Suriye Konusunda Türkiye ve ABD Nasıl Uzlaşacak?

ABD’nin askerlerini çekme kararı aldığı Suriye’nin kuzeyinde neler olacağı, bölgede PYD-YPG’nin varlığıyla ilgili Ankara–Washington hattında diplomatik ve askeri temaslardan nasıl sonuç alınacağı merak ediliyor.

ABD ile Türkiye arasında son dönemde görüşme trafiğinde artış var. ABD Başkanı Donald Trump’ın 19 Aralık’ta açıkladığı Suriye’den çekilme kararıyla ilgili tartışmalar da sürüyor. Türkiye tarafı, sınırda güvenli bölge oluşturmaya hazır olduğunu belirtiyor; ancak burada ABD’nin destek verdiği PYD-YPG unsurları bulunmaması ön şartını koşuyor. ABD ise, IŞİD’le mücadele gerekçesiyle bugüne kadar askeri, lojistik olanaklar da sağladığı PYD-YPG’nin varlığıyla ilgili endişelerini dile getiriyor. Bu tabloda uzmanlar, yine de ABD ile Türkiye’nin uzlaşma ihtimaline ve bunun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin son dönemde hazırlıklarını yaptığı Fırat’ın doğusuna askeri operasyon yerine güvenli bölge oluşturulması sonucu doğurabileceğini söylüyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı SETAV uzmanlarından Murat Yeşiltaş, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, ABD’nin Türkiye’nin terörizm endişesini anlamasıyla birlikte güvenli bölge konusunda uzlaşma sağlanabileceği görüşünde. PYD-YPG’nin Fırat’ın daha doğusunda daha güneyine gönderebileceğini kaydeden Yeşiltaş, ilerleyen günlerde Suriye konusunda Rusya’nın dahil olacağı bir üçlü zirve veya müzakere olabileceğini de dile getirdi.

Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç da, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin eğer güvenli bölge konusunda uzlaşma sağlanırsa bu bölgeye Suriyelileri geri döndürmek için konut projesi önerisini anımsatarak, böylece askeri seçenek yerine diplomatik çözüm sağlanabileceğini anlattı. Ataç, Rusya’nın da Türkiye’nin kaygılarını anlayarak kolaylaştırıcı olabileceğini vurguladı.

Türkiye ile ABD güvenli bölgede uzlaşabilir mi?

Murat Yeşiltaş, Türk-Amerikan ilişkilerinin yakın geçmişini, “Son dönemde özellikle Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasından yeni bir sayfa açma konusunda bir umut ortaya çıkmıştı. Sonrasında Menbiç Mutabakatı gelmişti ancak anlaşmayı hayata geçirmek konusunda zamanlama açısından bir sıkıntı ortaya çıkmıştı. Trump’ın Aralık’ta verdiği çekilme kararından sonra aslında olumlu bir atmosfer oluşmuştu” ifadesiyle özetledi. Ancak şimdi ABD’nin Suriye’den çekilmesi ile Fırat’ın doğusu konusunda Washington ve Ankara’da farklı düşünceler olduğunu kaydeden Yeşiltaş, “Amerikan bürokrasisi, Trump’ın çekilme kararını uygulamak zorunda hissediyor ancak nasıl ve ne kadar sürece gerçekleşeceği belirsiz. ABD bölgeyi boşalttıktan sonra Türkiye bölgeyi hangi manada, hangi araçlarla ve hangi kapsamda dolduracak? Amerika’nın DEAŞ’a karşı savaştığını söylediği ve Türkiye’nin ise terör örgütü olarak ilan ettiği YPG’nin durumunun ne olacağı konusunda ciddi soru işaretleri var. Bu da iki ülke arasında yürütülecek müzakerenin zor olacağını bize gösteriyor” dedi.

