Hükümetin terörle mücadele gerekçesiyle hazırladığı yasa tasarıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ilişkin düzenlemeler, “hukuki güvence” sağlanması ve yargılama boyutuyla tartışılıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) emekli kıdemli binbaşı ve savunma alanında uzman Metin Gürcan, Meclis gündemindeki tasarıyı Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Temmuz 2015’ten bugüne yaşanan çatışmalara dikkat çeken Gürcan, “Çatışmalardaki ana mekan kentler oldu ve bundan sonra da sivillerin yaşadığı kentler olacak gibi gözüküyor. TSK bilindiği gibi 2005-2011 yılları arasında hukuki anlamda görevdeki ve emekli personelinin sanık olarak yargılandığı çok ciddi hukuki süreçler yaşadı. Bu travmatik süreç TSK’ya ve komuta kademesine bir önemli gerçeği öğretti: Hukukun önemi. İşte bu yasa tasarısı aslında Genelkurmay Başkanlığı’nın uzun süreden beri bastırdığı ve talep ettiği bir şeydi” dedi. Gürcan, Genelkurmay Başkanlığı’nın epeydir Ankara’daki siyasi karar alıcılara, “Ya bu kent çatışmalarını sıkıyönetim ile yönetelim ya da 5442 İl İdaresi Kanunu’nu askeri personeli koruyacak şekilde genişletelim” mesajını verdiğini kaydetti.
Hukuki çerçeve gerekliliğine işaret eden Gürcan, “Gerçekten de çatışmaların neden olduğu sosyo-ekonomik yıkım ve insan hakları ihlalleri nedeniyle mevcut hali ile 5442’nin devam eden çatışmaların hukuki taşıyıcı kolonu olması zor görünüyordu. Bu yasa tasarısı ile Güneydoğu’daki Nusaybin, Şırnak, Yüksekova gibi pek çok il ve ilçede; 5442’nin geniş yorumlanması ile zaten ‘de facto’ olarak askerde olan operasyon yetkisi tasarı yasalaşırsa ‘de jure’ olarak askere geçmiş olacak. Tasarıyla terör operasyonlarındaki hukuki sorumluluk Ankara’da Milli Savunma ve İçişleri bakanlıklarında, yerelde ise valiler ve kaymakamlarda olacak ki bence yasanın bu bölümü siyasi sorumluluğun tespiti ve hesap verebilirlik ilkeleri açısından olumlu bir adım” diye konuştu.
Tasarıya eleştirileri olduğunu da kaydeden Gürcan, tasarıdaki yargıyla ilgili hükümlere dikkat çekti. Hukuki boşlukları giderme gibi bir yaklaşım olmakla birlikte tasarıyla birlikte yine de hukuku sıkıntılar doğacağını belirten Gürcan, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sürecini anımsattı. Gürcan, şunları dile getirdi:
“Eleştirilerimden ilki, askerin görev esnasında işlediği suçlardan dolayı soruşturma açmaya izin verme yetkisinin sivil mahkemelerden alınıp ilgili bakanlık inisiyatifine bırakılması. Diğeri ise tasarı ile güvenlik ve sahadaki operasyonel etkinlik uğruna özgürlüklerden, özellikle kişi hak ve hürriyetlerinden epey bir feragat etme gibi bir refleksin bölgede tetiklenebileceği. Örneğin mesela Nusaybin’de güvenlik güçleri bu güne kadar belki de 300’e yakın eve yani şahsi mülke girdi. EYP araması veya teröristlerle çatışmalar esnasında yapılan bu girişlerde mahkeme kararı gerekir mi? Gerekirse mahkeme kararları operasyon anında tempoyu düşürmeden nasıl alınabilir? Gelecekte kendini mağdur hisseden siviller kimi veya hangi kurumu hukuki açıdan sorumlu tutabilir? İşte bu güne kadar gri alanda kalan bunlar gibi pek çok soru artık bu yasa tasarısı ile netletmiş oluyor. Ama bu netlik güvenliği ve operasyonel etkinliği esas alan bir netlik. Benim bir başka eleştirim de hukuki silsilede üst hukuk normları olan uluslararası anlaşmalar, özellikle Türkiye’nin büyük ölçüde tabi olduğu AB hukuki mevzuatı. İleride bu tasarı yasalaşırsa ben şimdiden AİHM önünde bekleyen binlerce dava dosyasını görür gibiyim.”
