NEW YORK —
Türkiye ile Amerika arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler son yıllarda gözle görülür bir ivme kazandı. İkili ticaret geçen yıl 20 milyar Dolar seviyesine çıktı. Önümüzdeki dönemde bu hacmin her iki tarafın da ekonomik çıkarlarına uygun şekilde artırılması hedefleniyor. Peki gelinen noktada Türkiye’nin beklentileri neler, ikili ticaret hangi alanlarda ve nasıl ilerletilir?
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki Türk-Amerikan İş Konseyi’nin Başkanı Haluk Dinçer, ‘Türkiye ikili ticari ilişkilerde istenilen yerde mi?’ sorusuna şu yanıtı veriyor: “Türk-Amerikan ilişkilerinde ekonomik anlamda henüz istediğimiz yerde değiliz. Amerika dünyanın en büyük pazarı. İki trilyon civarında ithalat yapan pazara bizim ihracatımız en iyi ihtimalle bu yıl 4,5 - 5 milyar dolar düzeyine olacak. Dolayısıyla dış ticaret anlamında, hedeflerden ve Amerikan piyasasındaki potansiyelden oldukça uzağız.”
Doğrudan yatırımlarda iyimser tablo
Haluk Dinçer doğrudan yatırımlar konusunda ise daha iyimser bir tablonun varlığından bahsediyor. Dinçer, “Doğrudan sermaye yatırımlarına bakarsak Amerikan şirketlerinin, son yıllarda Türkiye’de ciddi yatırımlar yaptıklarını, ilgilerinin devam ettiğini ve bundan sonra daha çok yatırım yapacaklarını görüyoruz,” diyor. Dinçer, yatırımlardaki artış trendini Amerikan ekonomisindeki yavaşlamayla, Avrupa’daki krize bağlıyor ve bu iki pazardaki olumsuzluklar yüzünden Amerikan şirketlerinin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yükselen piyasalara yöneldiğinin altını çiziyor.
Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer, ticari ilişkilerde ikili alanda potansiyelin altında kalınmasındaki nedenleri ise şu şekilde sıralıyor: “Bir kere Amerika coğrafi olarak uzak. İkincisi, lojistik altyapı, istediğimiz seviyeye gelemedi. O da doğal, çünkü yeterince iş hacmi yok. Üçüncüsü, Amerika’daki tüketim kalıpları bizim ülkemize göre daha farklı. Amerika’nın stratejik planların içinde öncelikli pazar olarak yer alması lazım. Bizim şirketlerimiz, birkaçı hariç, bunu yapamadı. Bir de tabi Amerika yüksek hacimlerde çok düşük marjla iş yapılan, ağırlıklı olarak Asya ülkeleriyle kafa kafaya mücadele etmeniz gereken bir pazar. Halbuki, son dönemde, biz çevre ülkelerde; bizim için zor gözükmeyen ama başkaları için karmaşık görünen pazarlarda, tüketim kalıpları Türkiye’dekilere daha yakın olan, lojistiğini iyi bildiğimiz ülkelerde daha iyi bir noktaya geldik.”
Üçüncü ülkelerle işbirliğinde ‘kazan-kazan’ formülü
Amerikalı yetkililer ikili ekonomik ve ticari ilişkileri artırmak için üçüncü ülkelerde Türkiye ile işbirliği yapma arzusunda, bu tür bir işbirliğine Türk iş çevreleri nasıl bakıyor? Haluk Dinçer’e göre, Amerikan şirketleri ellerindeki know-how’la bu tür bir ortaklığa katkıda bulunabiliyorsa, bir başka deyişle, “kazan-kazan” formülü söz konusu ise bu yola başvurulabilir.
Türkiye ile Amerika serbest ticaret anlaşması imzalanabilir mi?
Amerika üçüncü ülkelerle ikili işbirliği yolu üzerinde dururken, son dönemde Türk tarafı da Amerika ile serbest ticaret anlaşması imzalama alternatifi üzerinde durmaya başladı. Geçmişte, Türkiye’nin AB ile imzaladığı gümrük birliği anlaşması nedeniyle bu olasılık ele alınmamıştı. Ancak Avrupa’daki ekonomik krizin doğurabileceği sonuçlar bu tür bir olasılığı mümkün kılabilir.
Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer bu konuda ihtiyatlı bir yaklaşım sergiliyor: “Herşeyden önce Avrupa Birliği, krizden nasıl çıkacak ona bakmak lazım. Bu krizin siyasi sonuçları da olacak gibi görünüyor. Daha küçük, ama daha entegre bir AB çıkabilir. Bu olduğu takdirde bizim imzaladığımız gümrük birliği anlaşması ne şekilde uygulanacak, bu yeni siyasi birlikte bizim yerimiz nasıl olacak, henüz net değil. Şu anda Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinin geleceği gümrük birliği dahil, çok net değil. Elbette ‘gümrük birliği kalkacak’ demiyorum, ‘hangi şekil alacak’ diyorum. Dolayısıyla Amerika ile yapılabilecek bir serbest ticaret anlaşmasının nasıl olacağı da biraz hukuki, biraz siyasidir; lobi gerekir. Bunun bir taraftan hukuki çerçevesine de bakmak lazım, kimileri ‘Amerika ile bu tür bir anlaşma imzalayabilirsiniz’ diyor, kimileri ise ‘Hayır, imzalayamazsınız,’ diyor, bunun netliğe kavuşması gerekir.”
Dinçer, Türkiye’nin, hızlı büyüme potansiyeliyle önümüzdeki dönemde de yatırımlar için cazip bir ülke olmaya devam edeceğini söylüyor.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki Türk-Amerikan İş Konseyi’nin Başkanı Haluk Dinçer, ‘Türkiye ikili ticari ilişkilerde istenilen yerde mi?’ sorusuna şu yanıtı veriyor: “Türk-Amerikan ilişkilerinde ekonomik anlamda henüz istediğimiz yerde değiliz. Amerika dünyanın en büyük pazarı. İki trilyon civarında ithalat yapan pazara bizim ihracatımız en iyi ihtimalle bu yıl 4,5 - 5 milyar dolar düzeyine olacak. Dolayısıyla dış ticaret anlamında, hedeflerden ve Amerikan piyasasındaki potansiyelden oldukça uzağız.”
Doğrudan yatırımlarda iyimser tablo
Haluk Dinçer doğrudan yatırımlar konusunda ise daha iyimser bir tablonun varlığından bahsediyor. Dinçer, “Doğrudan sermaye yatırımlarına bakarsak Amerikan şirketlerinin, son yıllarda Türkiye’de ciddi yatırımlar yaptıklarını, ilgilerinin devam ettiğini ve bundan sonra daha çok yatırım yapacaklarını görüyoruz,” diyor. Dinçer, yatırımlardaki artış trendini Amerikan ekonomisindeki yavaşlamayla, Avrupa’daki krize bağlıyor ve bu iki pazardaki olumsuzluklar yüzünden Amerikan şirketlerinin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yükselen piyasalara yöneldiğinin altını çiziyor.
Üçüncü ülkelerle işbirliğinde ‘kazan-kazan’ formülü
Amerikalı yetkililer ikili ekonomik ve ticari ilişkileri artırmak için üçüncü ülkelerde Türkiye ile işbirliği yapma arzusunda, bu tür bir işbirliğine Türk iş çevreleri nasıl bakıyor? Haluk Dinçer’e göre, Amerikan şirketleri ellerindeki know-how’la bu tür bir ortaklığa katkıda bulunabiliyorsa, bir başka deyişle, “kazan-kazan” formülü söz konusu ise bu yola başvurulabilir.
Türkiye ile Amerika serbest ticaret anlaşması imzalanabilir mi?
Amerika üçüncü ülkelerle ikili işbirliği yolu üzerinde dururken, son dönemde Türk tarafı da Amerika ile serbest ticaret anlaşması imzalama alternatifi üzerinde durmaya başladı. Geçmişte, Türkiye’nin AB ile imzaladığı gümrük birliği anlaşması nedeniyle bu olasılık ele alınmamıştı. Ancak Avrupa’daki ekonomik krizin doğurabileceği sonuçlar bu tür bir olasılığı mümkün kılabilir.
Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer bu konuda ihtiyatlı bir yaklaşım sergiliyor: “Herşeyden önce Avrupa Birliği, krizden nasıl çıkacak ona bakmak lazım. Bu krizin siyasi sonuçları da olacak gibi görünüyor. Daha küçük, ama daha entegre bir AB çıkabilir. Bu olduğu takdirde bizim imzaladığımız gümrük birliği anlaşması ne şekilde uygulanacak, bu yeni siyasi birlikte bizim yerimiz nasıl olacak, henüz net değil. Şu anda Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinin geleceği gümrük birliği dahil, çok net değil. Elbette ‘gümrük birliği kalkacak’ demiyorum, ‘hangi şekil alacak’ diyorum. Dolayısıyla Amerika ile yapılabilecek bir serbest ticaret anlaşmasının nasıl olacağı da biraz hukuki, biraz siyasidir; lobi gerekir. Bunun bir taraftan hukuki çerçevesine de bakmak lazım, kimileri ‘Amerika ile bu tür bir anlaşma imzalayabilirsiniz’ diyor, kimileri ise ‘Hayır, imzalayamazsınız,’ diyor, bunun netliğe kavuşması gerekir.”
Dinçer, Türkiye’nin, hızlı büyüme potansiyeliyle önümüzdeki dönemde de yatırımlar için cazip bir ülke olmaya devam edeceğini söylüyor.