Reel Sektör Faizlerin Düşmesini İstiyor

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin en fazla sıkıntı yaratığı kesim, hiç şüphesiz reel sektör.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın Temmuz ayında yayınladığı verilere göre, reel sektörün 114 milyar dolar dış borcunun dışında Türkiye’de yerleşik bankalara 1 trilyon 849 milyar Türk Lirası tutarında kredi borcu bulunuyor.

Borçlu ve alacaklı sektörlerin temsilcileri ilk kez mevcut sorunları kamuoyuna açık bir platformda tartıştılar.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, İstanbul Sanayi Odası’nın “Finansal İstikrarın Ekonomimiz Açısından Önemi, Finans Dünyası ile Reel Sektörümüz Arasındaki İlişkilere Yeni Bir Anlayışla Bakış” başlıklı Eylül ayı meclis toplantısına katılarak reel sektörünün yaşadığı sorunlara yanıt verdi.

İSO Başkanı: “Bankalar hadlerini aşan bir tutum içinde”

Toplantının açılış konuşmasını yapan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, sanayicilerin bankalardan %50’ye varan yüksek faiz oranlarıyla kredi bulduklarını bunun da sorunlarını arttırdığını söyledi.

Bahçıvan, “Ekonomimiz adeta bir sırat köprüsünden geçerken ne yazık ki bankalarımız sanayicimizin içinden geçtiği süreci anlamamış gibi davranmakta. Ne yazık ki bazı bankalarımızın bu konuda hadlerini aşan bir tutum içerisinde olduklarını üzülerek söylemek durumundayız. Bankaların maliyet ve giderlerini dürüst çalışan firmalara yıkarak süreci kangren haline getirmesinin örnekleri çoğalıyor. Bugün mevduat faizleri %25 iken bazı üyelerimiz bunun neredeyse iki katı üzerinde kredi faizleri ile karşılaşıyor. Bankacılık sektörünün reel sektöre bakış açısını değiştirmesi ve objektif olması kaçınılmaz hale gelmiştir” dedi.

“Reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz”

Bankaların “Sağlıklı çalışan sanayi kuruluşlarının bile kredilerinin geri çağrılması” gibi uygulamalara başvurmasını eleştiren İSO Başkanı’na göre, bankacılık sektörü istismarcılık yapıyor.

Bahçıvan,“Biz finansal istikrarı savunurken reel sektörü istismar etmeyen bir finansal sistem istiyoruz. Unutmayalım ki böyle dönemlerin en önemli hastalığı fırsatçılıktır. Sadece bu hastalıktan arınmış bir bankacılık sektörü ülke ekonomisine katkıda bulunabilir. Ülkemize bakacak olursak, finans dünyası ile reel sektör arasındaki ilişkiler; uzun yıllardan beri sanayicilerimizin nitelikli finansman ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır” dedi.

Adnan Bali: “Topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi vermiş durumdayız”

Eleştirilere yanıt veren İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, bankacılık sektörünün de bazı zorluklarla karşı karşıya olduğu ifade etti.

Bali, “Topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi vermiş durumdayız. Bu kriz ile sermaye yeterlilik rasyoları yüzde 13'lere indi. Bu ülke hem tasarruflarını artırabilmeli, hem de vadeleri uzatabilmelidir. Sermaye piyasaları derinleşemediği için bu rolü bankalar üstlenmeye çalışıyor. Ekonomiyi oluşturan üç unsur var. Bir, Reel sektör ile hane halkı; iki kamu; üç finans sektörü. 2001 krizinde kamu ve finans kesimi sorunluydu. Bugün ise kamu ve finans sektörü kuvvetli iken reel sektör ile hane halkı borçlu. Teşhisi doğru koymalıyız. İşin temelinde uluslararası siyasal mutabakatsızlıklar var. Sadece ekonomik nedenlerden kaynaklanmayan krizi sadece ekonomik tedbirlerle çözemezsiniz. Bölgede müttefiklik ilişkisinde olduğumuz ülkelerin politikaları Türkiye’nin ulusal çıkarları ile örtüşmüyor” dedi.

İş Bankası Genel Müdürü, Türk ekonomisinin krizden çıkışta en büyük ihtiyacının güven olduğunun altını çizdi:

Bali, “Ne geçmişte bizi pohpohlayanların dediği gibi çok çok iyiydik. Ne de bugünümüz hakkında son derece kötü tablo çizenlerin söylediği gibi kötüyüz. İkisi de hakikate aykırı. Artık gerçekleri görmemiz gereken bir dönemin içinde olduğumuzu görelim. “Daha önce ifade ettiğim, ekonomik temellerle açıklanması pek mümkün olmayan kur atağının içinde olduğumuz düşüncesini koruyorum. Bunun atlatılabilmesinin en önemli yolu, güvenin kuvvetlendirilmesidir. Bugün, daha önce yaşadığımız likidite bolluğunun sona ermesinin ortaya çıkardığı zorlukların sonucunu yaşıyoruz” dedi.

TÜSİAD: “Bankaların varlık kalitelerinde bozulma olabilir”

TÜSİAD ise “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesinin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na gönderdiği görüşünü kamuoyuyla paylaştı.

İş dünyasının en güçlü örgütü, “sözleşmelerde bedellerinin döviz cinsinden ya da dövize endeksli olarak belirlenmesinin yasaklanma” kararının bankacılık sektörü açısından önemli riskler içerdiği görüşünde:

“Ödeme kaynakları karar kapsamına girerek, zorunlu olarak TL’ye dönülen, yabancı para kredi ile fonlama sağlanmış yapılarda; yatırımcı şirketler yüksek açık pozisyon riski almak durumunda kalacaklardır. Aynı zamanda oluşan TL nakit akımlar yabancı para geri ödemelerinin yapılabilmesi için yeterli olmayacak ve geri ödeyememe problemleri oluşacaktır. Bu durum bankaların varlık kalitelerinde bozulmaya sebep olacak ve izleme ve yakın takip portföylerinde artış ile sonuçlanabilecektir. Bütün bu durumların sonucu olarak bankaların yurtdışı finansman kuruluşlarından sağladıkları sendikasyonların fiyatlamalarında yukarı yönlü hareketlenmeler; devamlılığında da problem yaşanması ile sonuçlanabilecektir.”