Tarımın Ortak Derdi Maliyetler

Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın dört büyük tarım fuarından biri olan Agroexpo Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı, 1-5 Şubat arasında 18’inci kez İzmir’de kapılarını açtı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin evsahipliğinde düzenlenen fuarı bu yıl 390 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor.

100 ülkeden tarım sektöründen 1080 katılımcının yer aldığı ve 2,5 milyar dolarlık iş hacmi gerçekleştirilmesi beklenen fuarda, yemden bitkisel üretime, canlı hayvandan sulama sistemlerine, modern tarım makinelerinden yedek parçaya birçok firma kurdukları stantlarda ürünlerini sergiliyor.

Your browser doesn’t support HTML5

Tarımın Ortak Derdi Maliyetler

Her yıl olduğu gibi fuara Türkiye’nin birçok ilinden çiftçiler de akın etti. VOA Türkçe’nin mikrofon uzattığı çiftçilerin ortak gündemini, tarımda giderek artan maliyetler oluşturdu.

“Kazanıyorum diyen çiftçi yalan söyler”

Manisa’nın Şehzadeler ilçesinden fuara traktörünü yenilemek için gelen, kayısı, kiraz, zeytin ve zeytinyağı üreticisi Cemil Can, fuardan eli boş döndüğünü söyledi. Fuardaki fiyatları kazancına göre çok yüksek bulan Can, “Fiyatlar uçuk. Traktör değiştirme fikrimiz vardı ama traktörler de bayağı bir pahalı. O yüzden galiba almayacağız. Bizim kazancımızdan, ihracat yapmamıza rağmen biz hala şikayet ediyoruz. Çünkü girdiler, maliyetler çok yüksek. Yani kazanıyorum diyen çiftçi yalan söyler” dedi.

Çiftçilerin maliyetler karşısında üretimden vazgeçtiğini belirten Can, “Yüzde 500 gübreye zam gelmiş. Bunun neresini düşüneceğiz ki? Mazot malum biliyorsunuz, söylemeye bile gerek yok. İlaçlara yüzde 600 zam yapılmış. Girdilerle çiftçi eğer üretim yapıyorum derse maliyeti kurtarmaz. Çoğu da vazgeçti, yapmayı düşünmüyorlar. Ben bile şu an kendi bahçeme gübre atmayı düşünmüyorum. Nasıl atayım? Attığım zaman o malı sattığımda karşılığını alacak mıyım? Bunları düşündüğümüz için biz şu an stabil durumdayız. Yani üretelim mi üretmeyelim mi?” diye konuştu. Can, devletin tarımda sağladığı desteklerin maliyetlerin artışı karşısında yetersiz kaldığına da değindi.

“Şu anda ticari olarak yapılacak bir iş değil”

Kütahya’dan fuarı ziyaret eden İbrahim Yavuz da eli boş dönenlerden bir diğeri. Yavuz, “Genelde kuru mahsuller, arpa, buğday, silajlık mısır üretiyoruz. Kafamızda birkaç şeyler vardı, baktık ama umduğumuzu bulamadık. Fiyatlar yüksek, alım gücümüz düşük. Geldiğimiz gibi elimiz boş dönüyoruz. Bir sene önceki fiyatlarla neredeyse yüzde 150-200 fiyatlar farklı. Bizim ürettiğimiz ürünlerse malum düşük fiyatta” dedi.

Özellikle gübre ve mazota gelen zamlar karşısında tarımın sürdürülebilir olmaktan çıktığını kaydeden Yavuz, “Buğdayın, arpanın fiyatı belli. 5-6 lira civarında. Şu anda yani ticari olarak yapılacak bir iş değil. Ama köyde durduğun için mutlaka bunu yapmak zorundasın. Bu işi sürdürmek zorundasın. Geçmişe göre çok kötü. İnşallah gelecek biraz daha iyi olur” diye konuştu.

Maliyetler üç yılda yüzde 15’ten yüzde 121’e yükseldi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi de tarımdaki maliyetlerin üç yılda yüzde 15’ten yüzde 121’e yükseldiğini ortaya koyuyor. 2022 Kasım ayına ait verilere göre tarımsal girdi enflasyonu, bir önceki aya göre yüzde 2,38, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 121,49 arttı. Yıllık bazda fiyatı en çok artan girdilerse yüzde 172,50 ile enerji ve yağlar, yüzde 142,70 ile gübre ve yüzde 127,83 ile hayvan yemi.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) açıklamasına göre ise 2023’ün ilk ayında gübre ve mazot fiyatı düşerken yem fiyatlarında artış gözlendi. TZOB tarafından yapılan açıklamada, “Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 5,7 düşerken son bir yıla göre ise yüzde 67,8 oranında arttı. Besi yemi Ocak ayında Aralık ayına göre yüzde 3,8, süt yemi yüzde 3, son bir yılda besi yemi yüzde 55, süt yemi ise yüzde 53,8 oranında arttı. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 23,9 oranında arttı. Gübre fiyatlarında son üç ayda düşüş yaşandı. Üretim sezonunda çeşidine göre yüzde 400’leri aşan fiyat artışları, gübre talebinin azalması ve geçen yıla göre baz yılı etkisiyle yıllık bazda yüksek artışlar gerçekleşmedi. Gübre fiyatlarının tekrar bir artışa geçmemesi için tedbirler alınmalı, üreticinin yeni sezonda önünü görebilmesi sağlanmalıdır. İlaç fiyatlarında artış devam ederken aynı şekilde diğer girdi fiyatlarında da aylık ve yıllık bazda yüksek artışlar görülmüyor. Ürün maliyetinin artmaması, üreticinin mağdur olmaması, üretime darbe vurulmaması için tüm girdilerde de fiyatların makul seviyelerde tutulması gerekiyor” ifadeleri kullanıldı.

