Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yıl sonu enflasyon hedefinin yüzde 36 olduğu Türkiye’de 31 Mart seçimleri sonrası kemer sıkma politikalarının belirginleşmesi bekleniyordu.
Bunun ilk işareti geçtiğimiz Cuma günü TCMB’nin hükümet adına Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e gönderdiği mektupta kendini gösterdi.
Mektup Merkez Bankası Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca kaleme alındı. İlgili maddede “Banka, belirlenen hedeflere ilan edilen sürelerde ulaşılamaması ya da ulaşılamama olasılığının ortaya çıkması halinde, nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirir ve kamuoyuna açıklar” ifadeleri yer alıyor.
Merkez Bankası’nın 2023 yılı hedefi yüzde 5 olduğu halde TÜİK’in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 64,77’ye ulaştı. Banka, 2011’den bu yana açıkladığı enflasyon hedefine hiç ulaşamadı.
2024 yılının ilk üç ayında enflasyon yüzde 15’e ulaştı.
Merkez Bankası’ndan hükümete enflasyonla mücadele çağrısı: “Asgari ücret yılda bir kez güncellenmeli”
Merkez Bankası’nın yasa gereği yayınladığı mektupta cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı 2023 yılında enflasyonun beklenenden yüksek çıkması “parasal koşulların etkisiyle kredi büyümesinde gözlenen yüksek oranlı artışlar, ücret güncellemeleri ve hane halkına yapılan transferler”le izah edildi.
TCMB yönetimi bu yıl enflasyon hedefine ulaşılması için, “Asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen /yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında Orta Vadeli Program’da (OVP) sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesi ve para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikası ile desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır. OVP kapsamında ilan edilen fiyat istikrarı ve finansal istikrarı destekleyici diğer tedbirlerin de dezenflasyon sürecine katkı vermesi beklenmektedir” şeklinde yaklaşım ortaya koydu.
İlgili Haberler Politika faizi yüzde 50 ile son 22 yılın zirvesinde: Merkez Bankası kararı piyasalara sürpriz mi oldu?Prof. Güneş: “Merkez Bankası enflasyonist beklentileri kontrolde zorluk yaşıyor”
Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Hurşit Güneş, mektubun yasa gereği olduğunun algını çizerken zamanlamasının seçimler nedeniyle geciktiğine dikkat çekiyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Profesör Güneş, “Bu rutin bir mektup. Zaten yasada yeri var. Önceki dönemlerde de yapılıyordu. Gelinen noktada Merkez Bankası enflasyonist beklentileri kontrolde zorluk yaşıyor. Enflasyon yukarıda geliyor. Bunu kontrol etmek için böyle bir yola başvurmak istiyor. Uzun vadeli fiyat artışlarını ücretler yoluyla kontrol etmek istiyor. Türkiye’de 10 iktisatçıdan 9’u beklentiler ekolündendir. Bu tabii başka sorunlar yaratacaktır. Dar gelirliler zorlanacak. Mutlaka yapısal sorunlara da çözüm arayacaklardır. Bir miktar vergi artışı gelebilir, gelmesi gerekiyor. Kamu harcamaları disipline edilmelidir. Bu önlemler alınırsa bir miktar iflaslar da olabilir” dedi.
Türkiye’de çalışanların yüzde 50’si asgari ücretle istihdam ediliyor
Türkiye’de yaklaşık 32 milyon kişi istihdam ediliyor.
Türkiye’nin üçüncü büyük işçi konfederasyonu DİSK’in araştırma birimi DİSK-AR’ın verilerine göre, çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si asgari ücret alıyor.
Avrupa’da ise işçilerin sadece yüzde 4’ü asgari ücretle çalışıyor.
Türkiye’de asgari ücret bugünkü kurla 486 Euro’ya denk geliyor.
Türkiye’deki asgari ücret Avrupa ülkeleri arasında sadece Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk ve Sırbistan’dan daha iyi durumda bulunuyor.
Prof. Yeldan: “Enflasyonun şirket karlarından kaynaklandığı görmezden geliniyor, Türkiye sürece müdahale edecek siyasi iradeden yoksun”
Kadir Has Üniversitesi’nden Erinç Yeldan, bu mektubun enflasyonun faturasını emekçi kesimine çıkardığını ancak araştırmaların tüm dünyada şirket karlarının enflasyona neden olduğunu gösterdiğini söylüyor.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Erinç Yeldan, “Mektup içinde dile getirilen görüşler Merkez Bankası’nın enflasyon raporları ile kıyaslandığında çalakalem yazılmış bir metin gibi görünüyor. Hatta siyasi metinden farksız. İkincisi enflasyonun gerek Türkiye’de gerekse başta ABD olmak üzere birçok sanayileşmiş finans ülkesinde şirket karlarından kaynaklandığı ve bunların enflasyonist dinamik oluşturduğu görmezden geliniyor. Enflasyonu hayat pahalılığını yükselterek düşürmeye çalıştıklarını, muhafazakar ortodoks para politikası ile süreci idare etmek istediklerini görüyoruz” diye konuştu.
2001 krizinden sonra da ücretler reel olarak düşürülerek enflasyonla mücadele programı yürütüldüğüne işaret eden Prof. Yeldan, Türkiye’nin sürece müdahale ederek enflasyonu indirirken emeğin kazanımlarını koruyacak siyasi iradeden ve ekonomik programdan yoksun gözüktüğünü de sözlerine ekledi.