Merkez Bankası Başkanı’nı faiz oranlarını düşürmediği için eleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan piyasaları korkuttu. Artmakta olan enflasyona rağmen, Merkez Bankası Başkanı, Cumhurbaşkanı’nın eleştirilerini dikkate almadı.
Yaklaşan genel seçimler ve işsizlik oranlarındaki artış ve yavaşlamakta olan ekonomiye rağmen, Cumhurbaşkanı istediğini yaptırmakta kararlı görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı faiz oranlarını düşürmemesi nedeniyle eleştirmesi Türk Lirası’nın Amerikan Doları’na karşı rekor seviyede değer kaybetmesine ve borsanın düşmesine neden oldu.
Piyasalardaki bu değer kaybına rağmen Cumhurbaşkanı, Başçı’yı eleştirmeye devam ediyor. Finansbank Baş Ekonomisti İnan Demir, Cumhurbaşkanı’nın bu eleştirisinin piyasalara daha da zarar verdiği görüşünde.
Bu eleştirilerin Merkez Bankası’nın bağımsızlığını hedef aldığını belirten Demir, piyasaların bu durumdan kurtulmasının kolay olmayacağını söylüyor. Merkez Bankası’na müdahalenin bankanın güvenilirliğini daha da etkileyeceğini belirten Finans Bank Genel Müdürü Demir, bunun dolar karşısında değer kaybetmeye devam eden Türk lirasını dengelemek için yapacağı olası bir müdahalenin maliyetini de arttıracağını belirtiyor. Demir, şu andaki faiz oranlarının bu dengelemeyi sağlayamayacak durumda olduğunu belirtiyor.
Merkez Bankası Başçı, enflasyonun hedeflenen seviyenin üzerinde olması nedeniyle faizlerin düşürülmesine karşı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise düşük faiz oranlarının enflasyonu düşüreceğini savunuyor.
Haziran ayında yapılacak olan genel seçimler yaklaşırken, AK Parti yavaşlamakta olan bir ekonomi ve artan işsizlikle karşı karşıya. Global Source Partners adlı uluslararası danışmanlık şirketinde çalışan uzman Atilla Yeşilada, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’na yaptığı eleştirilerin ardında seçim siyaseti olabileceğini belirtiyor.
Cumhurbaşkanı’nın kötü ekonomik gidişten Erdem Başçı’yı sorumlu tuttuğunu belirten Yeşilada, ekonomiye doping etkisi yapması amacıyla Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın üzerindeki büyük baskıyı arttırarak, bankayı ve banka başkanını faiz oranlarını düşürmeye yönelik bir dizi kararlar almaya zorladığını belirtiyor.
Kamuoyu yoklamaları, AK Parti’nin tercih edildiğini gösterse de, başkanlık sistemine geçişi sağlayacak anayasal değişikliklerin sağlanabilmesi için Cumhurbaşkanının mecliste üçte iki çoğunluğu elde etmesi gerekiyor.
Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın Cumhurbaşkanı’nın baskılarına daha ne kadar dayanabileceği merak edilirken, Finansbank baş ekonomisti Demir, piyasaların Başçı’nın görevinden ayrılmasına vereceği tepkinin büyük olabileceği uyarısında bulunuyor.
Bu tür bir gelişmenin kısa vadede ekonomiyi son derece olumsuz etkileyeceğini belirten Demir, uzun vadede de Türk lirasına bağlı yatırımların değerinin düşebileceğini söylüyor. Olabilecekleri tahmin etmede o zamanki küresel ekonomik koşulların da çok önemli olduğunu belirten Demir, kötü bir zamana denk geldiğinde piyasalara olan etkisinin de bir hayli ciddi olacağı görüşünde.
Uzmanlar, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizden sonra resmen bağımsız hale getirilen Merkez Bankası’nın bağımsızlığının Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz oranlarını yükseltme endişesinden etkilenebileceğini belirtiyor. FED’in vereceği bu tür bir kararın Türkiye gibi faizsiz para piyasalarından faydalanarak ekonomilerini geliştirmeye başlayan ülkeleri olumsuz etkilemesi bekleniyor.
Uzman Atilla Yeşilada, Türk lirasının dolar karşısında rekor seviyede değer kaybettiği bir ortamda Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası Başkanı arasındaki diyaloğun devam etmesinin durumu daha da kötüleştireceğini belirtiyor.
“Merkez Bankası baskılara dayanamayarak faiz oranlarını plansız bir şekilde indirir ve FED’de faiz oranlarını arttırırsa, işte bu çok tehlikeli bir durum ortaya çıkarır” diyen uluslararası danışmanlık uzmanı Yeşilada, Türk lirası’nın zayıflamasının çok ciddi sonuçları da beraberinde getireceğini ve birçok şirketin sıkıntıya gireceğini belirtiyor.
Türk firmaları ve bankaların dolar bazında aldıkları kredilerin ödemeleri önümüzdeki aylarda yapılacak. Yaklaşan genel seçimlerin bir hayli kutuplaşmış bir siyasi ortamda geçeceğini belirten uzmanlar, bu durumun zaten gergin olan piyasaları daha da endişelendireceğini belirtiyor.