Tropikal Meyve Cenneti Mersin

Avokado

Türkiye'nin Akdeniz sahilindeki Mersin kenti, elverişli iklimi ve verimli toprakları sayesinde birçok tropikal meyvenin de üretimine ev sahipliği yapıyor.

Narenciye ve sebzede artan maliyetler ve düşen gelir nedeniyle çiftçilerin bir kısmı tropikal meyve üreticiliğine yönelmeye başladı.

VOA Türkçe muhabiri Onur Erdoğan, Mersin'de yetişen tropikal meyveleri ve hangi koşullarda üretildiklerini derledi.

EJDER MEYVESİ

“Pitaya” ya da Türkiye’de daha çok bilinen adıyla “Ejder Meyvesi” Mersin’de son yıllarda üretimi artan tropikal meyvelerden. Narenciye ve sebzede artan maliyetler ve düşen gelir nedeniyle hayal kırıklığı yaşayan çiftçilerin bir kısmı şansını tropikal meyvelerde denemeye başladı. Ejder meyvesi de hem yüksek satış fiyatı hem de kolay ihracı nedeniyle en çok tercih edilenlerden biri. Mersin, bu meyvenin Türkiye’de yetiştirildiği ilk yer.

Feza Önal bu işe emeklilik sonrası, hobi amaçlı başlayanlardan. Silifke ilçesinin Çeltikçi köyünde yaşıyor. Burası Göksu Deltası’nın verimli topraklarına sahip. Önal, bölgede yıllar içinde değişen tarım üretimini anlatıyor: “Burada yıllarca çeltik tarımı yapıldı. Arkasından fıstıklar yapıldı. Daha sonra sulu tarımlara geçildikçe limon geldi. Arkasından, biliyorsunuz muz dünyası Anamur; ama tarlaların dönümleri 250-300 bin lirayı bulunca, tarlalar yorulunca bizim buraya geldi sistem. Şimdi burada da belki 3-5 bin dönüm, belki 10 bin dönüm muz serası var”

Önal, iklimde yaşanan değişimin tropikal meyve üretimi konusunda kendisine fikir verdiğini söylüyor: “Poyrazımız çoktu, hava farklıydı. Şimdi gerçekten tropikaliz. Denizdeki balıklar da tropikal artık. Bir sürü balon balığı geldi, ceylan balığı geldi. Hep bunlar Kızıldeniz’den gelen tipler. Bence havamız da ona kayıyor. Şimdi bunlardan yola çıkarak, turist olarak gezdiğimde görüp, keyif aldığım ürünler için ‘Neden olmasın?’ düşüncesiyle girdik, bunu Türkiye’de yapanlarla diyalog haline geçince olabileceğine kanaat getirdim ve denedim”

Your browser doesn’t support HTML5

Mersin’in Tropikal Meyveleri: Ejder Meyvesi

“Diğer ürünlerin geleceği yok”

Önal, bölgede üretilen diğer ürünlerin kendi gözünde bir geleceği olmadığını söylüyor: “Bütün ürünler sanayileşmiş. Artık belli bir kalıba oturmuş, daha ilerisi yok benim gözümde. Pazara giriyorsunuz, domates 5 lira. Gazeteler yazıyor, (üreticiden) 50 kuruşa domates alan yok. Sorunumuz ne? Üretici malını üretiyor da, tüketiciye gidinceye kadar 3-4 noktadan geçiyor, onların vicdanlarına kalmış. Mal çoksa bir bahane bulup almıyorlar. Malı ayağa düşürüp alıyorlar, değerinden almıyorlar. Kooperatifleşme yok, gruplaşmamız yok. Yani onlara teslim oluyoruz olayın özü. Kimseye para kazandırmıyor sistem”

Feza Önal, sebzedeki dezavantajların ejder meyvesinde yaşanmadığını söylüyor. Rusya ve Avrupa pazarı için Türkiye’nin avantajlı olduğunu vurguluyor: “Bunun raf ömrü uzun. Bütün dünya tercihle yiyor. Nereden geliyor; Vietnam, Tayland’dan kargo uçaklarla geliyor. Rusya’ya, Avrupa’ya gidiyor. Bizim burada olan bir ürünü biz burada keseceğiz, işte soğuk hava depolarımız, paketleme tesislerimiz hemen ayağımızda. Bugün paketlersek dördüncü gün rafında. Böyle bir şey varken niye biz bunu üretmeyelim? Doğamız da buna müsade ediyor.”

