TSK Yapısındaki Değişiklikler Nasıl Etki Yaratacak?

Türkiye’de OHAL’e dayalı olarak hükümetin yürürlüğe koyduğu Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilgili değişiklikler tartışılıyor. Askeri uzmanlar Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk ve Prof.Dr. Haldun Yalçınkaya değişikliklerin askeri eğitim boyutunda olumsuz yönlerine dikkat çekti.

Türkiye’de olağanüstü hal kapsamındaki üçüncü kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yapısını tümüyle etkileyecek önemli değişikliklere imza atıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Milli Savunma Üniversitesi Kurulması” ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması yürürlüğe girdi. OHAL’daki ilk kararname ile bin 684 (1684) asker ihracı yasalaşmışken Pazar günü de 1389 askerin ihracı kesinleşti.

Kararname ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıkları, Milli Savunma Bakanı’na bağlandı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın, gerekli gördüklerinde kuvvet komutanları ile doğrudan bilgi alabileceği, bunlara doğrudan emir verebileceği ve söz konusu emrin herhangi bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirileceği de yasalaştı.

Bu yasaya aykırı olmaması şartıyla Genelkurmay Başkanlığı’na verilen görev ve yetkiler korundu. Bugüne kadar Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıkları Genelkurmay Başkanlığı’na bağlıydı. Genelkurmay ise, Başbakanlık’a bağlı kaldı. Genelkurmay’ın da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde sıkça ifade ettiği üzere Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması gündeme taşındı. Ancak Genelkurmay ile ilgili husus anayasa değişikliği gerektirdiği için TBMM’de görüşülmesi gerekiyor.

Kararname ile Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kuruldu. Milli Savunma Üniversitesi, rektörlüğe bağlı olarak, kurmay subay yetiştirmek ve lisansüstü eğitim vermek amacıyla yeni kurulan enstitülerden kara, deniz ve hava harp okullarından, astsubay meslek yüksekokullarından oluşacak. Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve asker hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredildi.

YAŞ’ın yapısına ikinci müdahale

Bu kararname ile ayrıca 668 sayılı kararname içerisinde de ele alınmış olan 1612 sayılı “Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun”da yeniden değişiklikler yapıldı. Bugüne değin YAŞ üyeleri, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanları, ordu komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Donanma Komutanı ile silahlı kuvvetlerdeki orgeneral ve oramiraller olarak belirlenmişti. Kararnameye göre; artık YAŞ üyeleri Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı ile kuvvet komutanları şeklinde olacak. Böylece YAŞ’ta sivil üye yapısı ağırlık kazandı.

YAŞ’ın Genel Sekreteri Genelkurmay 2. Başkanı idi. Ancak şimdi sekretarya hizmetleri Milli Savunma Bakanlığı’nca yürütülecek.

YAŞ Kanunu’ndaki “Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya Milli Savunma Bakanı'nın lüzum gördükleri hallerde silahlı kuvvetlerle ilgili diğer konular halinde görüş bildirmek” hükmü ise, “Başbakan'ın, lüzum gördüğü hallerde silahlı kuvvetlerle diğer konular halinde görüş bildirmek” olarak değiştirildi.

Emekli Tuğgeneral Solmaztürk: Siyasi vahim bir hata

Kararname konusunda Amerika’nın Sesi’nin soruları yanıtlayan Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, “Siyasi vahim bir hata olduğunu düşünüyorum. Askeri gereklilik açısından büyük bir karmaşa yaratacak. TSK’nın komuta kontrol sistemini temelinden kargaşaya sokacak bir uygulama. Bu karar ile Genelkurmay Başkanlığı’nın statüsünün açıkta, boşlukta bırakılması durumu daha da vahim hale getiriyor. TSK’nın hem ülke içerisinde hem sınır ötesinde ciddi muhabere operasyonları yürüttüğü böyle bir dönemde böyle bir adımın atılmış olmasını hayretle karşılıyorum” dedi.

Kararname uzun ve detaylı olduğu için böylesi kısa sürede hazırlanmış olamayacağını kaydeden Solmaztürk, böylesi değişiklikler için bir fırsat ve siyasi ortam bekleniyormuş izlenimi edindiğini söyledi. Solmaztürk, “Muhalefet darbe girişimi anından itibaren hükümete destek verdi ve darbeye karşı hükümet yanında kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile mesafeli durmalarına rağmen ve Türk Devleti’nin temel kurallarını göz ardı ederek temel değerlerine aykırı şekilde kurulan Saray’a gitmeme konumunda olmalarına rağmen bunu bile aştılar. Şimdi olumlu bir ortam oluşmuş iken demokrasiyi ileriye taşıma umudu yeşermişken böylesi ciddi kararları muhalefete danışmadan, Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece Resmi Gazete’de yayımlanması ve oldu bittiye getirilmesi, Türk siyasetindeki kamplaşmayı geri getirecektir. Son derece talihsiz bir karar ve açıklamakta aciz kalıyorum” diye konuştu.

