TBMM Genel Kurulu’nda olağanüstü hal ilanının MGK toplantısı olmadan uzatılması, milletvekilleri arasında tartışmalara yol açtı.
Genel Kurul’da gece yarısından birkaç dakika sonra yapılan oylamada OHAL’in üç ay daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi, AKP ve MHP desteğiyle kabul edildi.
Karar öncesinde Başbakanlık Tezkeresi’ndeki “Milli Güvenlik Kurulu’nun 3 Ocak 2017 tarihli ve 501 sayılı tavsiye kararı göz önünde bulundurularak” ifadesi Meclis’te soru işaretlerine neden oldu.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısıyla ilgili gündemde OHAL’in uzatılmasının olmadığını söylemişti. Kurtulmuş’un sözleri ile birlikte aynı gün herhangi bir MGK toplantısı olmamasına rağmen TBMM’ye sunulan tezkerede “501 sayılı tavsiye kararı” denilmesi dikkat çekti.
CHP ve HDP grupları, MGK toplantısı yapılmaksızın nasıl bir tavsiye kararı alabildiğini sorguladı. Muhalefet, AKP’yi devletin saygınlığına gölge düşürecek şekilde teamül ve usullere aykırı hareket etmekle suçladı.
Erdoğan’ın ‘OHAL ilanı terörün ekmeğine yağ sürmek’ sözü
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, görüşmeler sırasında nasıl MGK kararı alındığına açıklama getirilmesini istedi. CHP Grubu adına Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek de, OHAL’in uzatılmasına neden “ret” oyu vereceklerini anlattı.
Başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın OHAL ile ilgili sözlerini anımsatan Erkek, Erdoğan’ın 2010 yılındaki sözlerini şöyle aktardı:
“Ne diyor Erdoğan? ‘Terör örgütü Şemdinli'de vuruyor. İstismarcılar anında Ankara'dan ses veriyor. Terör örgütü 'OHAL yeniden ilan edilsin Türkiye yeniden 1990'ların Türkiye'si olsun Türkiye üçüncü dünya ülkesi gibi görünsün' diye kanlı eylemler yapıyor. Ankara'dan birileri anında terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor. Malum muhalefet partisi, MHP 'OHAL ilan edilsin.' diyor. O sizin karakterinizde var, bizim iktidarımızın karakterinde OHAL yok, o sizin aczinizin gereği. Terör istatistiklerinden olağanüstü hal dönemlerinde terörün zirve yaptığını göreceksiniz. Olağanüstü hal terörü derinleştirdi, halkı mağdur etti, terörün istismar zeminini güçlendirdi. Olağanüstü hal istemek, terörün diline teslim olmaktır’ diyor. Olağanüstü hale ‘evet’ diyenler için söylüyorum, demek ki terörün diline teslim oluyorsunuz, teröre hizmet ediyorsunuz.”
Erkek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkanlık Sistemi’ne geçiş anayasası için danışmanlığını da yürüten anayasa profesörü AKP’li Burhan Kuzu’nun 1993 tarihli kitabındaki bölümü de okudu. Erkek, Kuzu’nun “OHAL süreçlerinde anayasayı değiştiremezsiniz, çünkü OHAL sürecinde olağanüstü yetkiler kullanan organların bu yetkilerle bir anayasa değişikliğine gitmesi demokrasiyi temelinden zedeler” ifadesini kitabından aktardı. Erkek’in bu örneği verdiği sırada TBMM sıralarından AKP İstanbul Milletvekili Kuzu’nun, kendi kitabındaki ifadeler için “Öyle bir şey yok” diye karşı çıkması dikkat çekti.
