Rusya–Türkiye İlişkisinde Suriye Gölgesi Sürecek mi?

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki ülke ilişkileri için olumlu mesajlar verdiği dünkü görüşmeye rağmen uzmanlar, Suriye konusunda ilişkilerde sıkıntılar yaşanmaya devam edeceğini öngörüyor.

Putin ve Erdoğan’ın, bu yıl içindeki 6’ncı yüz yüze görüşmesi dün Rusya – Soçi’de gerçekleşti. Son dönemde Moskova’nın, Soçi’de 18 Kasım’da düzenlemeyi öngördüğü Suriye’nin geleceğine ilişkin toplantıya PYD’yi davet etme kararı alması, ikili ilişkilerde kısa süreli gerginliğe neden olmuştu. Ardından Türkiye’nin, Rusya’nın PYD’yi davet etme kararından vazgeçtiği ve Soçi’deki toplantıyı ertelediğini açıklamasıyla “gerginlik atlatıldı” yaklaşımı geldi. Ancak Rusya’nın, iptal değil erteleme yönünde karar alması ve PYD’ye karşı tutumunu Türkiye’nin beklediği şekilde netleştirmediği görüldü. Bu noktada Erdoğan’ın Putin'le dünkü görüşmesinin adresi olarak Soçi’nin seçilmesi de dikkat çekti. Ayrıca Putin’in dünkü açıklamalarında, PYD konusuna değinmemesi ve Suriye’nin geleceğinde Kürtler faktörüne Moskova’nın nasıl yaklaşacağına dair ipucu vermemesi göze çarptı.

Putin ve Erdoğan’ın dünkü açıklamaları ışığında, Türkiye-Rusya ilişkilerini, Ortadoğu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever ve Yakın Doğu Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ata Atun Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Suriye konusunda uzlaşma oldu mu?

Prof. Dr. Tanrısever, Putin ve Erdoğan’ın dünkü basın toplantısında Suriye’deki PYD varlığı konusunda açık bir ifadeleri olmadığı için ancak spekülasyon yapılabileceğini söyledi. Putin ve Erdoğan’ın görüşmenin olumlu geçtiğine vurgu yaptığını ve iki ülke ilişkilerinde yakınlaşma sağlandığını ifade ettiğini kaydeden Tanrısever, Erdoğan ve Putin’in açıklamalarında Suriye’nin geleceğine ilişkin ayrıntılı ifadeler ve PYD meselesi olmadığı için ancak farklılıkları yönetebilecekleri diplomatik çözüm sağlamış olabileceklerini anlattı. Profesör “Açıklamaları itibarıyla uzlaşan konularda hareket alanı yaratma ve farklılıklar olan konuları ise geri planda bırakma” yaklaşımı yorumu yapılabileceğini söyleyen Tanrısever, anlaşma sağlanmasa da diplomasiyi yürütmede anlaşıldığı varsayımı yapılabileceğini ifade etti.

Tanrısever, Suriye konusunda pragmatik alanlarda Türkiye ve Rusya’nın işbirliğini ön plana çıkardığı düşüncesinde. Örneğin, IŞİD’in tasfiye edilmesi ve Suriye’de istikrarı sağlama gibi her iki ülke için de yararlı hususlar olduğunu anımsatan Tanrısever, Astana Süreci’nin de bu bakımdan yararlı görüldüğünü kaydetti. Ancak Suriye’nin geleceği için asıl kararlar Cenevre’de alınacağı için o aşamaya gelindiğinde farklılıklar görülebileceğini belirten Tanrısever, keza Rusya’nın Suriye’nin geleceğine ilişkin Soçi’deki toplantıya PYD’yi davet ettiğini ancak sonradan toplantıyı erteleme kararı aldığını anımsattı. Tanrısever, “Soçi’deki toplantı PYD’ye yaklaşımda Rusya’nın farklılığını gösteriyor. Ama toplantıyı ertelemiş olması da aynı zamanda bu konuyu Türkiye ile diplomatik şekilde yönetme arzusunu gösteriyor. Ama temel politika farklılıkları devam ediyor denilebilir. Bu farklılıklar, ilgili taraflarla birlikte Cenevre’de müzakere edilecek gibi gözüküyor. Şimdi henüz o aşamaya gelinmediği için taraflar pragmatik olarak hareket ediyor görüntüsü var” dedi.

ANKA Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi olan Prof.Dr. Atun da, dünkü basın açıklamasında liderler tarafından Türkiye ve Rusya ilişkilerinde iyileşme sağlandığı mesajları verildiğini dile getirdi. “Putin’in en önemli vurgusu uçak krizinden önceki günlere dönüldüğünü söylemesiydi. Türkiye ile krizi sonlandıkları şeklinde” diyen Atun, bu bakımdan iki ülke ilişkilerde sorunları geride bırakma eğilimi görüldüğünü anlattı. Ancak Suriye konusuna gelindiğinde iki ülke politikasında farklılıklar sürdüğü görüşünü aktaran Atun, “Rusya, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevde kalmasını arzuluyor. Bu yönde mesajlarını verdiği ve Suriye konusuna yaklaştığı görülüyor. PYD ve PKK konusunda ise, Rusya’nın Türkiye’nin istediği şekilde önlem alıcı tavır sergilemeyeceğini algılıyorum” dedi. Bu nedenle Putin’in dünkü açıklamasında PYD meselesine hiç değinmediğini düşündüğünü kaydeden Atun, Türkiye ve Rusya’nın Suriye konusunda Esad ve PYD gibi başlıklarında görüş ayrılıklarına henüz çözüm getirilemediğini algıladığını ifade etti.

