WASHİNGTON —
Başkan Barack Obama ve Cumhuriyetçi Partili rakibi Mitt Romney, 6 Kasım seçimlerine iki hafta kala, üçüncü ve son tartışmalarında Amerikan kamuoyunun önüne çıktı. İki aday dış politika konulu tartışmada tavırlarını kalın çizgilerle, kimi zaman defalarca vurgulayarak ortaya koydu.
Florida eyaletinin Boca Raton kentindeki Lynn Üniversitesi’nde yapılan tartışmada Başkan Obama, rakibi Romney’e daha saldırgan tavır alırken, Romney deneyimi olmadığı dış politika konusunda göreceli olarak daha temkinliydi ve zayıflığını saklamadı. Mitt Romney, Obama’yla dış politika konusunda ağırlıklı olarak benzer görüşler ortaya koydu, fakat söylemini eleştirel düzeyde tuttu.
Romney Obama’nın dört yıl boyunca Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da izlediği politikaların El Kaide’yi durduramadığını, Obama yönetiminin Amerika’nın en yakın müttefiki İsrail’i ihmal ettiğini, Başkan’ın göreve geldikten sonra Türkiye ve diğer Müslüman ülkelere düzenlediği gezilerin “özür dileme ziyaretleri” olduğunu savundu.
Obama, Romney’nin dış politika görüşlerinin hepsinin yanlış olduğunu, Ortadoğu konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını, Amerika’yı Soğuk Savaş günlerine taşımak istediğini savundu. Obama bir ara, “Sayın Romney’in söylediği hiçbir şey doğru değil” ifadesini kullandı.
Aylardır yürütülen kamuoyu yoklamalarında seçmenler dış politika konularında Başkan Obama’ya daha fazla güvendiğini ortaya koymuştu. Obama’nın bu konuda en büyük avantajıysa 2011 yılında Amerika’nın Pakistan içlerine düzenlediği komando baskınında el Kaide lider Usame bin Ladin’in öldürülmesi oldu. Birinci tartışmadaki zayıf performansı yüzünden kamuoyu yoklamalarında rakibinin kendisini yakalamasının ardından Obama, üçüncü ve son tartışmada, ekran başındaki milyonlarca Amerikalıyı etkilemek için büyük çaba harcadı.
“1916’dakinden daha az at ve süngülerimiz var”
CBS televizyonunun kıdemli muhabirlerinden Bob Schieffer’ın yönettiği program, ilk önce ortaya dış politika konusunda bir soru atılması, ardından adayların ikişer dakika kendi tavırlarını ortaya koyduktan sonra bir süre kendi aralarında tartışmalarına izin verilmesi şeklinde düzenlendi.
Tartışmanın zirve noktası, Obama’nın Amerikan Deniz Kuvvetleri’ndeki gemi sayısını arttırmak istediğini söyleyen Romney’le alay etmesi oldu.
Donanmadaki mevcut gemi sayısının Birinci Dünya Savaşı’ndaki gemi sayısından az olduğuna vurgu yapan Cumhuriyetçi aday, Deniz Kuvvetleri’nin daha fazla gemiye ihtiyacı olduğunu söyledi. Bunun üzerine Obama, “Sayın vali, siz ordumuzun işlediği konusuna yeterince çalışmamışsınız. Şimdi 1916’dakinden daha az at ve süngümüz de var,” diyerek salondakileri güldürdü. Obama, Romney’e takılmaya devam ederek, “Üzerlerine uçaklar konan uçak gemisi gibi şeylerimiz, adlarına nükleer denizaltı denen, su altında giden gemilerimiz var,” diye konuştu.
Obama Cumhuriyetçi rakibinin, komutanların öyle bir talepte bulunmamasına rağmen boşuna askeri harcama yapmak istediğini savundu.
