Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2023 yılına ait “İstatistiklerle Çocuk” verilerine göre, tüm eğitim kademelerinde okullaşma oranları geçmişe göre artsa da okuldan kopma özellikle lisedeki çocuklar arasında hala ciddi boyutta.
Çocuk hakları savunucuları ve eğitim uzmanlarına göre çocukların okulu bırakma nedenlerinin başında, sosyoekonomik eşitsizlikler ve yoksulluk geliyor. Okulu bırakıp çalışmaya başlayan çocukların oranı 2023’te yüzde 22’ye çıkarken bu oran erkek çocuklar arasında yüzde 32,2’yi buluyor.
Your browser doesn’t support HTML5
Net okullaşma ve okul tamamlama oranı artıyor
TÜİK istatistiklerine göre, 2023 yıl sonu itibarıyla 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusunun 22 milyon 206 bin 34’ünü yani nüfusun yüzde 26’sını çocuklar oluşturdu.
TÜİK’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan derlediği verilere göre, okul öncesi eğitim seviyesinde beş yaş net okullaşma oranı, 2021-2022 öğretim yılında yüzde 81,6 iken 2022-2023 öğretim yılında yüzde 85’e çıktı. Net okullaşma oranı ilkokulda yüzde 93,8, ortaokulda yüzde 91,2 ve ortaöğretim seviyesinde yüzde 91,7 oldu. Bir önceki eğitim öğretim yılına göre okullaşma oranının arttığı tüm eğitim kademelerinde, geçmişe kıyasla okul tamamlama oranlarında da artış gözleniyor.
Okul tamamlama oranı ilkokulda yüzde 98,5, 5 ila 8’inci sınıfları kapsayan ortaokulda yüzde 96,3, 9-12’inci sınıf öğrencilerinin yer aldığı ortaöğretimdeyse yüzde 80,3'e yükseldi. Ortaöğretim kademesinde bu oran 2017-2018 öğretim yılında yüzde 65,1’di.
Okuldan kopma nedenleri: Erkeklerde çocuk işçiliği, kızlarda hane içi bakım yükü
12 yıl zorunlu eğitimin uygulandığı Türkiye’de okullaşmanın hala çocuk nüfusun tamamını kapsamamasını değerlendiren Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Özgenur Korlu, “Bu sene okullaşmada ilk defa yüzde 90 bandını gördük. Bu önemli bir seviye. Fakat buraya kadar ulaşması demek artık o yüzde 10’luk kesimin daha dezavantajlı çocuklar olduğu anlamına geliyor ve mevcut müdahale programlarıyla bunların okullaşmasının sağlayamayacağımıza işaret ediyor. Dolayısıyla bundan sonra zorunlu okullaşmanın bütün çocukların yararlanacağı bir hak olabilmesi için, daha önemli adımlar atılması gerekiyor” dedi. Korlu, Türkiye’de okullaşmada özellikle bölgesel farklılıkların ve cinsiyet ayrımının göz önüne alınması gerektiğini vurguladı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Korlu, çocukların okuldan uzaklaşma nedenlerinin başında çocuk işçiliğinin geldiğini söyledi. Korlu, “15-17 yaşta Türkiye’de resmi çalışmaya başlama izni var. Bu, bizim zorunlu eğitim politikalarımızla da çelişen bir durum ortaya çıkarıyor. Çünkü biz biliyoruz ki çocuk çalıştığı sürece aslında eğitim hakkından yeteri kadar yararlanamıyor. Resmi istatistikler bize 15-17 yaşta erkeklerin istihdamdaki oranının kızlardan çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Kızların neden eğitim dışına çıktığına baktığımızdaysa, özellikle ailevi nedenler ve hane içi bakım yükü, kızın eğitime erişiminde bir engel oluşturuyor” dedi.
2020 yılından bu yana Türkiye’de çocukların işgücüne katılımında artış göze çarpıyor. Bu oran dört yıl önce yüzde 16,2 iken 2023 yılında yüzde 22,1’e ulaştı. 15-17 yaş grubundaki erkek çocuklarda işgücüne katılma oranı yüzde 32,2 iken kız çocuklarda yüzde 11,5.
“Temel eğitim zorunlu ve ücretsiz ama okula gitme masraflarını hiç konuşmuyoruz”
Çocukların okuldan kopmasının temel nedeninin yoksulluk olduğunu savunan Korlu, “Her iki grubu da kapsayan ve aslında hem çocuk işçiliği hem de hane içi bakım yüküyle de doğrudan bağlantılı olan faktör tabii ki sosyoekonomik eşitsizlikler ve artan ekonomik kriz. Türkiye’de temel eğitim zorunlu ve ücretsiz ama okula gitme masraflarını hiç konuşmuyoruz” dedi.