AB boyutuyla tartışılması
Hatırlanacağı üzere; Türk mevzuatındaki terör tanımı ve benzeri düzenlemelerde değişiklik yapılması, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında vize serbestliği anlaşması uygulaması için ön koşul olarak gösterilmeye başlanmıştı. Şimdi AB’nin terörle mücadeledeki hukuki düzenlemelere yönelik eleştirileri gündemde iken TSK’ya yetki devri ve yargı kalkanı getirilmesi de tartışılacak görünüyor.
Metin Gürcan da, “Bu tasarı ile ilgili Türkiye’nin başta AB olmak üzere uluslararası aktörlerden büyük eleştiriler alacağını şimdiden görmek lazım” görüşünü aktardı.
Sahada savaş mı yoksa siyaset mi?
Gürcan’ın dikkat çektiği bir başka husus ise, bölgedeki çatışmalarda sivil halkın konumu ve sosyolojik–siyasal sonuçları. Tasarıyla birlikte askeri stratejiye dayanak hazırlandığı gözlemlenirken; Gürcan da Türkiye açısından sonuçları bakımından endişeli olduğunu ifade etti.
Tasarıda özgürlük ve güvenlik dengesi konusundaki sıkıntıyı vurgulayan Gürcan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Tasarı, valilere ve kaymakamlara yerelde özgürlük ve güvenlik dengesini kurma konusunda büyük sorumluluklar yüklüyor. Ankara’nın çatışmaları merkezi bir tutumla ve yerele çok da inisiyatif tanımadan yürütme konusunda inatçı olduğunu görüyoruz. Tam da bu nedenle bu tasarı yasalaşır ve içerdiği net hükümlerle Ankara’nın çatışmaları merkezden yönetme yaklaşımı ile birleşirse; ben yerelde kendini zaten artan güvenlik tedbirleri ile sıkışan sivil halkın daha da sıkışabileceğini ve hak aramalarında hukuki süreçlerin uzadığını, hatta kadük kaldığını da görünce günün sonunda devlete yabancılaşabileceğini de düşünüyorum. Yani bu tasarı yerelde iyi yönetilemez ve topuz güvenliğe doğru kayarsa çatışma bölgelerindeki sivillerin kalpleri ve beyinleri kaybedilebilir. Zaten yerelde kalpleri ve beyinleri kazanmak bu mücadelenin temel hedefi. Ancak Ankara ne yazık ki ‘etkisiz hale getirilen terörist sayısı’ ve ölümler üzerinden bir başarı okumasında. Bu tutum kısa vadede ‘askeri başarı’ getirir ancak kısa vadede gelen bu askeri başarı uzun vadede ‘hukuki ve sosyo-ekonomik bir yenilgi’ ile neticelenebilir. Bunu ABD Irak’ta ve Afganistan’da yaşadı. Sahada tüm askeri muharebeleri kazandı ancak günün sonunda siyasi-stratejik düzeyde savaşı kaybetti. Ama umarım bu karamsar senaryo Türkiye için geçerli olmaz.”
Albaylar devrimi mi gerçekleşiyor?
Gürcan, tasarıda terörle mücadele kapsamı dışında TSK’daki atama-yükselme gibi askeri personel ile ilgili düzenlemeleri de Amerika’nın Sesi için yorumladı.
Tasarıda özellikle “Albay” rütbesi için önemli bir düzenleme yapıldığını söyleyen Gürcan, TSK’da uzun yıllardır albaylık rütbesinde ciddi sayısal yığılma yaşandığını dile getirdi. Kara kuvvetlerinde yüzde 17 oranında albay rütbesinde askeri personel bulunduğunu kaydeden Gürcan, bunun dünyadaki örneklerde yüzde 4 civarında olduğunu belirtti. Dolayısıyla da TSK’nın askeri hiyerarşi açısından yenilenme ihtiyacına gönderme yapan Gürcan, TSK’da personel açısından oldukça dikkat çekici bir düzenleme olduğunu vurguladı.
Gürcan, tasarıyla birlikte terörle mücadele kapsamında sahada görev yapanlara yönelik terfi hızlandırılması ve kolaylığı sağlanacağını da ifade etti. Gürcan, ayrıca NATO gibi yurtdışı askeri birliklerde görev alanlara yönelik de düzenlemeler getirildiğini de sözlerine ekledi.