Romney: ‘İran en büyük, Rusya ise jeopolitik tehdit’
Obama, nükleer İran’ı ve el Kaide’yi tehdit olarak tanımlayan Romney’e, “El Kaide’yi tehdit olarak tanımanıza sevindim, çünkü birkaç ay önce size sorulduğunda Rusya’yı en büyük jeopolitik tehlike diye tanımlamıştınız. Soğuk Savaş biteli 20 yıl oldu,” diye konuştu. Bunun üzerine Romney Rusya’yı sadece “jeopolitik tehdit” olarak tanımladığını, Amerika’nın ulusal güvenliğine en büyük tehdit olarak da İran’ı gördüğünü kaydetti. Romney bununla birlikte başkan olursa, Rusya’ya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’e pembe gözlüklerle bakmayacağını söyledi.
Obama yönetiminin Usame bin Ladin’i öldürmesinden ve el Kaide liderlerinin peşinden gitmesinden övgüyle söz eden Romney bununla birlikte, el Kaide’nin 10-12 ülkede faal olduğunu savunarak, “Karışıklığın içinden daha fazla adam öldürerek çıkamayız,” dedi, İslam dünyasının aşırı dincilikten uzak durması için daha kapsamlı ve faal strateji üretilmesi gerektiğini savundu. Romney böyle bir strateji çerçevesinde Arap akademisyenleri Birleşmiş Milletler bünyesinde bir araya getirtmek ve terörizmi reddetmelerini sağlamak, ekonomik kalkınmalarına yardım etmek, bölgedeki dost ülkelere dış yardımlar sağlamak, eğitim imkanlarını geliştirmek, cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçmek ve hukuk devleti oluşturulmasını sağlamak gibi önlemler sıraladı. Romney, Başkan Obama’ya dönerek, “Bana saldırmak, Ortadoğu’daki bu zorluklarla başa çıkmanızı sağlamaz,” diye konuştu.
“Ulus inşa etmeye devam edemeyiz”
Ortadoğu’daki sorunları yalnızca askeri yöntemlerle çözemeyeceklerini belirten Başkan Obama, geçmişte yaptığı gibi bu ülkelerin Amerika’nın terörle mücadele çabalarına ve İsrail’in güvenliği konusunda Amerika’nın çıkarlarına destek vermelerinin sağlanmasına devam edeceğini bildirdi.
Obama, Ortadoğu’da dini azınlıkların ve kadınların da korunmasına öncelik verileceğinin altını çizerek, bu ülkelerin yalnızca yarısının kalkınmasıyla tamamının kalkınmış olmayacağını kaydetti. Aynı şekilde ekonomik kalkınmalarına da yardımcı olacaklarını belirten Başkan, bununla birlikte “ulus inşa etme” çabalarının artık geride kaldığını, artık ulus inşa etmeye Amerika’da devam edeceklerini söyledi.
Başkan, Mısır eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek’e çekilme çağrısı yapmadığı için pişmanlık duymadığını, Mısır hükümetinin kendi sorumlulukları olduğunu ve bunlardan birinin İsrail’le yaptığı barış anlaşmasına uymak olduğunu belirtti.
Adaylar İsrail’e destek konusunda birbirleriyle yarıştı
Başkan Barack Obama’yla Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney’in en benzer olduğu konu, Amerika’nın 1960’lı yılların sonundan bu yana en büyük müttefiki İsrail’e verdiği destekti. Schieffer, tartışmayı İsrail ve İran konusuna getirerek, adaylara, “İsrail’e yapılacak bir saldırıyı Amerika’ya yapılmış sayar mısınız?” diye bir soru yöneltti. Obama eğer bir saldırıya uğraması durumunda İsrail’e destek vereceklerini, bu ülkeyle en güçlü askeri ve istihbarat işbirliğine sahip olduklarını söyledi.
