Türkiye-İran arasındaki gerilim son günlerde tırmanma eğiliminde. İki ülke diplomatları arasındaki söz düellosu bölgedeki nüfuz yarışını hızla gündeme taşıdı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, düzenlediği haftalık basın toplantısında, İran’ın Türkiye için önemli bir komşu olduğunu, ve Ankara’nın da her zaman diyalogdan yana tavır izlediğini dile getirdi. Ancak Sözcü bu yaklaşımın Türkiye’nin, “İran yönetiminin zaman zaman belli bölgelerdeki doğal sınırlarını aşan nüfuz elde etme çabalarını” görmezden geleceği anlamını taşımadığını söyledi.
Kalın’ın bu açıklaması, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in başdanışmanı Ali Ekber Velayeti’nin Irak ve Suriye’deki Türk askerlerine yönelik “Ya kendileri çıkar ya da o ülkelerin halkları oradan atar” sözlerine yanıttı.
Global Source Partner uzmanlalarından Atilla Yeşilada, İran ve Türkiye arasındaki rekabette tarafların son derece ciddi ve herkesin bunun farkında olduğunu söylüyor. Yeşilada, İran’ın Tahran’dan Lübnan’a uzanan Şii eksenindeki bölge ülkelerine genişleme stratejisinin net şekilde ortada olduğunu kaydediyor.
Uzmanlar, çoğunluğu Sünni olan Türkiye’yle, Şii İran arasındaki mezhepsel gerginliğin tırmanabileceğine dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisini Sünni Müslümanlar’ın haklarının koruyucusu olarak tanımlıyor ve İran’ı mezhepçi politikalar izlemekle suçluyor. Tahran yönetimi bu iddiaları reddediyor. Erdoğan, Şubat ayı başında yaptığı açıklamada, Tahran destekli Hizbullah’ı terör örgütü olarak nitelemişti.
Ancak Ankara’dan Erdoğan’ın tavrını sorgulayan sesler de yükseliyor. Emekli diplomat Aydın Selcen, Ankara’nın İran’a tavrını sertleştirmeden önce, ordusunun, dış politikasının istihbaratının gücünü sorgulaması gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin bölgesel bir güç olduğunu ancak küresel bir güç olmadığını, tüm konularda yol katedecek bir güç olmadığı için de İran gibi bölgedeki diğer güçlü ülkelerle çalışmak zorunda olduğunu kaydediyor.
Öte yandan Erdoğan, Sünni ülkelerin desteğine başvuruyor.
Erdoğan, gözlemcilere göre, İran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltmaya odaklanan görüşmeler için bu ay Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’a gitti. Uzmanlar, Ankara’nın bu iddialı duruşuyla, ABD başkanı Trump’tan etkilendiği görüşünde.
Atilla Yeşilada’ya göre, Trump’ın İran’a karşı sert bir tavır sergilediği mevcut ortamda, Ankara da Suriye ve Irak’ta uzun zamandır devam eden düşük seviyeli çatışmalara son vermek istiyor olabilir.
Ancak Yeşilada Ankara yönetiminin bunu yaparken ağır bir bedel ödeyebileceği uyarısında da bulunuyor. Türkiye’nin İran’la arasındaki doğalgaz anlaşması ve iki ülke arasındaki ekonomik işbirliği umuduna dikkat çekiyor. Uzman, İran’ın Suriye ve Irak’taki üstün varlığına bakıldığında stratejik avantajlarından kolay kolay vazgeçen bir ülke olmadığını vurguluyor.
İki ülke arasındaki gerginlik, özellikle İran gibi vekalet savaşları konusunda uzman olan bir ülke gözönüne alındığında, ticaretle sınırlı kalacak gibi görünmüyor. Bölgeden gelen haberlere göre Tahran, PKK ve uzantısı olan tüm grupları yargılamanın yollarını arıyor.
Al Monitor internet sitesinden Semih İdiz’e göre İran ‘Kürt Kartı’nı oynayabilir. Türkiye geçmişte İran’i PKK’ya yardım eden ülke olmakla suçlamıştı. Ancak İdiz’e göre, kendi ülkesinde direnen Kürt azınlıkla uğraşan İran, böyle bir adım atması durumunda, kendi kendine zarar vermis olur.
PKK, Türkiye’nin yanısıra Avrupa Birliği ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor.
Uzman Atilla Yeşilada’ya göre, İran’la yaşadığı gerginlin yarattığı tehlikeye rağmen Ankara çok az seçeneği olduğuna inanıyor. Türkiye ve Arap ortaklarıyla ticaret yapamayacak olan İran’ın, Suriye ve Irak’taki planlarını hayata geçirdikten sonra, nükleer faaliyetlerinden dolayı yapılan uluslararası yaptırımlardan da kurtulabilir.
Uzmanlar, iki ülkenin karşılıklı manevralarıyla gerginliğin daha da tırmanacağını tahmin ediyor.
Geçmişten bugüne bölgenin güçlü ülkelerinden olan İran ve Türkiye, çıkar çatışmalarını ve rekabeti dengelemeyi başardı. Bu noktada çoğu zaman ikili ilişkilerin belirliyici faktörü işbirliği oluyor. Semih İdiz, yaşanan son gerginliğin, bu dengeyi test edeceğini söylüyor.
Suriye ve Irak konusunda Türkiye’nin karar noktasına geldiğini, İran’la yaşanan krizin de bunun sonucu olduğunu söyleyen İdiz, iki ülkenin geçmişten bugüne farklılıkların krize dönüşmesine izin vermediğini vurguluyor. Ancak uzman, yaşanan son krizin iki ülkenin de Ortadoğu’da çok farklı taraflarda olduğunu herkese gösterdiğini belirtiyor. Semih İdiz son olarak, İran ile Türkiye’nin desteklediği güçlerin çatışmaya girmesi gibi olası bir kazanın asıl tehlike olacağına işaret ediyor.