Türkiye Finansal Krizden Nasıl Çıkabilir?

Your browser doesn’t support HTML5

2018 başından beri ekonomik göstergeleri kötüleşen Türkiye’nin yaşadığı süreçten nasıl çıkabileceği bugün TÜSİAD’ın Koç Üniversitesi’nin ortaklığı ile kurduğu Ekonomik Araştırma Forumu’nda tartışıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, ekonominin yaşadığı sorunlardan kurtulmak için önce yaşanan problemleri doğru teşhis etmek gerektiğini söyledi.

TÜSİAD Başkanı, “Bugün artan finansman maliyetleri ve borç yükü altında zorlanıyoruz. TL’nin hızlı değer kaybettiği her dönem bilançolara ek yük biniyor ve reel sektörün yatırım yapma ve istihdam yaratma kapasitesi düşüyor. Bugün en acil ihtiyacımız biriken risklerimizi azaltmaktır. Şunu belirtmeliyiz ki özel sektör borç sorunuyla karşı karşıya kalmış tek ülke biz değiliz. Birçok ülke farklı boyut ve koşullarda bu sorunu yaşadı ve çözdü. Bizim de başarmamızın önünde hiçbir engel yok. Ama bunun ilk koşulu yapılan yanlışları kabul etmek ve bir daha tekrarlamamak için gerekli dersleri çıkarmak. Finansal istikrarın ilk koşulu düşük ve stabil bir enflasyon oranını sağlamaktır. Son dönemde enflasyonun döviz kuru artışından beslendiğini görüyoruz. Artan dolarizasyonu engellemek için yapmamız gereken enflasyonu en kısa sürede düşürmektir” dedi.

Kaslowksi kısa vadeli değil uzun vadeli kazanımlar için reform sürecini başlatmak ve Avrupa Birliği perspektifini canlandırmak gerektiğine de işaret etti.

Sağman: “Son beş yılda yedinci seçim, bu kırılganlık yaratıyor”

Gazeteci Hande Demirel’in yönettiği panelde konuşan Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman’a göre, ekonomideki dolarizasyonun 2010 yılında yüzde 27 iken bugün yüzde 57’ye çıkmasında piyasaya sürekli müdahale edilmesi de rol oynuyor.

“Son birkaç ayda 80-90 milyar dolar ekstra dolarizasyon oldu. 100 milyar dolardan 200 milyar dolara çıktı. Ekonomimizin en iyi olduğu dönemde siyasal istikrar vardı, seçimsiz dönemler vardı. 23 Haziran’da son beş yıldaki yedinci seçimi yaşayacağız. Seçim dönemi 23 Haziran’da tamamen kapanacak mı? Bundan da yüzde yüz emin değiliz. Bu da kırılganlık yaratıyor. Geçen sene ilk çeyrekte yüzde 7,2 büyüdük, son çeyrekte küçüldük. Ekonominin küçülme ihtimali devam ediyor. Enflasyon bugün yüzde 20 seviyelerinde, geçen sene başında yüzde 9 civarındaydı. Enflasyon düşmeyince faizleri düşüremiyoruz. Çok büyük sorun enflasyon ve arkasından gelen işsizlik. Mali disiplin çok önemli çıpaydı, bütçede bozulma var.”

Avrupa Birliği gibi IMF’nin çıpa olduğu dönemde uluslararası doğrudan yatırımın 27 milyar dolara ulaştığının altını çizen Sağman, bugün Türkiye’nin yurtdışından yüzde 8 ile borçlandığını ancak IMF’yle bir anlaşma yapılması halinde borçlanma maliyetinin yüzde 2’ye düşeceğini ifade etti.

Zengin: “Türkiye düzgün ve itibarlı bir programla IMF’siz sorunlu alanlarını düzeltebilir”

İş Portföy Baş Ekonomisti Nilüfer Zengin ise Türkiye’nin IMF desteği olmadan ekonomisini düzlüğe çıkarmasının mümkün olduğunu dile getirdi.

Zengin, “Biz çok yakın zamana kadar cari açık, dış borç konusunda riskli olurduk. Enflasyon orta, büyüme ve siyasi istikrar tarafında çok iyi görünürdük. Ancak Türkiye bugün diğer ülkelere kıyasla kırımız ışık veriyor. Yine de çok kısa sürede düzletme şansı olur. Zira bankacılık sisteminin sıkışık ve sorunlu kredileri taşıma gücü var. Bilançolardan bunların temizlenmesi çok faydalı olur tabii. Bu şekilde daha hızlı şekilde daha az bedel ödeyerek büyüyebilir. Yeni riskler yüklenmezse bankacılık bu süreci yönetir. ‘IMF gerekir mi gerekmez mi?’ sorusuna gelirsek Türkiye daha yavaş büyümeye razıysa bence sorunlu alanları düzeltebilir. Düzgün ve itibarlı bir programla acil yardım paketi olmadan süreci yönetebilir” diye konuştu.

Altınsaç: “Piyasaya müdahale nedeniyle Türkiye’nin risk primi ve döviz yükseliyor”

Türkiye’nin risk primi ile döviz kurlarının sürekli yükseldiğine dikkat çeken Özyeğin Üniversitesi öğretim görevlisi Gizem Öztop Altınsaç’a göre, finansal krizden çıkmak için Türkiye’nin iki seçeneği bulunuyor.

“Ya IMF’ye gidip kaynak bulacaksınız ya da diğer yolu belirleyeceksiniz kendi kendime bir fon kuracağım diyeceksiniz. Gayrımenkuldur, enerjidir sorunlu kredileri bu fona aktaracağım, bankanın bilançosunu sileceğim diyebilirsiniz.

Lakin bu zor bir mekanizmadır. Güvenilir fon, buna iştirak edecek yabancı şirketleri, kişileri bulmanız lazım. Yabancı yatırımcı olmalı. Türkiye’nin bunu yapması gerekiyor. 1. Çeyrekte CDS (Türkiye’nin risk primi) 300’lere inmişti ki şimdi 500. Enformasyon problemi ve doğrudan piyasaya müdahaleler piyasada kırılganlık yaratır. Bu nedenle CDS ve döviz yükseliyor.”

Altınsaç, Türk ekonomisinin sorunlarının büyük ölçüde iç ve dış siyasetten kaynaklandığının da altını çizdi.