Almanya Başbakanı Olaf Scholz bugün Filistinli radikal İslamcı örgüt Hamas’ın İsrail’e yönelik başlattığı saldırıları İran’ın desteği olmadan gerçekleştiremeyeceğini söyledi.
Alman Parlamentosu Bundestag’da yaptığı konuşmada Scholz, “İran'ın bu korkakça saldırıyı operasyonel olarak desteklediğine dair kesin bir kanıtımız olmasa da, hepimiz İran'ın desteği olmadan Hamas'ın bu benzeri görülmemiş saldırıyı asla başlatamayacağını biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Scholz, "Üzücü bir şekilde Gazze Şeridi'ndeki sivil halkın acılarının daha da artacağını öngörüyoruz ama bu Hamas'ın ve İsrail'e yönelik saldırısının hatası" diye ekledi.
İsrail’in Almanya Büyükelçisi Ron Prosor’un da dinleyiciler arasında bulunduğu konuşmasında Scholz, Almanya’da Hamas’ı bağış ve diğer yollarla destekleyen kuruluşları yasaklayacağını açıkladı.
Scholz özellikle, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumları desteklediğini söyleyen uluslararası aktivist kuruluş Samidoun’u ülkede yasaklayacaklarını duyurdu. Alman yetkililer, kuruluşun nefret söylemini teşvik ettiğini ve İsrail’in yok edilmesi çağrısında bulunduğunu söylüyor. Filistinli Esirlerle Dayanışma Ağı olarak da bilinen Samidoun, geçen Pazar Instagram hesabında, Filistin yanlısı aktivistlerin Hamas’ın İsrail’e saldırısını kutlamak için Berlin’de tatlı dağıtırken görüldüğü fotoğraflar paylaşmıştı.
Konuşmasında bölgedeki şiddetin daha fazla tırmanmasını engellemenin gerekliliğini vurgulayan Scholz, İran destekli Lübnan Hizbullah’ını İsrail’e saldırı riskini almamaları konusunda uyardı.
“Sisi, Erdoğan ve El Sani gerilimi azaltmada önemli rol oynayabilir”
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile temas halinde olduğunu söyleyen Scholz, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile konuşacağını ve Katar Emiri Hamed El Sani ile görüşeceğini açıkladı. Scholz, "Üçü de gerilimi azaltmada önemli bir rol oynayabilir" dedi.
Bu açıklamanın ardından, Scholz-Erdoğan görüşmesinin yapıldığı bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı X sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, iki liderin görüşmesinde, “bölgede ve dünyada kaygıyla izlenen İsrail-Filistin çatışmaları ve insani krizlere çözüm arayışları ile ilgili görüş alışverişinde bulunulduğunu” aktardı.
Açıklamada, “Cumhurbaşkanımız Erdoğan görüşmede, Türkiye'nin krizin bir an önce sonlandırılması için her türlü çabayı gösterdiğini, arabuluculuk dahil birçok barışçıl adımı atmaya hazır olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanımız Erdoğan, sorunun temelli çözümü için Filistin'e verilen sözlerin tutulması ve uluslararası toplumun 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin Devleti'nin kurulmasına öncülük etmesinin şart olduğunu söyledi” ifadeleri kullanıldı.
Scholz’un açıklamaları, geçen Cumartesi başlayan Hamas saldırılarında İran’ın rolü üzerine devam eden tartışmaların ortasında geldi.
Washington, Tahran’ın Hamas ile “suç ortaklığı” olduğunu ve örgütü yıllardır çeşitli yollarla desteklediğini vurguluyor. Öte yandan ABD’li yetkililer İran’ın Hamas’ın geçmişte benzeri görülmemiş saldırılarının arkasında olduğuna dair net bir kanıt görmediklerini söylüyor.
Salı günü VOA Ukrayna Haber Bölümü’ne konuşan Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, “Kimse şu gerçeği yadsımıyor; İran’dan aldıkları destek olmasaydı Hamas bu şekilde faaliyet gösteremezdi. Bizim ve İsrailli müttefiklerimizin de söylediği; bu saldırı özelinde müdahil olduklarına dair net bir kanıt görmedik” ifadelerini kullanmıştı.