Romney de benzer görüşleri tekrarladı, ancak İsrail’e desteği yalnızca “diplomatik ve kültürel olarak değil, askeri anlamda da” vereceğini söyledi. Sosyal medya Twitter’da dolaşan mesajlarda İsrail’in 38 kez anıldığı dikkati çekti. Romney, kampanyanın başından bu yana devam ettirdiği tavrı sürdürdü, Obama yönetimini İsrail’i dışlamakla, ihmal etmekle suçladı. Cumhuriyetçi aday, Obama’nın 2009’da başkan olduktan sonra ilk ziyaretlerini Amerika’nın politikalarından dolayı “özür diler nitelikte” Ortadoğu ülkelerine yaptığını hatırlatarak dört yıllık iktidarında İsrail’i atladığını, ama İsrail’in ihmal edildiğinin “farkında olduğunu” kaydetti. Obama’ysa Amerika’nın hiçbir şekilde hiçbir ülkeden özür dilemediğini savundu.
‘Başkan olduğum sürece İran nükleer silah edinemez’
Obama İran konusunda “Ben başkan olduğum sürece nükleer silah sahibi olamayacak” diye konuştu. Başkan, Tahran hükümetine yaptırımları savundu, para birimlerinin yüzde 80 değer kaybettiğini, petrol üretiminin en düşük düzeye ulaştığını, ekonomisinin darmadağın olduğunu söyledi.
Bunu yapmalarının nedeninin nükleer bir İran’ın hem Amerika’nın hem de İsrail’in ulusal güvenliğine tehdit ¬oluşturması olduğunu belirten Obama, “dünyanın en patlamaya hazır bölgesinde nükleer silahlanmaya izin veremeyiz,” diye konuştu. Başkan İran’ın “İsrail’i haritadan silmek istediğini” hatırlattı, teröre destek veren bir devlet olduğunu, “devlet olmayan unsurlara” nükleer teknoloji sağlayabileceğini söyledi ve bunun kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Obama, Romney’le arasındaki farkın, rakibinin İran’a “çok erkenden saldırmak istemesi” olduğunu ve bu şekilde Amerikan askerlerini tehlikeye atacağını savundu. Başkan, askeri seçeneğin kendisi için “ilk değil son seçenek olduğunu” belirtti.
Askeri seçeneğin kendisi için de “son seçenek” olduğunu savunan Mitt Romney, kendisinin de İran ekonomisini güç duruma düşürecek yaptırımlara ve bu ülkenin diplomatik olarak yalnız bırakılmasına destek verdiğini söyledi.
Suriye krizinde Türkiye’yle işbirliği
Adayların Türkiye’yi ağzına almasını sağlayan unsur ise Suriye kriziydi. Başkan Barack Obama, “Şimdiye kadar ‘Esad gitmeli’ diyerek uluslararası toplumu organize ettik, Şam hükümetine yaptırım seferberliği yaptık, yalnız kalmalarını sağladık, insani yardım gönderdik, muhalefete organize olması için yardım ediyoruz ve şimdi Suriye içinde ve dışındaki ılımlı kişileri seferber etmeye çalışıyoruz,” diye konuştu. Obama, bunları bölgedeki ortaklarına danışarak yaptıklarını belirterek, bu ortaklar arasında Suriye’de olan bitenleri kendi çıkarları açısından izleyen “İsrail, Türkiye ve diğer ülkeler” olduğunu belirtti. Başkan, “Esad’ın günlerinin sayılı olduğu” görüşünü bu tartışmada da tekrarladı.
Daha önce Suriyeli isyancılara Türkiye aracılığıyla silah göndermeyi savunan Cumhuriyetçi Partili aday Mitt Romney, bu görüşünde ısrar etti. Romney Amerika’nın bölgedeki ortakları ve kaynaklarını kullanarak, Suriye’deki “sorumlu tarafları” organize edebileceklerini, ondan sonra kendilerini savunmaları için gerekli silahları gönderebileceklerini kaydetti. Bu silahların yanlış kişilerin eline geçmesini kendisinin de istemediğinin altını çizen Romney, silahların kimlere gönderileceği konusunda İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yle eşgüdüm sağlanabileceğini savundu.
