Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015 tarihinde basın açıklaması yaptıktan sonra öldürülmesiyle ilgili davada yargılanan üç polisin beraatini talep etti.
Tahir Elçi’nin ailesi, Diyarbakır Barosu, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları, savcılığın talebini, “davanın cezasızlıkla sonuçlandırılmak istendiği” yönünde yorumladı.
Başsavcılık, davaya bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’e 25 Nisan’da sunduğu mütalaada, sanıkların beraatini şu gerekçelere dayandırdı:
“Gerçekleşen silahlı çatışma anında nereden geldiği yapılan tüm araştırmalara rağmen tespit edilemeyen kurşun ile maktûlün hayatını kaybettiği kanaatine varıldı.”
“Maktule yönelik olarak atılı bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi karşısında, amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi olan ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi ve AİHS'nin 6/2 maddesi ile garanti altına alınan masumiyet karinesi uyarınca, müsnet suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle, sanıkların CMK'nın 223/2(e) maddesi gereğince ayrı ayrı beraatine karar verilmesi.”
Diyarbakır Barosu: "Cinayet failsiz bırakılmak isteniyor”
Savcılığın “beraat” talebine ilk tepki Diyarbakır Barosu’ndan geldi.
Barodan yapılan açıklamada mahkemenin suikastın aydınlatılması konusunda isteksiz olduğu öne sürüldü. Soruşturma aşamasındaki “isteksiz” tutumun kovuşturma sürecinde de devam ettiği vurgulanan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Mahkemenin suikastın aydınlatılması yönündeki delillerin toplanmasına ilişkin taleplerimizi reddetmesi, bugün itibariyle tarafımıza tebliğ edilen savcılık mütalaası, ilk günden itibaren suikastı aydınlatma yönünde yargısal ve siyasal bir iradenin olmadığı yönündeki bütün iddia ve görüşlerimizi doğrulamıştır. Diyarbakır Barosu, Elçi Ailesi ve Tahir Elçi'nin tüm hukukçu dostları, failsiz bırakılmak istenen yargılama sürecine karşı etkin bir hukuk mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.”
İlgili Haberler Musa Anter'den Tahir Elçi'ye faili meçhul cinayetlerin romanı: "995 km"Türkan Elçi: “Tahir Elçi davası, Türkiye’de çocukların, gençlerin savaş alanlarına sürülmesine karşı çıkanların davasıdır”
Savcının mütalaasında sanıklar hakkında berat istemesine “Türkiye’de planlı suikastların faili meçhulle sonuçlanacağını bilen biri olarak” şaşırmadığını belirten Elçi’nin eşi Türkan Elçi, X hesabında yaptığı açıklamaya şöyle devam etti:
“Yargılama süresince ileri sürüdüğümüz tüm taleplerimizin reddiyle karşılaştığımız için, ilk duruşmada söz hakkı tanınmadan dışarıya atılmakla tehdit edildiğimiz için, mahkeme ile aramıza duvar örüldüğü için, vurulma anının kameralardan silinmesine göz yuman, esas faillerin bulunmasında hiçbir çaba sarf etmeden yargılamayı dostlar alışverişte görsün minvalinde yürüten bir yargıyla karşı karşıya olduğumuzu bilen biri olarak elbette ki şaşırmadım.”
CHP İstanbul Milletvekili Avukat Türkan Elçi, açıklamasının devamında endişelerini olduğunu dile getirdi:
“Yargının bağımsız ve objektif olmak istememesinde direttiği için, birilerinin düğmeye basmaya devam ettiği için kaygılıyım. Böylesi önemli bir davanın Türk yargısına kara bir leke olarak geçmesini önemsemedikleri için kaygılıyım. Tahir Elçi davası, benim şahsi meselem olduğu kadar toplumu yakından ilgilendiren bir davadır. Barışı talep edenlerin davasıdır. Onurlu yaşamı talep edenlerin davasıdır. Çocukların, gençlerin savaş alanlarına sürülmesine karşı çıkanların davasıdır. Yaşama kutsallık atfedenlerin davasıdır. Vesselam, insanım diyenlerin davasıdır.”
Tahir Elçi Vakfı: “Tahir Elçi dosyası cezasızlıkla sonuçlanmamalı”
Tahir Elçi’nin adının yaşatılması amacıyla ailesi tarafından kurulan Vakfı Tahir Elçi Vakfı’ndan (TEV) yapılan açıklamada ise davanın cezasızlıkla sonuçlandırılmaması çağrısı yapıldı.
Savcılığın talebinin kaygıları doğruladığını savunan TEV Yönetimi, “Tahir Elçi dosyasının cezasızlıkla sonuçlandırılmak istendiğinin açık bir kanıtıdır. Tahir Elçi Vakfı olarak, bugüne kadar gösterdiğimiz kararlılıkla dosyanın takipçisi olacağımızı, faillerin ve arkasındaki güçlerin açığa çıkarılıncaya kadar adalet mücadelemizin devam edeceğini belirtmek isteriz. Tahir Elçi dosyası cezasızlıkla sonuçlanmamalıdır” dedi.
