'Suriye'deki Krizin Uzamasında Amerika'nın Payı Yok'

Your browser doesn’t support HTML5

Suriye’de neredeyse iki yıldır devam eden iç savaşta 60 binden fazla kişinin öldüğü bildiriliyor. Bölgedeki birçok Arap ülkesinde hızlı değişimler yaşansa da, Suriye açısından bu hala çok uzak bir olasılık olarak görülüyor. Suriye krizinin nasıl çözüleceği konusunda uluslararası toplum yıllardır uzlaşamıyor. Başkan Barack Obama’nın yeniden seçildikten sonra Suriye konusundaki tutumunu sertleştirmesi bekleniyordu, ancak artık yeniden seçilme kaygısı olmasa da, Obama yönetiminin yakın bir zamanda radikal bir politika değişikliğine gitmesi beklenmiyor. Geçmişte Ortadoğu konusunda Amerika dışişleri bakanlarına danışmanlık yapan Aaron David Miller, Suriye’deki krizin uzamasında Amerikan yönetiminin hatası olmadığı görüşünde:

“Öncelikle Suriye karmakarışık durumda. Öncekinden de karışık. Bazıları bu durumu Obama yönetiminin müdahale konusundaki isteksizliğine bağlıyor. Ben buna katılmıyorum. İkincisi ister bahar deyin, ister kış, Suriye’deki durum Ortadoğu’daki diğer değişimlerden çok daha farklı. Mısır ve Tunus’taki devrimlerde ordu yönetime destek vermedi. Geçişler neredeyse kansız oldu. Libya’da ise zayıf bir rejim vardı, rejimin kitle imha silahları yoktu. Halkın belli bir umudu vardı. Tüm bu gelişmeler Fransa ve Amerika arasında olumlu yansıdı. Birleşmiş Milletler karar çıkardı. NATO stratejiyi uygulamaya koydu. Suriye bunlardan çok farklı durumda. Bu herkes kadar Amerika’nın da elini zorlaştıran bir unsur. Ben, kimseyi Suriye’ye müdahale konusunda istekli görmüyorum. Türkler sınıra asker yığmıyor, Suudiler ve Katarlılar yardım göndermiyor. Oysa ki onlara gelişmiş silahlar verdik. Neden Suriye mevzilerini gidip kendileri vurmuyorlar?”

Washington’daki düşünce kuruluşlarından Wilson Center’da görevli uzman, en çok olası bir müdahalenin sonuçlarından kaygılı:

“Eğer Başkan Suriye’deki rejimi yenilgiye uğratmaya karar verirse, bunu yapabilir. Esad ailesini devirecek bir stratejiyi uygulamaya koyabilir. Ama daha sonra Amerika’ya ne sorumluluk düşecek? Olay sadece tek adam yönetimine son verip daha sonra demokratik, uyumlu ve ekonomik olarak ayakta durabilen bir devlet kurulması değil. Irak ve Afganistan deneyimlerinde gördük. Askeri güç kullandıktan sonra ortaya çıkacak sonucu nasıl belirleyeceğiz? Üstelik muhalefeti silahlandırmayı ya da uçuşa yasak bölge oluşturulmasını savunanlara da anlam veremiyorum. Sonuçta ne olacak? Esad’ı devirmenin yükümlülüğü çok fazla. Muhalefeti silahlandırmak, uçuşa yasak bölge oluşturmak, çatışmaların sonucunu değiştirmeyecek. Rejim bugüne kadar hala ayakta durmayı başardı. Muhalefetse hala çok zayıf.”

Obama yeni yönetiminde Dışişleri Bakanlığı görevine Senatör John Kerry, Savunma Bakanlığı görevine de eski Cumhuriyetçi Partili senatör Chuck Hagel’ı atadı. Aaron David Miller, önümüzdeki dört yıl Obama yönetiminin dış politikasını belirleyecek bu iki kişinin, Suriye politikasında bir değişikliğe işaret etmediği görüşünde:

“Hayır, bu yalnızca yönetimin kasıtlı temkinli yaklaşımını sürdüreceği konusundaki benim görüşümü güçlendirebilir. Suriye iç savaşının yarattığı insani krize ağırlık vererek daha iyi yardımımız olacağı görüşündeyim. Muhalefete desteğimiz konusunda da daha iyi şeyler yapabiliriz. En azından özelliklerini daha iyi tanıdığımız belli gruplara askeri teçhizat verebiliriz. Ama bunların hiçbiri çatışmaları durdurmaz. Bu tarz çatışmalar ancak iki şekilde durur. Ya üçüncü tarafların müdahalesiyle, ya da taraflardan birinin zaferiyle. Bu aşamadan daha çok uzağız. Ya da ancak rejimin kimyasal silahlara başvurması müdahaleyi gerektirebilir ki, tüm ülkedeki kimyasal silahların saklandığı yerlerin ne kadar hızla kontrol altına alınabileceği düşünülürse, kabus gibi bir senaryoyla karşılaşabiliriz.”

