Türkiye’de terör örgütü PKK ile “en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar” mücadelenin Kürt sorununun çözümünde nasıl kalıcı barış ve huzur sağlayacağı konusu akıllardaki en önemli soru olarak görünüyor.
Türkiye’de Kürt sorunu çerçevesinde terör örgütü PKK ile yaşanan tabloya özetle bakıldığında; İmralı Adası’nda tutuklu örgüt lideri Abdullah Öcalan ile müzakere süreci geçen yıl 7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde sonlandırılmıştı. “Çözüm Süreci” olarak adlandırılan müzakere trafiğinde, geçen yıl 28 Şubat’ta “Dolmabahçe Mutabakatı” kamuoyuna, o dönemki Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala ile AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve HDP’nin İmralı Heyeti mensupları Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ile İdris Baluken’in fotoğraf karesinde yer aldığı görüntüyle açıklanmıştı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tepki gösterdiği 10 maddelik mutabakat hayata geçirilmemiş ve genel seçimler ardından 22 Temmuz’da PKK’nın 2 polis memurunu öldürmesiyle “Çözüm Süreci”nin tamamiyle sona erdiği kabul edilmişti. Sonraki dönemde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde asker-polis ile PKK arasında yoğun çatışmalar yaşanırken, PKK’nın Ankara gibi Türkiye’nin batısındaki terör eylemleri dikkat çekti.
Son haftalarda da PKK’nın terör saldırıları ve çatışmalarda asker-sivil ölümlerinde ciddi artış yaşandı. Bugün de Hakkari-Van karayolunda mayın patlaması sonucu 1 asker hayatını kaybetti.
Genelkurmay Başkanlığı da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) terörle mücadelesine ilişkin yapılan iki yazılı açıklama ile bilançoyu kamuoyuyla paylaştı. Genelkurmay’ın 15 Ekim tarihli açıklamasında; son 1 hafta içerisindeki çatışmalarda 12 asker ile 66 PKK’lının öldüğü ve 9 Ekim’deki Hakkari’de Durak Askeri Karakolu’na yapılan saldırıda 16 asker-sivil vatandaşın hayatını kaybettiği anımsatıldı. Genelkurmay’ın 10 Ekim tarihli açıklamasında, 29 Ağustos’tan itibaren 88 asker ile 417 PKK’lının öldüğü duyuruldu. Açıklamadaki en dikkat çekici ifade ise, “Operasyonlar, bundan sonra da en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar aynı azim ve kararlılıkla devam ettirilecektir” şeklinde oldu.
Askeri-polis sahasındaki gelişmelerin yanı sıra Kürt siyasi hareketi temsilcisi HDP ile DBP’nin de terörle mücadele kapsamında hukuken ve fiilen hedef alındığı açıkça ilan edildi. 20 Mayıs’ta Meclis’te milletvekilleri dokunulmazlıkları kaldırılması ardından son günlerde HDP’li milletvekillerine yönelik mahkemelerden tutuklama yönünde ilk kararlar gelmeye başladı. HDP’nin yanı sıra Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yerel yönetimlerde etkili ve “özerklik” talep eden DBP mensupları da soruşturma altında ya da tutuklu.
“En son terörist” ile sorun çözülecek mi?
Türkiye’nin terörle mücadelede stratejik yaklaşımı olarak gözlemlenen “en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar operasyonları devam ettirme” tavrının, Kürt sorununun çözümünü ve geleceğini nasıl etkileyeceği merak konusu. Türkiye’de PKK ile mücadelede nereye varılacağı sorusu, ülkede siyasette, akademide ve kamuoyunda görüş ayrılığa yaratmış görünüyor.
Amerika’nın Sesi’nin sorular yönelttiği, her ikisi de TSK’dan emekli, savunma alanında uzman Doç.Dr. Sait Yılmaz ve Dr. Metin Gürcan, terörle mücadeleyle gelinecek noktaya ilişkin farklı görüşleri sahip.
Doç.Dr. Yılmaz’a göre, Türkiye’nin terörle mücadele stratejisi ile PKK’yı yok etmesi ve Ortadoğu coğrafyasında ulus-merkezi devletleri güçlendirme politikası izlenmesi halinde çözüme ulaşılması mümkün.