Sahada yapılan araştırmalarda, ailelerin çocuklarını yoksulluk yüzünden okuldan alıp çalışma hayatına verdiğini de aktaran Korlu, “Eğer çocuğun çalışırken haneye olan katkısı zaten düşükse, yani aile bütçesine anlamlı bir miktar eklemiyorsa, aile zaten o çocuğun çalışmasını değil eğitimine devam etmesini istiyor. Ne zamanki o hane o kadar yoksullaşıyor ve çocuğun verdiği katkı hatta bazen çocuğun tek çalışan olması o kadar büyük anlam ifade ediyor, ancak o zaman çocuk eğitim dışına çıkıyor ve çalıştırılıyor. Burada o yüzden hanelere yönelik sosyal ve okul temelli yardımların çok önemli politikalar olduğunu belirtmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Korlu, çocuk işçiliğinde resmi rakamlara dahil olmayan kayıtdışı çalıştırmaya da dikkat çekti.
“Ailelerin önceliği okul değil gıda ve barınma sorunu”
Uzun yıllar yoksulluk alanında çalışan insan hakları savunucusu ve Derin Yoksulluk Ağı'nın kurucusu Hacer Foggo da çocuk yoksulluğunun ulaştığı boyutları kendi gözlemleriyle şöyle anlattı: “Eğitim artık derin yoksulluk yaşayan aileler için birinci sırada gelmiyor. Gıdaya erişim ve barınma sorunu birinci sırada. Son birkaç yıldır ziyaret ettiğimiz ailelerde çok fazla taşınmaya tanık oluyoruz. Bu taşınma sonucunda çocuk okulundan ayrılmış oluyor. O arada tekrar okula kaydolmuyor, çalışmaya başlıyor. Kira ve gıda fiyatlarının artışı karşısında çocuklar artık evde kendisini psikolojik olarak yük hissediyor. Bir biçimde ailesine katkıda bulunmak istiyor. Bu öyle bir çıkmaz ki aileler istese de istemese de buna ‘evet’ demek zorunda kalıyor. Pandemiden beri özellikle inanılmaz bir artış var. Çocukların ucuz iş gücü olarak kayıtdışı şekilde istihdamda kullanılması da yaygın durumda.”
Çocukların yoksulluk nedeniyle okuldan kopmaması için en başta ücretsiz okul yemeği uygulamasının hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Foggo, “Çocuk evde doğru dürüst yiyemiyor, sağlıksız besleniyor, bulduğunu yiyor. Obezite ve bodurluğun artmasının yanı sıra TÜİK verilerine de kansızlık yansımış durumda” dedi.
Foggo’nun verdiği bilgiye göre bilimsel çalışmalar, okul yemeğinin okul devamlılığını artırdığı görülüyor.
“Özellikle yoksul çocuklar için okul bir şans”
Çocukların okula devamsızlık nedenlerini takip edecek sosyal hizmet uzmanlarının da okullarda istihdam edilmesi gerektiğini söyleyen Foggo, “Milli Eğitim Bakanlığı daha önce bu programı hayata geçireceğini söylemişti. Ama her nedense geçirmediler. Okulda bir sosyal hizmet uzmanı olmalı ve çocuğu hem evde hem de okulda gözlemlemeli. Çocuğun okula gelmeme nedenlerini, çocuk okulu bırakmadan önce anlayan ve çözüm getiren bir uzmanın olması çok önemli” dedi.
Foggo, “Siz eğer çocuğu okulda tutabilirseniz çocuğun büyüdüğünde o yoksulluk döngüsünün içine girmemesini sağlamış olursunuz. Özellikle yoksul çocuklar için okul bir şans. Eğer çocuk okulda değil sokaktaysa risk altında demektir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de çocuk yoksulluğu: “Her 5 çocuktan biri haftada en az bir kez okulda yemek yiyemiyor”
Türkiye’deki çocuk yoksulluğunun ulaştığı boyutları gösteren en çarpıcı sorun, çocukların gıdaya erişimi.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 2022 yılı raporu, Türkiye’de her beş çocuktan birinin haftada en az bir kez okulda yemek yiyemediğini ortaya çıkarmıştı.
Uluslararası araştırmalar dışında TÜİK verileri de 2022’de çocukların yüzde 35,3’ünün ciddi maddi yoksulluk içinde olduğunu gösteriyor.
“Ciddi maddi yoksulluk oranı,” aralarında gıdaya erişimin de bulunduğu dokuz maddeden en az dördünü karşılayamayan kişilerin oranına karşılık geliyor.
TÜİK 2022 Türkiye Çocuk Araştırması’na göre çocukların yüzde 62,4'ü her gün ekmek ve makarna ile besleniyor. Her gün et, tavuk ve balık tüketen çocukların oranıysa yüzde 12,7.
Güneydoğu Anadolu’da çocuk yaşta evlilikler Türkiye ortalamasının çok üzerinde
ERG’den Özgenur Korlu, özellikle kız çocukların okulu bırakmasının diğer bir nedeninin de çocuk yaşta evlilikler olduğunu söyledi.