Romney’den Çin’e ‘Hırsız’ Suçlaması
Eski Massachusetts valisi Mitt Romney, Çin konusundaki şahin yaklaşımını bu tartışmada da sürdürdü. Romney başkan seçilmesi durumunda kendi para biriminin değerini kasıtlı olarak düşük tutan Çin’i, kur manipülasyonu yapan ülke ilan etme niyetini tekrarladı. Tartışmayı yöneten Schieffer’ın, “Bu iki ülke arasında ticaret savaşına yol açmaz mı?” sorusununa karşılık Romney, iki ülkenin birbiriyle ticaret yaptığını, hiçbirinin ticaret savaşına girmek istemeyeceğini savundu. Gerçek ticaret savaşının sessiz biçimde devam ettiğini söyleyen Mitt Romney, bu savaşı Pekin hükümetinin kazanmakta olduğunu öne sürdü.
Romney bir noktada, “Çinliler fikir haklarımızı, patentlerimizi, tasarımlarımızı, teknolojimizi çalıyor, bilgisayarlarımıza giriyor, ürünlerimizi taklit ediyor. Onlarla ticaret yapmak istediğimizi anlamaları gerek. Biz istikrarlı bir dünya istiyoruz, serbest girişim istiyoruz. Ama onlar da kuralına göre oynamak zorunda,” diye konuştu.
Pekin’in “hem bir rakip, hem de kurallara uyması durumunda uluslararası toplum içinde potansiyel bir ortak olduğunu” savunan Obama göreve geldiğinden bu yana herkes gibi Çin’in de kurallara göre oynaması konusundaki tavırlarının sürdüğünü söyledi. Başkan, Çin’in kuralları ihlal etmesi yüzünden göreve geldiğinden bu yana tüm eski yönetimlerden daha fazla bu ülkeyi Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet ettiklerini belirtti.
Obama ayrıca, Çin’i ‘Amerikalıların işlerini çalmakla suçlayan’ Mitt Romney’in geçmişte çok sayıda işi kendisinin ucuz işçilik maliyetlerinden dolayı Amerika’dan Çin’e taşıdığını hatırlattı.
‘Obama tartışmanın galibi’
Adaylar dış politika konulu tartışmayı sık sık iç politika ve ekonomi konularına da çekmeye çalıştı. Dış politika konusunda zayıf olan Romney, Obama’nın ekonomiyi toparlama politikalarını eleştirerek, yüksek işsizlik rakamına ve dev iç borçlara dikkati çekerek tartışmadaki konumunu güçlendirmeye çalıştı. Romney, Obama’nın yönelttiği suçlamalara sert çıkışlar yapmayarak bu son tartışmada bir gaf yapmaktan kaçınmaya çalıştı. Normalde muharip Amerikan birliklerinin Afganistan'dan takvim belirlenerek çıkarılmasına tüm kampanyası boyunca karşı çıkan Romney, bu kez Obama yönetiminin belirlediği 2014 sonu takvimine itiraz etmedi. Romney daha önce çekilme takviminin Taleban ve el Kaide'ye cesaret vereceğini savunuyordu.
İzleyiciler tartışmadan Obama’nın galip çıktığını düşünüyor. CNN televizyonunun soru yönelttiği izleyicilerin yüzde 48’i tartışmadan Obama’nın, yüzde 40’ysa Romney’in galip geldiği görüşünde. CBS televizyonunun yürüttüğü anket de, yüzde 53’lük kesimin tartışmayı Obama’nın, yüzde 23’lük kesiminse Romney’in kazandığını, yüzde 24’lük kesimin de adayların berabere kaldığı sonucuna vardığını ortaya koyuyor.
Dış politika Amerikan halkının önceliği değil
2012 seçimlerinin en büyük gündem maddesi ekonomi. Bundan dolayı dış politika tartışmasından galip çıkmanın Başkan Obama’ya dört yıl daha kazandırıp kazandırmayacağı bilinmiyor.