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad haftalar sonra kamuoyunun önüne çıkarak uzlaşma önerisinde bulunsa da ödün vermeye niyetli olmadığını gösterdi. Çok sayıda lider, ‘Esad’ın gidici olduğunu’ ağzına alsa da rejim iki yıldan bu yana devam eden isyana karşı ayakta:

“Ben zayıf ve yorgun, ama daha iktidarda kalmaya kararlı bir lider görüyorum, eğer bir istihbarat ya da güvenlik boşluğu oluşup onu devirmezlerse. Esad’ın çok sayıda avantajı var. Hem istihbarat hem de askeri güç olarak devletin imkanları onun elinde. Şam’ın önemli bir bölümünü kontrol ediyor. Muhalefet ise daha tek bir kenti ele geçiremedi. Halep’i alamadılar, Şam’ı da tam olarak denetleyemiyorlar. Şam halkı da boyun eğmiş durumda. Esad bağlı olduğu Nusayrilerin korkularını kullanıyor, devrilmesi durumunda sadece güçlerini yitirecekleri değil, kötü muamele görecekleri ve öldürülecekleri izlenimi yaratıyor. Tüm bu unsurlar onun daha fazla iktidarda kalmasını sağlıyor.”

Aaron David Miller’a göre bölgede Mısır dışında Arap olmayan, söz sahibi üç ülke var: İran, İsrail ve Türkiye. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecek ay Washington’a gelerek aralarında Suriye’nin de bulunduğu bir dizi konuyu Başkan Obama’yla görüşmesi bekleniyor. Suriye kriziyle iki yıldır doğrudan muhatap olan Ankara bir süre önce istediği Patriot füzesavar sistemlerini alabilmiş durumda, ama Türkiye’nin asıl beklentisi Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bir hava sahası oluşturulması:

“Erdoğan’ın bu beklentisinin yerine geleceğini sanmıyorum. Zaten tam olarak anlayabilmiş değilim. Erdoğan’ın ‘komşularla sıfır sorun’ politikası iflas etti. Erdoğan’ın sorunları çok birikti. Anlayamıyorum, çünkü görebildiğim kadarıyla, Türkiye’de Suriye’yle savaşa girme konusunda ortak bir kamuoyu görüşü oluşmadı. Türkler savaşmak mı istiyor? Uluslararası koalisyon oluşturmak daha zor. Türkler bu konuda ısrar ediyorsa, öncelikle Fransa ve İngiltere’nin desteğini neden alamıyorlar? Sonra da gelip bize baskı yapsınlar. Obama yönetimine baskı yapacak Libya-vari bir ittifak oluşmadı. Kim Obama yönetimine baskı yapabilecek, Türkler mi? Belki yeterli baskı yapamıyorlar.”

Esad rejimi, ayakta durmayı sürdürse de geleneksel müttefiklerini de kaybetmenin eşiğine geldi. Rusya Esad’da doğrudan çekilme çağrısı yapmasa da ülkenin siyasi değişim sürecinden geçmesine sıcak bakıyor:

“Ruslar da geri adım atmaya açık kapı bırakıyor. Esad rejiminin durumunun iyi olmadığını görüyorlar. Suriye’deki Sünni radikallerin Kafkaslar’daki kendi Müslüman nüfusunu etkilemesini istemiyorlar. Ama bir yandan Libya gibi yeni bir Amerikan oldu-bittisi de yaşamak istemiyorlar. Önce Saddam, sonra Kaddafi, sonra Esad. Rusya eskisi gibi güçlü bir devlet değil, ama Devlet Başkanı Putin güçlü izlenimi veriyor. Suriye bölgedeki tek dostu. Sonra Suriye’deki Ruslar, Rus yapımı teçhizat var. Üstelik Esad çaresiz kalırsa ülkeyi terk etmek için Rusya’dan yardım isteyebilir. Rusya, Esad’ı görevini bırakmaya zorlamadan, ama görevde kalmasına olanak tanıyacak başka vaatler vermeden her şeyi kontrolündeymiş gibi göstermeye çalışıyor.”

Suriye’de devam eden iç savaşı durdurma çabaları sonuçsuz kaldı. Üstelik dengeler değişmiş değil. Ortaya çıkan sonuç, eğer bu dengelerde ciddi bir değişiklik olmazsa, dış güçlerin iki yıldır devam eden krizi, en azından sınırları dışına taşmadan, kendi içinde tutmaya çalışacağını gösteriyor.