”It's the economy, stupid,” ”Bütün mesele ekonomi,” 1992 seçimlerinde Demokrat Parti başkan adayı Bill Clinton'ın dönemin başkanı George H.W. Bush'u mağlup etmesini sağlayan, ekonominin siyasette ve seçimlerde ne kadar belirleyici bir etken olduğunu gösteren kampanya sloganlarından biriydi.
Neredeyse 30 yıl sonra Başkan Trump da 2020'de bu basit mesajın Demokrat Partili rakibi karşısında üstünlük sağlamasına yardım edeceğine inanıyor.
Trump, paylaştığı Twitter mesajlarında, siyasi mitinglerde ve gazetecilere yaptığı açıklamalarda Amerikan ekonomisinin gösterdiği performansı, borsalardaki yükselişi, düşük işsizlik oranını ve vergi kesintisi uygulamasını ön plana çıkarıyor.
İktisatçılar ve siyaset uzmanlarıysa bu mesajın Trump'ın Ocak 2021 sonrasında başkanlık makamında kalmasını sağlayıp sağlayamayacağı konusunda bölünmüş durumda.
Düşünce kuruluşu Mises Ensititüsü'nden iktisatçı Ryan McMaken, Başkan Clinton döneminden bu yana ekonominin seçimlerde belirleyici rol oynadığının varsayıldığını ve bu varsayımın büyük oranda doğru olduğunu söylüyor. Ancak McMaken, Trump'ın kendisinden önce gelen başkanların yüzleşmek durumunda kalmadığı bir kültür savaşıyla karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor. Uzman, tüketici güveni konusunda derin bir partizan bölünme olduğunun da altını çiziyor.
Washington'daki düşünce kuruluşu American Enterprise Institute'den uzman James Pethokoukis ise ekonominin diğer tüm konuların üzerinde olduğu şeklindeki görüşe temkinli yaklaşıyor:
Pethokoukis, ”Güçlü bir ekonomi tek başına seçimi kazanmanızı garanti altına almaz. Seçmenler, gayrisafi milli hasıla, istihdam ve maaş artışı dahil her alanda ekonominin olağanüstü büyüme gerçekleştirdiği bir on yıldan sonra yapılan 2000 yılı seçimlerine dönüp bakıyor. Clinton'ın yardımcısı Al Gore, her şeye rağmen 2000'de George W. Bush'a mağlup olmuştu,” diyor.
McMaken, Wisconsin, Michigan, Pennsylvania ve Ohio gibi seçimin başabaş gittiği eyaletlerde 2016'da Trump'ı destekleyen seçmenlerin ekonomik durumunun, Başkan Trump'a bir kez daha oy verecek kadar iyi olup olmadığını sorguluyor.
Pethokoukis ise genel olarak bakıldığında, ”Eğer Donald Trump'sanız ekonomik durum seçimlere girmek için iyi,” diyor.
Kasım 2020'deki seçimlerden önce ekonominin gidişatı hakkında bazı kaygıları olduğu söylenen Trump'ın daha fazla vergi kesintisi, yeniden müzakere edilen Kuzey Amerika ticaret anlaşmasının Kongre'den geçirilmesi ve faiz oranlarını düşürmesi için Merkez Bankası'na baskı uygulamaya devam etmesi bekleniyor.
Ufukta görünen, ekonominin üzerine doğru ilerleyen fırtına bulutları. Bunun etkilerini Trump'ın Çin'e karşı açtığı ticaret savaşında görmek mümkün. Ticaret savaşları sadece Amerikalı çiftçileri olumsuz etkilemekle kalmadı, aynı zamanda tüketici ürünlerinin fiyatının artmasına da neden oldu. Ekonominin durumunu İmalat Endeksi'nde, düşük performans gösteren İstihdam Kalitesi Endeksi'nde, ulusal borcun katlanarak artmasında ve orta sınıf Amerikalılar'ın kredi kuruluşlarına olan borçlarının kaygı verici seviyesinde görmek mümkün.
Pethokoukis, ”İmalatta bir tür gerileme yaşıyoruz. Fabrika istihdamında daralma görüyoruz. Bunlar, Başkan'a oy veren seçmenlerin şimdiye kadar çok daha iyi durumda olacağını düşündüğü türden işler,” diyor.
Şimdiye kadar bu olumsuzlukların hiç biri borsalarda büyük dalgalanmalara yol açmadı.
Mises Enstitüsü'nden McMaken, ”Piyasaların Trump'ın Amerika anlayışına uyum sağladığı görülüyor. Bu, Trump'ın avantajına olabilir,” diyor.
Uzmanlar, 2020'de Trump'ı mağlup etmeye çalışan Demokrat Partili aday adaylarının ekonomik konuları yeterince vurgulamadığına dikkat çekiyor.
Demokrat Parti'nin 2020 yılı Temmuz ayında Wisconsin eyaletinin Mikwaukee kentinde yapacağı ve başkan adayını belirleyeceği kurultayda bu tür bir platformun öne çıkması bekleniyor.
McMaken, Amerika'da zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun giderek açılmasının Trump'a zarar verebileceği görüşünde. Sol eğilimli Demokrat Partili aday adayları Elizabeth Warren ve Bernie Sanders, bu uçuruma kampanyalarında sık sık dikkat çekiyor.
McMaken, ekonominin genel olarak çok da iyi gitmediği görüşünde.
Demokrat Parti'nin başlattığı azil süreci devam ederken Trump, bir yandan emeklilik maaşları arttığı için memnun olan, diğer yandan başkanlık makamına uygun olup olmadığını sorgulayan seçmenlere yüklenmeye devam ediyor.
Ağustos ayında New Hampshire eyaletinde düzenlenen bir mitinge katılan Trump, ”Beni ister sevin ister sevmeyin, bana oy vermelisiniz,” demiş, gelecek seçimleri kaybetmesi durumunda Amerikalılar'ın yatırım portfolyolarında ciddi düşüşler yaşayacakları uyarısında bulunmuştu.