Önal özellikle Rusya’dan çok talep olduğunu, üretimin artması gerektiğini söylüyor: “Moskova, St. Petersburg haline gittim. ‘Bu meyvelerden ister misiniz?’ diye sordum, ’Türkiye’de bu var mı?’ diye soruyorlar. ‘Haftada kaç tır yüklersiniz?’ diye soruyorlar. Bir tır 55 bin meyveyle doluyor. Benim adım Feza, bir tırı doldurmak için 100 tane Feza lazım. Ben tek başıma tırı dolduramıyorum. Ancak başka ürünlerin arkasına bir paket, iki paket veriyoruz. O yüzden üretmemiz lazım”

Feza Önal

Tanesi 10 ile 40 lira arasında

Önal ağacın ikinci yılda meyve vermeye başladığını, dördüncü, beşinci yıllar arasında üretimin zirveye çıktığını söylüyor. Boyutlarına göre tanesinin 10 ile 40 lira arasında satıldığını vurguluyor.

Önal’a göre dönüm başına ortalama maliyet sera kurulumuyla birlikte 225 bin lira civarında. Eğer düzgün bakılırsa 3 yıl içinde yatırım maliyeti karşılanabiliyor.

“Muzdan 4, limondan 10 misli fazla kazandırıyor”

Önal bu yıl 30 ton ürün aldığını, seneye bunun 50 tona ulaşmasını beklediğini söylüyor. ejder meyvesinin şu an muzdan 4, limondan 10, kivi ve avokadodan 3 misli fazla kazandırdığını savunuyor: “Bu 10 sene mi sürer, 20 sene mi sürer, sürer… Ha ondan sonra fiyat rutine binerse de ne muzdan aşağı düşer ne limondan çünkü bütün dünya bunu yiyor. Limonu 4 parçaya bölüyor, bir limonu dört kişi yiyor. Ama bundan herkes günde bir tane yiyor”

Feza Önal, bölgede ejder meyvesine olan ilginin arttığını söylüyor: “Her gün burada 8-10 kişiyi misafir ediyoruz. Dinliyorlar, bunun birçoğu muzcu ve limoncu. Limonu yaşlanmış, sökecek bunu yapacak. Muzdan vazgeçip bundan yapmak isteyen var”

Önal, ejder meyvesinden kazandığının yarısından çoğunu AR-GE’ye (Araştırma-Geliştirme çalışmaları) harcayacağını söylüyor. İklim değişikliği nedeniyle mevcut ürünlerin aynı verimlilikte olmayabileceğini hatırlatıyor: “Belki ileride çilek burayı sevmeyecek, belki 10 sene sonra. Limon belki eskisi kadar verimli olmayacak. Bunlara bakmak lazım, çünkü ülkemiz büyük, verimli. Ve besleyeceğimiz kocaman bir Rusya camiası var. Bir Avrupa var. Bizim hazır olmamız lazım”

TÜİK’te (Türkiye İstatistik Kurumu) ejder meyvesiyle ilgili yeterli veri yok. Kurumun 2019 verilerine göre Mersin’de 110 dekarlık alanda ejder meyvesi üretimi yapılıyor.

KİVİ

Kivi, Türkiye’ye ilk gelen tropikal meyvelerden. Mersin’de de uzun süredir üretiliyor. Ancak son yıllarda masrafları artarken geliri düşen narenciye ve sebzeye ciddi bir alternatif haline geldi.

