Kırım’daki gelişmeleri değerlendiren Heritage Vakfı uzmanlarından Luke Coffey, “Rusya, imparatorluk günlerindeki gibi davranıyor, o dönemde de, küçük toprak parçalarını tek tek ele geçirip büyüyordu, Kırım ise bunun 21. Yüzyıl’daki son örneği” dedi
WASHINGTON —
Başkan Barack Obama gelecek hafta Avrupa’da G7 ülkelerinin liderleriyle bir araya gelerek Kırım konusunu ele alacak. Bu toplantıdan ne tür kararlar çıkacak, Rusya bundan sonra nasıl hareket edecek, bu soruları Heritage Vakfı güvenlik ve savunma uzmanlarından Luke Coffey Amerika’nın Sesi için yanıtladı:
Melek Çağlar: “Kırım’daki gelişmeler sonrasında Rusya ve uluslararası toplum nasıl hareket edecek?”
Luke Coffey: “Sanırım bundan sonraki aşamada Rusya herhangi bir adım atmayacak ve beklemeye geçecek. Rusya’nın Kırım’dan hemen sonra Ukrayna’nın doğusuna gireceğini zannetmiyorum. Bu zaten Putin’in tipik bir davranışı, kendisini büyük sıkıntıya sokmadan alabileceğini düşündüğünü alıp beklemeye geçiyor, sonra durum sakinleşince üç-dört yıl içinde yeniden aynı hareketi tekrarlıyor. Dolayısıyla şimdiki hedefi Kırım’dı ve burayı aldı. Tekrar harekete geçmeden önce beklemede kalacaktır.”
Melek Çağlar: “Sizce Kırım’ın işgali, Ukrayna’daki gelişmelerle mi başladı yoksa Rusya çok daha önceden mi hazırlamıştı bu planı?”
Luke Coffey: “Rusya’nın Kırım operasyonu bence çok ince bir şekilde planlanmış, hesabı önceden yapılmıştı. İnsanlar bu gelişmeler sonrasında Kremlin’in Soğuk Savaş dönemindeki gibi hareket ettiğini söylüyor, bence bu doğru değil. Rusya, imparatorluk olduğu dönemlerdeki gibi davranıyor, emperyal bir güç gibi hareket ediyor. Rusya, 1700’lerde, 1800’lerde bu şekilde hareket ediyordu, o dönemde Rus İmparatorluğu, tek tek eline geçirdiği küçük toprak parçalarıyla devasa hale gelmişti. Kırım, işte bunun 21. Yüzyıldaki versiyonu. Bunu 2008 yılında Osetya ve Abhazya’da da görmüştük. Muhtemeldir ki, Kırım son halka olmayacak ve biz bu gibi durumları ileride tekrar yaşayacağız.”
Melek Çağlar: “Putin, bir yandan Ukrayna’nın doğusunu işgal etmeyi düşünmediğini söyledi, bir yandan da Rusya toprakları dışında yaşayan Rusların haklarını korumak için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. Bu sözler nasıl yorumlanabilir?”
Luke Coffey: “21. Yüzyıl’da birinin, 19. Yüzyıl söylemi kullanması çok ürkütücü. Putin, kendi eylemlerini haklı çıkarmak için ne gerekiyorsa, yapacaktır, bunun bilincinde olmamız lazım. Putin, ülke dışındaki Rusların korunmasından bahsederken, bir yandan Kırım, Güney Osetya ve Abhazya’da yaptıklarını bir yandan da ileride yapacaklarını haklı göstermeye çalışıyor. Rusya’nın Kırım’dan sonra Ukrayna’nın doğusunu hemen ilhak edeceğini sanmıyorum, ama ileride buna da tanık olabiliriz. Çünkü Putin şu anda sadece Kırım konusunda yaptıklarının yanına kalacağının hesabı içerisinde.”
Melek Çağlar: “Başkan Barack Obama, önümüzdeki günlerde G7 ülkelerinin liderleriyle bir araya geliyor. Bu toplantıdan nasıl bir karar çıkacak? Batı bundan sonra nasıl hareket edecek?”
Luke Coffey: “Sorun ortak biçimde hareket etmememiz, soruna nasıl bir tepki vereceğimizi hep birlikte belirleyemeyişimiz. Avrupa’nın son yaptırım kararları ile Amerika’nın açıkladıkları bile uyumlu değil. Bir yandan NATO Kırım’da yaşananların Soğuk Savaş döneminden sonraki en büyük kriz olduğunu söylüyor, diğer yandan Fransa gibi NATO üyeleri Rusya’ya amfibi savaş gemileri satmaya devam ediyor. Dolayısıyla Rusya’ya verilen mesajlar son derece karmaşık. Batının yapması gereken ortak bir şekilde söylem geliştirip, hareket etmektir. Batı, birleşmedikçe Rusya üzerinde etkili olamaz.”