PKK’nın ve “siyasi uzantısı” HDP gibi yapılarca “bağımsız Kürdistan hayali” ve Türkiye’nin bölünmesinin amaçlandığını vurgulayan Yılmaz, “İstediklerini masa başında alabilmek için bütün sansasyonel eylemleri yapmaya çalışıyor. Kent merkezlerine saldırılar ya da intihar bombacıları eylemleri planlanıyor. Ancak hiçbir terör örgütü bu yollarla başarıya ulaşmamıştır. TSK da terörle mücadele başarılıdır” görüşünü dile getiriyor.
Yılmaz, “Mevcudiyeti 5 ila 6 bin. Terör örgütüne bugüne değin 50 bin ila 60 bin zayiat verdirildiğine göre bu terör örgütü en az 14-15 kez yok edilmiş ama bütün mesele burada şudur; terör örgütüne bataklık teşkil eden Irak’ın kuzeyindeki yapının, ki bugün Suriye’nin kuzeyinde de oluşmuştur, bu yapının devam etmesi, örgütün yeni elamanlar temin ederek bu stratejiyi sürdürmesidir. Türkiye için asıl önemlisi, terör örgütünün bu desteği nereden aldığı sorusudur. Hangi ülkelerden destek almaktadır. Türkiye, eğer kukla ile uğraşmak yerine kuklacılarla uğraşmadığı takdirde 1984’ten beri devam eden bu terörle mücadele sürecinin devam edeceği açıktır” dedi.
Dr. Metin Gürcan’a göre, TSK’nın dolayısıyla askeri başarı söz konusu olsa da tek başına terörle mücadelede yeterli değil. Gürcan, “Terör ve terörle mücadele çatışması sahada kazanacağınız askeri zafer, bir siyasi-sosyal zafere tekamül etmeli. Türkiye, ‘son terörist yok edilinceye değin mücadele’ yani tasfiye stratejisi kararlılığıyla karşımızda. Sahadaki askeri zaferi, Türkiye’yi sürdürülebilir bir barış ortamına taşımakta geçiş olarak kullanmak gerekiyor. Şu anda bu geçiş boş kalıyor gibi görünüyor. Sahada askeri zafer olabilir ama bunun uzun vadede, sürdürülebilir bir barış ve istikrar ortamına dönüştürülmesi önemli. Siz 100 metrede ipi göğüsleyebilirsiniz ama bunu maraton koşusu kabul etmek gerekir. Burada nasıl bir yöntem izlenmeli sorusu geliyor. Ama askeri güç yaklaşımı bunun cevabını veremez, siyasete bakmak gerekli” diye konuştu.
PKK ile mücadeleye 7 Haziran öncesi ağırlık verildiğini anımsatan Sait Yılmaz, “O döneme değin terör örgütü ile hükümetin bu konuyu görüşmeler yoluyla çözmek düşüncesi vardı. Ancak terör örgütü, bu dönemi iç savaş hazırlığıyla geçirmiş, büyük şehirlere patlayıcı yerleştirmiş ve Ortadoğu’daki kaos ortamından da yararlanarak hükümetten almaya çalıştığı tavizleri almak için şiddet yoluna başvurdu. O dönemden beri Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten, terör örgütüne karşı, kahramanca bir mücadele veriyor ve bu mücadelede çok başarılı. Terör örgütü, IŞİD’ten kopyaladığı yöntemle çatışmayı intihar saldırılarıyla kentlere de taşıyor” sözleriyle durumu özetledi.
Türkiye’nin “en son terörist” yaklaşımında sadece PKK’nın silahlı mensupları değil PKK’yı tümüyle tasfiye stratejisi yattığını kaydeden Metin Gürcan da, “Bunu siyasi karar alıcılarının açıklamalarında ve sahada görüyoruz. FETÖ ile mücadele kapsamındaki olağanüstü hal dönemi ile oluşturulan hukuki alt yapı kullanılıyor.PKK’yı tüm bileşenleriyle tasfiye hedefleniyor. Ekonomik, yerel yönetim başta olmak üzere siyasi ve kültürel alanlarda tasfiye stratejisine geçildi. Buna karşın PKK, bir coğrafyaya sıkışmamak için çatışmayı taşeron örgütleri TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) gibi örgütlerle Türkiye’nin batısına taşımaya çalışıyor” şeklinde durumu anlattı.