CHP: ‘OHAL Cumhuriyeti yaratmak istiyorsunuz’
CHP’li Erkek, tutuklanan Ahmet Şık, Hüsnü Mahalli, Cumhuriyet Gazetesi yazarları, edebiyatçılar ve akademisyenleri anımsattı ve neden parti olarak OHAL’in uzatılmasına karşı çıkacaklarını şu ifadelerle özetle açıkladı:
“Siz bir OHAL cumhuriyeti yaratmak isteyebilirsiniz ama biz bir demokratik cumhuriyet yaratmak istiyoruz, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak istiyoruz. Siz bugün OHAL'i uzatıyorsunuz, eğer bu sunduğunuz, millete sunmak istediğiniz paket yürürlüğe girerse -ki millet, egemenliğinin devrine kesinlikle müsaade etmeyecektir, bu referandumda size dur diyecektir ama- sizin amacınız sürekli bir OHAL'le ülkeyi yönetmek ama biz laik, demokratik cumhuriyete, demokrasiye ve özgürlüklere sonuna kadar sahip çıkacağız. OHAL'le Anayasa'yı askıya aldınız, Anayasa'nın koruduğu hak ve özgürlükleri askıya aldınız ama şiddet, terör, kaos her geçen gün artıyor. Demek ki bizim OHAL'e değil, olağan süreçlere ihtiyacımız var; bizim hukuk devletine, demokrasiye, özgürlüklere ihtiyacımız var. İktidar olarak Anayasa'yı araç olarak kullanıyorsunuz ve otoriterleşme yolunda adımlar atmak istiyorsunuz. Bu, meşru ve haklı değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır. Anayasal denetimin amacı devlet erklerinin birleşmesinden doğacak keyfiliğe engel olmaktır değerli milletvekilleri, bu keyfiliğe yol açmak değildir.”
HDP: ‘Devlet böyle mi yönetilecek?’
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen de, parti olarak MGK yapısına karşı olduklarını ve siyaset üzerinde böylesi bir vesayet bulunmasına her zaman karşı çıktıklarını dile getirdi. Ancak MGK’nın anayasal bir kuruluş olarak varlığını sürdürdüğünü ve OHAL’in ilan edilmesi mekanizmasında var olduğunu kaydeden Bilgen, OHAL’in uzatılmasıyla ilgili MGK’nın dün (3 Ocak günü) nasıl ve ne zaman toplantı yaptığını ve bunun Bakanlar Kurulu’ndan önce olup olmadığını sorguladı.
MGK’nın en son 30 Kasım’da toplantı yaptığını anımsatan Bilgen, OHAL’in uzatılmasıyla ilgili Tezkere’de nasıl MGK tavsiye kararı olabildiğini şu sözlerle eleştirdi:
“Başbakan (Binali Yıldırım), sabahleyin ‘Hayır, görüşüldü, karara bağlandı, imzalar var’ dedi. İmzalar varsa gerisi siyasi etik meselesidir. Ama bu MGK ne zaman yapıldı? Ayın 3’ü gece on ikiden sonra başlar. Eğer gece saat on ikiden sonra, Bakanlar Kurulu toplantısından önce, bir tavsiye kararı alınmadıysa tersine yapıyorsunuz işi. Kanarya Sevenler Derneği böyle yönetilmez arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Yapılmamış MGK’dan, Bakanlar Kurulu’na tavsiye kararı çıktığı bu ülke tarihinde görülmüş bir şey mi değerli arkadaşlar? Yani bu toplantı yapıldığında böyle bir karar çıkacağından mı eminsiniz? MGK’yı da, burada hazırladığınız Anayasa taslağı gibi önce imzaya açıyoruz sonra sosyal medyada paylaşıyoruz sonra içeriğini mi tartışıyoruz? Böyle mi oluyor? Bu yöntem böyle mi artık? Devlet böyle mi yönetilecek bundan sonra? Bu yazı Başbakanlık’tan Meclis’e gelirken ne kadar dikkatle, ne kadar özenle, ne kadar hukuk devleti hassasiyetiyle, ne kadar ciddiyetle hareket ediliyorsa kanun hükmünde kararnameler de o kadar ciddiyetle, o kadar hassasiyetle, o kadar insan hakları duyarlılığıyla hazırlanıyor.”