Melek Çağlar: “Amerika ve AB’nin, konuyla ilgili açıklamalarda belirtildiği gibi yeni yaptırımlar getirmesi durumunda ne tür risk ve yararlar söz konusu?”
Luke Coffey: “Rusya, Avrupa’ya doğalgaz tedarikini keserse bu kez para kaybına uğrar. Moskova, doğalgazı Avrupa’ya, piyasa değerinin üzerinden satıyor. Bu yüzden Kremlin kendisine uygulanan yaptırımlara misilleme yapma konusunda çok iyi düşünmek, hesap yapmak zorunda. Avrupa’nın doğalgaza ne kadar ihtiyacı varsa, Rusya’nın da o kadar paraya ihtiyacı var.”
Melek Çağlar: “Kırım konusu bu haliyle kapanmış mı sayılır? Batı’nın krizi daha da büyütmeden başvurabileceği ne gibi yöntemler olabilir?”
Luke Coffey: “Ben kısa ya da uzun vadede Kırım’ı yeniden Ukrayna’ya bağlayacak bir senaryo görmüyorum. Batı’nın bu konuda yapabilecekleri son derece sınırlı. Daha önce yapılmış olması gereken, bu konuda bir strateji geliştirmiş olmaktı. Bu strateji çerçevesinde hareket etmeli, Rusya, Ukrayna ve diğer Doğu Avrupa ülkeleriyle daha farklı ilişkiler geliştirebilmeliydik. Rusya’nın istediğini yapıp bunun karşılığında cezasız kalacağını bildiği bir ortamı yaratmayabilirdik. Ne Avrupa ne de Amerika bu konuda kararlı ve istikrarlı tutum sergilemedi.”
Melek Çağlar: “Kırım’daki gelişmeler sonrasında bazı Cumhuriyetçi Kongre üyeleri Obama’dan füze savunma sistemi projesini, Bush döneminde hazırlanan haliyle yeniden canlandırmasını istediler. Obama şimdi bu durumda, Rusya ile ilişkileri canlandırma amacıyla yaptığı değişiklikleri geri alıp George Bush döneminde hazırlanan haliyle füze savunma sistemine ağırlık verebilir mi?”
Luke Coffey: “Bence Amerika, füze savunma sistemini hızlandırmalı ve projeyi gerçeğe dönüştürmek için bu alana daha fazla mali kaynak ayırmalıdır. Obama yönetimi savunmaya ayrılan bütçeyi azalttı, bence bu yanlıştı. Amerika, doğu Avrupa ülkelerine NATO sözleşmesinin 5.maddesinin hala geçerli olduğu mesajını vermeli ve bunu da Baltık üzerine F-22 savaş uçaklarını göndererek göstermelidir. Halen bölgede devriye gezen uçaklar eski F-15 savaş uçakları. Ayrıca tatbikat amacıyla bölgeye asker göndermeli, Baltık Denizi’nde donanma gemilerimiz diğer NATO ülkesi ülkelerin gemileriyle birlikte düzenli olarak devriye görevi üstlenmeliydi. Şunu belirtmekte fayda var, bu söylediklerim, Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılması ya da Ukrayna’nın savunulmasıyla ilgili değil, tamamen NATO’nun toprak bütünlüğü açısından önem taşıyor. Bu bütünlüğün korunmasında da Amerika’nın yükümlülükleri var. Bazıları belki bu tür adımların provokasyon niteliği taşıdığını iddia edebilir ama bence asıl provokasyon komşunun topraklarını, Kırım’ı işgal etmektir. Amerika, bu tür provokasyonları karşılıksız bırakmamalıdır.”
Melek Çağlar: “Amerika’nın mali sıkıntıları ve bütçe açıklarını azaltma çabaları dikkate alındığında sizce Avrupa ve NATO’ya dönük askeri sorumluluklara daha fazla kaynak ayrılabilir mi?”
Luke Coffey: “Kamu harcamaları ve buna dahil olan savunma harcamaları önceliklere göre belirlenir. Dolayısıyla eğer Amerika bu konuya daha fazla önem verecekse bu alana elbette kaynak ayırabilir. Ama ben Amerika’nın bunu yapacağını sanmıyorum. Örneğin bugün birçok tatbikat iptal edilmiş durumda, Amerika Avrupa’daki askeri angajmanlarını önemli ölçüde azalttı. Avrupa’da görev yapan Amerikan askerleri çekildi ve ben bunun kısa süre içinde değişeceğine inanmıyorum. Aynı şekilde AB de bu sorunla karşı karşıya tek taraflı olarak silah indirimine gittiler, savunma bütçelerini azalttılar. Kırım’daki gelişmelerin bu gidişatı tersine çevireceğini sanmıyorum.”
