Musul Krizinde İran ve Rusya Etkisi Var mı?

Irak Başbakanı Haydar Abadi

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Musul yakınındaki mevcut eğitim kampına rutin uygulama çerçevesinde askeri birlik sevkiyatı yapması üzerine kriz yaşanmasında İran ve Rusya’nın Bağdat yönetimi üzerinde etkisi olup olmadığı, soru işareti yarattı

Bağdat’taki İran Büyükelçisi ile görüşen Irak Başbakanı Haydar Abadi, Türkiye’ye, Musul’a asker göndermesiyle ilgili bilgileri bulunduğuna ilişkin kanıt göstermesi gerektiğini belirtti.

Türkiye ile Irak’ın merkezi hükümetiyle ilişkilerde Musul krizinin çözüme kavuşmadığı görünüyor. Bu arada Irak Savunma Bakanı Halid el Ubeydi’nin 10 Aralık’ta gerçekleştirileceği öngörülen Ankara ziyaretine ilişkin ise belirsizlik sözkonusu. TBMM’deki AKP Grubu çerçevesinde Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın konuya ilişkin açıklama yapması bekleniyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun haftasonunda mevkidaşı Haydar Abadi’ye yazılı bir mektup gönderdiği bilgisi, Başbakanlık kaynaklarınca paylaşılmıştı. Türkiye’nin IŞİD ile mücadele çerçevesinde işbirliğiyle hareket ettiğini vurgulayan Davutoğlu’nun, mevkidaşı Abadi’ye “Irak Hükümeti’nin hassasiyetleri giderilinceye kadar Başika’ya takviye kuvvet intikal ettirilmeyeceği” yönünde de güvence mesajı ilettiği kaydedildi. Ancak Davutoğlu’nun basında paylaşılan mektubuna karşın Irak cephesinde tepkiler sürüyor.

Son olarak Irak Başbakanlık Basın Dairesi’nin resmi Twitter hesabı üzerinden Başbakan Haydar Abadi’nin Türkiye’ye yönelik mesajları paylaşıldı. Abadi’nin ilk mesajında, “Türkiye’nin Irak topraklarına girişi kabul edilemez ve olay, Irak Hükümeti’nin uzlaşısı olmaksızın vuku bulmuştur” dediği görüldü ve böylece ilk günkü tepkisinde değişiklik olmadığı ortaya çıktı. Başbakan Davutoğlu’nun mektubuna rağmen Irak Başbakanlık Basın Dairesi’nden Abadi adına paylaşılan ikinci mesajda ise, Türkiye’ye söz konusu asker girişiyle ilgili Bağdat’ın bilgisi olduğuna veya uzlaşıldığına dair kanıt sunması talebi yer aldı.

Oysa Türkiye’nin Irak Büyükelçisi Faruk Kaymakçı’nın ise, geçtiğimiz haftalarda Irak Savunma Bakanı Halid el Ubeydi’yi makamında ziyaret ettiği ve askeri gelişmelerin ele alındığı biliniyor.

Irak Parlamentosu Güvenlik Komisyonu Başkanı Hakim Al-Zamili de, ilk günkü tepkisini devam ettirdi ve yeniden Rusya’dan yardım istenebileceğini ifade etti. Yine Irak Parlamentosu’nda siyasi güce sahip Şii Bedir Tugayları Komutanı Hadi Amiri’nin ise, Bağdat’ta, “Türkiye’nin tanklarını başlarında patlatma” yönünde tehdit mesajları verdiği bilgisi basına yansıdı.

Irak’tan gelen “Rusya’dan yardım talep etme” gibi ifadeler ve Şii kesimden sert tepkilerin yanı sıra Irak Başbakanı Abadi’nin, İran’ın Bağdat Büyükelçisi ile görüşme gerçekleştirmiş olduğu görüldü.

Irak cephesindeki sert tepkilere karşın Ankara’nın, Musul yakınlarındaki Başika’ya hali hazırda sevk ettiği askeri birliği geri çekmesi ise söz konusu değil. Başbakan Davutoğlu’nun, Irak Başbakanı Abadi’ye sadece takviye yapılmayacağı yönünde bilgi vermesi dışında kuzeydeki Kürt Özert Yönetimi’nce de desteklenen, Türkiye tarafından alınmış herhangi bir geri çekilme stratejisi şimdilik beklenmiyor.

Türkiye’nin hedefi Musul mu?

Türkiye’nin Başika’daki askeri kampa birlik sevkiyatıyla ilgili durum ise, askeri alanda uzman akademisyen ve Emekli Binbaşı Metin Gürcan’ın değerlendirmesiyle “Musul stratejisi” olarak yorumlanıyor.

