Lübnanlı Kadın Dağcı: ‘Karşılaştığım En Büyük Zorluk Tepkiler’

Joyce Azzam, Lübnanlı genç bir kadın dağcı ve dünyadaki yedi büyük zirveye tırmanan ilk Lübnanlı kadın olmayı hedefliyor.

34 yaşındaki Azzam şimdiye kadar yedi zirvenin beşine tırmandı. Azzam, önümüzdeki aylarda listesindeki altıncı zirve olan Antarktika’daki Vinson zirvesine tırmanmaya hazırlanıyor. Hayalinin peşine düşüp dağcı olan Azzam’ı yedi büyük zirveye tırmanan ilk Lübnanlı kadın yapacak olan yedinci ve son hedef ise Everest.

Denali-Alaska, Elbrus-Rusya, Aconcagua-Arjantin, Kilimanjaro-Afrika, Carstensz-Yeni Gine, Kosciuszko-Avustralya gibi önemli zirveler dahil olmak üzere 26 dağa tırmanan Azzam aynı zamanda doktoralı bir mimar.

Peki Lübnan’da bir kadın hayalinin peşine düştüğünde ve özellikle de dağcılık gibi toplumun pek de alışık olmadığı bir tutkuyu canlı tutmaya çalıştığında nelerle yüzleşmek zorunda kalır?

VOA Türkçe’ye serüvenini ve karşılaştığı zorlukları anlatan Azzam, “En büyük ve en önemli zorluk toplumun, insanların, arkadaşlarımın, ailemin gösterdiği tepkiler oldu” dedi.

Bir arkadaşının doğa yürüyüşü daveti ile ergenlik yaşlarında dağcılığa merak sardığını belirten Azzam kendisini “kaza eseri maceracı” olarak tanımlıyor.

Bu dönemde her ne kadar dağcılık yavaş yavaş tutkuya dönüşmeye başlasa da Azzam, o günleri “20 metre bile koşamıyordum, doğada nasıl yürüneceğini bilmiyordum. Sonra kendi imkanlarımla spora başladım ancak sonuç almam uzun sürdü çünkü üniversiteye başlamıştım ve öğrenim gördüğüm devlet üniversitesinde spor yapma imkanları da oldukça kısıtlıydı” sözleri ile anlattı.

Profesyonel dağcılığa uzanan süreçte özgüven eksikliğinden toplumsal tepkiye kadar birçok aşamayı atlatmak zorunda kaldığını belirten Azzam şunları söyledi:

“Dağcılık tutkusu içimde büyümeye başladığında önüme çıkan ilk zorluk dağların kendisiydi. Dağları anlamak ve öğrenmek zorundaydım. Bu gerçekten çok zor. Dağda yürümek için bile arazinin durumuna göre farklı teknikler var. Kesinlikle sokakta yürümek gibi değil. Önce yürümeyi öğrendim. Zamanla korkumu da yenmeye başladım. Özgüvenim yerine gelmeye başladı. Bu aşamadan sonra dağcılıktan keyif almaya başladım.

Tutkumu dünyadadaki yedi zirveye tırmanmayı başaran ilk Lübnanlı kadın olarak uluslararası başarıya dönüştürme kararı aldım. Amerika’dan, Japonya’dan, Türkiye’den dünyanın her yerinden kadınlar başarıyordu. Neden bir Lübnanlı kadın da başarmasın? İlk sorum buydu.”

Azzam, yedi zirveye tırmanan ilk Lübnanlı kadın olma hayali ile birlikte yeni bir zorluğun eşiğine ulaştığını söyledi.

“İkinci zorlu engel ise bütçe oldu. Dağcılık oldukça maliyetli bir tutku” diye konuşan Azzam, bir taraftan fiziksel kondisyonu için yoğun antremanlarını sürdürdürken diğer taraftan finansman arayışlarına başladığını anlattı.

Azzam, “Bu aşamada nasıl proje hazırlanacağını, sponsorları ikna etmeyi filan öğrenmeye başladım. Gerçekten şirket CEO’larını ben bir dağa tırmanırken onların bana neden şirket bütçesinden para vermeleri gerektiği konusunda ikna etmem gerekiyordu” dedi.

Ancak Azzam’a göre aşılması gereken en önemli ve en büyük zorluk toplumun, insanların, arkadaşlarının, ailesinin tepkileri olmuş.

Lübnan iç savaşını yaşayan Azzam, orta altı ekonomik seviyedeki bir ailenin beş çocuğundan biri. Azzam, gerek savaşın etkileri ve gerekse toplumun kadına biçtiği rol gibi sebeplerle ailesinin, dağcı olma tutkusuna uzun süre direndiğini söyledi.

Azzam, “Onlara ‘benim böyle bir hayalim var’ dediğimde, ‘senin öyle bir hayalin olmamalı, sen bir kadınsın, mimarsın, doktoran var. Niye vaktini tırmanış için hacıyorsun? Delirdin mi? Git evlen, kendine bir aile kur’ diyorlardı. Kendimi birçok kez terk edilmiş ve yalnız hissettim. Bana inanan çok az insan vardı” dedi.

Azzam’ın ailesinin ilk tepkisi de çevresindekilerin tepkilerinden farklı olmamış. Ailesine dağcı olmak istediğini söyleyen Azzam, “kız gibi ol” sözleriyle karşılaştığını ve ardından bu tutkusuna ilişkin birçok olumsuzluğun sıralandığını anlattı.

