Dünya genelinde 1 milyardan fazla kişi bir çeşit engelle yaşıyor. Bu kişiler Corona virüsü salgını karşısında daha savunmasız. Amerika’nın Sesi, engellilerin durumunu iyileştirmek için atılan adımları inceledi.
Ellie Carney’nin Labrador retriever türü köpeği Oliver ile kurduğu bağ, onun için Corona virüsü salgınını daha katlanılabilir hale getirdi. Ellie 27 yaşında engelli bir birey: “Corona virüsünden bu yana Olive benimle vakit geçiriyor. Ben de artık depresyonda değilim” diyor.
Ellie son 3 yıldır profesyonel yardımla hayatını büyük ölçüde bağımsız yaşıyor. O da artık yeni normale alışmış.
Your browser doesn’t support HTML5
Ancak annesi, bağışıklık sistemi baskılanmış olan Ellie’nin enfeksiyon kapmamak için bazı aktivitelerinden vazgeçmek zorunda kaldığını söylüyor.
Anne Maedi Tanham Carney, “Bir engeliniz de olsa günlük rutinlerinizi bağımsız şekilde yapmaya devam ediyorsunuz. Ayrıca Corona virüsü ortaya çıktığında Ellie’nin durumunda gerileme de oldu” şeklinde konuşuyor.
Ellie ise, “Arkadaşlarımı özlüyorum. Aktif olmayı ve bowling oynamayı özlüyorum!” diyor.
Bu salgında Ellie gibi kişiler özellikle risk altında. Mevcut sağlık sorunları onları salgın karşısında hassas hale getiriyor. Başkalarına bağımlı oldukları için çoğu zaman unutuluyorlar.
Kapsayıcı Politika Merkezi'nden Daniel Mont, “Hepimizin ihtiyaçları var. Hayatta hepimizin ihtiyaç duyduğu şeyler var öyle değil mi? Kaliteli bir hayat yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz şeyler; gıda, barınak, giysi… Engelli bireylerin ise ihtiyaçları ikiye katlanıyor. Her engel türünde kişiler farklı sorunlarla karşılaşıyor ve farklı desteğe ihtiyaç duyuyor” şeklinde konuştu.
Mary Marshall Bakımevi’nde yaşayan 70 yaşındaki Muriel Crisler haftanın 7 günü 24 saat devlet tarafından karşılanan bakım hizmeti alıyor. Corona virüsünün yayılmasını önlemek için bir yıl boyunca alınan önlemlerin ardından kısıtlamalar artık kademeli olarak kaldırılıyor.
Muriel Crisler, “Yemek salonunu haftada bir açıyorlar. Ortak salonu açtılar, herkes oraya gidip sohbet ediyor, aktivitelerini yeniden yapıyor” diyor.
Kurum yetkilisi Divina Alston’a göre bakımevi sakinlerini tecrit etmek enfeksiyonun yayılmasını önlüyor, ancak bunun psikolojik bir maliyeti var: “Bakımevi sakinlerimizin yüzde 70’i şizofren tanısı konmuş kişilerden oluşuyor. İlaç alsalar da halüsinasyonun ve depresyonun arttığını gördük.”
Amerika’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu konuda yaşanan sorunlar kayıt altına alınıyor.
Uluslararası Engeliler Birliği'nden Elham Youssefian, “Engelli kişilerin aşıya erişimi öncelikli olmalı. Ancak bu maalesef dünyanın birçok yerinde böyle olmadı. Aile bireylerine bağımlılığın artması şiddete maruz kalma oranını da arttırıyor” diyor.
ABD’de engelli yetişkinlerin sayısı yaklaşık 61 milyon. Birçoğu bakımevlerinde yaşadıkları için kısıtlamalara maruz kalıyor.
Amerikan Medeni Özgürlükler Birliği'nden Susan Mizner, “Ölümlerin yüzde 33’ü toplu kalınan ortamlarda meydana geldi. Bunun yaşlıları ve engellileri etkileyeceği belliydi. Denetim yetersizdi. Personel sayısının eksik olduğu ve mevcut personelin de eğitiminin yetersiz olduğu biliniyordu” şeklinde konuşuyor.
Biden yönetimi bakım hizmetlerindeki eşitsizlikleri inceleyen Corona Virüsü Sağlık Eşitliği Görev Gücü’nü oluşturdu.
Corona Virüsü Sağlık Eşitliği Görev Gücü'nden Andrew Imparato, “Mesleklerini icra etmek için lisanslarını alan doktorlar, hemşireler, psikologlar ve sosyal hizmet çalışanları engelli kültürü, engelli etiketi, medeni haklar yasaları ve erişilirlik konularında çok bir şey öğrenmiyorlar. Bu da kişilerin aldığı sağlık hizmetinin kalitesini etkiliyor,” diyor.
Ayrıca ev ve toplu bakım merkezlerinde engelli kişilerin bakımına 400 milyar dolar ayrılmasını öngören bir başkanlık tasarısı gündemde.
Eğer Kongre tasarıyı geçirirse Ellie ve annesine yardım eden sağlık personelinin maaşları artacak.
Maedi Tanham Carney, “Doğrudan destek personeli saatte 13 ile 14 dolar arasında kazanıyor. Bu rakamı arttırmalıyız ki onlar da haftada 40 saat çalışarak hayatlarını geçindirecek maaşı kazanabilsinler” diyor.
Para önemli, ancak Muriel Crisler’a göre engellilerin çok az yardımla neleri başarabildiklerinin anlaşılması ve haklarındaki algının değişmesi çok daha faydalı olabilir.
Muriel Crisler, “Ben sokakta yürüyen herhangi biri kadar normalim. Akıl hastasıyım ancak ilaç alıyorum ve tedavi oluyorum. Eğer iki bacağım birden olsaydı ben de dünyaya karışacaktım” diyor.