TÜİK verileri 2023 yılında resmi çocuk evliliklerinin azaldığını ortaya koydu. 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında yüzde 7,3 iken 2023 yılında yüzde 1,9'a düştü.
Aynı yaş grubunda olan erkek çocukların resmi evlenmelerinin oranı ise 2023’te binde 1 oldu.
Yasal evlenme yaşının 18 olduğu Türkiye’de çocuklar 17 yaşına bastıklarında ailelerinin veya yasal vasilerinin izniyle evlenebiliyor. 16 yaşındaki çocuklar ise ‘istisnai durumlarda ve hayati önem arzeden bir gerekçenin olması şartıyla’ mahkemeden alınan özel izinle evlilik gerçekleştirebiliyor.
Verilere göre, 2023 yılında 16-17 yaş aralığında 10 bin 471 kız çocuğu ile 706 erkek çocuk evlendirildi. Ancak çocuk nüfusunun en yoğun olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kız çocukların evlenme oranı Türkiye ortalamasının hala çok üzerinde. Geçen yıl en çok çocuk yaşta evliliğin gerçekleştiği Gaziantep’te toplam 960 kız çocuğu evlendirilirken ikinci sırada yer alan Şanlıurfa’da ise 928 kız çocuğu evlendirildi.
“Resmi rakamlar çocuk evliliklerinin çok azını gösteriyor”
Çocuk yaşta evliliklerin büyük oranda kayıtdışı gerçekleştiğini hatırlatan Korlu, “Resmi rakamlar, resmin çok küçük bir kısmını bize gösteriyor. Aile baskısı nedeniyle resmi rakamlar dışında çok zor ölçülebilen bir alan. Ama kız çocukları için resmi istatistiklere bakarak dahi bir risk olduğunu söylemek gerekiyor. Burada bölgesellik çok önemli” dedi.
TÜİK ne istihdamda ne eğitimde olan çocuklara ilişkin veriyi ise paylaşmadı.
Korlu, “Tüm bu veriler ışığında ne istihdamda ne eğitimde olan çocukların oranı Avrupa’nın en yükseği. Ve ağırlıklı olarak bunun bir kız çocuk problemi olduğunu görüyoruz. Bu hem Türkiye’nin kalkınma perspektifinden hem de çocukların iyi olma perspektifinden acil öncelikli konulardan bir tanesi” ifadelerini kullandı.
“Okul çocuğu korumalı”
Okulun çocuğu koruma işlevini yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Korlu, “Biz okulu çoğu zaman sadece bir eğitim mekanı olarak düşünüyoruz. Yani çocuk belli saatler içerisinde oraya gider, dersini alır, evine döner. Aksine çocuğun sağlığıyla, iyi olma haliyle, fiziksel bütünlüğüyle ilgili her detay bir şekilde okulda cevap bulmalı, okul bir sosyal politika kurumu olmalı” dedi.
TÜİK çalışmasında, 2023 yılında çocukların ölüm nedenlerinin başında dışsal yaralanma ve zehirlenmeler ile sinir sistemi ve duyu organları hastalıklarının geldiğine dikkat çeken Korlu, “Bu vefat sebeplerinden bazıları aslında okul temelli politikalarla çözülebilir. Mesela düzenli sağlık tanımlaması yapılması ya da bazı hastalık riskleriyle ilgili ebeveynlere, bakım verenlere bilgi verilmesi, çocukların korunması ve daha güvende olması için önlemler alınması gerekiyor” şeklinde konuştu.
TÜİK çalışmasında çocuklara ilişkin şu veriler de yer aldı:
-
Toplam nüfusa oranı 1970 yılında yüzde 48,5 olan çocuk nüfusunun, Türkiye’nin yaşlanmasına bağlı olarak gelecekte giderek azalacağı öngörülüyor. Nüfus projeksiyonlarına göre çocuk nüfus oranının 2030 yılında yüzde 25,6, 2040 yılında yüzde 23,3, 2060 yılında yüzde 20,4 ve 2080 yılında yüzde 19 olacağı tahmin ediliyor.
-
Türkiye’de 2023’te çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu il Şanlıurfa (yüzde 44,4) olurken en düşük olduğu ilse Tunceli (yüzde 16,5) oldu.
-
Bebeklere geçen yıl konulan en popüler erkek isimleri Alparslan, Yusuf ve Göktuğ; kız isimleriyse Asel, Zeynep ve Defne oldu.
-
Türkiye’de çalışma hayatının başlangıcı olan 15 yaşındaki çocuklar için beklenen yaşam süresi 63,5 yıl oldu. Erkek çocuklar için bu süre 60,8 yıl iken kız çocuklar için 66,2 yıl oldu. Doğuşta beklenen yaşam süresiyse Türkiye geneli için 77,5 yıl, erkekler için 74,8 yıl ve kadınlar için 80,3 yıl.
-
Üst solunum yolu enfeksiyonu çocuklarda en fazla görülen hastalık oldu.
-
Koruyucu aile yanında bakımı sağlanan çocuk sayısı 9 bin 806.