Your browser doesn’t support HTML5
Aynı gün ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, İran’ın Hamas’ın İsrail’e saldırı planladığını muhtemelen bildiğini, ancak saldırıların zamanlamasını veya kapsamını bilmediğini söylemişti.
New York Times gazetesi dün ABD’li yetkililere dayandırdığı bir haberinde, Washington’un elinde üst düzey İranlı yetkililerin Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırılarına şaşırdıklarını gösteren istihbarat bilgisi olduğunu duyurdu. Habere göre bahsi geçen İranlılar’ın kimliklerini açıklamayan ABD’li yetkililer, bu kişilerin genelde İran’ın başka ülkelerdeki vekil güçlerini destekleyen Kudüs Gücü’nün operasyonlarından haberdar isimler olduğunu söyledi.
Hamas, İran’ın vekil gücü mü?
İran, Ortadoğu’daki vekil güçleri ile İsrail’e karşı kurduğu ittifakı “direniş ekseni” olarak tanımlıyor.
Almanya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı’nda (SWP) İran uzmanı olan Hamidreza Azizi, İran’ın direniş ekseninin, özellikle Kudüs Gücü’ne liderlik eden Kasım Süleymani’nin 2021’de öldürülmesi sonrası, giderek merkezi olmayan bir ittifaka dönüştüğünü düşünüyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Azizi, “İttifaktaki örgütler için İran hala ideolojik, mali ve silah desteğin ana kaynağı. Öte yandan, bölgede yaşananlara bağlı kararlar ve hatta yerel düzeydeki bazı stratejik kararlar konusunda bu örgütler oldukça özerk” ifadelerini kullandı.
Hamas’ın İran’ın kurduğu direniş ekseni ittifakının bir parçası olduğunu ve Tahran’dan destek aldığını söyleyen Azizi, öte yandan örgütün Tahran’ın vekil gücü olarak görülemeyeceğini savunuyor.
Azizi bu görüşünü, “Çünkü Hamas, örneğin Hizbullah’ın, Irak’taki Haşdi Şabi’nin (Halk Seferberlik Kuvvetleri) veya bir dereceye kadar Husiler’in İslam Cumhuriyeti ile olan dini ve ideolojik bağlarına sahip değil. Hamas, Müslüman Kardeşler ideolojik geçmişine sahip Sünni bir grup. Buna rağmen İran, Hamas ile bir nevi yakın ilişki kurdu ve onu destekliyor” diyerek açıkladı. İran’ın Hamas ile ilişkisini İsrail’i hedef alma doğrultusunda stratejik olarak tanımlayan Azizi, örgütün Tahran ile Suriye’deki iç savaş konusunda ters düştüğünü de not etti.
Azizi’ye göre, 7 Ekim’deki saldırıların büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, Tahran’ın Hamas’ın hazırlıklarından haberdar olmaması mümkün değil. Azizi ayrıca, saldırıların direniş eksenindeki diğer üyelere zarar verme riskleri taşıdığı için Hamas’ın İran’ı ve vekil güçlerini bilgilendirmiş olabileceğini düşünüyor.
Azizi, “Yani bunun bir ittifaklar ağı olduğunu varsayarsak, devletler arası ilişkilerde olduğu gibi, savaşa girilebilecek büyük bir eylemde müttefiklerin birbirlerine uyarıda bulunabileceği gelişmiş bir sisteme ihtiyaç vardır. Hamas, İran ile ve hatta Hizbullah ve grubun diğer üyeleriyle temasa geçip onlara büyük bir şeyin yaklaştığını haber vermiştir. Öte yandan böylesi bir saldırıyı planlamak için gereken yüksek düzeyde gizlilik nedeniyle İran’ın ayrıntılara dahil edilmemiş olabileceğini de tahmin edebiliyorum” dedi.