Güvenli bölge konusunda ABD’nin ne düşündüğü konusunda Trump’ın ifadesiyle sınırlı bir bilgi olduğunu belirten Yeşiltaş, örneğin ABD Başkanı’nın Türkiye’nin bu güvenli bölge konusunda nasıl rol alacağını belirtmediğini dile getirdi. “Geçen hafta heyetler arası görüşme sonrasındaysa ABD’nin resmi bağlayıcılığı olmayan 5 maddelik Türkiye’den talep listesi ortaya çıktı. Orada da zımni olarak PYD-YPG’nin korunması gibi bir durum söz konusu. Tabii bu Türkiye’nin kabul edeceği bir durum değil” diyen Yeşiltaş, bunun ABD ile Türkiye ilişkilerinde, yeni bir sürtüşme ve uzun müzakere dönemi işareti olabileceğini söyledi.

Ankara ve Washington’ın Suriye ve güvenli bölge konularını aynı şekilde görmediğini vurgulayan Kaan Kutlu Ataç da, “Çünkü ABD ve Türkiye’nin milli çıkar endişeleri örtüşmüyor. İki başkent aynı dili paylaşmıyor, ortak paydada bulaşamıyor. Şimdi sınır bölgesinde 20 millik güvenli bölge konusunda uzlaşamıyorlar. Ama Türkiye’nin haklı konularda ABD’nin uzlaşması gerekiyor. Büyük güç olarak ABD, bölgesel güç konumundaki Türkiye’nin endişelerini anlaması ve hatta kapsamı gerekiyor” görüşünü aktardı.

Türkiye Fırat’ın doğusuna askeri operasyon başlatır mı?

ABD’yle uzlaşmama sonucu ortaya çıkarsa bunu Türkiye’nin arzu etmeyeceğini vurgulayan SETAV uzmanı Yeşiltaş, eğer ‘güvenli bölge’ adı altında Türkiye’nin sınır güvenliği için tehdit oluşturacak bir tablo ortaya çıkarsa, sıkıntı yaşanacağını kaydetti.

Yeşiltaş, eğer Türkiye’nin sınırı boyunca Menbiç’ten başlayarak Irak sınırına kadar 30 kilometre derinlikte ve 500 kilometrekare uzunluğunda güvenli bir bölge oluşturması söz konusu olursa karşısında YPG’nin kontrolündeki yerler bulunduğunu hatırlattı. Yeşiltaş, “Bu bakımdan Türkiye’nin burada güvenli bölge oluşturması demek buradaki YPG-PKK unsurlarının çıkması zorunluluğu anlamı taşıyor. ABD böyle bir sürece ‘evet’ diyebilir, Türkiye’yle bu konuda anlaşabilir. YPG’nin unsurları Fırat’ın daha doğusunda daha güneye doğru gönderilebilir. Burada YPG yine Amerikan koruması altında mı olacak yoksa Amerikan askerleri çekildikten sonra başka bir yapılanma mı ortaya çıkacak sorusu ise cevabını bilmediğimiz soru. Eğer anlaşmaz olmazsa yani ABD ile Türkiye güvenli bölge ve çekilme konusunda uzlaşamazsa o zaman Türkiye kendi müstakil askeri harekatını yeniden planlayıp Fırat’ın doğusuna yönelik farklı noktalarda YPG’yi hedef alan terörizmle mücadele harekatını başlatabilir. Dolayısıyla şu anda önümüzdeki süreç, Türkiye ile ABD arasındaki müzakerelerin nasıl sonuçlanacağı meselesi” diye konuştu.

Akademisyen Dr. Ataç da, Türkiye’nin güvenli bölge konusuyla birlikte Suriyeliler için bölgede konut yapım önerisini gündeme taşımış olmasını hatırlattı. Ataç, “Geçen aydan beri vurgulanan Fırat’ın doğusuna askeri operasyon düzenleneceği yönündeki tablo kısmen yerini dinginliğe bırakmış görünüyor. Ama bu tabii askeri operasyon hazırlıklarını teknik olarak yürütmeyeceği anlamına gelmiyor. Ağustos 2016’dan beri Türkiye belirli bir askeri gücü yani sert gücü kullanma yetisine sahip oldu ve bölgedeki tüm handikaplara rağmen de bunu başarıyla yürütüyor. Türkiye’nin sert gücünü kullanma konusunda önceden Irak’ın kuzeyinde de tecrübesi oldu ve bu tecrübeyi insani ve diplomatik alanda da net şekilde kullanıyor. Bu durum Türkiye için bir artı değer. Yine Suriye’nin kuzeyinde de Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı Türkiye’nin yapacağı inşaat faaliyetleri görüşü de dikkat çekici. Yani iki katlı evler, 500 metrekare bahçe gibi. Bu Türkiye’nin bölgede dış politikasını şekillendirmesindeki önemli olgulardan birisi. Yani Türkiye, askeri operasyondan daha çok istikrar düzeyinde iştahlı bir politika güdüyor” dedi.

