Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisi (SETA DC) tarafından düzenlenen günübirlik konferansta Amerika’nın Suriye’de özellikle PYD’ye yönelik politikaları eleştirildi.
Bu yıl ikincisi düzenlenen ve Türk-Amerikan ilişkilerinin farklı boyutlarıyla ele alındığı konferansın ilk panelinde Türkiye ve Amerika arasında bölgedeki işbirliği konusu masaya yatırıldı. Merkezi Washington’da bulunan Ulusal Savunma Üniversitesi’nden Richard Outzen, Türk-Amerikan ilişkilerinin özellikle askeri alanda hiçbir zaman “kolay ilişkiler” olmadığına dikkati çekti.
Outzen, 1970’li yıllarda Kıbrıs yüzünden ABD’nin Türkiye’ye ambargo uyguladığı yılları hatırlatarak, bugünkü sorunların o günlerin yanında hafif kaldığını söyledi. Ancak iki ülke arasında PYD konusunda yaşanan gerilime işaret eden Outzen, ABD’nin bu gruba desteğinin yol açtığı rahatsızlığın ilişkilerin 1970’li yıllara geri dönülmesi tehlikesini barındırdığını kaydetti.
Outzen, ilişkileri o döneme döndürecek “kritik eşiğe” yaklaşıldığını savunarak, o eşiğin aşılmaması için iki ülke yetkililerinin de çok dikkatli olması gerektiğini ifade etti.
İki ülke arasındaki yaklaşım farklılıklarının da sadece “taktiksel farklılıklar” olmadığı görüşünü dile getiren Outzen, PYD’nin sahada IŞİD’e karşı etkili bir aktör olduğunu ancak ABD’nin operasyonel hedefleri başarmak için PYD’ye bu kadar bel bağlamasının uzun vadede sorunu çözmeyeceğini, Suriye’de siyasi bir çözümü de daha karmaşık hale getirdiğini belirtti.
PYD’nin Suriye’deki tek Kürt grup olmadığını anımsatan Outzen, Türkiye-Suriye sınırındaki 98 km.lik IŞİD’in elindeki kısmın alınmasında PYD’nin “doğru bir araç” olduğunu düşünmediğini de sözlerine ekledi.
SETA Vakfı İstanbul Şubesi’nden Hasan Basri Yalçın da, Türkiye ile Amerika arasında Ortadoğu’daki bazı konular üzerindeki yaklaşım farklılıklarının “yapısal değil bağlamsal” olduğunu, bu nedenle de bunların aşılabileceğini düşündüğünü söyledi.
İki tarafın da birbirlerinin önceliklerini daha iyi anlaması gerektiğini belirten Yalçın, Suriye konusunun Türkiye için öncelikle bir ulusal güvenlik meselesi olduğuna işaret etti. Türkiye’nin PYD’nin “bir numaralı” güvenlik problemi olarak gördüğüne değinen Yalçın, bu noktada ABD’nin örgüte desteğini sert sözlerle eleştirdi. Yalçın, ABD’nin IŞİD’e karşı savaşta PYD’yi bu denli önemli bir aktör olarak görmesini “inanılması güç” bulduğunu belirtti.
ABD Barış Enstitüsü adlı düşünce kuruluşundan Moeed Yusuf da, Suriye meselesi ve Türkiye-ABD ilişkileri ile Afganistan-Taliban meselesi ve Pakistan-ABD ilişkileri arasında birçok yönden benzerlikler olduğuna dikkati çekerek, konuşmasında bu benzerliklere değindi.
Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi adlı düşünce kuruluşundan Jeffrey Mankoff da, ABD’nin Rusya’nın Suriye politikasını yavaş yavaş kabullenmeye başladığı görüşünü dile getirdi.