'Türkiye İki Adım İleri Bir Adım Geri'

'Türkiye İki Adım İleri Bir Adım Geri'

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı otoriterleşiyor mu yoksa Türkiye’de yaşanan siyasi değişim, demokratikleşmenin bir parçası mı? Türkiye’nin İran’la yakınlaşması Amerika ve NATO’yla ilişkilerini nasıl etkiliyor? Washington’daki Amerikan İlerleme Merkezi’nde düzenlenen bir toplantıda bu konular ele alındı. Panelde konuşan uzmanlar, Türkiye’deki siyasi değişimi “iki adım ileri bir adım geri” olarak niteledi.



Artık Washington’da hemen herkes Türkiye’nin siyasi olarak bir değişimden geçtiğini kabul ediyor, ancak değişimin niteliği konusunda görüş ayrılıkları var. Bazıları Türkiye’de demokratikleşme yolunda önemli adımlar atıldığını savunurken, bazıları Türkiye’nin giderek otoriter bir çizgiye girdiğini düşünüyor.

Amerikan İlerleme Merkezi’nde düzenlenen panelde konuşan Dış İlişkiler Konseyi uzmanı Steven Cook, Türkiye’nin önemli reformlar yaparak, Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerine başlayabildiğini hatırlatıyor, ancak hükümetin otoriter eğilimleri olduğunu da kabul ediyor: "Türkiye’nin tarihinde hiç olmadığı kadar demokratik olduğunu savunabilirsiniz, ancak bazı otoriter sorunlar mevcut. Demokratik değişimin bazı unsurları uygulanmamış. Partinin ve liderlerinin demokratik sicili sorunsuz değil. Dolayısıyla hükümetin muhalifleri bastırdığı ve komplo içinde komplo olan Ergenekon soruşturması; Doğan medya grubuna yönelik cezai vergi kararları veya Anayasa değişikliği paketi gibi şeyler görüyorsunuz. Karmaşık bir tablo var. Nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. Ancak, Türkiye’nin demokrasiyle sonuçlanacak bir yolda mesafe aldığını düşünüyorum."

Cook konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidarını pekiştirmeye çalıştığını da söyledi.

Amerikan İlerleme Merkezi’ndeki panelde konuşan Washington Enstitüsü uzmanı Soner Çağaptay da iktidar partisinin “liberal olmadığını, otoriter olduğunu” söyledi: "Sekiz yıldır iktidarda olan bir parti var. Bu partiyi dini bazda değerlendirmek doğru olmaz. Bu parti, liberal olmayan eğilimlere sahip otoriter bir parti olarak tanımlanabilir. Basın özgürlüğüne, muhalefete karşı olan bir parti. Türkiye, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği, internet özgürlüğü gibi bütün bu alanlarda geriliyor."

Çağaptay Türkiye’de siyasetin sivilleştiğini kabul ediyor, ancak bunun demokratikleşme anlamına gelmediğini belirtiyor.

Amerikan İlerleme Merkezi uzmanı Michael Werz ise Türkiye’nin geleceği konusunda daha iyimser bir tablo çizdi. Werz, AKP’nin muhafazakar bir güç olduğunu, ancak genel anlamda ilerleyici ve liberal bir rol oynadığını kaydetti. Werz yine de Türkiye’deki değişimi “iki adım ileri, bir adım geri” olarak nitelendirdi: "Türkiye’yi doğru anlamamız çok önemli. Sadece önemli bir müttefik olduğu için değil, örnek teşkil ettiği için önemli. Türkiye karmaşık bir şekilde hızla demokratikleşen büyük bir ülke. Bu, iki adım ileri, bir adım geri olarak nitelenebilir. Bu dış politika açısından da önemli, çünkü batı, Türkiye’nin başarılı olması için nasıl ilişki kuracağını bulmak durumunda. Türkiye’deki değişimin kaynağının din, İslam veya İslami gruplar olduğunu düşünmek doğru bir bakış açısı değil. Türkiye’deki değişimin esas kaynağı, Soğuk Savaş sonrası dönem, ekonomik reformlar. AK Parti, Türkiye’deki soysal değişimin neticesidir, kaynağı değil."

Gelelim dış politikaya… Washington’da son zamanlarda sıkça görüldüğü gibi Amerikan İlerleme Merkezi’ndeki panelde de Türk Amerikan ilişkilerindeki sorunlar konuşulduğunda, İran ve İsrail/Gazze meseleleri öne çıktı. Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu uzmanı Steven Cook Türkiye’de İran konusundaki tehdit algılamasının tamamen farklı olduğuna vurgu yaptı: "Türkiye’nin bölgedeki rolü eskisi gibi değil. Bunun yapıcı bir rol olup olmadığını zaman gösterecek. Türkiye’nin önünde önemli bir fırsat vardı, ancak Hamas ve İsrail konusundaki tutumu nedeniyle barış sürecinden kendini sildi. Bu çok önemli… Diğer konu şu: Obama yönetimi Türkiye’yi İran konusunda yardımcı bulmuyor. Faal olabilirler, Erdoğan popüler olabilir ancak önümüzde çok fazla sorun var."

Steve Cook – diğer uzmanlar gibi – Türkiye’nin Doğu’ya kaydığı değerlendirmelerini doğru bulmadığını, Türkiye’nin Batı’ya yapısal bir şekilde entegre olduğunu hatırlattı; NATO, Avrupa Birliği ve Batı’yla ticari ilişkilere dikkati çekti. Tabii, NATO konusunda önemli bir sınav Lizbon’da önümüzdeki hafta yapılacak zirvede verilecek...

Washington, Avrupa’da özellikle İran’a karşı kurulacak füze savunma sistemi konusunda Türkiye’nin desteğini bekliyor, ileride Türkiye’nin katkısını da umuyor.

Bu konunun Beyaz Saray için önemini vurgulayan Çağaptay, Türk hükümetinin sonunda desteğini vereceğine inandığını söyledi, ancak uygulamada meydana gelebilecek sorunlara dikkati çekti.

Amerikan İlerleme Merkezi uzmanı Michael Werz de şöyle konuştu: "Amerikan yönetiminin NATO zirvesi konusundaki gelişmelerden memnun olmadığını söyleyebiliriz. Türkiye, NATO’da bir takım oyuncusu olarak kalmasının uzun vadeli çıkarları olduğunu fark etmeli. Gerçek sınav Türkiye’nin tehdit algılamaları konusunda bazı ülkelerin adının dile getirilmemesini istemesi anında verilecek. Bu konu, NATO’nun tüm üyelerinin büyük konularda görüş birliği içinde olduğunu göstermek açısından önemli bir sinyal. Eğer bu olmazsa, Türkiye’nin iyiliğini istemeyenlerin elinde bir koz daha olacak."

Bu arada, Amerikan İlerleme Merkezi’nde konuşan uzmanlar, Türk Amerikan ilişkilerinde meydana gelen sorunların Kongre’ye ne şekilde yansıdığını özellikle vurguladılar.

(Amerikan İlerleme Merkezi'ndeki Toplantı - İngilizce)