Pamir: ‘Rusya Akkuyu'yla Doğu Akdeniz’de Güçleniyor’

Necdet Pamir

Türkiye - Rusya ilişkilerinde “lokomotif sektör” olarak denilen enerjideki son tabloyu yorumlayan Necdet Pamir’e göre; Akkuyu’ya nükleer santral yapılmasıyla Ankara’nın enerji bağımlılığı artarken, Moskova da Doğu Akdeniz’deki varlığını güçlendiriyor.

Pamir, ODTÜ Petrol Mühendisliği’nden mezun olduktan sonra 25 yıl boyunca Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nda (TPAO) görev yaptı ve ardından TMMOB Petrol Mühendisleri Odası Başkanlığı’nı üstlendi. Bugüne kadar farklı üniversitelerde enerji sektörüne ilişkin eğitimci olarak görev alan ve halen Bilkent Üniversitesi’nde dünya enerji politikaları konulu dersler veren Pamir, ayrıca “Bakü – Ceyhan Boru Hattı (Ortaasya ve Kafkasya’da Bitmeyen Oyun)”la “Enerjinin İktidarı” kitaplarına da imza attı.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Pamir, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta başında temel harcını atma talimatı verdiği Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesini rakamlar ve itiraz noktalarıyla yorumladı. Pamir’e göre; Türkiye’nin Akkuyu NGS’ye elektrik üretimi ve tüketimi bakımından ihtiyacı yok. Türkiye’nin nükleer enerji üretimi açısından teknoloji transferi de elde etmediği Akkuyu NGS’nin, deniz suyu sıcaklığı, coğrafyası kaynaklı riskleri yanı sıra Türk boğazlarından uranyum geçişine neden olması da risk yaratıyor.

Türkiye’nin, Rusya ile enerji sektöründeki ilişkisini “bağımlılık” olarak da değerlendiren Pamir, Türk Akımı Boru Hattı projesiyle biraz daha artacak bağımlılığı özellikle de nükleer enerji boyutunda Akkuyu NGS nedeniyle de daha olumsuz buluyor.

Your browser doesn’t support HTML5

Enerji Uzmanı Necdet Pamir'le Söyleşi

“Enerjide yüzde 53 oranında Rusya’ya bağımlıyız ve bu bağımlılık artıyor”

VOA: “Türkiye – Rusya ilişkilerinde enerji sektörünün payı, konumu nedir?”

Pamir: “Türkiye, tükettiği enerjinin yüzde 75’ini ithal ediyor. Bu Türkiye için ekonomik olduğu kadar ekonomik ve ulusal güvenliği için önemli bir risk. Belli ülkelere ağırlıklı bağımlılık söz konusu ve başında Rusya geliyor. Enerji bağımlılığının nedenlerinden birisi doğalgaz. Türkiye tükettiği enerjinin yaklaşık yüzde 28’ini doğalgazla karşılıyor. Yüzde 33 oranında petrol. Türkiye’nin, doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı yüzde 53. Bu aşırı bir miktar. Mesela Avrupa Komisyonu, Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını yüzde 30’un altına düşürmesi uyarısında bulunuyor. Şu anda bu rakam yüzde 38 civarında. Dolayısıyla Avrupa Komisyonu, bağımlılıkta katlanabilir rakam olarak yüzde 30’lar civarında olmasını öngörüyor. Ama Türkiye’nin doğalgazda Rusya’ya bağımlılığı yüzde 53. Bu rakama Türk Akımı’yla birlikte az da olsa artış gelecek. Ham petrol ve petrol ürünleri alımlarına baktığımızda yüzde 20’ye yakın Rusya’ya bağımlılık söz konusu. Bunun ötesinde Türkiye, tükettiği taş kömürünün yani demir-çelik üretiminde kullandığı bu kaynağın %33’ü de Rusya Federasyonu’ndan geliyor. Dolayısıyla bütün bunları alt alta koyduğumuzda, enerjide en ağırlıklı olarak bağımlı olduğumuz ülke Rusya Federasyonu.

Akkuyu NGS inşaatı

Akkuyu’da her şeyi Ruslar mı kontrol ediyor?