Sezgin Tanrıkulu: “Sanıklar korunuyor”
Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili ve eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise savcılık mütalaasında sanıkların korunduğunu savundu. Tanrıkulu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi “Dört sayfalık mütalaa, Tahir Elçi'nin öldürülmesine ilişkin soruşturmanın nasıl yanlış yürütüldüğünü, hukuka uygun davranılmadığını, delillerin toplanmadığını, karartıldığını ve kamu görevlisi sanıkların nasıl korunduklarını çok açık biçimde ortaya koyuyor. Tahir Elçi herkesin gözleri önünde katledildi. Birçok delil olmasına rağmen o deliller karartıldı ve toplatılmadı. Tanıklar dinletilmedi.”
İHD: “Dava faili meçhul bırakılmak istenmektedir”
Savcılığın talebine bir tepki de İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) geldi. İHD Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada davanın faili meçhul bırakılmak istendiği belirtildi.
İHD mahkemeye şu çağrıyı yaptı: “Ömrünü faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasına adamış bir hukuk insanının ve aynı zamanda Diyarbakır Baro başkanının öldürülmesi davası ironik bir şekilde ‘faili meçhul’ bırakılmak istenmektedir. Yargı makamlarına çağrımızdır. Tahir Elçi'nin katilleri ayan beyan ortadadır. Özensizce toplanan ve karartılan deliller dahi cinayetin kimler tarafından işlendiğini göstermektedir. Cezasızlık politikasına ve yargının araçsallaştırılmasına ortak olmayın.”
Diyarbakır Baro Başkanı Eren: “Türkiye'de kamu görevlerine yönelik cezasızlık politikası devam ediyor”
Savcılığın talebini VOA Türkçe’ye değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, yargılama sürecindeki kaygıların mütalaada da yer bulduğunu söyledi. Kamu görevlilerinin sanık olduğu davalardaki cezasızlık politikasının sürdüğünü savunan Eren, “Maalesef Türkiye'de kamu görevlerinin işlediği bu tür suçlarda yaygın bir cezasızlık politikası hep vardı, hâlâ da devam ediyor” dedi.
Davanın cezasızlıkla sonuçlanması ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çeken Eren, bu durumun toplumda hayal kırıklığı yaratacağını söyledi. Eren, bu tip davalarda siyasal etkiler olduğuna dikkat çekerek, şunları dile getirdi:
“Türkiye'de bu tür önemli politik ve siyasi suikastlarda, cinayetlerde aslında hep bir cezasızlık vardı. Bu davada da kendisini gösterme olasılığı çok yüksek. Çünkü bu cinayetleri yargılama süreçleri de siyaset etkisinde devam ediyor. Bu anlamda davaları aydınlatma konusunda yaygın bir iktidar iradesi yok. Kürtler’in hafızasında Tahir Elçi cinayeti önemli bir yer alıyor. Gün ortası Diyarbakır’ın merkezinde, onlarca kameranın önünde öldürülen bir baro başkanından bahsediyoruz. Hem Türkiye halkı açısından bir kara leke, hem de Türkiye'de insanların hukuka olan güveni, insanların yaşam hakkına olan inancı açısından büyük bir tahribat yaratacak. Özellikle Kürt toplumu, sadece Kürt toplumunda da değil, bütün ülkede bu cinayete dair herkesin suikastının aydınlatılması konusunda bir beklentisi var."
İlgili Haberler Tahir Elçi Davası'nda ilerleme yok tepki varDokuz yıllık cinayet
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare’nin yanı başında, Sur ilçesinde devam eden çatışmaların, kentin tarihi mirasında neden olduğu tahribata dikkat çekmek üzere bir basın açıklaması yapıyordu.
Polisin kovaladığı üç PKK’lı Tahir Elçi’nin basın açıklaması yaptığı sokağa girdi. Sokakta çıkan çatışmada Elçi tek kurşunla vurularak öldürüldü.
Olayın ardından başlatılan soruşturmada, beş yıl boyunca ilerleme sağlanamadı. Ocak 2020’de üç polisin ifadesinin alınmasının ardından polislerle birlikte, bir PKK’lı hakkında iddianame hazırlandı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Elçi’nin vurulması sırasında sokakta bulunan ve silahlarını ateşledikleri tespit edilen polis memurları M.S., S.T. ve F.T. hakkında “Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
Savcılık, Balıkçılarbaşı semtinde önce polis memurları Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur’u öldüren, daha sonra ateş ederek sokağa giren PKK’lı Uğur Yakışır içinse “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve iki kez “kamu görevlisini kasten öldürmek”, Tahir Elçi’yi “olası kastla öldürmek”, polis memuru S.T. için “öldürmeye teşebbüs etmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçlarından üç kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl daha hapis cezası istedi.
Olay sırasında hendeklerin olduğu bölgeye kaçan Yakışır, daha sonra Irak Kürt bölgesindeki Kandil Dağı’nda ortaya çıkmıştı. Yakışır burada örgüte yakın bazı medya kuruluşlarına röportaj vermişti. Sanıklar Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başlandı.
Diyarbakır Barosu, Diyarbakır'ı ziyareti sırasında “Tahir Elçi siyasi bir suikasta kurban gitti” açıklaması yapan dönemin başbakanı ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun tanıklık yapması için mahkemeye başvurdu. Talebi önce kabul eden mahkeme daha sonra vazgeçti. Davanın karar duruşması 12 Haziran’da görülecek.