Yaklaşık 20 yılı karanlıkta geçiren Türk filmcilik sektörü şimdi adeta Rönesans yaşıyor. Film sayısının artmasıyla kadın yönetmen sayısı da yükselişe geçti.
Çocuğunu tek başına büyüten bir anne, kariyerine yurtdışında devam edebilmek için kızını anneanne ve dedesiyle bırakma kararı alıyor.
Karadeniz’in dağlarında çekilen Zefir, işte böyle bir terk edilişin öyküsünü anlatıyor seyirciye. Ölümlülük, aile, sevgi ve annelik kavramları sorgulanıyor filmde. Türk kadın yönetmen Belma Baş’ın ilk filmi Zefir.
Baş, “İnsanlar tabular yüzünden bazı konuları konuşmak istemez. Bu yüzden konuşulamayan konulardaki tabuları yıkmak önemli. Kadın ve erkeklerin omzuna ağır yükler koyan tabular bunlar. Bu ülkenin canını sıkan temel sorunları çözme yolunda adım atabilmemiz için bu tabuları yıkmamız lazım” diyor.
Türkiye’de bir kadın yönetmenin çektiği tek film Zefir değil. Kadın yönetmenlerin sayısı giderek artıyor. Film ve medya üzerine dersler veren öğretim üyesi Tül Akbal, kadın yönetmenlerin kadının Türk toplumundaki yerine odaklanan filmler yaptığını söylüyor.
Akbal, “Türkiye muhafazakar bir topluma sahip. 19’ncu yüzyılın sonlarından itibaren literatüre, özellikle de şiirlere bakarsanız tıpkı erkek karakterler gibi güçlü kadın karakterler görürsünüz. Siyasi konulara daha çok odaklanmış oldukları bir gerçek. Ancak Türk sinemasının son 15 yılını değerlendirdiğimizde daha az siyasi konulara ama daha çok kişisel ve tarza yönelik sorunlara değindiklerini görüyoruz. Şimdi kadın yönetmenlerin de buna dahil olmasıyla, bu isimler sosyal ve siyasi sorunları daha çok dile getirir hale geldiler. Giderek de güçleniyorlar” diye konuşuyor.
Bir diğer tabuya, enseste değinen Atlı Karınca adlı film Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülüne layık görüldü. Kadın yönetmen İlksen Başarır’ın ikinci filmi Atlı Karınca. Başarır, kadın yönetmen olmanın filme finansman bulmada sorun olmadığını, asıl sıkıntıyı böyle hassas bir konuda film çekmenin oluşturduğunu söylüyor.
Başarır, “Türkiye’de son 5 yılda kadın yönetmenler giderek güçlendi. Artık öykülerimizi anlatmak istiyoruz. Ve sinema sektörü de artık bizi içine almaya başladı. Ben bu işe ilk başladığımda kamera asistanı olmak istiyordum. Bana “çok zor iş yapamazsın” dediler. Çünkü ağır ekipmanlar taşımak gerekiyor. Ben ise “ben bu işi yapabilirim” dedim. Ama şimdi her şey değişti artık kadın kamera asistanları, ışık asistanları, yönetmenler var” diyor.
Türkiye’de şu anda 100’den fazla film çekim aşamasında. Belma Baş, kadın yönetmenlerin erkek egemenliğindeki sektörde ağırlıklarını arttırmaya başladığını söylüyor.
Baş, “Artık belgesel ve kısa film alanlarında erkeklerin egemenliği eskisinden az. Kadın yönetmenlerin sayısı giderek artıyor ve umarım bir gün kadın ve erkek yönetmenler diye parmakla sayılmayacağımız bir döneme de ulaşacağız” diye konuşuyor.
Baş, kadın yönetmenlerin daha cesur konular seçerek sektörde giderek artan etkinliklerini daha iyi kullandıkları görüşünde. İlksen Başarır da kadın yönetmenlerin daha cesur olduğunu düşünüyor.
Başarır, “Kadın yönetmenlerin daha cesur olmasının nedeni tek bir şansları olduğunu düşünmeleri. Bu yüzden biz kadınlar en güçlü öykülerimizi anlatarak işe başlıyoruz. Ama her seferinde de “belki bir film daha çekerim” diyerek işimizi bitiriyoruz” diyor.
Film eleştirmenleri kadın yönetmen sayısının her yıl katlanarak arttığını söylüyor. Bu da Türk sinemasını heyecanlı ve parlak bir gelecek beklediğinin bir kanıtı oluyor. Türk kadın yönetmenler ayrıca Avrupa ülkelerinde de adlarını duyuurmaya başladı, hatta bazıları İtalya, Fransa ve Almanya’da ödül aldı.