Erdemli ilçesinin Veyselli köyünde yaşayan Mustafa Tat, yeni üreticilerden biri. Erdemli merkezde zirai ilaç da satan Tat, iki-üç yıl önce kivi yetiştirmeye başlamış: “Bu bölgede daha önceden sebzecilik vardı. Sebzecilikte girdi maliyetleri çok fazla oldu. Tohum, gübre, zirai ilaçlar, aynı zamanda bayi olduğum halde işin içinden çıkılmıyor bazen. Hakikaten çok zor, köylünün hali zor. Desteklenmesi lazım”

Tat’a göre girdi maliyetlerindeki artışın nedenleri şöyle: “Gübre, ilaç, tohum bunların hepsi, hepsi değilse bile yani birkaç tane yerli firma haricinde yüzde 70-80 civarında ithal. Dövizle alındığı için dövizin dalgalanması, yükselmesi tabii fiyatları etkiliyor. Ama çiftçi 10 yıl önce sattığı rakamlardan hala ürün satıyor, bu defa zarar ediyor”

Veyselli köyü yaklaşık 1000 rakımlı. Kayalık ve maki ormanıyla çevrili bir yer. Eskiden küçük baş hayvancılık da yapılıyormuş ama yem fiyatlarındaki artış nedeniyle o da çok gerilemiş. Tat ve diğerlerinin kiviye geçiş nedenlerinden biri de bu.

Your browser doesn’t support HTML5

Mersin’in Tropikal Meyveleri: Kivi

İşçilik maliyeti az, raf ömrü uzun, fiyat yüksek

Mustafa Tat’ın kiviye geçişinde başka nedenler de var: “Şimdi biz niye kiviye geçtik; kivide işçilik sebzeye göre yarı yarıya az. Daha az elemanla çevirebiliyoruz işi. Bir de kivinin raf ömrü uzun. Daha biz başlamadık ama 8-10 aya kadar soğuk havada depolayabiliyoruz. Fiyatlar da tabii etken olabilir, şu anda ülkede üretilen kivi kendi talebimize yetmiyor. İran’dan kivi geliyor. Bizim üretimlerimiz çoğalınca oradan gelmeyecek. Çünkü oradan buraya gelene kadar bir maliyeti var bunun”

Tat, bu yıl kaliteli kivinin üreticiden 6-7 liraya alındığını söylüyor. Sebzeyle kıyaslayınca bu yüksek bir rakam.

Kivi sebze kadar zirai ilaç da istemiyor. Tüm bu cazip yönlerine rağmen üretimin zorlukları da var. “Çok nazik bir bitki. Çok su istiyor ve ilgilenmek lazım. Her şeyle ilgilenmek lazım ama kivi biraz daha hassas. Hata kabul etmez, fazla gübre verirsiniz yakar. Suyu bir gün vermezsiniz, hemen solar, “Ben susadım.” der. İçerisinde sürekli gezeceksiniz, bakacaksınız yapraklarına, dalına”

Mustafa Tat

Kurulumu ve bakımı zor, kara geçmek zaman alıyor

Bakımı kadar bir kivi bahçesinin kurulumu da zor. Mustafa Tat kurulumun masraflı olduğunu söylüyor: “Bizim buralarda zaman zaman kar yağar, (ağacı destekleyen) bu demirlerin düzgün olması lazım. Kar yağdığı ve bu bitkilerin üzerine kar bindiği zaman buzlanma yapar, o zaman çöker. Çökmemesi için demir aksamın çok sağlam olması lazım. Bu da ciddi maliyet, yani herkesin altından kalkacağı maliyet değil aslında”

Tat, kivinin aynı zamanda uzun vadede para kazandıracak bir ürün olduğunu söylüyor: “Köyde kiviye bir yönelme var, daha doğrusu çare arıyor köylüler. ‘Biz sebze haricinde ne yapabiliriz?’ o yönde bir arayış var. Başka yapan arkadaşlar da var köyde. Önümüzdeki yıllarda bu çoğalacak diye düşünüyorum. Ama herkes kivi yapabilir mi, yapamaz. Kivi uzun soluklu bir bitki. Fideyi ekiyorsunuz 3 sene sonra, yani bizim burası Mayıs, 2018 dikimi, meyvelerimiz var ama daha verimli değil. Önümüzdeki sene kendi masraflarını alır, 2022’de kara geçeriz. 4-5 senelik bir zaman. Şimdi bu kadar masrafı yapacaksınız, 5 sene bekleyeceksiniz, onu herkes yapabilir mi; zannetmiyorum”

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2019 verilerine göre Türkiye’de 30 bin 666 dekarda 63 bin 798 ton kivi üretiliyor. Mersin, 3 bin 586 dekarlık alanda 2 bin 887 tonluk üretimi karşılıyor.