Durum böyle iken “Türkiye içerisinde PKK’ya karşı askeri mücadeleyle sonuca ulaşılması mümkün mü?” sorusu üzerine Yılmaz ve Gürcan’ın her ikisi de Ortadoğu coğrafyasını işaret etti.
Yılmaz ulus-devlet yapısını işaret etti
Yılmaz, eğer Batı’nın Ortadoğu’ya yaklaşımı değişmişse terör örgütlerine varlıklarını sürdürme zemini yaratılacağı ancak yine de TSK’nın geçmişte olduğu gibi PKK’yı bitireceği görüşünde. Gürcan ise, ABD – Rusya ilişkisi bağlamında PKK’nın var oluşunu bölgesel ölçekte sürdüreceği yaklaşımında.
Doç.Dr. Sait Yılmaz, bölgede terör varlığına son verilmesi için çözümü ulus-devlet yapısında gördüğünü özetle şöyle aktardı:
“Ortadoğu’da önemli bir aşamaya gelindi ki IŞİD’in yok edilmesi ve bunun yok edilmesi esnasında Batılı müttefiklerimizin Türkiye ile dayanışma içerisinde olmasıdır. Irak’taki terör örgütü ve Suriye’deki uzantısı YPG güçlerinin bu denklemden çıkarılmadığı sürece bölgede istikrar kurulamayacaktır. Yani terör örgütleri kullanılarak Ortadoğu’da denklemler kurulmaya çalışıldıkça bu terör örgütleri de var olmaya çalışacaktır. Batılı müttefiklerimiz de terör örgütlerini destekleme stratejinden vazgeçerek bu bölgede özellikle ulus-devlet yapılarının korunmasını sağlamalı. Irak’ta ve Suriye’de tek devlet olursa bu bölge bataklık olmaz. IŞİD gibi terör örgütlerini yok etmenin tek yolu, güçlü merkezi hükümetler olması. Burada federatif yapılar kurulması için Ortadoğu coğrafyası kültürel olgunluğa, demokrasi anlayışına sahip değil keşke böyle olsa.”
Gürcan ABD’nin stratejisini adres gösterdi
Dr. Metin Gürcan, Türkiye’deki çatışmaları Suriye ve Irak’taki gelişmelerle değerlendirmek gerektiğini vurguladı. Gürcan, bölgedeki gelişmeleri ise ABD ve Rusya ilişkileri çerçevesinde şöyle değerlendirdi:
“ABD ve Rusya, iki fil önemli. Türkiye bu iki fil ile aynı odada bulunuyor. IŞİD sonrasında Suriye ve Irak coğrafyasında, ABD ile Rusya arasında Afganistan’da olduğu gibi yerel aktörler üzerinden bir silahlı çatışmaya doğru gidiyor. ABD’nin de amacı Rusya’yı bu bölgede ekonomik açıdan yormak ve çöküşe götürmek gibi görünüyor. 1979-1980’deki Afganistan örneğini çok anlamlı buluyorum. ABD, bu coğrafyada IŞİD’in tam zıddını yaratmak istiyor. Birincisi, devlet dışı bir aktör olacak. İkincisi, IŞİD’in ve benzerleri aksine cihadçı değil seküler ve solcu bir ideolojik bir aktör olacak. Üçüncüsü de devlet arası yani sınırlara bağlı kalmaksızın hareket edebilecek bir aktör olacak. Bu nedenle PKK ve üretmiş olduğu habitat, IŞİD’in karşıtı görünüyor. Rusya ile olan kapışmada ABD’nin Suriye ve Irak’ta ekonomik olarak bu ülkede çöküntü yaratmayı amaçlıyor. Çin ile uzak Asya’da büyük kapışmaya hazırlanabilmek üzere Rusya’yı bu bölgede yormak istiyor. Tabiri caizse Rusya’yı hamamda terletmek istiyor. Bölgeyi de hamam gibi kodluyor. Bu ekonomik çöküşü başlatmak için askeri olarak yenilgiye uğratmak gibi görünüyor ve bunu Halep’te göreceğiz. PKK ve askeri varlığına, IŞİD ile mücadelede ve Rusya ile mücadelede ABD’nin çok ihtiyacı varmış gibi görünüyor. Dolayısıyla da çıkar odaklı ve çok kısa süreli bir ilişki gibi görünmüyor.”
