Türkiye mi İsrail mi Kazançlı Çıkacak?

Türkiye ile İsrail ilişkilerini yakından izleyen uzmanlara göre, Gazze ablukasını kaldırılmamış olması İsrail tarafı için diplomatik zafer. Bununla birlikte “normalleşme” süreci zaman alacak ancak süreci tehlikeye düşürmemek için her iki taraf da açıklamalarına dikkat etmeli.

Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara Gemisi’ne saldırılmasından bugüne kadar yaşanan kriz sürecinde, 27 Haziran itibariyle “normalleşme” başlayacağı uluslararası kamuoyuna duyuruldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni bir zafere ulaştığı iddiası özellikle hükümete yakın medya kuruluşlarınca savunuldu. Peki uzlaşıdankim ne kadar kazançlı çıktı?

Çelikkol: Gazze’ye yardımda Türkiye’ye ayrıcalık getiriliyor

İki ülke arasında kriz ortaya çıktığında Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi olan ve yaşananlara yerinde tanıklık eden Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol’a göre, her iki ülke açısından olumlu bir gelişme yaşanmaya başladı. İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapan Çelikkol, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu ile Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamaları için “iyi bir başlangıç” yorumunu yaptı.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Çelikkol’a göre,Türkiye ile İsrail’in ilişkilerini normalleştirmesi özellikle Ortadoğu’daki mevcut savaş hali ve Avrupa’da istikrarsızlık ortaya çıkmış iken değerlendirmek gerek.

Süreçte Türkiye’nin, İsrail’in Gazze’deki ablukayı kaldırması yönündeki şartı tartışmalıydı. Çelikkol, “Türkiye açısından öne sürülen şartların yerine getirildiği düşünülüyor. Gazze’ye yardım konusunda da Türkiye’ye ayrıcalıklar getiriliyor. Türk Hükümeti’nin memnun olduğu anlaşılıyor” dedi. Bu noktada, şart meselesine Filistinliler açısından bakılması gerektiğini anlatan Çelikkol, Gazze ablukası konusunda şunları ifade etti:

“Gazze’de küçük bir bölgede 2 milyona yakın insan, Filistinli yaşıyor. Günlük yaşamlarının daha kaliteli hale getirilmesi önem taşıyor. Orada içme suyu alt yapısının yeniden inşaası gerekiyor. Hastane, okul gibi tesislerin yapımı gerekiyor. Aşdod Limanı üzerinden malzemelerin Gazze’ye gönderilmesi söz konusu. Bu Türkiye açısından Filistinliler’in günlük yaşamlarında iyileştirmenin diğer ülkelerin de yardımlarıyla yapılabileceği anlaşılıyor. Bunun Türkiye’yi de memnun ettiği anlaşılıyor. Filistin’in de tepkisi itibariyle anlaşmadan memnun olduğu görülüyor. Bunun Filistinliler’in yaşamına etkisiyle değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.”

Türkiye’nin geçtiğimiz dönemde İsrail’in NATO ile ilişki kurması yönündeki gelişmeleri engellemediğini de anımsatan Çelikkol, iki ülke arasındaki normalleşme sürecine girilmesi kararını mutlaka bölgede IŞİD gibi bir terör örgütü varlığı, Suriye iç savaşı gibi gelişmelerle anlamak gerektiğini belirtti.

Bundan sonra özellikle doğalgaz konusunda işbirliği olabileceğini kaydeden Çelikkol, iki ülke liderleri arasında temaslar olmasının yanı sıra istihbarat teşkilatları arasında işbirliğinin artabileceğini de dile getirdi.

Çelikkol, İsrail ile Türkiye’nin hemen yakın bir işbirliğine gireceğini düşünmediğini ancak belirli bir zamanda normalleşme sağlanacağını da sözlerine ekledi.