Başkan adayları bir yılı aşkın bir süredir devam eden kampanyalarının en hararetli son iki haftasına giriyor. Kararsız seçmenlerin bulunduğu ve her dört yılda bir değişken tercih ortaya koyan eyaletlerden çıkacak oyların, adayların 6 Kasım günü ipi göğüslemesinde en büyük etken olması bekleniyor. Kamuoyu yoklamalarındaysa adaylar başa baş gitmeyi sürdürüyor.
Florida eyaletinin Boca Raton kentindeki Lynn Üniversitesi’nde yapılan tartışmada Başkan Obama, rakibi Romney’e daha saldırgan tavır alırken, Romney deneyimi olmadığı dış politika konusunda göreceli olarak daha temkinliydi ve zayıflığını saklamadı. Mitt Romney, Obama’yla dış politika konusunda ağırlıklı olarak benzer görüşler ortaya koydu, fakat söylemini eleştirel düzeyde tuttu.
Romney Obama’nın dört yıl boyunca Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da izlediği politikaların El Kaide’yi durduramadığını, Obama yönetiminin Amerika’nın en yakın müttefiki İsrail’i ihmal ettiğini, Başkan’ın göreve geldikten sonra Türkiye ve diğer Müslüman ülkelere düzenlediği gezilerin “özür dileme ziyaretleri” olduğunu savundu.
Obama, Romney’nin dış politika görüşlerinin hepsinin yanlış olduğunu, Ortadoğu konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını, Amerika’yı Soğuk Savaş günlerine taşımak istediğini savundu. Obama bir ara, “Sayın Romney’in söylediği hiçbir şey doğru değil” ifadesini kullandı.
Aylardır yürütülen kamuoyu yoklamalarında seçmenler dış politika konularında Başkan Obama’ya daha fazla güvendiğini ortaya koymuştu. Obama’nın bu konuda en büyük avantajıysa 2011 yılında Amerika’nın Pakistan içlerine düzenlediği komando baskınında el Kaide lider Usame bin Ladin’in öldürülmesi oldu. Birinci tartışmadaki zayıf performansı yüzünden kamuoyu yoklamalarında rakibinin kendisini yakalamasının ardından Obama, üçüncü ve son tartışmada, ekran başındaki milyonlarca Amerikalıyı etkilemek için büyük çaba harcadı.
CBS televizyonunun kıdemli muhabirlerinden Bob Schieffer’ın yönettiği program, ilk önce ortaya dış politika konusunda bir soru atılması, ardından adayların ikişer dakika kendi tavırlarını ortaya koyduktan sonra bir süre kendi aralarında tartışmalarına izin verilmesi şeklinde düzenlendi.
Tartışmanın zirve noktası, Obama’nın Amerikan Deniz Kuvvetleri’ndeki gemi sayısını arttırmak istediğini söyleyen Romney’le alay etmesi oldu.
Donanmadaki mevcut gemi sayısının Birinci Dünya Savaşı’ndaki gemi sayısından az olduğuna vurgu yapan Cumhuriyetçi aday, Deniz Kuvvetleri’nin daha fazla gemiye ihtiyacı olduğunu söyledi. Bunun üzerine Obama, “Sayın vali, siz ordumuzun işlediği konusuna yeterince çalışmamışsınız. Şimdi 1916’dakinden daha az at ve süngümüz de var,” diyerek salondakileri güldürdü. Obama, Romney’e takılmaya devam ederek, “Üzerlerine uçaklar konan uçak gemisi gibi şeylerimiz, adlarına nükleer denizaltı denen, su altında giden gemilerimiz var,” diye konuştu.
Obama Cumhuriyetçi rakibinin, komutanların öyle bir talepte bulunmamasına rağmen boşuna askeri harcama yapmak istediğini savundu.
