Türk Ekonomisi 10 Yıldır İlk Kez Resesyonda mı?

Türk ekonomisi Pazartesi günü açıklanan verilere göre 10 yıldır ilk kez resesyona girdi.

Resmi rakamlara göre gayri safi milli hasıla son çeyrekte 2,4 oranında geriledi ve bu beklentilerden daha büyük bir oran oldu. Bir önceki dönemdeki daralma da 1,6’ydı. İki dönem daralma olması, resesyon olarak adlandırılıyor.

Türk ekonomisi geçen yıl, Amerika Başkanı Donald Trump’ın rahip Andrew Brunson’un tutukluluk halinin devam etmesi nedeniyle uyguladığı yaptırımların tetiklediği, Türk Lirası’nın değer kaybının etkilerini yaşamaya devam ediyor.

Yaptırımlar sadece birkaç hafta sürse de Türk Lirası yüzde 30 civarında değer kaybetti ve enflasyon dalgasına neden oldu. Şu anda enflasyon yüzde 20 civarında.

Türk lirasındaki değer kaybını dengeleyebilmek için Merkez Bankası faizleri yüzde 24’e yükseltti. Bu endüstriyel dünyadaki en yüksek faiz oranlarından biri ve ekonomik hareketleri adeta boğuyor.

Türkiye şimdi duraksama, resesyon ve yüksek enflasyonla karşı karşıya.

Bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart’taki yerel seçimlerde büyük kentlerde iktidar partisinin gücünü perçinlemek istediği bir döneme denk geldi.

Anketlere göre Türkiye’de halkın gündemindeki bir numaralı konu ekonomi ve yine anketlere göre AKP ülke genelinde ciddi bir oy kaybı yaşayabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı olan Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, son ekonomik verilerle ilgili olarak ‘en kötüsü geride kaldı’ diyerek olumlu bir hava yaratmak istedi. Albayrak, Twitter hesabından yaptığı açıklamada çok kısa bir süre içinde sorunun başarıyla üstesinden gelindiğini belirtti.

Daha önceleri Türk ekonomisi, şokların üstesinden gelme konusunda dirençliyken, uzmanlar bu kez durumun farklı olabileceği uyarısında bulunuyor.

Nomura Securities Şirketi’nden İnan Demir’e göre en büyük zorluk, geçen Ağustos ayında kurlardaki şoka kadar geçen sürede borç artışının büyüklüğü.

Demir, daha önceki krizlerle karşılaştırıldığında bu durumun temel fark olduğunu söylüyor. Demir, ‘özel borç yükü düşük olduğunda risk algısına yönelik baskılar farklılaşır ve bu da iyileşmeyi yavaşlatır’ yorumu yapıyor.

Tüm dünyadaki düşük faiz oranları ve beklenmedik düzeydeki likit bolluğu nedeniyle Türkiye’de iş dünyası ve tüketiciler büyük borç altına girdi.

Son 10 yıl içinde ekonomi borç kaynaklı bir büyüme yaşadı. 2017’de ekonomi yüzde 7 büyüdü ve dünyadaki en yüksek büyüme oranlarından birine ulaştı.

Şu an Türkiye’deki inşaat sektörü, en ağır borç yükü altındaki sektörler arasında yer alıyor. Son verilere göre inşaat sektörü, son 3 ayda yüzde 8,7 daraldı.

Erdoğan’la yakın ilişkilere sahip işadamlarının oluşturduğu bu sektör, bir yandan ülkedeki en büyük istihdam alanlarından biriyken diğer yandan da beklenmedik orandaki büyümenin arkasındaki kritik güç durumunda.

Türkiye’nin ekonomik sıkıntıları, Amerika’yla arasındaki diplomatik gerilim nedeniyle daha da kötüleşebilir. Washington, Ankara’nın NATO’nun silah sistemleri açısından risk teşkil eden Rus füzelerini satın alması halinde yaptırım uygulayacağı uyarısında bulunuyor.

Global Source Partners Şirketi’nden Atilla Yeşilada, Türkiye’nin Rus S-400 füze sistemlerini sipariş etmesiyle birlikte yeni bir Brunson tarzı kriz ortaya çıktığını söylüyor. Yeşilada’ya göre Amerika ve NATO, bu konuda baskıyı yoğunlaştırıyor ve özellikle de TL’nin yeniden değer kaybı riski konusunda tehditte bulunuyor.

Erdoğan Washington’un uyarılarını önemsemiyor ve S-400 siparişi konusunda ısrarcı davranıyor. Uzmanlara göre Amerika’ya karşı bir duruş sergilemek, seçmenler nezdinde iktidar partisine oy kazandırıyor ve Erdoğan krizin aşılması konusunda Trump’la kişisel ilişkisine güveniyor.

Demir, bunların kurda dalgalanmalara yolaçacak riskler olduğunu düşünüyor. Demir’e göre piyasalar şu an çok fazla bu konuya odaklanmış değil ve bunun Trump’la Erdoğan arasında çözülebileceği varsayımına güveniyor.

Uluslararası piyasalarda, Amerika-Türkiye arasındaki tansiyona rağmen Türk lirası’nın nispeten durağan kalması Trump-Erdoğan arasındaki ilişkiye bağlı görülüyor. Ancak Türk halkı bu konuda daha kaygılı görünüyor ve TL satıp döviz alıyor.

Yeşilada, 1 Mart itibariyle geride kalan bir yılda Türk halkının 6 milyar dolarlık döviz alımı yaptığını ve TL’nin şu an durağan olmasını anlık bir durum olarak algıladığı yorumu yapıyor.

Yerel seçimlere yaklaşık üç hafta kala anketlere göre büyük kentlerdeki yarış başa baş görünüyor. Uzmanlar, seçim kampanyasında geleneksel ekonomi kartını kullanmayan Erdoğan’ın popülist söyleme devam edecek gibi göründüğünü söylüyor.

Ancak ekonomistler bu şekilde bir stratejinin geleceğe yönelik ekonomik bazı sıkıntı riskleri içerdiği uyarısında bulunuyor.

TL’nin değer kaybının dış etkilere çok açık olduğuna dikkat çeken Demir, yaşanacak ciddi bir değer kaybının ekonomik krizi daha da uzatacağını söylüyor.