“Bugün bir de buna Akkuyu’daki 4 üniteden oluşan nükleer santral ekleniyor. Bu konudaki anlaşma da maalesef parlamentodan (TBMM) geçti. Maalesef diyorum çünkü hem nükleer enerji kaynaklı genel sakıncaları var hem de santral yeri için yapılan yer seçiminin ciddi sakıncaları var. Akkuyu Nükleer Santrali Anlaşması, maalesef şöyle yüzde 100 Rus ROSATOM şirketine verilmiş durumda. Eğer onlar (Rus şirketi) arzu ederlerse yüzde 49’una yerli ya da yabancı ortaklar bulabilecek. Ama burada inşaat yüzde 100 Ruslarda, zenginleştirilmiş uranyumu Ruslar getirecek, yüzde 100 işletmesi ve zaten Türkiye’de böyle bir teknoloji işletme bilgisi yok. Üstelik yapılacak reaktör itibariyle de ne dünyada ne de kendi ülkeleri (Rusya) dahil işletilmemiş, dolayısıyla işletme performansı bilinmeyen bir santral. Hepsinden daha önemlisi nihai atık meselesi, dünyanın hiçbir ülkesinde çözülmemiş iken nihai atık meselesinin nasıl halledileceği de yüzde 100 Ruslara bırakılmış durumda. Mevcut iktidar, bu anlaşmayı maalesef el indir, el kaldır şeklinde parlamentodan geçirdiği için uluslararası anlaşma statüsüne büründü. Dolayısıyla ciddi anlamda bağlayıcılıkları var. Umuyorum başta finansman olmak üzere öne çıkacak sakıncalar nedeniyle Akkuyu NGS’nin inşası duracaktır.”

“Uranyum, boğazlardan ve turizm cennetinden geçecek”

VOA: “Mersin’e 140 kilometre uzaklıkta Akdeniz kıyısında bir santral yapımı söz konusu ve bu noktada ‘Türkiye’nin nükleer enerjisi olmasın mı?’ şeklinde bir iktidar görüşü de var. Türkiye’nin TBMM’de “stratejik yatırım” olarak kabul ettiği Akkuyu NGS’nin yapımına neden karşı çıkılıyor?”

Pamir: Tırnak içerisinde ifade edeceğim; ‘Mal iyi değilse tam böyle tüccar ağızıyla doğru olmayan bir dolu şeyi pazarlamaya çalışabilirsiniz.’ Çok klasiktir. Öncelikle koskoca şu Akdeniz sahiline baktığınızda tek bir tane nükleer reaktör göremezsiniz. Bütün Akdeniz sahilini söylüyorum. Bu durumda Akkuyu NGS projesi, kimin için stratejik, Rusya için stratejik. Haritayı göz önüne getirdiğimizde, Karadeniz kıyısında yukarıda Rusya ve aşağıda Türkiye. Keza AKP iktidarı, kuzeyde Sinop’a da nükleer reaktör yapma sevdasında. Peki Rusya, niye o kadar zahmete katlanıp hemen Karadeniz’de uzanabileceği Sinop varken; Sinop yerine Akkuyu gibi deniz suyu sıcaklığı son derece yüksek bir lokasyonu seçiyor. O arada da Türk boğazlarından (Marmara Denizi’ndeki) geçiyorsunuz. Oysa iktidar ki ben de öyle düşünüyorum boğazlardan petrol geçişi sakıncalı buluyor. İstanbul için önemli risktir. Hem de İstanbul ve Çanakkale gibi ters akıntıların olduğu bir coğrafyada düşünün şimdi zenginleştirilmiş uranyum gelecek ve öbür taraftan kullanıldıktan sonra da aynı yoldan geri döneceği iddia ediliyor. Yunan adalarından geçecek, Türkiye’nin turizm cenneti Antalya vesaire bu kıyılardan geçecek ve Akkuyu’ya gidecek. Bunun hepsi risk. Bu durumda Rusya için stratejik proje.

“Akkuyu NGS Türkiye için değil Rusya için stratejik”

Türkiye’ye teknoloji transferi yok iken Türkiye için nasıl bir stratejik avantaj sağlayabilir? Ama Rusya için şöyle bir stratejik avantaj. Çünkü senelerdir Rusya’nın konuşulur sıcak denizlere inmek istediği. Nitekim Suriye coğrafyasında daha evvel Tartus, sonra da Lazkiye’deki üsleriyle bu coğrafyaya indi, ayağını sağlam bastı ve şimdi bu işleri genişletiyor. Dolayısıyla Rusya’nın kendi ifadesiyle ‘Doğu Akdeniz’i NATO’ya ve Amerika’ya bırakmıyor’. O yüzden Rusya için stratejik. Buna bir de Akkuyu’yu ekliyorsunuz.

Bugün Türkiye’de milletvekilleri Akkuyu NGS inşaat alanı giremiyorlar. Sanki Rus toprağa imiş gibi içeri girmeniz mümkün değil. Herhangi bir şeyin denetimini yapmanız mümkün değil. Stratejik olarak önemli derseniz o zaman Ruslar için stratejik önemi var.