Melek Çağlar: “Kırım’daki gelişmeler sonrasında Rusya ve uluslararası toplum nasıl hareket edecek?”
Luke Coffey: “Sanırım bundan sonraki aşamada Rusya herhangi bir adım atmayacak ve beklemeye geçecek. Rusya’nın Kırım’dan hemen sonra Ukrayna’nın doğusuna gireceğini zannetmiyorum. Bu zaten Putin’in tipik bir davranışı, kendisini büyük sıkıntıya sokmadan alabileceğini düşündüğünü alıp beklemeye geçiyor, sonra durum sakinleşince üç-dört yıl içinde yeniden aynı hareketi tekrarlıyor. Dolayısıyla şimdiki hedefi Kırım’dı ve burayı aldı. Tekrar harekete geçmeden önce beklemede kalacaktır.”
Melek Çağlar: “Sizce Kırım’ın işgali, Ukrayna’daki gelişmelerle mi başladı yoksa Rusya çok daha önceden mi hazırlamıştı bu planı?”
Luke Coffey: “Rusya’nın Kırım operasyonu bence çok ince bir şekilde planlanmış, hesabı önceden yapılmıştı. İnsanlar bu gelişmeler sonrasında Kremlin’in Soğuk Savaş dönemindeki gibi hareket ettiğini söylüyor, bence bu doğru değil. Rusya, imparatorluk olduğu dönemlerdeki gibi davranıyor, emperyal bir güç gibi hareket ediyor. Rusya, 1700’lerde, 1800’lerde bu şekilde hareket ediyordu, o dönemde Rus İmparatorluğu, tek tek eline geçirdiği küçük toprak parçalarıyla devasa hale gelmişti. Kırım, işte bunun 21. Yüzyıldaki versiyonu. Bunu 2008 yılında Osetya ve Abhazya’da da görmüştük. Muhtemeldir ki, Kırım son halka olmayacak ve biz bu gibi durumları ileride tekrar yaşayacağız.”
Melek Çağlar: “Putin, bir yandan Ukrayna’nın doğusunu işgal etmeyi düşünmediğini söyledi, bir yandan da Rusya toprakları dışında yaşayan Rusların haklarını korumak için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. Bu sözler nasıl yorumlanabilir?”
Luke Coffey: “21. Yüzyıl’da birinin, 19. Yüzyıl söylemi kullanması çok ürkütücü. Putin, kendi eylemlerini haklı çıkarmak için ne gerekiyorsa, yapacaktır, bunun bilincinde olmamız lazım. Putin, ülke dışındaki Rusların korunmasından bahsederken, bir yandan Kırım, Güney Osetya ve Abhazya’da yaptıklarını bir yandan da ileride yapacaklarını haklı göstermeye çalışıyor. Rusya’nın Kırım’dan sonra Ukrayna’nın doğusunu hemen ilhak edeceğini sanmıyorum, ama ileride buna da tanık olabiliriz. Çünkü Putin şu anda sadece Kırım konusunda yaptıklarının yanına kalacağının hesabı içerisinde.”
Melek Çağlar: “Başkan Barack Obama, önümüzdeki günlerde G7 ülkelerinin liderleriyle bir araya geliyor. Bu toplantıdan nasıl bir karar çıkacak? Batı bundan sonra nasıl hareket edecek?”
Luke Coffey: “Sorun ortak biçimde hareket etmememiz, soruna nasıl bir tepki vereceğimizi hep birlikte belirleyemeyişimiz. Avrupa’nın son yaptırım kararları ile Amerika’nın açıkladıkları bile uyumlu değil. Bir yandan NATO Kırım’da yaşananların Soğuk Savaş döneminden sonraki en büyük kriz olduğunu söylüyor, diğer yandan Fransa gibi NATO üyeleri Rusya’ya amfibi savaş gemileri satmaya devam ediyor. Dolayısıyla Rusya’ya verilen mesajlar son derece karmaşık. Batının yapması gereken ortak bir şekilde söylem geliştirip, hareket etmektir. Batı, birleşmedikçe Rusya üzerinde etkili olamaz.”
Melek Çağlar: “Amerika ve AB’nin, konuyla ilgili açıklamalarda belirtildiği gibi yeni yaptırımlar getirmesi durumunda ne tür risk ve yararlar söz konusu?”