IŞİD, 10 Haziran 2014’te Irak’ın Musul kentini ele geçirmiş ve Bağdat’a bağlı ordu birlikleri kenti kaderine terk emişti. Musul’daki merkez bankasındaki 420 milyon dolara el koyduğunu açıklayan IŞİD, 11 Haziran günü de Türk Başkonsolosluğu’ndaki 49 personel ve yakınlarını rehin almıştı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en uzun süreli rehine krizi, 20 Eylül 2014’te o dönemin Başkonsolosu Öztürk Yılmaz’ın da dahil olduğu 49 kişinin kurtarılmasıyla sonuçlanmıştı.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Metin Gürcan, öncelikle sahadaki mevcut tablo hakkında özetle şu bilgileri aktardı:

“Başika askeri kamp bölgesinde 80 civarında personel olduğu biliniyordu. Burada Peşmergeler, Iraklı Sünni Araplar ve Türkmenler, 3 haftalık temel eğitimden geçiyorlardı. Meskun mahallerde basit muhabere taktik eğitimi, el yapımı patlayıcı ile mücadele, uçak savar kullanımı, ilkyardım, haberleşme gibi konularda temel eğitim verildi. Açık kaynaklardan görebildiğimiz kadarıyla 2 bin 500 sivil burada eğitildi. Başika dediğimiz yer Musul’un 20 kilometre kuzeyinde.”

Hafta sonunda basına yansımasıyla birlikte Irak’taki Bağdat Hükümeti’nin sert tepkisine neden olan Başika’ya asker sevkiyatında ise rotasyon yapılırken kısmen takviye yapıldığını kaydeden Gürcan, ortada tepkiye neden olacak çok ciddi bir değişikliğe işaret eden askeri gelişmenin henüz olmadığı görüşünü ise şöyle ifade etti:

“Başika’daki birlik rotasyonudur, ancak takviye boyutu da var. Siirt Komando Taburu’ndan tank takviyeli bir birlik gönderilmiş görünüyor. Böylesi bir birlik Musul’a yönelik olası bir taarruz hareketinde görev yapmaz. Ancak bizim o bölgeye askeri yığınak yapma ihtimalimiz var gibi görünüyor. Irak’ın kuzeyinde Bamerni ve Kanimasi bölgesinde iki ayrı kamp mevcut. Kalıcı askeri üslerimiz, yani 90’lı yıllar sonundan beri orada birliklerimiz var. Şimdi tank takviyeli olarak gönderilmiş birliğimizi, bulunduğu araziyi savunma ve o araziye yapışabilme açısından iyi bir birlik olarak yorumlayabiliriz. Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgesi ve Türkmenler’in durumunu güvence altına alabilmek için Musul’u çevreleme stratejisinde kuzey kuşağını Türkiye aldı diyebiliriz. ABD’nin onayı olmaksızın yapıldığını düşünmüyorum. Bağdat merkezi yönetimi “işgal” ve “uluslararası hukuk normlarına uygun değil” şeklinde şiddetle tepki gösterdi. Ama Kasım ayında faaliyet planlaması yapılmıştı, bunun Sinirlioğlu’nun Erbil ziyaretinde netleştiğini biliyoruz. Yani 24 Kasım’da Rus uçağı düşürülmesiyle bu karar etkilenmedi.”

Rusya ile Türkiye arasındaki kriz konusundaysa Türkiye açısından Suriye’de kara topraklarına giriş olamayacağı görüşünü de aktaran Gürcan, şimdi Irak’taki durum için “ABD ve NATO desteği olmadan Türkiye artık Suriye’de bağımsız bir aktör olarak karar veremez ve aktivitede bulunamaz. Irak’ta yavaş yavaş Rusya öncülüğünde Bağdat ile birlikte İran’ın da desteğiyle Şii ittifakı oluşumunu Türkiye öngörüyordu. Bu ittifakı engellemek için Türkiye kendi ittifakını kurmak istiyor gibi, Sünni Araplar ve Türkmenler ile Kürtler ile birlikte hareket ediliyor gibi” dedi.

Musul’un içerisinde IŞİD’in zayıfladığı yönünde bilgiler geldiğini de kaydeden Gürcan, yaklaşık 1,2 milyonluk kentte rivayetlere göre 8 ila 12 bin arasında değişen IŞİD militanı bulunduğunun söylendiğini dile getirdi. Haseki ve Sincar bölgelerindeki operasyonlar devam ederse IŞİD’in, Suriye ve Irak bağlantısını kaybederek, ikiye bölünebileceğini belirten Gürcan, “ Musul’da bir oldu bitti ile karşılaşmamak için Türkiye, bu kente yakın durmak istiyor. Türk askerlerin Musul’u ele geçireceği gibi senaryo olacağını zannetmiyorum.
Musul içerisinde bir Sünni başkaldırı olursa IŞİD’in yayılmasını engellemek maksadıyla kuzeyde Kürtler, Araplar ve Türkmenler’i koruyacak bir Sünni kuşağı gibi tampon bölgeyi aslında oluşturuyor gibi duruyor. Başika’yı istikrar adası gibi düşünmek de mümkündür”
diye konuştu.

Bu noktada Metin Gürcan, Türk Hükümeti’nin “Sünni mezhebi odaklı bir siyasi strateji izlemediğini umut ettiğini” de sözlerine ekledi.