçlü bir gelişmekte olan ülke. Ama hala bir kaygı var. Bu kaygı küresel koşullardan da kaynaklanıyor. Örneğin, bu ülkelere para akışı FED’in varlık alımlarını azaltma kararıyla azaldı. Ancak bunun yanısıra, Türkiye için de kaygılar var. Tüm bunlar dikkate alındığında, Türkiye’ye dair olumlu algıda azalma aldığını söylemek mümkün. Ama bu kesinlikle, geriye çevrilemez bir durum değil.
“Kuru dengede tutmak için rezervleri kullanmak tehlikeli”
Melek Çağlar - Mayıs ayında FED, alımlarda azaltmaya gideceğinin sinyalini vermişti ve bunun etkileri Türkiye’de hissedildi. FED, Aralık ayındaki toplantısında da Ocak itibariyle aylık 10 milyarlık azaltmaya gideceğini ve aşamalı olarak alımların sona erdirileceğini açıkladı. Alımların bu yıl sonu itibariyle tamamen sona erdirilmesi halinde bu, Türkiye’de nasıl bir etki yapar?
Caroline Freund - Türkiye’nin en ciddi sorunu dev cari hesap açığı. Bir başka deyişle Türkiye, ihraç ettiğinden fazlasını ithal eden bir ülke. Aradaki bu açığın bir şekilde ödenmesi gerekiyor. Geçmişte bu, daha istikrarlı ve uzun vadeli olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile fonlandı. Ancak küresel mali krizle ve biraz da Türkiye’yle ilgili olumlu algının azalmasıyla birlikte fon bulmak zorlaşıyor. Sıcak para, hızlı geldiği gibi hızlı da çıkış yapabiliyor. FED’in alımları azaltması da bu noktada gelişmekte olan ülke piyasalarının sıcak para açısından cazibesini azaltıyor. Bu da, cari açığını geçmişe oranla doğrudan yatırımlar yerine daha çok sıcak para ile ödeyen Türkiye için riskli bir durum.
Melek Çağlar - Türk hükümeti, bu noktada, yabancı fon akışını devam ettirmek için ne yapabilir veya cari açığı hangi alternatifle ödeyebilir?
Caroline Freund - Birçok ekonomistin de önerebileceği gibi yapılması gereken faiz oranlarını yükseltmek. Ancak, hükümet, siyasi açıdan kritik bir noktada, Mart’ta yerel seçimler var ve faiz oranlarını yükseltmek destek bulan, popüler bir karar olmayabilir. Bunun yerine, hükümet, büyük döviz rezervlerini, kuru dengede tutmak ve cari açıklarını ödemek için kullanıyor. Bu da tabii ki tehlikeli bir strateji, çünkü kur artışı devam ederse, harcanan para boşa gitmiş olur. Ama en azından yerel seçimlere yetecek kadar döviz rezervleri var.
Melek Çağlar - Siyasi sorunlar ve seçimler nedeniyle harcamalardaki artış devam ederse önümüzdeki aylar için ekonominin olası performansı nasıl olur?
Caroline Freund - Türkiye için %3,5 - %4 arasında bir büyüme oranı tahmin edilmişti ve yanılmıyorsam bu tahmin, yolsuzluk skandalı patlak vermeden önce yapıldı. Ama skandalın ekonomiye olumsuz etkisi olacaktır, özellikle kamu projeleri, harcamalar yakın takipte olacaktır. Benim tahminlerim büyüme rakamının %3’e çekilebileceği yolunda.
Melek Çağlar - Türkiye, MINT (Meksika, Endonezya, Nijerya, Türkiye) arasında anılmaya başlanmıştı, son gelişmeler, Türkiye’nin bu ülkeler grubunda yer almasını herhangi bir şekilde etkiler mi?
Caroline Freund - Türkiye hala MINT ülkeleri arasında sıralanıyor. Bu, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’yı içine alan BRICS ülkeleri tanımlamasına benzer bir gruplama. Hatta, bu gruba ikinci dalga BRICS ülkeleri denebilir. İlk grup kadar büyük olmasa da, önemleri artıyor. Türkiye de hala bu ülkeler arasında, bu grupta yer alacak potansiyele sahip ve geçmişteki performansına bakarsak bu grupta kesinlikle yer almaya devam etmeli. Gelişmekte olan bu ülkelerin hepsi kendi içlerinde sorunlar, skandallar yaşadı. Türkiye de gelişmekte olan ülkeler listesinden düşmüş değil. Bence bu gelişmeler bir anlamda uzun zamandır aynı liderler tarafından idare edilen Türkiye için bir uyarı niteliğinde, yönetimdeki politikacılar değişimi sürekli kılmak ve herşeyi ilk günkü gibi tutmak için gerekli değişiklikleri yapmadıklarından Türkiye’de hızlı ilerlemeyle birlikte gelen “büyüme sancıları” çekiliyor.
Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşlarından Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü kıdemli araştırmacılarından Caroline Freund'un biyografisine buradan ulaşabilirsiniz.
Melek Çağlar - Türkiye’de siyasi alanda yaşanan son gelişmelerin sizce Türk ekonomisine yansımaları nasıl olacak?
