‘Öcalan’ın Seçim Mesajı’ mı Engelleniyor?

Güney illerinde HDP bürolarına düzenlenen bombalı saldırılardan sonra 18 Mayıs'ta açıklama yapan Sırrı Süreyya Önder

Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili ve Ankara 1. Bölge Adayı Sırrı Süreyya Önder, Amerika’nın Sesi’ne, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hedef alan suikast söylentilerinde artış olduğunu, ancak halkla aralarına güvenlik duvarı örmeyeceklerini açıkladı. Önder, Abdullah Öcalan ile 5 Nisan’dan beri görüşme izni verilmemesi içinse, “Barajın aşılmasına dönük net bir çağrı yapacağını biz biliyoruz. Biz (Öcalan ile) görüşmedik ama Devlet Heyeti’nin en az iki görüşme gerçekleştirdiğini de biliyoruz. Muhtemelen Cumhurbaşkanı’nın bu sorumsuz değerlendirmelerine karşın bir müsamaha istediler ve Öcalan da bunu reddetti” diye konuştu.

HDP, bir başka deyişle Kürt siyasi hareketi temsilcisi siyasi hareket, ilk kez siyasi ittifak olmaksızın seçime parti olarak girme kararı aldı. Parti yüzde 10’luk seçim barajına takılma riski nedeniyle de merakla izleniyor. 7 Haziran genel seçimlerine sayılı günler kala ‘kritik parti’ olarak yorumlanan HDP’ye yönelik saldırı girişimlerindeki artış ise dikkat çekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, dünkü değerlendirmesinde, Diyarbakırspor üzerinden Kürt cephesini eleştirdi ve şunları söyledi:

“Sükunet içerisinde, suhulet içerisinde bir seçim kampanyasının yürütülmesi çağrısını ben de, hükümet de yaptı. Güneydoğu’da tepkiler devam ediyor. Diyarbakır’da bir Diyarbakırspor Denizlispor maçı oynanıyor. Denizli penaltı kazanıp gol atıyor. Bundan sonra bütün tribünler sahaya saldırıyor ve Denizli ile hakemler son anda kurtuluyor. Diyarbakırspor ligden çekildiğini açıklıyor ve ‘bölgesel lig kuralım’ çağrısı yapılıyor. Bu mudur demokrasi, barış. Futbola bu iş karıştığı zaman buradan zor çıkılır diye düşünüyorum. Biz suhulet içinde bu seçim kampanyasının sürmesi için çalışacağız.”

Your browser doesn’t support HTML5

Sırrı Süreyya Önder'le söyleşi

Erdoğan’ın söylemi zemin mi hazırlıyor?

Ankara 1. Bölge adayı olması nedeniyle seçim çalışmalarını burada gerçekleştiren Sırrı Süreyya Önder ise, dün Bala ilçesi ve köylerini gezdi. Sahadaki seçim çalışması sırasında Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Önder’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisi dikkat çekti. Önder, HDP’ye yönelik saldırılar için “Bu saldırılara, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bütün bakanlarca HDP’yi kriminalize eden, nefret diline varan söylemlerinin de büyük bir zemin hazırladığını düşünüyoruz” yorumunu yaptı.

Önder, Erdoğan’ın HDP’yi eleştirmeye devam etmesi noktasında ise, “Kendisi açısından gayet tutarlı davrandığını düşünüyoruz. Zaten bu saldırı ortamına zemin hazırlayan kendisinin geliştirdiği ve kendi sorumluluk alanının bir hayli dışına taşan söylemler ile pratiği. Dolayısıyla da kınamasını beklemiyordum. Şaşırtmadı” dedi.

Erdoğan’ın Diyarbakırspor’a yönelik çıkışına karşılık, Türkiye’de futbolda şiddeti önleme ve nefret suçlarını önleme konusunda yasal düzenleme yapılmasına rağmen uygulanmadığını kaydeden Önder, Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde de bu yasaları uygulatma çabasını görmediğini söyledi. Önder, “Diyarbakırspor’un bu ülkede futbol oymamak için gidip küfür ve hakarete uğramadığı stadyum neredeyse kalmadı. Üstelik ulusal kimliği üzerinden bu yapılıyordu. Bu açından da şaşırtmadı bizi” açıklaması yaptı.

Ankara muhabirimiz Yıldız Yazıcıoğlu Sırrı Süreyya Önder'le

‘Cumhurbaşkanı’na müsamahayı Öcalan reddetti’

HDP adına İmralı Heyeti’nin üyesi konumundaki Sırrı Süreyya Önder, 5 Nisan’dan bugüne Adalet Bakanlığı, dolayısıyla da AKP hükümetinin kendilerine Abdullah Öcalan’ı ziyaret izni vermemesini de değerlendirdi.

