Amerika İlerleme Merkezi’nin (CAP) düzenlediği ‘ABD-Suudi Arabistan İkili İlişkileriyle İlgili Değerlendirme’ konulu panele katılan kıdemli araştırmacılar Steven Cook, Melissa Dalton ve Karen Young, Amerika ile Suudi Arabistan arasındaki stratejik ilişkinin uzun vadede muhtemelen devam edeceği görüşünü savundu. Ancak kendi tabirleriyle “farklı ideolojik uçlarda” yer alan uzmanlar, özellikle Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası ikili ilişkilerin ne şekilde devam etmesi gerektiği sorusuna farklı değerlendirmelerle yanıt verdi.
Dış İlişkiler Konseyi’nden (CFR) Steven Cook, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrasında ABD siyasi çevrelerinde ciddi bir hareketlilik yaşandığını ve Arap Baharı döneminden bu yana ilk kez ABD’nin Ortadoğu politikası ve Suudi Arabistan’la ilişkileri hususunda bu kadar yoğun bir fikir alışverişi sürecine girildiğini belirtti.
Cook, “Geçen ay Cemal Kaşıkçı cinayetinin ardından Washington’da sıra dışı bir süreç yaşandı. Arap ayaklanmalarından bu yana Ortadoğu’yla ilgili bu kadar fazla analiz ve yorum yapıldığını hiç görmemiştim. Tabii bu, cinayeti planlayanların da beklemediği bir şeydi muhtemelen” dedi ve ekledi: “Bu süreç, insanlara içlerini döküp ABD’nin bölgedeki müttefikleri hakkında görüşlerini söyleme ve bu müttefikleri yeniden değerlendirme şansını verdi.”
Amerika’nın Türkiye’yle ilişkilerini örnek olarak gösteren Cook, bölgedeki müttefikler arasında Washington’un uzlaşmazlık yaşadığı tek ülkenin Suudi Arabistan olmadığını söyledi ve ‘Suudi Arabistan’la olan ortak görüş ve çıkarların Türkiye’yle olan ortak paydalardan daha fazla’ olduğunu ileri sürdü.
Cook’a göre asıl önemli olan şey bölgedeki müttefiklerin yeniden gözden geçiriliyor olması. Cook, “Belki Suudi Arabistan da bizim için sanıldığı kadar kazançlı bir müttefik değildir” dedi.
Panelin moderatörü CAP Kıdemli Araştırmacısı Brian Katulis’in ‘dış ilişkilerde değerler ve çıkarlar arasında nasıl bir denge kurulmalı’ yönündeki sorusunu da yanıtlayan Cook, dış politikada her zaman çıkarların ön planda tutulacağı yorumunda bulundu.
“Değerleri bir kenara bırakırsak kendimize haksızlık ederiz”
Bu soruya, “Değerleri tamamen bir kenara bırakırsak kendimize de haksızlık etmiş oluruz” şeklinde yanıt veren Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nden (CSIS) Kıdemli Araştırmacı Melissa Dalton da ABD’nin Suudi Arabistan’la olan ikili ilişkilerinin devam edeceği görüşünü paylaştı.
ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Suudi Arabistan ve bölgedeki diğer müttefikleriyle ağırlıklı olarak güvenlik konularında işbirliğine dayanan bir strateji izlediğinin altını da çizen Dalton, bu stratejinin askeri yönünün azaltılıp, diplomatik ve ekonomik işbirliği imkanlarının yaratılmasının daha yararlı olacağı görüşünde bulundu.
Dalton ayrıca Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilileri tarafından hazırlanan Ulusal Savunma Stratejisi’nde Çin ve Rusya’nın stratejik rakip olarak gösterildiğini hatırlattı ve bu nedenle ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarını yeni dinamikler çerçevesinde geliştirmesi gerektiğini söyledi.
“Önce kendi duruşumuzdan emin olmalıyız”
Konuşmasına "Şu an, Suudi Arabistan'la ilişkilerin kesilmesi için kesinlikle uygun bir zaman değil" diyerek başlayan Amerikan Girişimcilik Enstitüsü'nde görevli araştırmacı Karen Young, Amerika’nın tepkisini yaptırımlarla gösterebileceğini söyledi.
Young ayrıca ABD-Suudi Arabistan ikili ilişkileriyle ilgili yaygın olarak gündeme gelen üç “kavram hatasına” değindi ve ABD'nin Suudi Arabistan'la ilişkisinin yalnızca güvenliğe dayalı olduğu, Amerika'nın Suudilerin petrolüne bağımlı olduğu ve Amerika'nın Suudi Arabistan'da kimin lider olacağına müdahale edebileceği görüşlerinin “yanlış anlama” olduğunu söyledi.
"Her iki ülkenin de öncelikle 'Biz kimiz?' sorusuna yanıt vermesi gerekiyor" diyen Young, hem ABD hem de Suudi Arabistan'ın gerek ulusal gerek küresel ölçekte değişim içerisinde olduğunu vurguladı.
Young ayrıca ABD'nin bölgede süregelen çabalarının da 'değerler sistemine katkı' olarak yorumlanması gerektiğini savundu.
Your browser doesn’t support HTML5
“Güvenilir bir soruşturma için Kaşıkçı cinayetinin gündemde tutulması lazım”
Panelin sonunda VOA Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Katulis Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı cinayeti soruşturmasındaki rolünü değerlendirdi. Katulis, Türkiye’nin Kaşıkçı soruşturmasında yeteri kadar güvenilir adımlar atmadığı yorumunda bulundu.
Katulis, Türkiye'nin kendi iç siyasetinde yaşadığı çalkantılara dikkat çekerek, "Bugün buradaki diğer katılımcıların da değindiği gibi Türkiye’nin kendi insan hakları karnesi ve basın özgürlüğüne yaklaşımına bakıldığında, [Cemal Kaşıkçı] olayının aydınlanmasını samimiyetle mi istiyorlar, yoksa bu olayı bölgedeki bir rakibi, bu durumda Suudi Arabistan’ı, karalamak için bir fırsat olarak mı görüyorlar sorusu geliyor akıllara" dedi.
Türkiyeli yetkililerden ‘parça parça bilgi sızıyor’ diyen Katulis, bunun ‘şeffaflık ve netlik açısından güven kırıcı’ olduğunu ifade etti.
Katulis, Kaşıkçı cinayetine ilişkin soruşturmanın daha güvenilir alternatif yollarla yürütülmesini sağlamak için bu konunun medya kanalları ve araştırmacılar tarafından sürekli gündemde tutulması gerektiğine inandığını söyledi.