Romney: ‘İran en büyük, Rusya ise jeopolitik tehdit’
Obama, nükleer İran’ı ve el Kaide’yi tehdit olarak tanımlayan Romney’e, “El Kaide’yi tehdit olarak tanımanıza sevindim, çünkü birkaç ay önce size sorulduğunda Rusya’yı en büyük jeopolitik tehlike diye tanımlamıştınız. Soğuk Savaş biteli 20 yıl oldu,” diye konuştu. Bunun üzerine Romney Rusya’yı sadece “jeopolitik tehdit” olarak tanımladığını, Amerika’nın ulusal güvenliğine en büyük tehdit olarak da İran’ı gördüğünü kaydetti. Romney bununla birlikte başkan olursa, Rusya’ya ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’e pembe gözlüklerle bakmayacağını söyledi.
Obama yönetiminin Usame bin Ladin’i öldürmesinden ve el Kaide liderlerinin peşinden gitmesinden övgüyle söz eden Romney bununla birlikte, el Kaide’nin 10-12 ülkede faal olduğunu savunarak, “Karışıklığın içinden daha fazla adam öldürerek çıkamayız,” dedi, İslam dünyasının aşırı dincilikten uzak durması için daha kapsamlı ve faal strateji üretilmesi gerektiğini savundu. Romney böyle bir strateji çerçevesinde Arap akademisyenleri Birleşmiş Milletler bünyesinde bir araya getirtmek ve terörizmi reddetmelerini sağlamak, ekonomik kalkınmalarına yardım etmek, bölgedeki dost ülkelere dış yardımlar sağlamak, eğitim imkanlarını geliştirmek, cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçmek ve hukuk devleti oluşturulmasını sağlamak gibi önlemler sıraladı. Romney, Başkan Obama’ya dönerek, “Bana saldırmak, Ortadoğu’daki bu zorluklarla başa çıkmanızı sağlamaz,” diye konuştu.
“Ulus inşa etmeye devam edemeyiz”
Ortadoğu’daki sorunları yalnızca askeri yöntemlerle çözemeyeceklerini belirten Başkan Obama, geçmişte yaptığı gibi bu ülkelerin Amerika’nın terörle mücadele çabalarına ve İsrail’in güvenliği konusunda Amerika’nın çıkarlarına destek vermelerinin sağlanmasına devam edeceğini bildirdi.
Obama, Ortadoğu’da dini azınlıkların ve kadınların da korunmasına öncelik verileceğinin altını çizerek, bu ülkelerin yalnızca yarısının kalkınmasıyla tamamının kalkınmış olmayacağını kaydetti. Aynı şekilde ekonomik kalkınmalarına da yardımcı olacaklarını belirten Başkan, bununla birlikte “ulus inşa etme” çabalarının artık geride kaldığını, artık ulus inşa etmeye Amerika’da devam edeceklerini söyledi.
Başkan, Mısır eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek’e çekilme çağrısı yapmadığı için pişmanlık duymadığını, Mısır hükümetinin kendi sorumlulukları olduğunu ve bunlardan birinin İsrail’le yaptığı barış anlaşmasına uymak olduğunu belirtti.
Başkan Barack Obama’yla Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney’in en benzer olduğu konu, Amerika’nın 1960’lı yılların sonundan bu yana en büyük müttefiki İsrail’e verdiği destekti. Schieffer, tartışmayı İsrail ve İran konusuna getirerek, adaylara, “İsrail’e yapılacak bir saldırıyı Amerika’ya yapılmış sayar mısınız?” diye bir soru yöneltti. Obama eğer bir saldırıya uğraması durumunda İsrail’e destek vereceklerini, bu ülkeyle en güçlü askeri ve istihbarat işbirliğine sahip olduklarını söyledi.
Romney de benzer görüşleri tekrarladı, ancak İsrail’e desteği yalnızca “diplomatik ve kültürel olarak değil, askeri anlamda da” vereceğini söyledi. Sosyal medya Twitter’da dolaşan mesajlarda İsrail’in 38 kez anıldığı dikkati çekti. Romney, kampanyanın başından bu yana devam ettirdiği tavrı sürdürdü, Obama yönetimini İsrail’i dışlamakla, ihmal etmekle suçladı. Cumhuriyetçi aday, Obama’nın 2009’da başkan olduktan sonra ilk ziyaretlerini Amerika’nın politikalarından dolayı “özür diler nitelikte” Ortadoğu ülkelerine yaptığını hatırlatarak dört yıllık iktidarında İsrail’i atladığını, ama İsrail’in ihmal edildiğinin “farkında olduğunu” kaydetti. Obama’ysa Amerika’nın hiçbir şekilde hiçbir ülkeden özür dilemediğini savundu.