İran’ın dini lideri Ali Hamaney, Salı günü Filistinliler’in kufiyye dedikleri sembolik ve geleneksel poşusunu takarak saldırılar sonrası ilk televizyon konuşmasını yapmıştı. Saldırıların arkasında İran’ın olmadığını kaydeden Hamaney, “Siyonist rejime saldırıyı planlayanların ellerinden öpüyoruz” dedi.
İsrail-Hamas savaşına İran destekli vekil güçler ne kadar müdahil olur?
Hamas’ın Gazze’den İsrail’in güneyine başlattığı saldırılar sonrası İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ülkenin savaşta olduğunu duyurmuştu. İsrail ordusunun güçlerini güneye yönlendirdiği bir dönemde Lübnan’daki İran destekli Hizbullah, Pazar günü ülkenin kuzeyine ateş açarak çatışmalara dahil olmaya başlamıştı.
Irak’ta ise İran yanlısı Kataib Hizbullah ve Halk Seferberlik Kuvvetleri’nin ana gruplarından biri olan Badr, Washington’un İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalara müdahale etmesi halinde kendilerinin de ABD’yi hedef alacaklarını duyurmuştu.
Aynı şekilde, Yemen’de İran destekli Husiler’in lideri Salı günü, Gazze'ye yapılacak herhangi bir ABD müdahalesine kendilerinin insansız hava araçları, füzeler ve diğer askeri yollarla karşılık vereceğini söylemişti.
Berlin merkezli kuruluşun uzmanı Azizi, İran’ın savaşın Ortadoğu’da kendi vekil güçlerini içine alacak şekilde yayılmasını istemediği görüşünde.
Azizi bu görüşünü, “Hamaney’in saldırılarda İran’ın rolünü bu kadar hızlı ve net bir şekilde reddetmesinin sebebi İran’ın daha geniş çapta bir çatışma istememesi. İran’ın bu saldırılara ne kadar dahil olduğundan bağımsız, İran zaten bu saldırılardan elde etmek istediğini aldı. İran, İsrail’in prestijine ve İsrail’in kudretli bir istihbarat ve güç olduğu imajına ciddi bir darbe indirdi” ifadeleriyle savundu.
Azizi’ye göre, İran’ın ve Hizbullah’ın bölgede daha geniş çatışma istememesinin iki sebebi var. İlk olarak iki aktörün de ülkelerinde herhangi bir savaş ve özellikle İsrail ile büyük bir savaş için iç desteği olmadığını ve iç sorunlar yaşadıklarını söyleyen Azizi, “İran örneğinde, yaygın protestolar ve bu koşullardaki bir savaş, ülke içinde çok istikrarsızlaştırıcı bir etkiye sahip olabilir” diyor.
İkinci sebep için ise Azizi, iki aktörün de çatışmalarda belli bir noktayı aşarlarsa ABD’nin devreye girerek tüm hesaplamaları değiştireceğini bildiklerini düşünüyor.
Azizi, “Bölgesel bir savaşta ABD'nin karşısına çıkamayacaklarını biliyorlar. Husiler gibi deniz kontrolü açısından, Iraklı gruplar gibi ABD’lileri hedef alarak ABD için çok büyük sorunlar yaratabilirler ama onu yenemezler. Bu nedenle durumun daha da ileri gitmesine izin vermemeye çalışıyorlar” yorumunda bulundu.
Öte yandan Azizi, İran’ın İsrail’in odak noktasını Gazze’ye çevirmesini fırsat bilip Suriye’de gücünü artırmaya çalışacağını vurguluyor.
Azizi, “Yani kısa bir süre için bile olsa, örneğin birkaç ay, İsrail’in Hamas'la mücadele için iç işlerine odaklanmaya ve istihbarat boşluklarını doldurmaya çalışması, İran için Suriye’de daha büyük bir altyapı kurmaya yeterli olacaktır. Bence bu, mevcut çatışmanın önemli yan etkilerinden biri” dedi.
Bu haberde Reuters haber ajansından faydalanılmıştır.