Son zamanlarda Türkiye’nin birçok kentinde Suriyeliler ve Türk vatandaşları arasında yaşanan gerilim giderek artıyor. Olaylara karıştıkları ve taşkınlık yaptıkları ileri sürülen Suriyeliler’in Türkler’le karşı karşıya gelmesi, bazı kesimler tarafından mültecilere karşı önyargılı ve olumsuz bir hava oluşmasına neden oldu.
Peki Suriyeliler'e karşı olumsuz bir tutum oluşmasının altında yatan sebepler neler? İki toplumun huzur içinde yaşayabilmesi için ne gibi adımlar atılabilir? Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Maya Vakfı Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Hizmetleri Klinik Direktörü Leyla Akça Atik Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulundu.
Leyla Akça Atik’e göre, Türk vatandaşlarıyla Suriyeliler arasındaki gerilim iki toplumun birbirini tanımaması ve kaynaşma olanakları olmaması yüzünden artıyor. Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye zorunlu göç ettikleri zaman durumun Türk vatandaşlarına hiçbir şekilde ayrıntılı olarak anlatılmadığını, sadece o insanların ülkeye alınacağının söylendiğini belirten Atik, bunun ne demek olduğunu, sığınmacıların neden kaçmak zorunda olduğunu, hangi şartlardan kaçarak buraya geldiklerini, buraya geldiklerinde de hangi şartlarda onlara yardım yapılacağının açıklanmadığını, bu yüzden de şu anda iki toplum arasında gerilim olduğunu söyledi.
Leyla Akça Atik, Suriyeliler hakkında kötü bir şey anlattıldığı zaman sosyal medyada bunun çok çabuk bir şekilde yayılabildiğini, mantarlaşabildiğini ve başka yerlerde de benzer haberler çıkmasına yol açtığını belirtti. Bu duruma çok dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Atik, bu bilgi kirliliğinin kontrolunun mümkün olmadığına dikkati çekti. Bir yerden alınan haberin başkaları tarafından çoğaltıldığını, başka birinin bu haberleri postuna koyduğunu ve böylece herkesin yanlış bilgi aldığını kaydeden Leyla Akça Atik, bu durumun Suriyeliler'e karşı toleransı gittikçe azalttığını dile getirdi.
Suriyeliler'e yapılan yardımların bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılanmasına da değinen Maya Vakfı Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Hizmetleri Klinik Direktörü Atik, belediyelerin Suriyeli mültecilere yaptığı belirli yardımlar olduğunu, ama belediyelerin yaptıkları bu yardımların, normalde Türk vatandaşlarına yapılan yardımlardan ayrı tutularak yapıldığını ve Türk vatandaşlarına yapılan yardımlara devam edildiğini söyledi. Atik, ayrıca Suriyeliler için gelen fonlardan yapılan ve aktarılan yardımların, AFAD ve UNICEF tarafından yapılan yardımlar olduğunu belirtti.
Atik, “Aslında bu yapılan yardımlar da yeterli değil ve bunlar kesinlikle ihtiyacı olan Türk vatandaşlarının haklarından alınan yardımlar değil” dedi.
Türk toplumuyla Suriyeliler'in huzur içinde yaşayabilmesi için medyaya çok büyük bir iş düştüğünü dile getiren Leyla Akça Atik’e göre, Suriyeliler'e karşı toleransın bitmesi ve bu gerginliğin büyümesi, iki toplumun birlikte yaşayabilmesini zorlaştırabilir ve bu zorlukların sonunda iki toplum birbirine düşman bile olabilir. Bu düşmanlığın aynı ülkenin çatısı altında hem Suriyeliler’i, hem de Türk halkını çok zorlayacağını söyleyen Atik, “Suriyeliler şu anda buradalar ve ne zaman dönecekleri belli değil. Dolayısıyla onları nasıl kazanabiliriz, onları bizim toplumumuz için yararlı olabilecek, kendilerine yararlı olabilecek, dünya vatandaşlarına yararlı olabilecek bir hale nasıl getirebiliriz, nasıl kazanabilirize bakmamız gerekirken, ülkelerine geri dönsünler deyip ellerimizi sıyırmak istiyoruz. Bu gerçekçi bir istek değil ve gerçekleşebilecek bir temenni de değil” dedi.
İki tarafın birbirine olan hoşgörüsüzlüğünün ancak aynı platformda buluşup birbirlerini anlamalarının sağlanmasıyla çözüme kavuşabileceğini belirten Maya Vakfı Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Hizmetleri Klinik Direktörü Leyla Akça Atik, Suriyeliler'in toplumdan ayrı tutulmasının hem Türkler hem de Suriyeliler için zor bir durum yaratacağını, toplumda sürekli bir gerginliğe yol açacağını belirtti.
Atik, “Suriyeli çocuklar, hiç anlaşılmadıkları, dilini bile konuşamadıkları, oyun oynamadıkları, istenmedikleri, burada gelecek görmedikleri bir yerde büyüdüklerinde birincisi bu durumun onlara ruh sağlığı açısından çok büyük etkileri olacaktır. İkincisi de kendilerini zaten buraya bir yatırım yapma ortamında görmeyecekleri için, iyi olma halini, kendilerini buraya en iyi şekilde entegre etme halini yaşayamayacaklardır. Dolayısıyla eğitimlerine önem vermeyeceklerdir, ilerideki iş olanaklarını düşünmeyeceklerdir, kendi mesleklerini düşünmeyeceklerdir. Onlar sadece burada hayatta kalmayı düşüneceklerdir ve tek gayesi hayatta kalabilmek olan bir çocuğun ya da bir yetişkinin topluma faydalı olmasını ya da toplumun yararını düşünen şekilde davranmasını beklemek çok büyük bir beklenti olur. Bunun için bizim bir yatırım yapmamız gerekiyor ki karşılığını onlardan bekleyebilelim ve alabilelim” dedi.
Leyla Akça Atik, devletin bu konuda çalışan insanları destekleyerek, aynı dilden konuşarak halka hitap etmesini gerektiğini, dolayısıyla bir birlik oluşturulması gerektiğini, fırsatların verilmesi, Türk vatandaşlarının bir şekilde toleranslarının arttırılması üzerine bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.
Velilerin okullara Suriyeli çocukların alınmasını istemediklerini söylediklerini dile getiren Atik’e göre, bu durumun değiştirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi kapsamı içinde bazı projelerle, seminerlerle aileleri bilinçlendirmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yapacağı bazı eğitimlerle velilerin teşvik edilip Suriyeli annelere yardım etmelerinin sağlanması, STK’lerin düzenleyeceği etkinliklerle bunların yaygınlaştırılması mümkün olabilir.
Atik, “En önemlisi bu iki toplumu birbirinden ayırıp birbirine düşman etmektense insaniyette nasıl buluşabiliriz bunu düşünmek gerekiyor. Mültecilik durumu herkesin başına gelebilir. Bugün olanların yarın bizim başımıza gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok” diye konuştu.