‘Başkan olduğum sürece İran nükleer silah edinemez’
Obama İran konusunda “Ben başkan olduğum sürece nükleer silah sahibi olamayacak” diye konuştu. Başkan, Tahran hükümetine yaptırımları savundu, para birimlerinin yüzde 80 değer kaybettiğini, petrol üretiminin en düşük düzeye ulaştığını, ekonomisinin darmadağın olduğunu söyledi.
Bunu yapmalarının nedeninin nükleer bir İran’ın hem Amerika’nın hem de İsrail’in ulusal güvenliğine tehdit ¬oluşturması olduğunu belirten Obama, “dünyanın en patlamaya hazır bölgesinde nükleer silahlanmaya izin veremeyiz,” diye konuştu. Başkan İran’ın “İsrail’i haritadan silmek istediğini” hatırlattı, teröre destek veren bir devlet olduğunu, “devlet olmayan unsurlara” nükleer teknoloji sağlayabileceğini söyledi ve bunun kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Obama, Romney’le arasındaki farkın, rakibinin İran’a “çok erkenden saldırmak istemesi” olduğunu ve bu şekilde Amerikan askerlerini tehlikeye atacağını savundu. Başkan, askeri seçeneğin kendisi için “ilk değil son seçenek olduğunu” belirtti.
Askeri seçeneğin kendisi için de “son seçenek” olduğunu savunan Mitt Romney, kendisinin de İran ekonomisini güç duruma düşürecek yaptırımlara ve bu ülkenin diplomatik olarak yalnız bırakılmasına destek verdiğini söyledi.
Adayların Türkiye’yi ağzına almasını sağlayan unsur ise Suriye kriziydi. Başkan Barack Obama, “Şimdiye kadar ‘Esad gitmeli’ diyerek uluslararası toplumu organize ettik, Şam hükümetine yaptırım seferberliği yaptık, yalnız kalmalarını sağladık, insani yardım gönderdik, muhalefete organize olması için yardım ediyoruz ve şimdi Suriye içinde ve dışındaki ılımlı kişileri seferber etmeye çalışıyoruz,” diye konuştu. Obama, bunları bölgedeki ortaklarına danışarak yaptıklarını belirterek, bu ortaklar arasında Suriye’de olan bitenleri kendi çıkarları açısından izleyen “İsrail, Türkiye ve diğer ülkeler” olduğunu belirtti. Başkan, “Esad’ın günlerinin sayılı olduğu” görüşünü bu tartışmada da tekrarladı.
Daha önce Suriyeli isyancılara Türkiye aracılığıyla silah göndermeyi savunan Cumhuriyetçi Partili aday Mitt Romney, bu görüşünde ısrar etti. Romney Amerika’nın bölgedeki ortakları ve kaynaklarını kullanarak, Suriye’deki “sorumlu tarafları” organize edebileceklerini, ondan sonra kendilerini savunmaları için gerekli silahları gönderebileceklerini kaydetti. Bu silahların yanlış kişilerin eline geçmesini kendisinin de istemediğinin altını çizen Romney, silahların kimlere gönderileceği konusunda İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yle eşgüdüm sağlanabileceğini savundu.
