Türkiye’de OHAL Nasıl Değerlendiriliyor?

Türkiye’de 15 Temmuz’daki darbe girişiminden bu yana Kürt yanlısı harekete yakın olanlar dahil 30 bini aşkın kişi darbe girişimine karıştıkları gerekçesiyle tutuklandı. Muhalefet partileri baskınları “cadı avı” olarak adlandırsa da sadece birkaç büyük çaplı protesto düzenlendi.

İstanbul’da bu ay içerisinde yüzlerce Kürt inşaat işçisi sokaklara dökülerek HPD eş-başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın tutuklanmasını protesto etti. İnsan hakları örgütleri birkaç gün içerisinde protestocuların terörle mücadele kapsamında yakalandığını ve tutuklandığını öne sürdü. HDP, bu tür gösterilerin küçük çaplı kalmasından, çok sayıda belediye başkanı ve milletvekilinin terör suçlamalarıyla hapse atılmasını sorumlu tutuyor.

Bu ay içerisinde tutuklanmasından kısa süre önceki bir açıklamasında HDP milletvekili İdris Baluken, “Herhangi bir toplantı ya da miting düzenlememize izin verilmiyor. Tüm mitinglerimiz yasaklanıyor. Basın açıklamaları yapmamıza müsaade edilmiyor. Eğer sokakta 10 kişi biraraya gelirse polis tarafından ölümcül müdahalede bulunuluyor” demişti.

Darbe teşebbüsünün ardından, hükümete geniş yetkiler veren olağanüstü hal ilan edilmişti. Kürt partisi HDP’nin binlerce yerel yetkilisi ve aktivisti tutuklanmış durumda.

Diyarbakır’da geçen ay, eş belediye başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın görevden alınıp tutuklanmalarından sonra birkaç bin kişi protesto gösterisi düzenlemişti. Kürt nüfusun yoğunluklu olduğu Güneydoğu’daki en büyük kent Diyarbakır, Kürt yanlısı hareketin merkezi konumunda bulunuyor. Hükümet danışmanları, tutuklamaları protesto için yüzbinlerce kişinin sokaklara dökülmesini beklediklerini söylemişti.

İktidardaki AKP, PKK’nın geçen ay çatışmaları güneydoğudaki kent ve kasabalara yayma kararı ve oluşan geniş çaplı yıkımın ardından Kürtler’in hissiyatlarında değişiklik olduğunu belirtiyor.

AKP’nin Diyarbakır İl Başkanı Muhammed Akar, “HDP belediyelerinin işlerini yapmadığı ve PKK terör örgütüne fon aktardığı yönünde halktan çok sayıda şikayet var. Gördüğünüz gibi bu operasyonlara karşı bir tepki olmadı. Vatandaşlar bunu siyasi değil yargısal bir operasyon olarak görüyor. Eğer böyle olmasaydı, toplumsal tepkiye yol açan bir demokrasi sorunu ortaya çıkardı,” diye konuştu.

Hükümet, darbe teşebbüsüne karıştıkları iddia edilenlere yönelik baskınlara halkın desteğinin bir işareti olarak, ‘toplumsal ayaklanmanın görülmemesini’ gösteriyor.

Görevden alınanların sayısının 100 bini geçtiği, 30 bini aşkın kişinin tutuklandığı ve hükümeti eleştiren yüzlerce medya ve sivil toplum kuruluşunun kapatıldığı bir ortamda, muhalefet partileri bu yaşananları “cadı avı” olarak niteliyor. Hükümet tarafından sert biçimde reddedilse de, geniş çaplı işkenceler uygulandığına yönelik rivayetler dolaşıyor. Baskınların düzeyi, gözlemciler tarafından korku iklimi yaratma çabası olarak görülüyor.

El Monitor haber sitesi ve Hürriyet Daily News gazetesinin köşe yazarı Semih İdiz, insanların tepki göstermemesinin nedenlerinden birinin korku oluğunu söylüyor, sosyal medyada bile hükümet hakkında eleştirel herhangi birşey yazmaya korkanlar olduğuna dikkat çekiyor. İdiz, 2013 yılında hükümet aleyhtarı protestoların başarısız olmasının ardından oluşan bir ilgisizliğin de bunda bir faktör olduğu görüşünü dile getiriyor.

İdiz, Gezi protestolarının ardından, bunun herhangi bir siyasi aksiyona dönüşmemesinden sonra, çaresizlik, kaybolmuşluk ve vazgeçme hissi oluştuğunu dile getiriyor.

Uzmanlar, AKP içerisinde, ülke çapında hükümet karşıtı Gezi protestolarının bir tekrarının yaşanması yönünde endişelerin devam ettiğini belirtiyor.

Türkiye’de büyük tartışma yaratan cinsel istismar düzenlemesini ülke çapında protesto gösterilerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, nadir görülen bir hareketle Başbakan Binali Yıldırım’a müdahale ederek, düzenlemenin geri çekilmesini istemişti.

Gözlemciler, Erdoğan’ın müdahalesinin kısmen, toplumdaki rahatsızlığın kontrol dışına çıkması endişesinden kaynaklandığı görüşünü dile getiriyor. HDP milletvekili Baluken ise, “Erdoğan, Kürt halkının demokratik reflekslerini ve siyasi tepkilerini bloke edebileceğini düşünüyor. Tam tersine, bu öfke birikmesinin bazen bir kırılma noktasına ihtiyacı vardır” diyor.

Uzmanlar, hükümetten gelen “herhangi bir büyük çaplı toplumsal hareketliliğin darbe girişimi olarak muamele göreceği” uyarısı nedeniyle barışçıl protesto imkanının pek olmadığına işaret ediyor.