Fishman: İsrail için diplomatik zafer ama Türkiye için de önemli

İstanbul, New York ve Tel Aviv’de yaşaması itibariyle İsrail ile Türkiye ilişkilerini yakından gözlemleyen tarihçi Loius Fishman, son olarak “Ottoman Palastine” kitabını yayımladı. Brooklyn Collge’de akademik kariyerine devam eden Fishman, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı. Aynı zamanda İsrail’in önemli gazetelerinden Haaretz’teki analizleriyle dikkat çeken Fishman’a göre; bugün iki ülke ilişkilerinde ileriye doğru başat bir adım atıldı. Fishman, ileriye doğru atılan adım ile birlikte Türkiye’nin, Ortadoğu politikasında geçmişte farklı ülkeler ile dengede tutmaya çalıştığı yaklaşımında yeniden İsrail’in önemli bir faktör olarak görüldüğünü söyledi.

İsrail ile Türkiye’nin mutabakata varmasındaki ekonomik tabloyu da anımsatan Fishman, uzun vadede de olsa doğalgaz meselesine vurgu yaptı. “Milyar dolarlık anlaşmalar söz konusuyken diplomatik ilişki olmadan ilerleme zor” görüşünü aktaran Fishman, 6 yıllık süreçte ve özellikle 2013 yılında İsrail’in özür açıklamasından bugüne çok yavaş bir gelişim gösterildiğini ama bugün nihayete varıldığını da kaydetti.

Gazze meselesini sorduğumuz Fishman, “İsrail, Gazze ablukasını kaldırmayı reddetti ve İsrail bu konuda neyi talep ediyorsa başardı. Gazze’ye abluka kaldırılmıyor. Ama Türkiye’ye de Gazze’ye yine de özel erişim statüsü sağladılar. Aslında Gazze Filosu olayı sırasında da İsrail’in resmi politikası, yardım malzemelerinin Aşdod limanına ulaştırılması ve kontrolden geçirilerek Gazze’ye götürülmesiydi. İsrail için diplomatik bir zafer ama Türkiye için de aynı derecede önemli” dedi.

Türkiye’de Erdoğan’ın İsrail karşısında bir zafer elde ettiği yönündeki algıyı da değerlendiren Fishman, “Erdoğan, İsrail’e karşı ilk kez eşit partner olarak tutum alıyor. İsrail, ablukasını ortadan kaldırmıyor ki bunun zafer olduğunu düşünmek naif olacaktır. Erdoğan’ın destekçileri elbette bunu savunabilecektir. Her iki taraf da bunun kendileri için zafer olacağını söyleyecektir ancak bunun anlaşma için de tehlikeli olacağını düşünüyorum. Mesela Sabah Gazetesi’nin, Gazze’nin ablukasını kaldırılmasını sağladığı yönündeki haberini görüyoruz. Biliyoruz ki bu doğru değil ama beklenebilir bir durum diyebiliriz” diye konuştu.

İsrail ile yaşanan kriz sürecinde Türk Yahudileri açısından zor günler yaşandığını işaret eden Fishman, özellikle hem hükümet yetkilileri hem de hükümet yanlısı medyada anti-semitizm söylemlerinin ağır bastığı tabloya dikkat çekti. Şimdi iyi bir şey olarak bu mutabakat ile birlikte hükümet yetkilileri tarafından İsrail ile yeni durumun savunulması gerekeceğini anımsatan Fishman, “Erdoğan’ın gerçekten İsrail’e ilk kez eşit partner olarak davranması önemli. 2007’den İsrail’e bugüne değin negatif tutum takındığı görülüyordu. Bu da Yahudi toplumunu olumsuz etkiledi. Şimdi hükümet bu anlaşmayı savunmak durumunda. Bu da yeni bir durum olacaktır” görüşünü aktardı.