Türkiye burada anlaşmaya göre teknoloji transferi de sağlamadığından Türkiye’nin elektrik ithal etmesinden farkı da yok. Üstelik tam tersine çok büyük bir risk alınıyor. Akkuyu, yer seçimi nedeniyle suyun sıcaklığı ile yani işlem süreci bakımından riskli. Burada termik işlem yapılacak yani ısıl işlem olacak. O nükleer yakıttan enerji üreteceksiniz ve çok büyük bir ısı açığa çıkacak. Bunu soğutmak için ise deniz suyunu kullanacaksınız. O deniz suyu ise Akdeniz’de son derece sıcak. Dolayısıyla işlem maliyetini yükseltmesi açısından da son derece olumsuz. Oysa Sinop’ta olsa. Ben şahsen orada olmasına da karşıyım ama bu ayrı konu. Ama kesinlikle Sinop’un yani Karadeniz’in suyu neresinden baksanız çok daha uygun.

Sadece deniz suyu sıcaklığı meselesi değil Akkuyu NGS’nin olmaması yönünde ciddi risk faktörleri var. Sadece Ecemiş fayı değil bölgedeki sismik aktiviteler bakımından da riskli. Eğer uzmanları dinlerlerse riskleri fazla. Keza deniz yaşamı için de facia.

Akdeniz kıyısında bir tek Portekiz’de vardı o da kalktı. Dolayısıyla Akdeniz kıyı şeridinde kesinlikle bir tane nükleer santral bulamazsınız. Ama her nedense Türkiye’nin Akkuyu cennete böylesi bir nükleer santral dayatılıyor.

Türkiye 4 centlik elektrik için 12,35 cent mi ödeyecek?

Peki neden Akkuyu NGS’yi Türkiye kabul ettiği noktasında ise başka bir denklem var. Bir ticari ilişki var. Yani şeffaflık olmadığında, o anlaşma ile ilgili bir sürü soru işareti varken, akıllara bunun ticari boyutu geliyor. Kimler bundan yararlanacak? Türkiye’deki birtakım havuz şirketleri ve bunun karşılığında Rusya’daki birtakım şirketler. Dolayısıyla Türkiye’nin halkına bir faydası olmayan, üstelik talep tahminleri açısından da kesinlikle ihtiyacımızın olmadığı bir nükleer santral. Enerji Bakanlığı’nın, 2015-2016 yılında yaptığı enerji tahminleri vardı. Bu tahmin rakamlarına; bizler akademisyenler, enerji uzmanları ve Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyordu. ‘Bu rakamlar abartılı, Türkiye’nin böyle bir talebi yok’ diye. Nitekim Aralık 2016’da bakanlığa bağlı Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi aşağı doğru revize etti elektrik talep tahminleri. 2026 yılı için 102 milyar kilovat saat aşağı doğru indirildi. Türkiye, geçen sene 280 milyar kilovat saat tüketti. Şimdi 102 milyar kilo saat gelecek için yaptığınız talep tahminlerini aşağı doğru indirdiniz. Akkuyu ile Sinop yani iki nükleer santral devreye girse en üst miktar olarak 69 milyar kilovat saat üretecekler. Bu iki nükleer santral için karar alındığı eski talep tahminleri gündemdeydi. Yani böylesi elektrik üretimine talep tahminleri açısından da ihtiyacınız yok. Ama iddialar itibariyle (Akkuyu NGS’den üretilecek elektrik karşılığı Rus şirketine) 25 ila 30 milyar dolar arasında ödeme yapma zorunluluğu çıkıyor. Türkiye, kilovat saatine 12,35 centlik satın alma garantisi verdi. Türkiye derken bu para sizin benim cebimizden çıkacak. Bugün elektrikte ortalama maliyet 4 cent. Böyleyken maliyet 4 cent iken siz niye Rusya’ya 12.35 centlik garanti veriyorsunuz. Kendi yerli kaynaklarımız atıl beklerken kalkmışsınız maceraya girmişsiniz. Bunun makul hiçbir izah tarzı olmadığı gibi bunun Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla teknoloji transferi olmadığı için de özellikle hiçbir alakası yok.”

Putin niye Türk Akımı projesini başlattı?

VOA: “AKP iktidarı döneminde sizin ifadenizle Türkiye’nin Rusya’ya enerji alanında bağımlılığı ne kadar arttı ve süreç nasıl gelişecek?”