Rusya’nın Suriye’nin kuzeyi konusunda tavrı ne olabilir?

ABD ile Türkiye arasındaki müzakere süreci açısından Suriye konusunda Rusya’nın nasıl tavır alacağı da gündemde. Bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Ocak’ta gerçekleştireceği Moskova ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yapacağı görüşme kritik olarak yorumlanıyor.

Murat Yeşiltaş da, Erdoğan-Putin görüşmesinde ana gündem maddesini İdlib olarak işaret ederek, “Görüşmede Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin hangi hareket tarzını benimseyeceği de ele alınacaktır. Kesin olarak söylemek mümkün değil ama sonrasında hatta Türkiye, Amerika ve Rusya arasında üçlü bir zirve gerçekleşme olasılığı da gündeme gelebilecektir. Erdoğan, Trump ve Putin’in bir araya geldiği büyük bir Suriye uzlaşısı bile mümkün hale gelebilir” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Türkiye’ye “Fırat’ın doğusunu Şam rejimi kontrolüne bırakma” şartı getirip getiremeyeceğini de sorduğumuz Yeşiltaş, Rusya’nın bunu Türkiye’ye teklif etmeyeceğini çünkü Türkiye’nin böyle bir teklifi kabul etmeyeceğini dile getirdi. Rusya’nın, Türkiye’nin kendisini YPG tehdidine karşı güvenlik endişelerini ortadan kaldırmaya daha yakın konumda olduğunu söyleyen Yeşiltaş, “Dolayısıyla Rusya’nın, Türkiye’nin pozisyonuna daha yakın olduğunu biliyoruz. Rusya’nın Türkiye’ye ‘Şam rejimiyle yakınlaşılması’ gibi bir öneriyle de geleceğini zannetmiyorum” diye konuştu.

Dr. Kaan Kutlu Ataç ise, bugüne değin Rusya’nın Ankara-Şam hattında bir yakınlaşma olmasa bile durumu kolaylaştırma yaklaşımıyla hareket ettiğini özetledi. Ataç, “Rusya’nın çarlık döneminden beri bir geleneği vardır. İki müttefik ülke arasında bir boşluk, bir ‘power vacuum’ yaratmaya çalışır. Bu, Rusya’nın özellikle Batılı güçlerle ilişkilerinde milli siyasetidir. Rusya, Türkiye’ye İdlib ve hava sahası üzerinden toleranslı bir yaklaşım sergilediğini görüyoruz. Moskova’nın Şam rejimiyle Türkiye arasında bir arabuluculuk, kolaylaştırıcılık etkisi gösterdiği anlaşılıyor” görüşünü dillendirdi.

Şimdi de Rusya’nın Şam rejimiyle ilişkilerde yine kolaylaştırıcı etki yapmak isteyeceğini belirten Ataç, Moskova’nın Suriye ve Şam rejimi üzerindeki etkisinden vazgeçmeyeceğini ancak Ankara’nın da kaygılarını dikkate alarak hareket edeceğini düşündüğünü söyledi. Rusya’nın eğer Suriye’de rejim istikrarını sağlayabileceğini düşünürse o rejimde yönetici kadroda kimler olacağına pek de bakmayacağını kaydeden Ataç, bu noktada Rusya’nın belki de Türkiye’nin karşı çıktığı Beşar Esat isminde ısrarcı olmayabileceğini işaret ederek, “Eğer Anayasa Komitesi çerçevesinde isimler üzerinde uzlaşma sağlanırsa Türkiye’nin kaygılarını daha fazla dikkate alabilecek bir Moskova görebiliriz” dedi.