Luke Coffey: “Rusya, Avrupa’ya doğalgaz tedarikini keserse bu kez para kaybına uğrar. Moskova, doğalgazı Avrupa’ya, piyasa değerinin üzerinden satıyor. Bu yüzden Kremlin kendisine uygulanan yaptırımlara misilleme yapma konusunda çok iyi düşünmek, hesap yapmak zorunda. Avrupa’nın doğalgaza ne kadar ihtiyacı varsa, Rusya’nın da o kadar paraya ihtiyacı var.”
Melek Çağlar: “Kırım konusu bu haliyle kapanmış mı sayılır? Batı’nın krizi daha da büyütmeden başvurabileceği ne gibi yöntemler olabilir?”
Luke Coffey: “Ben kısa ya da uzun vadede Kırım’ı yeniden Ukrayna’ya bağlayacak bir senaryo görmüyorum. Batı’nın bu konuda yapabilecekleri son derece sınırlı. Daha önce yapılmış olması gereken, bu konuda bir strateji geliştirmiş olmaktı. Bu strateji çerçevesinde hareket etmeli, Rusya, Ukrayna ve diğer Doğu Avrupa ülkeleriyle daha farklı ilişkiler geliştirebilmeliydik. Rusya’nın istediğini yapıp bunun karşılığında cezasız kalacağını bildiği bir ortamı yaratmayabilirdik. Ne Avrupa ne de Amerika bu konuda kararlı ve istikrarlı tutum sergilemedi.”
Melek Çağlar: “Kırım’daki gelişmeler sonrasında bazı Cumhuriyetçi Kongre üyeleri Obama’dan füze savunma sistemi projesini, Bush döneminde hazırlanan haliyle yeniden canlandırmasını istediler. Obama şimdi bu durumda, Rusya ile ilişkileri canlandırma amacıyla yaptığı değişiklikleri geri alıp George Bush döneminde hazırlanan haliyle füze savunma sistemine ağırlık verebilir mi?”
Luke Coffey: “Bence Amerika, füze savunma sistemini hızlandırmalı ve projeyi gerçeğe dönüştürmek için bu alana daha fazla mali kaynak ayırmalıdır. Obama yönetimi savunmaya ayrılan bütçeyi azalttı, bence bu yanlıştı. Amerika, doğu Avrupa ülkelerine NATO sözleşmesinin 5.maddesinin hala geçerli olduğu mesajını vermeli ve bunu da Baltık üzerine F-22 savaş uçaklarını göndererek göstermelidir. Halen bölgede devriye gezen uçaklar eski F-15 savaş uçakları. Ayrıca tatbikat amacıyla bölgeye asker göndermeli, Baltık Denizi’nde donanma gemilerimiz diğer NATO ülkesi ülkelerin gemileriyle birlikte düzenli olarak devriye görevi üstlenmeliydi. Şunu belirtmekte fayda var, bu söylediklerim, Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılması ya da Ukrayna’nın savunulmasıyla ilgili değil, tamamen NATO’nun toprak bütünlüğü açısından önem taşıyor. Bu bütünlüğün korunmasında da Amerika’nın yükümlülükleri var. Bazıları belki bu tür adımların provokasyon niteliği taşıdığını iddia edebilir ama bence asıl provokasyon komşunun topraklarını, Kırım’ı işgal etmektir. Amerika, bu tür provokasyonları karşılıksız bırakmamalıdır.”
Melek Çağlar: “Amerika’nın mali sıkıntıları ve bütçe açıklarını azaltma çabaları dikkate alındığında sizce Avrupa ve NATO’ya dönük askeri sorumluluklara daha fazla kaynak ayrılabilir mi?”
Luke Coffey: “Kamu harcamaları ve buna dahil olan savunma harcamaları önceliklere göre belirlenir. Dolayısıyla eğer Amerika bu konuya daha fazla önem verecekse bu alana elbette kaynak ayırabilir. Ama ben Amerika’nın bunu yapacağını sanmıyorum. Örneğin bugün birçok tatbikat iptal edilmiş durumda, Amerika Avrupa’daki askeri angajmanlarını önemli ölçüde azalttı. Avrupa’da görev yapan Amerikan askerleri çekildi ve ben bunun kısa süre içinde değişeceğine inanmıyorum. Aynı şekilde AB de bu sorunla karşı karşıya tek taraflı olarak silah indirimine gittiler, savunma bütçelerini azalttılar. Kırım’daki gelişmelerin bu gidişatı tersine çevireceğini sanmıyorum.”