HDP: ‘İstiklal Savaşı diye yutturmaya kalkıyorsunuz’
HDP’li Ayhan Bilgen, Türkiye’nin sıkça büyük devlet olarak tanımlandığını anımsatarak, AKP’nin mevcut süreci “İstiklal Savaşı” olarak adlandırmasını sert sözlerle eleştirdi:
“Büyük devlet demek, büyük tehditlere karşı, olağanüstü tehlikeye karşı olağan yöntemlerle mücadele etmeyi becerebilen, başarabilen devlet demektir. İnsan haklarına bağlı kalarak güvenlik politikası, hukuka bağlı olarak demokrasiye dayalı, demokrasiye saygılı olarak tehdide karşı, baskıya karşı, şiddete, saldırıya karşı mücadele etmek büyük devlet demektir. Ama siz, her fırsatta olağanüstü hali uzatmayı, olağanüstü hali uzatmayı bir yönetim tarzına dönüştürmeyi ve bunu bir fırsata çevirip ülkeyi sürekli bir savaş atmosferinde, savaş geriliminde tutarak eğer referandumu kotarmayı düşünüyorsanız bu ülkeye büyük bir kötülük etmiş olursunuz. Türkiye bir daha İstiklal Savaşı yaşamayacak. Eğer siz birilerine ait istikbal savaşını bize ‘İstiklal Savaşı’ diye yutturmaya kalkıyorsanız, İstiklal Savaşı bu halk tarafından yüz yıl önce verildi, bedeli herkes tarafından ödendi; bütün inançlar, bütün kimlikler, bütün etnik kökenler bu cephede yerlerini aldılar. Ya o ruha geri dönersiniz, evrensel değerlerle o ruhu esas alan birlikte yaşamayı bu ülke için tercih edersiniz ya da kişisel hırsınız uğruna bu ülke bir kurban olur ve hepimiz kaybederiz.”
Kurtulmuş: ‘Usulsüzlük yoktur’
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise, CHP ve HDP’nin eleştirilerine karşılık öncelikle (3 Ocak günü) basın açıklaması yaptığı sırada Bakanlar Kurulu’nun devam ettiğini belirterek, açıklaması sonrasında OHAL’in ele alındığını savundu. Kurtulmuş, MGK kararına ilişkin durumu şu şekilde açıkladı:
“Bu sabah (3 Ocak) itibarıyla MGK üyelerinin ve Bakanlar Kurulu üyelerinin bu konuyla ilgili kararları, iradeleri gerçekleştirilmiş, imzaları alınmış ve bu anlamda Bakanlar Kurulunun prensip kararına dayanak teşkil eden MGK’nın prensip kararı da Bakanlar Kurulu’na gönderilmiştir. Herhangi bir işlem eksikliği yoktur. Bakanlar Kurulu’nda bazı kararlar elden dolaştırılarak alınır, hatta bazen öyle olur ki uzakta olanlar faksla imzalayıverir. İdari kararlarda karar alıcıların iradesinin beyan edilmesi yeterlidir ve idari kararları tamamlar. İdari bakımdan yapılan işlemde en ufak bir eksiklik, en ufuk bir usulsüzlük yoktur.”
Kurtulmuş’un bu sözlerine CHP’li Levent Gök tepki gösterdi. Gök, AKP’nin OHAL’i ilk ilan ederken sadece 3 aylık olarak planladığı yönünde açıklamalar yaptığını vurgulayarak, durumu şöyle sorguladı:
“Bu iktidarın en büyük sorunu, inandırıcı olabilmek sorunu. Bir planlama yok; günlük yürüyen işlere göre kararlar alınıp süreçler götürülüyor. Ben şimdi Sayın Numan Kurtulmuş'u izlerken hangi Sayın Numan Kurtulmuş diye içimden geçirmek durumunda kaldım. Çünkü olağanüstü hâlin ilk TBMM’de görüşüldüğü 21 Temmuz 2016 tarihinde, o zaman burada Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ konuşma yaptı ve hepimize, ‘Arkadaşlar, merak etmeyin, amacımız üç aydan daha kısa sürede OHAL'i kaldırmaktır’ dedi. Hemen ertesi gün de Sayın Kurtulmuş, ‘Olağanüstü halden kırk-kırk beş gün içinde sonuç alıp bitirmeyi planlıyoruz.’ Şimdi ben de haklı olarak soruyorum: Hangi Sayın Numan Kurtulmuş?”
AKP, neden OHAL’e ihtiyaç duyuyor?