Gürcan, ABD’de Kasım ayında gerçekleşecek Başkanlık seçimleri sonucunda Hillary Clinton’un başkan seçilme olasılığını da anımsattı. Clinton’un bölge dinamikleri konusunda yakın çalışma arkadaşlarına dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Gürcan, bu bakımdan Clinton’un ABD’nin mevcut politikasını sürdüreceğini ifade etti.
PKK’yı Türkiye içinde sonlandırmak mümkün mü?
Bölgesel gelişmeler kenara bırakıldığında, Ankara, “en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar operasyonları devam ettirme” stratejisi ile Türkiye içerisinde PKK örgütünü sona erdirebilecek mi? HDP gibi Kürt sorununun siyasi temsilcisi yapıların hedef alınması, PKK’yı sona erdirmeye katkı sağlayacak mı? Bu soruları yönelttiğimiz savunma stratejisi uzmanlarından Sait Yılmaz Ankara’nın sonuç alabileceği görüşüne yakın iken; Metin Gürcan ise tabloyu karamsarlıkla değerlendirdi.
“Terör örgütü amacına ulaşamayacaktır” diyen Sait Yılmaz, PKK’nın en büyük zararı Güneydoğu Anadolu bölgesine ve bölge evlatlarına verdiği düşüncesinde. PKK’nın 1984’ten bugüne asıl hedefini “Türkiye’nin bölünmesi” olarak görmek gerektiğini kaydeden Yılmaz, PKK’nın uzantısı konumundaki HDP gibi yapılarla da bu hedefe hizmet edildiğini dile getirdi. PKK’nın bölgedeki Kürtleri temsil etmediğini ve sadece kendi hedefine ulaşmak için çalıştığını belirten Yılmaz, PKK’nın tüm kadrosu ve tüm siyasi uzantılarını yok etme stratejisiyle bölge halkına da huzur getirileceği görüşünü aktardı.
Ankara’nın stratejisini, “PKK’yı tüm bileşenleriyle tasfiye” olarak özetleyen Metin Gürcan ise, PKK’nın sonlandırılmasıyla ilgili sorumuz için, “Türkiye’nin en büyük havuz problemi” dedi. Ankara’nın stratejisinde mutlaka siyasi-sosyal hamleler gerektiğini işaret eden Gürcan, HDP-DBP’ye yönelik operasyonla Kürt gençleri tarafından PKK’ya ilgide artış olup olmayacağı sorusuyla birlikte özetle şunları kaydetti:
“Siyasi alanda ve yerel yönetimler yanı sıra kültürel ve ekonomik alanda sempati düzeyindeki tüm yapıları, illegaliteye doğru itiyorsunuz. Acaba sempatizan kitlesi, PKK’nın arzuladığı gibi terörist, militan konumuna gelir mi? Bu bugünlerde Türkiye’nin en büyük havuz problemi. PKK, kültürel ve siyasal uyanmış Kürt tipini öneriyor. Bu tipi siz PKK sorunu bitirdikten sonra bu bitirilecek mi? Bölgesel gelişmeleri de dikkate almak gerekiyor. PKK olaya bölgesel düzeyde bakıyor. PKK için asıl cephe Suriye’nin kuzeyi, Rojava gibi duruyor, Türkiye içerisinde yürüttükleri çatışma ikinci cephe gibi görünüyor. Buradaki askeri zafer, sizi barış-huzur ortamına taşır mı? Türkiye’nin PKK ile mücadelesi bölgeselleşmiş durumda gittikçe küreselleşmekte. Türkiye yanı sıra Suriye’de, İran ve Irak’ta PKK’nın önerdiği Kürt tipi dışında siz yeni bir Kürt tipi önerebilir musunuz?”
Bu noktada Ankara’nın siyasi-sosyal hamlelerini henüz göremediklerini kaydeden Gürcan, siyaseten somut öneriler gerektiğini ifade etti.