Lübnan bölge ülkeleri arasında kadınların toplumsal hayata en fazla katıldığı ülkelerin başında geliyor. Ancak toplumun spora ve spor dalları arasında dağcılığa bakış açısının pek olumlu olduğu söylenemez. Bu duruma ek olarak kadına biçilen rol belliyken dağcılıkla ilgilenmek isteyen bir kadına yönelik tepkiler sert olabiliyor.

Azzam da bu tepkilerle birçok kez karşılaştığını belirterek şöyle konuştu:

“Aileme ve hatta birçok insana göre dağcılık kadınlara uygun bir spor değil. Etrafına bir bak. Dışardan bakıldığında birçok insan süper modern, dünyayı geziyorlar ancak zihinlerinde hala böyle engeller var. Özellikle Ortadoğu’da bir kadınsanız toplum sizden ‘kadın gibi olmanızı’ bekliyor. Ancak bu zorlukları aşıp başarılı olabilirseniz destek görmeye başlarsınız ve sizi kınayanlar size ‘durma, devam et’ demeye başlar.”

Azzam’a göre, kadınlara yönelik bakış açısı ile ilgili sorunlar, cinsiyet bazlı ayrımcılık sadece Ortadoğu’nun değil bütün dünyanın sorunu.

Dağcılık alanında kadınların azınlık olduğuna dikkat çeken Azzam, “Lübnan dışında, dünyanın farklı ülkelerinden dağcı erkeklerden de kadın olduğum için, cinsiyetimden dolayı ayrımcılıkla karşılaştığım zamanlar da oldu. Tırmanışla ilgili yeterliliğime veya yeteneğime güvenmeyen erkek dağcılar da var. Beni ciddiye almayanlar ve ‘birkaç güne kadar pes edip evine döner’ şeklinde bakanlar oldu. Aynı zamanda bir Arap veya Ortadoğulu olduğum için de hoş olmayan bakış açıları ile de karşılaştım” dedi.

“Bir hedefiniz varsa mücadele edeceğiniz savaşı seçmelisiniz” diyen Azzam, “Ama benim amacım bu tip ayrımcı bakış açıları ile mücadele etmek değil, hedeflediğim tırmanışı tamamlamak ve sağlıklı bir şekilde geri dönmek. Ayrımcılıkla veya birilerinin bana cinsiyetimden, ırkımdan, milliyetimden dolayı taşıdığı önyargıları düzelterek dikkatimi dağıtamam” diye konuştu.

Bölgede ve Lübnan’da hala sporun yeterli kıymeti görmediğini savunan Azzam’a göre bu konuda toplumsal bilinç ve duyarlılık oluşturulması gerekiyor.

Gerek kendisinin karşılaştığı zorluklara sebep olan anlayışın ve kültürün değiştirilmesi ve gerekse spora gereken önemin verilmesi konusunda çocukların ve gençlerin ümit vaat ettiklerini anlatan Azzam şunları söyledi;

“Özellikle çocuklar ve gençler yaptıklarımızı önemsiyor. Bu nedenle, çocuklara, gençlere, üniversite öğrencilerine sunumlar ve konuşmalar yapıyorum. Onları etkileyebilirsem, onlara ilham verebilirsem hayatlarında spora yer verebilirler. Zaten çocuklar ve gençler bizzat değişimin kendisi. Mesela, sekiz yaşında bir kız bana sarılıp ‘ben de dünyadaki zirvelere tırmanan ikinci Lübnanlı kadın olacağım’ dedi. Bu gerçekten güç veren bir tepki. Tamam, burası Lübnan, burası Ortadoğu. Bu, bizim kültürümüz, bu zorlukları yaşıyoruz ancak birlikte hareket edersek bir şeyleri değiştirebiliriz.”

Peki Lübnan iç savaşı ve savaş tecrübesi dağcılık gibi oldukça riskli bir tutkunun peşine düşen Azzam’ı nasıl etkiledi?

Azzam bu soruyu şöyle yanıtladı:

“Savaştan hayatta kalanlardanım. Bazen yaşadığımız yerden kaçmak zorunda kalıyorduk bombardıman nedeniyle. Korkunç şeyler gördüm. Bazen çocukluğumu hatırlamak bile istemiyorum. Sonra savaş bitti. Altı-yedi yaşlarındaydım ancak hala istikrarsız bir ülkede yaşıyordum, her şey belirsizdi, imkanlar kısıtlıydı. Bu nedenle burs bulmak, hedef belirlemek, hedefim için gerekli şartları sağlamak için yaratıcı olmam gerekti. Yine iç savaştan sonra hayal kurmaya bile izin yok. Sadece eğitimini tamamlaman, işe girmen ve düzenli para kazanmaya başlaman bekleniyor. Ama aynı zamanda garip ancak savaş görmüşseniz hayatın kıymetini anlıyorsunuz. Tek bir dakikayı bile boşa harcamak veya keyif almadan geçirmek istemiyorsunuz.”

Azzam, yedi zirveye tırmandıktan sonra kuzey ve güney kutuplarını yürüyerek geçeceği Explorers Grand Slam için planlarını yapmaya başladığını söyledi.