GUAVA

Mersin’de son yıllarda tropikal meyve üretiminde artış var. İklim değişikliği ve artan maliyetler karşısında azalan gelirlerin çiftçiyi alternatif ürünlere yönlendirmesi bunun temel sebepleri. Guava da Mersin’in tropikal meyvelerinden biri.

Mustafa Levent ziraat yüksek mühendisi. Silifke ilçesinin Sökün köyünde yaşıyor. Levent aynı zamanda aileden çiftçi. Babasının 1950’li yıllarda bölgede ilk limon bahçesini kurduğunu söylüyor.

Levent’in 60 dönümden fazla limon bahçesi var. Bir gün limonda ihracat sorunu yaşanmış: “Limonda sıkıntı yaşanınca alternatif ürün aramaya başladım. Keçiboynuzu dediğimiz harnubu yapmak istedim. Fakat ova şartlarında tesadüfen guava meyvesini buldum”

Levent ilk guava fidanlarını Anamur ilçesindeki bir tohumcudan almış. Arazisinde guavanın harnuptan daha verimli olduğunu gözlemlemiş. 9 yıldır limon bahçesinin içinde guava ağaçları büyütüyor. Elinde 14-15 farklı çeşitten 1000-1500 arası guava ağacı var.

Budama yok, bakımı kolay ama pazarlama sorunlu

Levent narenciyede şu an pek bir sorun yaşanmadığını söylüyor. Buna karşın guavanın narenciyeye oranla daha avantajlı bir ürün olduğunu vurguluyor: “Fiyat yönünden, bakım yönünden limon benim için daha dezavantajlı. Şimdi guavada budama yapmıyoruz. İlaç vermiyoruz. Sadece su ve bahçeye verdiğimiz gübre neyse onlardan faydalanıyor. Ağacın büyüklüğüne göre 20-30 kilo veren de var, 100-150 kilo veren çeşitler de var”

Your browser doesn’t support HTML5

Mersin’in Tropikal Meyveleri: Guava

Guavanın avantajları bol ama Levent’i zorlayan tarafları da var: “Beni sıkıştıran tarafı şu; çilek gibi çok hızlı olgunlaşan bir ürün. Her gün topluyoruz, her gün pazara veriyoruz. Eğer pazarlayamazsak bütün mal çöp oluyor”

Levent Türkiye’de guavanın öncülerinden. Her ne kadar kazançlı bir ürün olduğunu vurgulasa da soranlara şu aşamada tavsiye edemediğini söylüyor: “Guavanın esas kullanım sahası meyve suyu sanayii. İnsanlar yapmak istiyorlar fakat ben ‘yapın’ diyemedim. Ben her yıl 500-600 tane fidan hediye ediyorum. İnsanlar topluyor, bir-iki kilo getiriyor bana, ‘E, bunu satıver’ diyor. Ben bunu tek tek ambalaj kabına toplayarak pazara gönderiyorum. Kişi kovaya doldurmuş getiriyor. Hassas bir meyve, toplamasını, ambalajlamasını iyi bilmek gerekiyor. Şimdi bahçe yapın desem gelecekler bana, ‘Bize bahçe yaptırdın, bu ürünü sat’ diyecekler. Bir meyve suyu sanayiiyle anlaşamadığım için henüz insanlara ‘yapın’ diyemiyorum.”

Levent, kendi satışlarını daha çok internetten yapıyor. Ulaşanlara kilosunu 5 liradan satıyor. Aracılarınsa 5 liraya aldığı ürünü 30-40 liraya satmaya çalıştıklarını, bunun da kendisi için tanıtım adına handikap oluşturduğunu söylüyor.

