2003 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen İranlı hak savunucusu Şirin Ebadi, Nobel ödülü alan ilk İranlı ve ilk Müslüman kadın olarak tarihe geçti.
Liderliğini yaptığı sivil toplum kuruluşu İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'nin başkan vekili olan İranlı kadın hakları savunucusu Nergis Muhammedi'nin 2023 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesiyle Ebadi bir kez daha gündeme geldi.
12 yıl hapis cezasına çarptırılan Nergis Muhammedi halen tutuklu.
“Muhammedi'nin ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasına vesile olmasını umuyorum”
“Bu ödülü kazandığı için kendisini ve tüm İranlı kadınları tebrik ediyorum” diyen Ebadi, bu ödülün en önemli etkisinin, dünyanın dikkatini İran'daki insan haklarının kötü durumuna, özellikle de kadınlara yönelik ayrımcılığa çekmesi olduğuna vurgu yaptı. Ebadi, bu ödülün insan hakları alanındaki genel ilerleme eğilimini de doğal olarak etkileyeceğini söyledi.
Ebadi, “Herhangi birine insan hakları ödülü verilmesi, bu kişinin dünya insanlarıyla daha yüksek sesle ve daha net bir şekilde konuşabilmesi için daha fazla platforma erişmesiyle sonuçlanacaktır. Ancak kişisel açıdan bakıldığında, bu ödülün Nergis Muhammedi'nin ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasına vesile olmasını umuyorum” temennisini dile getirdi.
Ebadi sözlerini, “Aynı zamanda üzülerek hatırlatmak isterim ki, İran rejiminde reform yapmak imkansızdır. Ben tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını diliyorum ama bu, tüm tutukluları serbest bırakacak bir rejim değil. Dolayısıyla mesele şu ki; Muhammedi ve benim yıllardır peşinde olduğumuz dava, İslam Cumhuriyeti'nin ötesine geçerek, Birleşmiş Milletler gözetiminde halkın, istediği hükümet biçimini özgürce belirleyebileceği özgür bir referandum düzenlemek” diye sürdürdü.
İranlı avukat Ebadi, “Şunu da belirtmek isterim ki, hem Muhammedi'ye hem de bana verilen Nobel ödülleri, 2002 yılında benim ve (Muhammed) Seyfzadeh'in de aralarında bulunduğu bazı meslektaşlarım tarafından kurulan İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'ne aittir. Muhammedi kuruculardan biri değildi ama ilk yıllardan itibaren bizimle işbirliği yapmaya başladı” dedi.
İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'nin yöneticisi olarak görev yapmaktan onur duyduğunu ifade eden Ebadi, merkezin de bir sivil toplum kuruluşu olarak 2004 yılında Fransız hükümetinin insan hakları ödülünü kazandığını hatırlattı. Ebadi, aynı zamanda bu ödüllerin, İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'nde İran'daki insan haklarının durumunu iyileştirmeye çalışan çok sayıda kişinin dürüst faaliyetini gösterdiğini de söyledi.
“Bu ödül İran halkının sesini dünyaya duyurmak için ne kadar dürüst çalıştığımızı gösteriyor”
İslam Cumhuriyeti'nin İnsan Hakları Savunucuları Merkezi'ni ağır muamelelere maruz bıraktığını söyleyen Ebadi, Nergis Muhammedi’nin yıllardır hapiste olduğunu belirterek, daha pek çok kişinin de bu merkezdeki faaliyetlerinden dolayı hapsedildiğini kaydetti.
Nobel Barış Ödülü'nden elde edilen gelirle satın aldığı merkez ofisinin saldırıya uğradığını, el konulduğunu ve satıldığını söyleyen Ebadi, “Buna ek olarak, rejim tüm kişisel mallarıma el koydu ve sattı. Birkaç kez evime saldırdılar. Bütün malım yağmalandı. İran'da değildim, bu yüzden meslektaşlarıma yaptıkları gibi beni bir ceza davası nedeniyle tutuklayamadılar. Bu nedenle kız kardeşimi ve eşimi tutukladılar. Bu kadar sert muamele tek bir şeye işaret ediyor: Merkezin performansının İran toplumu ve aynı zamanda dünya için önemi ve etkisi” diye konuştu.
Nobel ödüllü avukat, “Bu, İran halkının sesini dünyaya duyurmak için ne kadar dürüst çalıştığımızı gösteriyor. Bu iki ödül benim, Muhammedi’nin ve merkezde çok çalışan herkesin çabalarının sembolleridir” dedi.
Muhammedi’ye verilen ödülün dünyanın, kadınların faaliyetlerine değer vermesi ve hayranlık duyması anlamına geldiğini belirten Ebadi, “Dünya İranlı kadınların nasıl mücadele ettiğini izliyor” ifadesini kullandı.
İranlı kadınların insan haklarını ve kimliklerini elde etmek için her türlü bedeli ödediklerini söyleyen Şirin Ebadi, “Öldürülüyorlar, yıllarca hapsediliyorlar ama taleplerini tekrarlayıp duruyorlar ki bu da; ‘Biz insanız ve insan hakları kriterleri kapsamındaki tüm haklara sahip olmalıyız” dedi.