Kararname ile yapılan yasal düzenlemelerden TSK’nın menfi etkileneceğini belirten Solmaztürk, “TSK uzun süredir çok saldırıya maruz kaldı. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davaları derken şimdi de Fethullah Gülen Örgütü’nün darbe teşebbüsü travmayı bir felaket kat daha arttırdı. Şimdi de subay ve astsubaylar yani rütbeli askerler üzerinde moral bozucu etkisi olacak böylesi kararlar alınması, arka arkaya geliyor. Bunu siyasi sorumsuzluk ve siyasi oportünist yaklaşım simgesi olarak görüyorum. Türkiye’nin geleceği açısından son derece sevimsiz, üzücü gelişmeler” görüşünü aktardı.

Your browser doesn’t support HTML5

Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk'le söyleşi

Solmaztürk’e göre TSK’ya darbe

YAŞ yapısı ile ilgili değişiklikte doğrudan olumsuzluk görmediğini ve işleyişe bakmak gerekeceğini vurgulayan Solmaztürk, eğer TSK’da atama, yükselme kararlarında “liyakat” esas alınırsa ve karar alma aşamasında ise “şeffaflık” sağlanırsa YAŞ’ın sivilleşmesini olumlu bulacağını dile getirdi.

Ancak kararname için “çorba” değerlendirmesiyle içindeki problemleri öne çıkarmak gerektiğini kaydeden Solmaztürk, askeri eğitim sistemi tümüyle revize edilirken de askere danışılmamasını eleştirdi.

TSK’nın askeri kültüründe ve eğitim-öğretim sisteminde ciddi bir travma yaratılacağını söyleyen Emekli Tuğgeneral Solmaztürk, “Mesela bu sene mezun olduğunda subay olması gerekli öğrenciler var. Ama kararname ile subay olamayacakları ve diğer üniversitelere kaydırılmaları söz konusu. Yine akademilerdeki 1, 2 ve 3’ncü sınıf öğrenciler ile askeri liselerdeki öğrenciler de dağıtılacak. Askerlik herhangi bir meslek değildir, gönül verme mesleğidir. Şimdi askeri kültür ve motivasyon yok edilerek, bunları çil yavrusu gibi dağıtıyorsunuz. 1963 yılında olduğu gibi bir küskünler kitlesi yaratıyorsunuz ve en az 4 yıl Ordu’ya subay giremeyecek. Şimdi binlerce subay ihraç edilmişken kaynak ne olacak” dedi.

Bu kararname ile kamuoyunda şüphe doğduğunu vurgulayan Solmaztürk, “Peki subay ihtiyacı imam-hatip liseleri mezunlarıyla mı karşılanacak sorusu ortaya çıkıyor. Bu toplumdaki ‘Erdoğan’a tapanlar’ ile ‘Erdoğan’ı sevmeyenler’ kamplaşmasını da arttıracaktır” görüşünü ifade etti. Kararnameye karşı muhalefetten tepki geleceğini kaydeden Solmaztürk, hükümetin muhalefet ile uzlaşarak bu zarardan geri döneceğini umut etmek istediğini söyledi.

TSK’dan ihraç kararlarında bazı mağduriyetler de ortaya çıktığını belirten Solmaztürk, “Benim de maalesef tanıdığım isimler var. Bu noktada ihraç ne demek iyi anlatılmalı. Yeni doğmuş gibi gelirsiz, vasıfsız, işsiz kalmaktır. Bu şimdi OHAL kapsamında yapılıyor ancak normal şartlarda mahkeme kararı olmaksızın yapılamaz. Dolayısıyla da Türkiye’deki hukuk sistemine ve evrensel hukuk değerlerine aykırıdır. Hukuksuzdur. Darbeciler de dahil yargı kararı olmaksızın yapılması yeni devlet düşmanlığı yaratıyor. Keyfi kararla1 gecede bunu yapmak hukuksuzdur. Bunu geçmişte darbeciler yapmıştı. Bu da darbe” diye konuştu.

Doç. Dr. Yalçınkaya: Savunma reformu kapsamında görmek mümkün

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Haldun Yalçınkaya ise, kararnamedeki değişiklikleri savunma reformu kapsamında görmenin mümkün olduğunu söyledi.

Your browser doesn’t support HTML5

Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya'yla söyleşi

Harp okulları hakkında kapatılma değil Milli Savunma Üniversitesi’ne bağlanma kararı alındığını anımsatan Yalçınkaya, kurmay kadro yetiştiren ve orduda elit sınıf oluşturan okullar hakkında kapatma kararı alındığını dile getirdi. Aslında bu okullara ilişkin de TSK içinde uzun zamandır tartışmalar yapıldığını ancak rafta kaldığını vurgulayan Yalçınkaya, askeri lise ve askeri tıbbiye geleneğini sonlandırma yerine başka bir çözüm getirilebileceğini söyledi.

Kuleli’den mezun olduğunu ve bu bağlamda duygusal olarak tarafsız olamayacağını belirten Yalçınkaya, kamuoyunda bu kapatılan kuruluşlara ait mekanlar acaba ranta kurban gidecek sorusu doğduğunu da anımsattı. Yalçınkaya, “Bunları güzel bir model ile sivil liseler olarak devamı, geleneğini yok etmemek üzere ben şahsen tarafım. Bunun üzerinde durulması gerektiği düşüncesindeyim” dedi.