Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye’de ilk Corona virüsü vakasının görüldüğünün açıklandığı 11 Mart tarihinden bu yana geçen 2 aylık süreci değerlendirdiği bir rapor yayımladı. Raporda sürecin şeffaf yönetilmediği eleştirisi yapıldı.
Rapor, internet üzerinden düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu. Toplantıya TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör ve TTB COVID-19 Danışma ve İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala ile Prof. Dr. Özlem Azap katıldı.
“Strateji salgını baskılamaya değil etkisini azaltmaya yönelik"
Toplantıda dile getirilen temel eleştiri, sürecin şeffaf yönetilmediği yönündeydi. Prof. Dr. Kayıhan Pala, salgın süreci yönetiminin toplum ve meslek örgütlerinin katılımına açık olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu savundu. Türkiye’deki stratejinin salgının baskılanması değil, etkisinin azaltılması yönünde olduğunu söyledi. Sürecin doğru yönetilebilmesi için adımların epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılması gerektiğini vurguladı.
“Normalleştirme” denilen sürecin aslında “yeniden açılma” olduğunu savunan Prof. Dr. Kayıhan Pala, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) salgının kısa sürede sona ermeyeceği, aşı ve ilaç çalışmalarının halen sürdüğü yönündeki açıklamalarını hatırlattı; hala çok dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.
Pala, alışveriş merkezlerinin (AVM) açılması kararını da eleştirdi; “AVM’ler açılıyor ama parklar kapalı. Bu durum bize kararların sağlıkla ilgili veriler ışığında değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda alındığını düşündürüyor” dedi.
Salgınla geçen iki ayın röntgeni
TTB’nin 143 sayfalık raporunda, salgının resmen açıklandığı tarihten bu yana yaşanan gelişmeler ayrıntılı şekilde değerlendiriliyor. Salgının seyrinde öne çıkan tarihler kronolojik şekilde sıralanıyor.
Önce salgının küresel resmi çekiliyor, ardından Türkiye’de yaşanan süreç inceleniyor. Tanı testinin özellikleri, tedavi süreci, salgında aile sağlığı merkezleri, kamu ve özel hastanelerin yeri, TTB’nin bu süreçte yaptıkları ve önerileri anlatılıyor.
“Şeffaflık çağrıları iktidarda karşılık bulmadı”
Raporun temel eleştirisi salgınla mücadele konusundaki iletişime yönelik. Sağlık çalışanlarından ve meslek örgütlerinden gelen şeffaflık çağrılarının iktidarda karşılık bulmadığı ve bu örgütlerin de salgınla mücadele kapsamında devletin zirvesinde yapılan toplantılardan dışlandıkları ifade edildi.
Raporda hükümetin iletişim stratejisi şu ifadelerle değerlendirildi: “(Salgının başladığı ilk dönemde) hükümetin pandemi iletişimini belirleyen iki temel karakter vardır: Birincisi sınırlı bilgilendirme, ikincisi sağlık meslek örgütlerini dışlama. Topluma ayrıntılı bilgi verilmemesi, (Sağlık Bakanı) Fahrettin Koca’nın bir iki cümlelik paylaşımlarıyla yetinilmesi, Türk Tabipleri Birliği, TTB Uzmanlık Dernekleri, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği, Türk Toraks Derneği ve Türk Yoğun Bakım Derneği’nin tepkisini çekmiştir… Sağlık çalışanlarının meslek örgütlerinin şeffaflık çağrısı, iktidardan karşılık bulmadığı gibi bu örgütler pandemiyle mücadele kapsamında devletin zirvesinde yapılan toplantılardan da dışlanmışlardır. Sağlık Bakanlığı’nda oluşturulan Bilim Kurulu’na alınmayan Türk Tabipleri Birliği, 18 Mart 2020’de Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan 'Koronavirüsle Mücadele Eş Güdüm Toplantısı'na da çağrılmamıştır... Pandemi ile mücadelede bütün toplumun birlikte ve dayanışma içerisinde olması gerektiği vurgulanırken, meslek örgütlerinin dışlanması siyasi iktidarın politik tutumunu yansıtmaktadır. Bu dışlayıcı ve ayrıştırıcı tutum, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Korona mücadelesindeki önlemleri açıkladığı “Ulusa Sesleniş” niteliğindeki konuşmalarına da yansımıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün toplumu kucaklaması beklenen bu konuşmalarda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve muhalefeti eleştirmeye ve suçlamaya hem de ağır bir dille devam etmiştir.”
Kısa ve orta vadeli çözüm önerileri
Raporda kısa ve orta vadeli önerilere de yer verildi. Önümüzdeki iki ayı kapsayan kısa vadeli önerilerden biri sağlık çalışanlarına koruyucu donanımın sağlanması ve bunların stoklanması.
Bir diğer kısa vadeli öneri, tüm belirtileri gösterdikleri halde PCR test sonuçları negatif çıkan ve tedavi sürecinde hayatını kaybeden sağlık çalışanlarıyla ilgili. TTB, bu kişilerin de pozitif çıkanlar gibi değerlendirilmesini, ölüm nedenlerinin meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyor. Bu, ölen çalışanların ailelerine çeşitli hakların tanınmasını sağlayacak.
TTB'nin kısa vadeli önerilerinden biri de, AVM’lerin açılması ve futbol liginin başlatılması gibi zorunlu üretim olarak görülmeyen uygulamaların geciktirilmesi yönünde.
Orta vadeli, yani bu yıl sonuna kadar öngörülen süre içindeki önerilerden biriyse, birinci basamak sağlık hizmetlerini bölge tabanlı hale getirmek. Bu yöndeki istihdam açığını kapatmak. TTB, bunun izolasyon ve gözlem sürecini daha etkili hale getireceği görüşünde.
Bir diğer öneri hastanelerin özelleştirilmesini öngören “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın terk edilmesi. TTB, bunun yerine kamucu sağlık sistemine dönülmesini talep ediyor.
TTB ayrıca bilimsel çalışmalarda Sağlık Bakanlığı’nın izin tekelinin kaldırılmasını ve salgınla ilgili kodlamada Dünya Sağlık Örgütü sistemine uyulmasını öneriyor.