Caroline Freund - Bu soruyu yanıtlamadan önce hemen şunu belirtmekte yarar var. Siyasi krizde ekonominin de etkisi var. Türkiye, 2010, 2011’de Çin gibi hızlı bir büyüme gösterdi, ama daha sonra büyüme önemli ölçüde yavaşladı. Ekonomide zor zamanlar yaşandığında, toplumda huzursuzluklar artar. 2013 yılında da ilk olarak Gezi Parkı protestolarını gördük, sonra yolsuzluk skandalı patladı. Yani bir anlamda, insanlar hükümetin icraatına daha da yakından bakar oldu. Ciddi siyasi sorunlarla karşı karşıya kalan bir hükümet olunca tabii ki bu da yatırımcıların kaygı duymasına neden oldu.
“Yabancıların algısı olumsuz etkilendi ama bu geri çevrilebilir”
Melek Çağlar - Bu son yorumunuzdan hareketle, yabancı yatırımcıların Türkiye algısı konusunda daha ayrıntılı olarak neler söylenebilir?
Caroline Freund - Türkiye hala güçlü bir gelişmekte olan ülke. Ama hala bir kaygı var. Bu kaygı küresel koşullardan da kaynaklanıyor. Örneğin, bu ülkelere para akışı FED’in varlık alımlarını azaltma kararıyla azaldı. Ancak bunun yanısıra, Türkiye için de kaygılar var. Tüm bunlar dikkate alındığında, Türkiye’ye dair olumlu algıda azalma aldığını söylemek mümkün. Ama bu kesinlikle, geriye çevrilemez bir durum değil.
“Kuru dengede tutmak için rezervleri kullanmak tehlikeli”
Caroline Freund - Türkiye’nin en ciddi sorunu dev cari hesap açığı. Bir başka deyişle Türkiye, ihraç ettiğinden fazlasını ithal eden bir ülke. Aradaki bu açığın bir şekilde ödenmesi gerekiyor. Geçmişte bu, daha istikrarlı ve uzun vadeli olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile fonlandı. Ancak küresel mali krizle ve biraz da Türkiye’yle ilgili olumlu algının azalmasıyla birlikte fon bulmak zorlaşıyor. Sıcak para, hızlı geldiği gibi hızlı da çıkış yapabiliyor. FED’in alımları azaltması da bu noktada gelişmekte olan ülke piyasalarının sıcak para açısından cazibesini azaltıyor. Bu da, cari açığını geçmişe oranla doğrudan yatırımlar yerine daha çok sıcak para ile ödeyen Türkiye için riskli bir durum.
Melek Çağlar - Türk hükümeti, bu noktada, yabancı fon akışını devam ettirmek için ne yapabilir veya cari açığı hangi alternatifle ödeyebilir?
Caroline Freund - Birçok ekonomistin de önerebileceği gibi yapılması gereken faiz oranlarını yükseltmek. Ancak, hükümet, siyasi açıdan kritik bir noktada, Mart’ta yerel seçimler var ve faiz oranlarını yükseltmek destek bulan, popüler bir karar olmayabilir. Bunun yerine, hükümet, büyük döviz rezervlerini, kuru dengede tutmak ve cari açıklarını ödemek için kullanıyor. Bu da tabii ki tehlikeli bir strateji, çünkü kur artışı devam ederse, harcanan para boşa gitmiş olur. Ama en azından yerel seçimlere yetecek kadar döviz rezervleri var.
Melek Çağlar - Siyasi sorunlar ve seçimler nedeniyle harcamalardaki artış devam ederse önümüzdeki aylar için ekonominin olası performansı nasıl olur?
Caroline Freund - Türkiye için %3,5 - %4 arasında bir büyüme oranı tahmin edilmişti ve yanılmıyorsam bu tahmin, yolsuzluk skandalı patlak vermeden önce yapıldı. Ama skandalın ekonomiye olumsuz etkisi olacaktır, özellikle kamu projeleri, harcamalar yakın takipte olacaktır. Benim tahminlerim büyüme rakamının %3’e çekilebileceği yolunda.
Melek Çağlar - Türkiye, MINT (Meksika, Endonezya, Nijerya, Türkiye) arasında anılmaya başlanmıştı, son gelişmeler, Türkiye’nin bu ülkeler grubunda yer almasını herhangi bir şekilde etkiler mi?
Caroline Freund - Türkiye hala MINT ülkeleri arasında sıralanıyor. Bu, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’yı içine alan BRICS ülkeleri tanımlamasına benzer bir gruplama. Hatta, bu gruba ikinci dalga BRICS ülkeleri denebilir. İlk grup kadar büyük olmasa da, önemleri artıyor. Türkiye de hala bu ülkeler arasında, bu grupta yer alacak potansiyele sahip ve geçmişteki performansına bakarsak bu grupta kesinlikle yer almaya devam etmeli. Gelişmekte olan bu ülkelerin hepsi kendi içlerinde sorunlar, skandallar yaşadı. Türkiye de gelişmekte olan ülkeler listesinden düşmüş değil. Bence bu gelişmeler bir anlamda uzun zamandır aynı liderler tarafından idare edilen Türkiye için bir uyarı niteliğinde, yönetimdeki politikacılar değişimi sürekli kılmak ve herşeyi ilk günkü gibi tutmak için gerekli değişiklikleri yapmadıklarından Türkiye’de hızlı ilerlemeyle birlikte gelen “büyüme sancıları” çekiliyor.
Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşlarından Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü kıdemli araştırmacılarından Caroline Freund'un biyografisine buradan ulaşabilirsiniz.