Mustafa Levent guavayı ilk üretmeye başladığında hallerde satma konusunda da sorun yaşamış: “Bu ürün ithal görünüyordu. Mersin’de Gümrük Dış Ticaret Müdürlüğü’ne gittim, bu ürünü yetiştirdiğimi ispatlayacak evraklarımı götürdüm İlçe Tarım’dan, Ziraat Odası’ndan… Ve şu anda hallerde bastıkları vakit bilgisayara guava çıkıyor. O sorunu çözdük”

Mustafa Levent

“İklim değişmeye devam ederse limon Karadeniz’e kayacak”

Levent, üreticinin alternatif ürünlere yönelmesinin temel nedenlerinden birinin iklim değişikliği olduğunu savunuyor: “İklim çok değişti. Şimdi bir 30 sene önce, hatta biraz daha geriye gidersek bizim çocukluğumuzda sular donar, üzerinde kayardık. Yıllardır sular donmuyor. Tabii karbon salımı çok fazla olduğu için iklim çok değişti. Mesela şu gün oldu hala yağmur yok. İyi ki Göksu Nehrimiz var da onun sayesinde susuz kalmıyoruz. Yoksa yeraltı suları da tuzlandı çünkü aşırı bir saldırı var, bilinçsiz bir tüketim var. Yani biz ne kadar insanlara söylesek de bu kanallardaki Göksu’nun suyunun en kaliteli su olduğunu anlatsak da insanlar yine de yeraltına hücum ediyor. Ve şu anda 50-60 metrede bile sular tuzlanmaya başladı. Ha, bunun acısını ileride çok çekecekler… Bir limon asıl ihtiyaç olan bir madde. Kullanım alanı çok geniş. Tabii ki limondan vazgeçilmez ama bu tropikal meyvelere de ihtiyaç var. Şu anda çok yüksek fiyatlara satılıyor, biraz daha çoğalıp fiyatlarının uygun hale gelmesi lazım. Artık bunlar da bir alternatif olacak. Herkes limon yaparsa da olmaz. İklim zaten böyle değişmeye devam ederse limon Karadeniz bölgesine kayacak. Bizler sadece burada suyu olanlar tropikal yetiştireceğiz, suyu kıt olan yerlerin ne yapacağını bilemiyorum. Onlar da işte anca zeytin, harnup o tür şeylere kayacaklar. Çünkü en büyük sorun su. Geleceğin en büyük tehlikesi suda”

“Ülkede buğday yok, 20 kuruşa portakal satılıyor”

Mustafa Levent, değişen iklim koşullarında Mersin’in geleceğinin tropikal meyvede olabileceğini savunuyor. Ancak ona göre çok iyi bir planlama ve pazarlama şart: ”Eğer devlet güzel bir planlama yapar da bölgeleri ayırabilirse bizim yetiştirme diye bir sıkıntımız yok, her şeyi yetiştiririz. Ama önemli olan planlama ve pazarlama. Mesela Adana’nın bu kadar çılgınca narenciyeye yönelmesi… 20 kuruşa portakal satıyor! Yani 20 kuruşa portakal ne kazandıracak? Ülkede buğday yok ama 20 kuruşa, 15 kuruşa portakal var! (Mersin’in geleceği tropikal meyvede) olabilir ama çok iyi planlama yapılması gerekir”

Türkiye’de guava üretimi ve ticareti henüz istenen seviyede değil. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2019 verilerine göre sadece 8 dekarlık alanda üretim var. Ancak bu üretimin ne kadarı nerede yapılıyor, bu veri TÜİK’te mevcut değil.

AVOKADO

Avokado Mersin’de en uzun süredir ve en çok üretilen tropikal meyvelerden. Öyle ki sitelerin bahçelerinde bile görmek mümkün. Maliyetinin düşük, kazancının fazla olması nedeniyle çiftçiler için de önemli bir alternatif haline gelmiş durumda.

