Ricciardone: 'Barış Süreci Türk Demokrasisini Güçlendirecek'

Your browser doesn’t support HTML5

Ricciardone: 'Barış Süreci Türk Demokrasisini Güçlendirecek'

Amerika-Türkiye ilişkileri son dönemde istikrarlı bir seyir izliyor. Ancak Türkiye’nin bulunduğu bölgede yaşanan gerginlikler, iki ülkenin işbirliği alanlarını zaman zaman yeniden gözden geçirmesine, ya da genişletmesine yol açıyor. bu noktada akla gelen bazı temel sorular var: örneğin Amerika PKK’nın Türkiye’den çekilme sürecine nasıl bakıyor? Suriye gibi önemli bölgesel konularda Türkiye’nin rolü, Washington’dan nasıl değerlendiriliyor? Önümüzdeki dönemde Amerika-Türkiye işbirliğini en çok hangi alanlarda görmek mümkün olacak? Bu sorular Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington’a yapacağı ziyaret öncesi bu soruların yanıtları daha da önem kazanıyor. Amerika’nın Sesi muhabiri Alparslan Esmer bu soruları, Amerika’nın Ankara büyükelçisi Francis Ricciardone'ye sordu.

Francis Ricciardone 1970’lerden bu yana Türkiye’ye yakın bir diplomat. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Büyükelçi, 30 yıldır devam eden PKK sorununun çözümü için barış sürecinin başlatılmasından memnun olduklarını söylüyor: “PKK terörünün başlamasından önce, 90’lı yıllarda ve şimdi, Türkiye’de çok uzun yıllar bulunan bir diplomat olarak, ülke tarihinin bu çok trajik sayfasının kapanmaya başladığını görmekten çok memnunum. Bu sayfanın kapanmasıyla yalnızca iç barışa ulaşılacağını değil, Türk demokrasisinin ilerlediğini görmek çok heyecan verici. Bu süreç çok zor olacak, aşılması gereken çok fazla acı olacak. Çok hayat kaybedildi, çok kişi acı çekti. Bu acının siyasi yansımaları olacağını bilmek gerek. Ama hükümet bu konuda siyasi liderlik gösteriyor. Muhalefetin birçok üyesi bir araya gelip sürece destek veriyor. PKK içindekiler bile silah bırakma zamanının geldiğine inanıyor. Bu gelecek konusunda içimi umutla dolduruyor ve bu işe öncülük edenleri kutluyorum. Kolay olmayacağını biliyoruz. Başarılması gereken çok iş olduğunu biliyoruz. Bunlar, herkesin kendisini birinci sınıf vatandaş olarak hissedebileceği, onurlu muamele göreceği ve Türk demokrasisini güçlendirecek tarihi yürüyüşün adımları.”

Amerika ve Türkiye uzun yıllar PKK terörüne karşı işbirliği yaptı. Büyükelçi Ricciardone, iki ülkenin NATO ittifakı bünyesinde birçok alanda işbirliğine devam edeceğini söylüyor: “Bu, çok büyük öneme sahip bir NATO ittifakı. NATO ittifakı Soğuk Savaş döneminde oluştu. Dünyanın değişmesiyle birlikte değişim geçirdi. Soğuk Savaş biteli yıllar oldu. Sovyetler Birliği artık yok. Yeni dünyada yeni tehditler, zorluklar ve fırsatlar var. Demokratik toplumlar NATO müttefikleriyle bir araya gelerek, kimi zaman Türk ve Amerikan kuvvetlerinin yaptığı gibi Somali kıyılarında korsanlara karşı savaştı, kimi zaman NATO’nun genişletilmiş hali olan İSAF bünyesinde işbirliği yaptı, Afganistan’a barış ve istikrar getirmeye yardım etti, Libya tehdidine karşı birlikte çalıştı. Bugün aynı ittifak, Suriye’deki çatışmaların Türkiye’ye sıçramaması için birlikte hareket ediyor. Nereden bakılırsa bakılsın bu ittifak güçlü ve canlı, hatta ortaya çıkmasına yol açan Soğuk Savaş dönemine göre daha güçlü, daha dirençli.”