Romney’den Çin’e ‘Hırsız’ Suçlaması
Eski Massachusetts valisi Mitt Romney, Çin konusundaki şahin yaklaşımını bu tartışmada da sürdürdü. Romney başkan seçilmesi durumunda kendi para biriminin değerini kasıtlı olarak düşük tutan Çin’i, kur manipülasyonu yapan ülke ilan etme niyetini tekrarladı. Tartışmayı yöneten Schieffer’ın, “Bu iki ülke arasında ticaret savaşına yol açmaz mı?” sorusununa karşılık Romney, iki ülkenin birbiriyle ticaret yaptığını, hiçbirinin ticaret savaşına girmek istemeyeceğini savundu. Gerçek ticaret savaşının sessiz biçimde devam ettiğini söyleyen Mitt Romney, bu savaşı Pekin hükümetinin kazanmakta olduğunu öne sürdü.
Romney bir noktada, “Çinliler fikir haklarımızı, patentlerimizi, tasarımlarımızı, teknolojimizi çalıyor, bilgisayarlarımıza giriyor, ürünlerimizi taklit ediyor. Onlarla ticaret yapmak istediğimizi anlamaları gerek. Biz istikrarlı bir dünya istiyoruz, serbest girişim istiyoruz. Ama onlar da kuralına göre oynamak zorunda,” diye konuştu.
Pekin’in “hem bir rakip, hem de kurallara uyması durumunda uluslararası toplum içinde potansiyel bir ortak olduğunu” savunan Obama göreve geldiğinden bu yana herkes gibi Çin’in de kurallara göre oynaması konusundaki tavırlarının sürdüğünü söyledi. Başkan, Çin’in kuralları ihlal etmesi yüzünden göreve geldiğinden bu yana tüm eski yönetimlerden daha fazla bu ülkeyi Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayet ettiklerini belirtti.
Obama ayrıca, Çin’i ‘Amerikalıların işlerini çalmakla suçlayan’ Mitt Romney’in geçmişte çok sayıda işi kendisinin ucuz işçilik maliyetlerinden dolayı Amerika’dan Çin’e taşıdığını hatırlattı.
‘Obama tartışmanın galibi’
Adaylar dış politika konulu tartışmayı sık sık iç politika ve ekonomi konularına da çekmeye çalıştı. Dış politika konusunda zayıf olan Romney, Obama’nın ekonomiyi toparlama politikalarını eleştirerek, yüksek işsizlik rakamına ve dev iç borçlara dikkati çekerek tartışmadaki konumunu güçlendirmeye çalıştı. Romney, Obama’nın yönelttiği suçlamalara sert çıkışlar yapmayarak bu son tartışmada bir gaf yapmaktan kaçınmaya çalıştı. Normalde muharip Amerikan birliklerinin Afganistan'dan takvim belirlenerek çıkarılmasına tüm kampanyası boyunca karşı çıkan Romney, bu kez Obama yönetiminin belirlediği 2014 sonu takvimine itiraz etmedi. Romney daha önce çekilme takviminin Taleban ve el Kaide'ye cesaret vereceğini savunuyordu.
İzleyiciler tartışmadan Obama’nın galip çıktığını düşünüyor. CNN televizyonunun soru yönelttiği izleyicilerin yüzde 48’i tartışmadan Obama’nın, yüzde 40’ysa Romney’in galip geldiği görüşünde. CBS televizyonunun yürüttüğü anket de, yüzde 53’lük kesimin tartışmayı Obama’nın, yüzde 23’lük kesiminse Romney’in kazandığını, yüzde 24’lük kesimin de adayların berabere kaldığı sonucuna vardığını ortaya koyuyor.
Dış politika Amerikan halkının önceliği değil
2012 seçimlerinin en büyük gündem maddesi ekonomi. Bundan dolayı dış politika tartışmasından galip çıkmanın Başkan Obama’ya dört yıl daha kazandırıp kazandırmayacağı bilinmiyor.
Başkan adayları bir yılı aşkın bir süredir devam eden kampanyalarının en hararetli son iki haftasına giriyor. Kararsız seçmenlerin bulunduğu ve her dört yılda bir değişken tercih ortaya koyan eyaletlerden çıkacak oyların, adayların 6 Kasım günü ipi göğüslemesinde en büyük etken olması bekleniyor. Kamuoyu yoklamalarındaysa adaylar başa baş gitmeyi sürdürüyor.