Amerika’nın Sesi’nin, “Öcalan’ın seçime yönelik mesaj açıklaması mı söz konusu olacaktı ve bunu engelleme mi söz konusu?” sorusu üzerine Önder, seçim mesajına engelleme görüşünü paylaştığını vurguladı. Önder, İmralı’ya gidiş izni alamadıkları süreç için şunları dile getirdi:

“Çünkü Öcalan’ın gücünü kestirebiliyorlar, biliyorlar. Barajın aşılmasına dönük net bir çağrı yapacağını biz biliyoruz. Biz (Öcalan ile) görüşmedik ama Devlet Heyeti’nin en az iki görüşme gerçekleştirdiğini de biliyoruz. Muhtemelen kendi arzu ettikleri bir doğrultuda göremedikleri için de bizim görüşmemizi istemiyorlar. Bu spekülasyon yani ben bir bilgi almış değilim ama ben muhataplarımı az çok tanıyorum. Muhtemelen Cumhurbaşkanı’nın bu sorumsuz değerlendirmelerine karşın bir müsamaha istediler ve Öcalan da bunu reddetti. Bu nedenle de bizi görüştürmüyorlar. Zaten bu tecriti görüşmeye hep bir silah gibi kullandılar. Büyük direnişler sonucu, ölüm oruçları sonucu, biz bu tecriti kaldırdık. Seçime kadar kendi potansiyellerini etkileyebilecek binde birlik bir dalgalanmaya bile tahammülleri yok. Dolayısıyla bunu tetikleyecek herşeye karşın büyük bir saldırganlıkla yaklaşıyorlar.”

Amaç Demirtaş – Öcalan ikiliği yaratmak mı?

Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümetince seçim sürecinde Selahattin Demirtaş’ın sert şekilde eleştirilmesiyle Kürt hareketinde Demirtaş-Öcalan ikiliği yaratılıp yaratılmayacağı veya bunun Öcalan ile ilişkileri iyi muhafaza etme amacını taşıyıp taşımadığı yönündeki sorumuzu da yanıtladı. Önder, “Devlet bilir ki Kürt siyasal çizgisi bu şekilde tefrik edilebilecek bir çizgi değildir. Birimize söylenen bir şey hepimize söylenmiş demektir. Birimize bakan da hepimizi görür. Cumhurbaşkanı siyasi gerçeklikle kurduğu ilişkiyi tamamen kaybetmiş durumda. Ne yaptığını bilmiyor. Can havliyle yaptığı hamleler bunlar” dedi.

HDP’de endişe var ama...

HDP’ye yönelik saldırılar nedeniyle can kaybı yaşanmasından endişe duyduklarını da belirten Önder, “(Demirtaş’a yönelik olarak) Çok yaygın şekilde suikast söylentileri dillendiriliyor. Ciddi kaynaklardan bize uyarılar geliyor. Fakat endişemizi sadece daha fazla çalışarak, daha dikkatli olarak aşıyoruz” dedi.

Bu noktada, Ankara’daki seçim çalışmasını, polis koruması olmaksızın Ankara İl Başkanı Lokman Ergün ve araç sürücüsünden oluşan iki kişilik ekip beraberinde özel aracıyla gerçekleştiren Önder, Demirtaş’ın da benzer şekilde hareket ettiğini söyledi. Önder, “Etrafınızdaki insan sayısını çoğaltmanın ya da halkla aranıza güvenlik duvarları örmenin bizim devrimci anlayışımıza yakışmadığını düşünüyoruz. Biz etrafımızı güvenlik duvarlarıyla ördüğümüzde halkla aramıza mesafe koymuş oluruz. Ölüm bizler açısından daha takdire şayandır halkla aramıza kurulacak bariyer yerine” diye konuştu.

Hükümet, Öcalan’a mecbur mu?

7 Haziran sonrasında eğer yeniden AKP Hükümeti kurulursa çözüm sürecinden ve Öcalan ile müzakereden vazgeçilip vazgeçilmeyeceğini sorduğumuz Önder, iddialı bir açıklamaya imza attı. Önder, “Bütün Kürtler yeryüzünden yok olsa, Öcalan bir tek kişi kendisi kalsa bu hükümet yine gidecek ve barışın imarı için Öcalan ile görüşecek. Ondan yardım dileyecektir. Bunun başka çaresi yoktur. Bütün süreci bilen birisi olarak söylüyorum” dedi.

HDP’ye saldırılarda hedef kaos ve seçim mi?