'Suriye'nin Türk-ABD ilişkilerindeki önemi kuşku götürmez'

Türkiye ve Amerika arasında önümüzdeki aylarda en önemli işbirliği alanlarından birinin iki yıldır devam eden Suriye krizi olması bekleniyor. Başkan Obama, ikinci döneminde Suriye’deki iç savaşa öncelik vermeyeceği yönündeki tahminleri boşa çıkardı. Uluslararası Kriz Grubu’nun son raporuna göre sınırlarından içeri 450 bin Suriyeli mülteci kabul eden Türkiye, bu sorunu en yakından yaşayan bölge ülkelerinden biri. Suriye krizi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecek hafta Washington’a yapacağı ziyarette de ele alınacak. Büyükelçi Ricciardone de bu temelde iki ülke arasındaki işbirliğinin çok kuvvetli olduğuna dikkati çekti: “Suriye’nin Türk-Amerikan ilişkileri temelindeki önemi hiç kuşku götürmez. Dışişleri Bakanı John Kerry göreve 1 Şubat’ta geldi. O tarihten bu yana Türkiye’ye üç kez gitti. Diğer bölgesel sorun ve fırsatlar bir yana, Suriye krizi her ziyaretinin baş gündem maddesi oldu. Bu yüzden Amerika’nın Suriye kriziyle yakından ve aktif olarak ilgilenmediğini söylemek doğru olmaz. Amerika bu konuda yalnızca planlama yapmıyor, Türkiye’yle işbirliği yapıyor. Bu işbirliği çerçevesinde, Türkiye’ye mülteci olarak gelen ya da kendi ülkelerinde yerlerinden edilen Suriyeliler için artan insani yardım ihtiyaçlarının sağlanması, Suriye muhalefetinin desteklenmesi konuları ele alınıyor. Bir süredir yaptığımız gibi, siyasi toplum liderleriyle görüşüyoruz. Dışişleri Bakanı Kerry İstanbul’da siyasi muhalefet temsilcileriyle görüştü. Aynı şekilde bölgesel ortaklarımızla, Özgür Suriye Ordusu’na silah dışı yardımlara başlama konusunda işbirliğimiz var. Hem uygulamada, hem samimiyet bazında, Türkiye ve Amerika zor sorunlarla mücadelede aşırı derecede yakın durumda. Kolay yanıtlar olmayabilir, ama müttefikler olarak Suriye’deki gelişmeleri yönlendirme, katliamlara son verme ve istikrarlı bir geçiş sağlama yollarını birlikte arıyoruz.”

'Türkiye'nin İran'a komşu olması özenilecek bir durum değil'

Türkiye ve Amerika arasındaki ilişkiler son dönemde en uyumlu düzeye ulaşsa da iki ülkenin anlaşmazlık yaşadığı konuların başında Ankara’nın Tahran’la yaptığı doğal gaz ticareti geliyor. Hem uluslararası, hem de Amerika’nın bireysel ambargolarına hedef olan İran’dan alınan doğal gaz, Ankara için hayati öneme sahip. Büyükelçi Ricciardone bu durumun Türkiye’yi ciddi bir ikilemde bıraktığının farkında olduklarını söylüyor: “İran’ın bölgede önemli bir ülke olduğunu, Türkiye’nin önemli bir komşusu olduğunu biliyoruz. İran geçmişte Amerika’nın da yakın dostuydu. Ne yazık ki silah üretme amaçlı nükleer programı yüzünden uluslararası hukuku ve sözleşmeleri ihlal ediyor. Aynı zamanda taraf olduğu Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’na aykırı hareket ediyor. Şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya (P5+1) diplomatik yolu deniyor, nükleer programını barışçı amaca, araştırmaya, elektrik üretimine yönlendirilmesi için İran’ı ikna etmeye çalışıyor. Ancak İran, Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’ndaki yükümlülüklerine uymak ve programının sivil amaçlı olduğunu kanıtlamak zorunda. Tahran hükümeti bunu yapıncaya kadar, Tahran’ı ikna amacıyla yaptırımlara da, diplomatik girişimlere de devam edeceğiz. Türkiye de bu sürecin önemli bir parçası ve ne yazık ki Türkiye de hepimiz gibi yaptırımlardan zarar görüyor. Hepimiz uluslararası hukuki yükümlülüklerine uyan bir İran’la serbest bir şekilde ticaret yapmak isteriz. Belki bir gün bu mümkün olacak. Türkiye’nin uluslararası toplumla bir arada hareket etmeyi reddeden bir ülkenin komşusu olması hiç de özenilecek bir durum değil. Umarız İran bir gün uluslararası yükümlülüklerine uyar.”

İki taraf da Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki hafta Washington’a yapacağı ziyarete büyük önem veriyor. Ortak konular olduğu kadar iki ülke arasındaki sorunların da Başbakan Erdoğan’la Başkan Obama arasındaki görüşmede masaya yatırılması bekleniyor.