Anavatanı Meksika olan meyve Mersin’in yüksek kesimleri hariç her bölgesinde yetiştirilebiliyor. Mehmet Kara da üreticilerden biri. Erdemli ilçesinin Kargıpınarı Mahallesi’inde bahçesi var. 2 buçuk dönümlük arazide 60 avokado ağacına sahip. Ağaçları 2011’de dikmiş. 9 yaşındaki ağaçlardan yılda 3 ila 5 ton arası meyve aldığını söylüyor: “Bu sene kilosu 15 liraya gitti. 75 bin lira toplam geliri var”

Mehmet Kara

“Masrafı yok, ilacı yok, satışı kolay”

Bu, sebze ve limonla kıyaslayınca yüksek bir rakam. Kara’nın başka tercih sebepleri de var: “Gübre ve bol su ister. Avokadonun bakımı çok fazla yok, kolay. Çok bir işçiliği yok. Gübresini, suyunu veriyorsun. Arada bir kurular olur, onlar da kendiliğinden kopar. Geliri güzel, masrafı yok, ilacı yok, satışı kolay”

Kara 78 yaşında. Bu yaşta bile tek başına bahçenin bakımını yapabildiğini söylüyor.

Erdemli limonuyla bilinen bir ilçe. Kara’nın bahçesinde de limon ağaçları var ama bu üründen vazgeçmeyi düşünüyor: “‘Niye limon yerine avokado?’ diyeceksiniz. Limonun masrafı fazla. İlacı fazla. Hastalık fazla. İşçilik fazla. İşçi bulmak zor artık. 120 tane (yeni avokado ağacı) diktik. 250 tane daha aşağı dikiyoruz. Limondan vazgeçip avokadoya dönüyoruz”

Your browser doesn’t support HTML5

Mersin’in Tropikal Meyveleri: Avokado

“2021 yılına sipariş alıyorum”

Limondan vazgeçip avokadoya dönen ya da dönmeyi planlayan tek üretici Mehmet Kara değil. Ahmet Özoğlu fidan yetiştirip satıyor. Avokado fidanlarına talebin yüksek olduğunu söylüyor: “Çiftçi buna doğru kaçıyor artık. Yani tarım ilaçlarındaki fiyat artışı, gübrelerdeki fiyat artışı çiftçiyi de etkiliyor. Yani bir narenciyedeki hastalıklar kesinlikle bu avokadoda görülmüyor. (Mehmet Kara’nınki gibi bir bahçeden) Yıllık 1000 liralık bir bakımla 5-6 ton meyve alma imkanın var. Onu da fiyata endekselediğinde limondan 20-30 kat fazla bir gelir elde edebiliyorsun”

Ahmet Özoğlu

Özoğlu, Kara’nınki gibi bir bahçenin yaklaşık 5 bin liraya kurulabileceğini söylüyor. Fidanların tanesi 60 lira civarında. Kurulumda tül, dikim ve ilk yılın bakım maliyetleri de var.

Ahmet Özoğlu üreticinin avokado tercihinde son yıllarda tanınır hale gelmesinin de etkili olduğunu söylüyor: “Avokadoyu şimdi herkes tanımaya başladı, herkes yemeye başladı. Eskiden bunu bilen yoktu, yiyen yoktu. Biz dahi yani yıllardır Erdemli, Çeşmeli, Kargıpınarı’nda üretilen, vakıflarda üretilen avokadolar var 60-70 yaşında, biz yemesini bilmezdik. Olgunlaşma süresi var, daldan koptuktan sonra. O süreleri, yenme sürelerini bilmediğimiz için daldan kopardığımız sert bir meyve, yenmiyordu, kaldırıp atıyorduk”

Özoğlu yılda 40 bin fidan ürettiğini söylüyor. Son yıllarda satışlarda patlama olduğunu vurguluyor: “Mart, Nisan, Mayıs siparişini aldım, 2012 Eylül’ü için sipariş almaya başladım. O şekilde bir artış, o şekilde bir talep var. Tamamı satılıyor”

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2019 yılı verilerine göre, Türkiye’de 9 bin 491 dekar alanda 4 bin 209 ton avokado üretiliyor. Mersin Antalya’dan sonra üretimde ikinci sırada. 2 bin 769 dekarda 699 ton üretime sahip. İran, Almanya, Rusya, Ukrayna, Hollanda başta olmak üzere birçok ülkeye az da olsa ihraç ediliyor. Kenya, Peru ve Meksika’dan da ithalat yapılıyor.