Macit, kahvesine süt isteyip istemediğini Arapça sormama izin vermeden “Polisin önünde Arapça konuşma” diyor.
Ben de bunun üzerine oldukça yüksek bir sesle İngilizce “Şeker ister misin?” diye soruyorum.
Almanya’nın Dortmond kentinde otobüs durağında beklerken Macit arkadaşlarını arkada bırakarak İsveç rüyasının peşinden gitmeye hazırlanıyordu. Gençlerin Türkiye’den Avrupa’ya olan seyahatinde ilk kez Macit’in korktuğunu kabul ettiğini duyuyordum.
Macit, İsveç’e sığınma talebinde bulunarak kuralları çiğniyordu. Ancak Ortadoğu ve Afrika’dan, Avrupa’ya akan yüzbinlerce umutsuz yolcu ile çok defa çiğnenen kurallar nedeniyle artık kimse yasaların ne olduğundan emin değil.
Normalde mültecilerin AB’ye ilk vardıkları ülkede kayıt yaptırmaları gerekiyor. Ancak Yunan adalarına ulaşan binlerce kişi lastik teknelerden atlayıp geri dönmeye zorlanmamak için bindikleri tekneleri çoğu zaman kendileri patlatıyor.
Yunan hükümeti sorumluluğu üstünden atmışa benziyor. Parası yeten mülteciler hızlıca bu ülkeden Makedonya sınırına ulaşıyor.
Macit ve arkadaşları Atina’ya ticari bir gemiyle varmış. Binlerce mülteci 50 dolar kadar ödeyerek otobüslerle sınıra taşınmış. Yunanistan’a sığınma talebinde bulunmaya fırsat bile olmamış.
Macit sabaha karşı İsveç’e gidecek trenini beklerken onu mülteci sanmalarından korkuyordu. Arkadaşlarını bir mülteci merkezinde bırakmıştı ve geri dönmek istemiyordu.
Macit, “Buradaki polisler iyi değil” diye fısıldayıp gardaki sarhoşları görmezden gelerek ortada dolanan güvenlik görevlilerini izliyordu. “Arapça konuşmak tehlikeli” diye ekledi.
Kayıt Merkezi
Macit’in kardeşi Modar birkaç saat önce mülteci merkezinde “Kayıt olmak istiyoruz” demişti. O ve iki diğer genç şanslarını Almanya’da denemeye karar vermişti.
Merkezde Modar’a “Dışarı çık, otobüs seni Düsseldorf’a götürecek” demişlerdi. Gençler sis altındaki otoparka çıktı. Üniversiteye gitmek isteyen grubun en genç üyesi Ömer heyecanlıydı. “Düsseldorf çok güzel” dedi.
Bir Alman yüksek sesle isimleri okuyor ve herkesi birer birer otobüse alıyordu. Modar aralarına karıştı ve listeye nasıl gireceğini sordu. Başvuru formunu doldurması söylendi. Ancak Modar içeri girdiğinde form kalmadığını öğrendi.
Sonunda görevli ona gerçeği söyledi ve “Burada bekle” dedi.
Gün batarken hava soğudu, yağmur başladı. Ortadoğu’da sıcak bir yaz geçiren mülteciler birdenbire gelen kışa beklenmedikleri bir anda yakalanmıştı.
Aralarında Afrika, Afganistan, Bangladeş ve diğer ülkelerden mülteciler de vardı. 5 arkadaş ilk kez Suriyeliler’in bu kadar insan arasında azınlıkta olduğunu fark etti. Bekledikçe suratlar asılıyordu. Otobüse binmeyi başarsalar bile gidecekleri yer güvenli olacak mıydı?
Ahmet, “Çok Suriyeli yok” dedi çevreye bakarak. “Yalnızca birbirimizle konuşabiliriz” diye ekledi.
Farklı Hedefler
Diğerlerini kayıt merkezinde soğukta beklerken bırakıp Macit’le oradan ayrıldık.
Birkaç saat sonra Modar çevrimiçi oldu ve Whatsapp’teki gruplarına “Buradayım” yazdı. Resimlerde depoya benzeyen bir yerde beyaz çizgilerle ayrılmış siyah kulübeler görülüyordu.
Resimlerden birinde Ömer sırtını bir kulübeye dayamış yerde oturuyor ve sıkılmış bir ifadeyle telefonuna bakıyordu.
Macit endişesini belirtince Modar “Herşey yolunda” diye cevap verdi ve yemek yediklerini belirtti.
Macit rahatladı ve oturduğu yerde uykuya daldı.
Yeni Topraklarda Yalnızlık
Ertesi gün kampı ziyaret ettiğimde Macit hala İsveç yolundaydı. Modar’ın yerini Google Maps’ten izleyerek kapıdan girmeye çalışırken güvenlik bizi durdurdu.
Genç bir güvenlik görevlisi “Giremezsiniz, yasak” dedi. Endişemi fark ettiğinden emindim. Haftalarca mülteci kamplarında hapis kalan insanların öykülerini anlatan bu grup sonunda nasıl bir yere varmıştı?
Birkaç dakika sonra Modar, Ömer ve Ahmet yavaş yavaş kapıdan çıktı. Spor salonu arayacaklardı. 23 yaşındaki Ahmet Suriye’de futbol oynuyordu ve Almanya’da da kendine bir takım bulmak istiyordu.
Üçü de ayrı zamanlarda durup “Burası iyi” dedi. Gıda boldu, mekanlar geniş ve temizdi. İnternet yavaş da olsa çalışıyordu.
Ancak fiziksel olarak rahatlayan arkadaşların psikolojik yükü birdenbire ortaya çıkmıştı.
Grup yolculukta birbirleriyle kenetlenmiş, birbirlerinin güvenliğinden sorumlu hale gelmişti.
Ailelerini ve tüm eşyalarını Suriye’de bırakan bu gençler kaybettikleri herşeyi birbirlerinde bulmuştu.
Almanya’ya vardıklarında birlikte hareket etmek gibi bir niyetleri olmasa da alıştıkları güvenlik hissinden vazgeçmeye de hazır değillerdi.
Geriye kalan 3 gencin farklı rüyaları vardı. Onları geniş kitleler arasında yalnız birer mülteci olacakları, kaynaklar, yasal ikamet ve iş için mücadele edecekleri bir gelecek bekliyordu.
Modar hüzünlü bir biçimde “Biz arkadaşız… ama bu her zaman kolayca arkadaş bulabileceğim anlamına gelmez” dedi.