HDP’ye bugüne değin seçim sürecinde 62 saldırı gerçekleştirildiğini kaydeden Önder, “Bunun yüzde 80’i silahlı saldırı. Kitlesel saldırılara baktığımızda da tamamı linç etmeye dönük saldırılar. Bunun diğer öne çıkan bir başka yanı, kolluk kuvvetlerinin bu meselede o linç güruhunu destekleyeceği tavrı ve desteklemediği yerlerde de son derece toleranslı davranma hali. Yani devletin kontrollü bir gerginlik politikası olarak yol verdiği ve hatta zaman zaman teşvik ettiği bir durum ile karşı karşıyayız” yorumunu yaptı.

MHP’nin HDP’ye saldırılarda parti olarak kesinlikle rolü olmadığı görüşüne sahip olan Önder, ülkücü siyasi kimlik yaklaşımıyla, özellikle seçim bürolarına taşlı, sopalı yürüyüş gibi olayları şöyle değerlendirdi:

“Yer yer ülkücü insanlar bu saldırılar içerisinde yer almış olabilir. Ancak MHP kaynaklı partimize, stantlarımıza örgütlü ve sistematik bir eylem planlandığını hiç düşünmedim, hiç düşünmüyorum. Sistem şöyle çalışıyor: Bir, MHP’nin hassasiyeti bilindiği için genellikle MHP bayrakları ön plana çıkartılıyor. Bundan murat edilen birşey var: Bizim kitlemizin de MHP’ye yönelmesi ve bir kaos doğması. İki, MHP bayrağını gören başka ülkücülerin bu olaya dahil olması. Üç, bu olayın esas faillerinin gizlenmesi. MHP’den bir takım kişiler zaman zaman bu güruh içerisinde yer alabilir ama MHP’den doğrudan partimize sistematik ve iradi saldırı geliştiğini düşünmüyorum. Buradaki beklenti, Kobani meselesinde olduğu gibi bizim kitlemizin kendisine dönük saldırılara bir tepki vermesi. Onlar tepki verince de devletin kolluk güçlerinin devreye girmesi ve belki de seçimlerin iptaline kadar gidebilecek bir kaosu tetiklemek. Biz bu oyuna düşmedikçe bu saldırıları arttırıyorlar. Bu alanda da birşey alınmadı ve bari şunu deneyelim diyorlar.”

Ayrıca ‘Gladyo’ çıkışını devam ettiren Önder, “Barışçıl bir noktada durdukça ve bunda ısrar ettikçe ve bunu talep ettikçe HDP’nin çok genişlediğini gördüler. Bu nedenle de provokasyon geliştirmeye çalışan odaklar, HDP’nin öngörülen açık uçlarına tek tek dokunuyorlar. Bu Gladyo’nun en eski yöntemleri olan kargoyla bomba gönderme, paket bomba gönderme usullerini bile devreye aldıklarına göre gözlerini hayli karartmış olduklarını söyleyebiliriz” görüşünü yineledi.

MİT’in olası rolü içinse “Haberdar olmadığını düşünemiyorum” diyen Önder’in, MİT’i övgü dolu ifadeler ile değerlendirmesi dikkat çekti. Önder, “Çünkü istihbarat örgütü, bu ülkenin uçan kuştan haber aldığı bir yetkinlikte. Elindeki maddi imkanlar ve olanaklar sadece (MİT’e) ayrılan bütçeye baktığımızda, uluslararası yayınlardan izlediğimizde bölgenin en güçlü istihbarat örgütlerinden birisi. Yapılan işler de böyle amatör işler değil. Biz de biliyoruz ki amatör olmayan her türden faaliyet, mutlaka istihbarat örgütlerinin ağına takılır. Dolayısıyla da haberdar olduklarını düşünüyorum” dedi.

Davutoğlu’na ‘çağdışı ve demokrasi dışı’ yanıtı

Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan değil Başbakan Ahmet Davutoğlu da HDP’ye yönelik saldırılar nedeniyle Önder’in eleştiri okları hedefindeydi. Önder, Erdoğan ve Davutoğlu’nun açıklamalarını anımsatarak, “Bunların barajın altında kalması süper olur” gibi çağdışı ve demokrasi dışı gibi bir cümleyi sarf eden zihniyetin HDP’ye yönelik saldırıları da kınaması beklenemez. Eş genel başkanımıza ‘vatan haini’ diyen bir zihniyetin bize dönük bu tarz işlere tepki göstermesi beklenemez çünkü vatan hainliği dediğinizde, dünyanın bütün literatüründe cezası ölüm olan bir şeyden bahsediyoruz. Hem bunları söylemek hem de bize yapılanları kınamak mümkün değil tam tersine söylemleriyle buna zemin hazırlayan insanlar” diye konuştu.