Pamir: “Şimdi şöyle sıkışmış iki lider var. Ne açıdan? Putin, son dönemde Libya’da kaybettiği prestijini kendi halkına karşı Ortadoğu’da telafi ediyor görünüyor. Ama bir taraftan da İngiltere’deki zehirlenme olayından (casus krizi) sonra ABD ve AB’nin tepkileriyle sıkıştırılıyor. Batıdan en az 20 ülke çeşitli ambargolar ya da tepkiler. Kırım’daki gelişmeler vesaire nedeniyle karşılıklı bir itiş kakış var. Avrupa Birliği, ayrıca Rus şirketi Gazprom’un tekelini kırabilmek ‘üçüncü enerji paketi’ diye bir paket çıkarttı. Gazprom şirketini, hem üreten, hem boru hattıyla taşıyan, hem dağıtım yapan hem de satan konumundan çıkartmaya çalıştı. Gazprom da buna karşı direndi. Nitekim Rusya da, Güney Akım diye Avrupa’ya sunduğu projeyi dönüştürdü ve Aralık 2014’te bunu Türk Akımı yaptı. Böylece kendi açısından Ukrayna’yı cezalandırıyor çünkü bu boru hattı Ukrayna - Moldova - Romanya - Bulgaristan üstünden gelip Türkiye’ye Trakya’dan giriyordu. Ama yerine şimdi Türk Akımı projesini koydu.

“Akkuyu’yla gırtlağımıza kadar bağımlı hale geleceğiz”

AKP iktidarı altındaki Türkiye ise, Türk Akımı’yla bir miktar daha bağımlı hale gelecek. Şöyle ki 14 milyar metreküplük bir boru hattı iptal edilecek ve yerine 15.75 milyar metreküplük yani Türkiye’ye 1,75 milyar metreküp daha fazla gaz verme şansı olacak yeni boru hattı devreye alınacak. Ayrıca mevcut koşullarda mümkün görünmüyor ama Rusya 15,75 milyar metreküp daha da Avrupa’ya verecek. Rusya, (Türk Akımı’nın Avrupa’ya geçişi) daha evvel bunu Yunanistan üstünden düşünürken bunu şimdi Bulgaristan üstünden çevirdi. Bu noktada, Rusya’nın, Yunanistan’a karşı daha mesafeli veya kavgalı olduğu düşünülebilir. Ama asıl mesele; Rusya, Bulgaristan’daki mevcut eski boru hattını kısmen tersine çevirerek kullanıp maliyeti düşürecek. Biz ise bir miktar daha doğalgazda bağımlı hale geleceğiz.

Rusya ile enerji ilişkilerimizde asıl mesele Akkuyu Nükleer Santrali. Eğer gerçekleşse ilk nükleer santralimiz tamamen Rus yapımı olacak ve biz yani Türkiye gırtlağımıza kadar Rusya bağımlı hale geleceğiz.

“Uluslararası 39 uyarı örtbas ediliyor ve oysa terör riski de var”

Ayrıca tüm dünyada nükleer enerjinin gelişmesi için çalışan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın Akkuyu konusunda 39 tane uyarısı var. Bunlardan 24’ünü ‘recommendations’ diye sunuyor ve geri kalanını ‘suggestions’ diye iletiyor. Özetle ‘Akkuyu için bu 39 tane işlemi yapmanız lazım’ diye uyarıları var. Türkiye içerisinde ise Akkuyu aleyhine açılan davalar usulen görülüyor. Türkiye’de adaletin ne noktaya geldiği de açık. Son olarak Mahkeme Heyeti, bu Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın raporunu istiyor ama Mahkeme’ye bu rapor için “devlet sırrı” denilerek verilmiyor. Düşünebiliyor musunuz, yabancılar yani uluslararası kurum Türkiye’nin devlet sırlarını biliyor ve raporlaştırıyor. Ama Türkiye’nin kendi mahkeme heyeti ya da vatandaşlar bundan haberdar olmayacak. Oysa raporu hazırlayanlar ise yabancı uzmanlar. Maalesef işlerine gelmediğinde örtbas ediliyor.

Akkuyu NGS’nin pek çok riskleri yanı sıra nükleer santral gücü açısından Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın sıraladığı genel riskiler bakımından “terör riski” de söz konusudur. Şimdi siz Mersin gibi sıkıntılı bir coğrafyada, PKK ve DAİŞ açısından sıkıntıları olan coğrafyaya siz nükleer santral yapıyorsunuz.

Türkiye’nin teknolojiye ihtiyacı var ama teknoloji transferi de almayacağınız bu projeye ihtiyacı yok. Mesela Türkiye, 1986’dan beri doğalgaz kullanıyor ama Türkiye kendisi doğalgaz santrali mi yapıyor.”