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ayrıca AKP Hükümeti olarak neden OHAL’e ihtiyaç duyulmasını Türkiye’nin olağanüstü şartlar içerisinde bulunması olarak ifade etti. Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında yaşananları, FETÖ yapılanmasını ve terör örgütlerini işaret eden Kurtulmuş, “Türkiye'ye karşı tehditler ulusal güvenlik riski olarak karşımızda dururken olağan şartlar içerisinde yaşıyor diyemeyiz. Dolayısıyla tek başına bunun da bir olağanüstü millî güvenlik meselesi olduğunu görmek mecburiyetindeyiz” dedi.
OHAL’de yaşanan insan hakları ihlallerine rağmen kısmi mağduriyetler olduğunu savunan Kurtulmuş, muhalefet cephesinden gazeteciler, akademisyenler gibi kesimlere yönelik tutuklamalara ve son olarak laiklik savunuculuğu şeklindeki açıklamalarına rağmen terör suçlamasıyla karşılaşan gençlere değinmedi. Kurtulmuş, “Olabilecek olan adaletsizliklere karşı inanın ki en az sizler kadar titiz ve hassas davranıyoruz. Çok önemli, çok geniş çaplı operasyonların yapıldığını biliyoruz. Arada haksızlık, yanlışlık yapılanlar varsa, hazırlanan kanun hükmünde kararnamelerle; haksızlık yapılanların, memuriyetten uzaklaştırılanların ya da kapatılan kurum ve kuruluşların yapılan soruşturmalar çerçevesinde eğer bunlara bir haksızlık yapıldığı ortaya çıkıyorsa bunlar da KHK'larla yeniden görevlerine iade ediliyor” diye konuştu.
OHAL ile halk oylaması alakasız mı?
Bu arada AKP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım da, neden parti olarak OHAL’i savunduklarını anlattı. Yıldırım, “Her türlü kirli yolu, hainliği deneyen FETÖ ve diğer terör örgütlerinin her gün bize karşı açıkça ve acımasızca bir saldırısıyla karşı karşıyayız. Bir gün Kürt-Türk kardeşliğinden bizi vurmaya kalkıyorlar, bakıyorlar olmadı hemen oyun değişiyor; ertesi gün inançlardan ve yaşam şekillerimizden vurmaya kalkıyorlar; bakıyorlar bu da olmuyor bu sefer terör patronları tarafından vizyonda başka bir oyun sergileniyor. Roller değişiyor ama kurgu aynı. Terörle mücadele unsurlarından bir tanesi de kaynağını Anayasa'da belirtmiş olduğumuz işte bu OHAL müessesesidir. OHAL, sadece darbeye girişmiş FETÖ terör örgütüyle ilgili olmayıp tüm terör örgütlerini ve tüm terör faaliyetlerini de esas almaktadır” dedi.
Yıldırım, muhalefet sıralarından OHAL’in aslında anayasa değişikliğiyle ilgili halk oylaması (referandum) süreci nedeniyle ilan edildiği tepkisine yanıt verdi. Yıldırım, “OHAL'in referandum süreciyle uzaktan yakından alakası yoktur. Zira, OHAL kararı alındığı zaman Anayasa değişiklikleri gündemde dahi değildi. OHAL siyasi bir metot da değildir, siyasette mücadele için alınmış bir müessese değildir; OHAL, Anayasa'da tarif edilen hukuki bir metot olup terörle mücadele amacı taşımaktadır” diye konuştu.
MHP neden OHAL’e ‘kabul’ dedi?
Müzakerelerde, MHP Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, partisi tarafından OHAL’e “kabul” oyu vereceklerini açıkladı. “MHP, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin takipçisidir” diyen Aksu, OHAL’in terörle mücadele çerçevesinde gerekli olduğuna inandıklarını belirterek, teröre karşı “kabul” yönünde oy kullanacaklarını anlattı.
Aksu, “Devletin temel işlevi vatandaşlarının güvenliğini sağlaması, anarşi ortamına fırsat vermemesidir. MHP olarak başta FETÖ, IŞİD ve PKK olmak üzere terörün kökü kazınana, FETÖ'yle hesaplaşma bitene kadar devletin elini güçlendirmek için olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin tezkereye olumlu oy vereceğimizi ifade ediyoruz” dedi.