“Yem fiyatları artınca sağmal hayvanlarımızı mecburen kestirdik”

Yem fiyatlarının giderek artması süt ve besi hayvancılığına da darbe vuruyor. Üreticilere göre son dönemde süt ve et fiyatlarına ardı ardına gelen zamların temelinde de yem maliyeti yüzünden sektörün yaşadığı çıkmaz var.

VOA Türkçe’ye konuşan İzmir Buca’nın Kaynaklar köyünde hayvan besiciliği yapan Şenol Dedeoğlu, yem maliyetini karşılayamadıkları için hayvanlarını kesime göndermek zorunda kaldıklarını söyledi. Dedeoğlu, “Bu yıl da kötüyüz ama özellikle geçen yıl çok kötüydük. Bu sene sütler biraz zamlanınca yine biraz toparlandık ama bu süre zarfında zaten hayvancılığımız bitti. Bende mesela küçük bir çiftçi olarak 20 baş hayvan vardı, şu an 5 baş hayvanım kaldı. Bundan bir sene önce yem fiyatları çok fazla artınca biz sağmal hayvanlarımızı mecburen kestirdik” dedi.

“Bizim orada mera kalmadığı için hayvancılık bitti”

Yozgat’tan İzmir’e fuarı gezmek için gelen Müstecep Şahiner ise kuraklık yüzünden meralar kuruduğu için yem maliyetlerinin arttığını anlattı. Şahiner, “Bizim orada mera kalmadığı için hayvancılık bitti. Kış olmadığı için ot da olmuyor. Ne kadar kış olursa o kadar ot oluyor. Önceden mesela köyde sürüyle koyun sığır vardı, 5-6 sürü davar vardı. O kadar ot oluyordu, yayılıyordu hayvan. Şimdi dağda kar yağmadığı için bir tane ot yok. Bir çuval buzağı yemi 350 lira. Nasıl kurtaracak ki? Devlet biraz destek veriyor, belki de o sayede kurtarabilir. Geçen sene on tane kurbanlık besledik, bir tanesini yeme verdik, bir tanesini de şuna, buna ver derken elimizde bir şey kalmadı. Onu da bıraktık. Şimdi 150 tane inek var, onunla idare ediyoruz” dedi.

Süt fiyatlarını da düşük bulan Şahiner, “Burada İzmir’de 15 liraya alıyorlar. Bizim orada köyde 10 liraya sütü zor veriyoruz” diye konuştu.

Bu arada süt üreticileri için tavsiye satış fiyatı belirleyen Ulusal Süt Konseyi de 31 Ocak’ta yaptığı toplantıda, 14 Ekim’de 8,50 TL olarak belirlediği fiyatı güncellemedi. Ancak bu fiyat, üreticiler ve firmalar arasında maliyetlere göre anlaşma yoluyla daha yüksek alım fiyatları belirlenir hale gelmesiyle, geçerliliğini kaybetmiş durumda. Üretici örgütleri ise sütün litre fiyatının 12 lira olmasını istiyor.

“Devlet aracıyı kontrol edecek”

VOA Türkçe’ye konuşan çiftçiler, Türkiye’de tarımdan sofraya gıda fiyatlarının artmasında esas sorumluların aracılar olduğundaysa hemfikir. Aliağa’da zeytincilik ve hayvancılık yapan Musa Kaya, “Bizde şu anda etin baskül fiyatı 75 lira. Bir kasaba etin maliyeti 150 liradır. 150 liralık eti 350 liraya satıyorlar. Devlet aracıyı kontrol edecek. Bu aracı hem üreteni hem tüketeni yoluyor. Anormallik olan yer belli” dedi.

Tarım ve hayvancılıktaki koşullardan memnun olduğunu da ifade eden Kaya, “Maliyetler arttı evet ama benim zeytinyağım da 40 liradan 120 lira oldu, o da arttı. Ben mesela 60 koyundan 70-80 kuzu alırım. 30 tanesini damızlık çark döndürme, üreme, hastalananların yerine, sürü üretimi yerine, yaşlananların yerine tutar, 50 tanesini de satarım. Basküle vurduğumuz zaman bir kuzu 60 kilo geliyor bizim. Şu andaki piyasa şartlarında 4 bin liraya yakın para tutuyor. 4 bin lira olduğu zaman 200 bin lira para kazanıyoruz. Hayvana yaptığım masraf 70 bin lira. Allah’tan reva mı, şimdi nankörlük de etmemek lazım” şeklinde konuştu.