Taştekin: Gazze ablukasında eski düzen devam edecek

Diplomasi alanında uzman gazeteci – yazar Fehmi Taştekin de, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, ortada Türkiye açısından zafer olarak nitelendirilebilecek bir durum olmadığına dikkat çekti. Erdoğan’ın süreçte ilk açıkladığı şartlar arasında “Gazze ablukasını kaldırma şartı” bulunmasını değerlendiren Taştekin, “Çıtayı çok yukarı koydu. Bölgesel koşullar açısından da İsrail’in ablukayı kaldırması mümkün değil çünkü İsrail’in çok stratejik bir tercihi. Birkaç savaş ortamı yaşanmasına rağmen vazgeçmedi. Şimdi Ankara tarafından Gazze’deki abluka kabul ediliyor. Gazze’ye yardımlar, Aşdod limanında kontrolden geçirilmesiyle gönderilebilecek. Türkiye, bunu kırmak için Gazze Filosu’na katılmıştı, Mavi Marmara Gemisi’ne de Aşdod’a çekilmeyi reddettiği için operasyon yaşandı ve Türk vatandaşları öldürüldü. İsrail, hangi sürede nasıl izin verirse o yardımlar ulaşabilecek. Eski düzen devam edecek” dedi.

Hastane yapımı, su arıtma tesisi yapılması gibi konulara da “İsrail yerine Filistinliler açısından Türkiye’nin sorumluluk üstlenmesi” olarak yaklaşan Taştekin, “Aslında İsrail’in kuşatma politikalarıyla ilgili yarattığı zararların giderilmesinde Türkiye elini taşın altına sokuyor. Eğer bugün Gazze’nin suyu tuzluysa bunun nedeni oradaki yasa dışı yerleşimlerden kaynaklanıyor” yorumunu yaptı.

Bugüne değin Türkiye’de Hamas’a hamilik iddiası olan bir hükümet bulunduğunu da kaydeden Taştekin, şimdi Ankara’nın bu konuda ciddi bir çark ettiği görüşünde. Taştekin, “Bu mutabakat ile Hamas’ın İsrail aleyhine Türkiye’de faaliyet yapamayacağını anlıyoruz. Türkiye’nin, uluslararası alanlarda da İsrail aleyhine bir faaliyette bulunmayacağı taahhüt ediliyor. Ama bu taahhüt muğlaklık yaratacaktır. Filistinlerle ilgili gelişmeleri de İsrail kendi çıkarları aleyhine kabul edebilir. Bu antlaşmayı bir zafer olarak sunmak mümkün değil. İsrail çok fazla bir şey vermeden kendi lehine koşulları oluşturmuş görünüyor” diye konuştu.

Türkiye’nin süreç içerisinde Mavi Marmara Gemisi’nde operasyondaki askerler için yargılama talebini de yorumlayan Taştekin, iki ülke arasındaki mutabakat ile bu konuda da muğlaklık olduğu görüşünde. Taştekin, “Canını kaybetmiş ailelerce açılmış davalar var. Burada nasıl bir istisna yaratacaklar? Yargıya siz davayı düşüreceksiniz diyerek baskı mı kuracaklar? Uluslararası antlaşma olarak Meclis’ten geçirerek, bir hukuk mu yaratacaklar? Türkiye, İsrail’in çizgisine gelmiş oldu” dedi.

Türkiye’nin dış politika alanında fazlasıyla sıkıştığı için artık İsrail ile anlaşma noktasına geldiğini kaydeden Taştekin, “İsrail ile antlaşma Türkiye üzerindeki baskıyı azaltabilir. Bu anlaşma uzun süredir gündemdeydi ama hızlandırılmasını, Avrupa ve ABD’de karşılaştığı çıkmaz ile ilişkilendiriyorum” yorumunu paylaştı.

Ekonomik nedenleri özelilkle İsrail açısından değerlendiren Taştekin, “Doğalgaz rezervlerini Avrupa’ya transfer etmekte Türkiye’ye önem atfediyor. Netenyahu, Türkiye ile antlaşmanın getireceği ekonomik faydaları ‘muaazzam’ olarak nitelendirdi ve bunu vurguladı. İsrail’in demek ki ekonomik olarak ciddi beklentileri var” ifadesini kullandı.