Ankara – Moskova hattında “Suriye konusunda başından beri soru işaretleri var” düşüncesindeki Atun, Rusya’nın Suriye’deki Kürtler konusunda Türkiye’nin beklediği çizgide olmadığını ancak gelecek günlerdeki tutumunu izlemek gerekeceğini vurguladı. Rusya için Suriye’nin geleceğine şekillendirmeyi önemli bir konu olarak yorumlayan Atun, “Rusya’nın Hafız Esat’tan kaynaklanan 1960’lı yıllardan bugüne Suriye üzerinde etkisi var. Suriye’de en son 1945 yılında askeri gücü olmayan şekilde demokratik yol ile Cumhurbaşkanı seçimi yapılmıştı. O günden sonra hep askeri darbeler ile Suriye’de siyaset ortaya çıktı. Suriye üzerinde Rusya’nın etkisi hiçbir zaman yok sayılamaz ve küçümsenemez. Bu nedenle de bölgede Rusya’nın etsisi olması çok doğal. Suriye’de Rus Donanması’nın üssü bulunmasını unutmamak lazım” hatırlatması yaptı.

Neden ekonomik mesajlar ön plandaydı?

Prof. Dr. Tanrısever, dünkü görüşmeye ilişkin enerji ve tarım ürünleri gibi ekonomik boyutu ön plana çıkarılmasını da ikili ilişkilerdeki pozitif yönü vurgulama amaçlı olarak değerlendirdi. Türkiye’nin ekonomi boyutunda Rusya’dan alıcı konumunda olduğunu kaydeden Tanrısever, Türkiye’nin bu dış ticaret açığını kapatmak için de Rusya’ya daha fazla mal ve hizmet satmayı arzu ettiğini söyledi. Özellikle enerji alanında Türkiye’nin alıcı konumunda olduğunu hatırlatan Tanrısever, tarım ürünlerinden müteahhitlik hizmetlerine Rusya’ya satış yaparak dış ticaret açığını kapatma çabasında olduğunu ifade etti. Putin’in kriz öncesine dönüldüğünü söylemesine karşın Türkiye’nin vize konusunda beklentisine karşılık verilmediğini de kaydeden Tanrısever, ancak Rusya’nın domates gibi ön plana çıkmış tarım ürünü ticaretinde engel kalmadığını vurguladığını söyledi. Tanrısever, “Yine de Rusya tarım ürünleri ticaretinde kolaylaştırma sağlasa Türkiye’nin vize beklentisini karşılamadığını görüyoruz. İşadamları için vize kolaylığı sağlanmış olsa da kriz öncesindeki her kesime yönelik vizesiz giriş imkanı getirilmedi. Dolayısıyla bu anlamda kriz öncesine tam anlamıyla dönülemediği yorumu yapılabilir” diye konuştu.

Prof. Dr. Atun da, ekonomik ilişkilerde özellikle Rusya’nın ciddi menfaatleri olmakla birlikte Türkiye’nin karlı çıkma çabasında olduğunu söyledi. Bu noktada enerji ve tarım ürünlerinden öte savunma sanayi işbirliğini anımsatan Atun, “Türkiye, S300 ve S400 hava savunma füze sistemiyle ilgili anlaşma çabasında teknolojik bilgiyi Rusya’dan almaya çalışıyor” düşüncesinde. Ancak dünkü açıklamalarda teknoloji transferine açıklık getirilmediğini kaydeden Atun, yine de Türkiye’nin de Rusya ile ekonomik ilişkileri gelişmekten karlı çıkacağı görüşünü dile getirdi.

Rusya'yla iyileşme devam edecek mi?

Prof. Dr. Atun, ayrıca ekonomik ilişkilerde iyileşme sağlanması yanı sıra Suriye konusunda görüş ayrılığı olsa da Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını sürdüreceğini görüşünü aktarıyor. Atun, bunu da ABD’nin izlediği politika kaynaklı öngörüyor. Atun, “Türkiye, PYD konusunda ABD’den beklentilerini alamadı. ABD’nin, Ortadoğu’da kendine özgü stratejileri var. Türkiye ise, kendi stratejileri doğrultusunda ABD’nin kararına karşı Rusya ve İran ile bir pak oluşturmaya çalıştı. Dolayısıyla Türkiye’nin İran ve Rusya ile yakınlaşmasının daha da güçleneceğini düşünüyorum. Putin’in açıklamaları itibariyle gördüğüm işaretler bunu gösteriyor” görüşünde.

Atun, ayrıca “Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu’daki etkinliği ise, büyük aktörler Rusya ve ABD’nin yanında daha az etkili olacaktır. Bunu da bilmemiz gerekir” görüşünü de ekledi.