Türkiye’deki darbe girişiminin ardından “idam” için anayasal düzenleme yapılması tartışması Ankara siyasetinde en önemli gündem maddesine dönüştü. MHP’nin, iktidardaki AKP’ye desteğini açıklamasıyla birlikte bunun halk oylamasına götürülebileceği ihtimali de ortaya atıldı.
Darbe girişimi gecesi bombardıman altındaki TBMM, geçtiğimiz Cumartesi günkü olağanüstü toplantı sonrasında bugün rutin mesaisine başladı. TBMM’deki dört siyasi parti, her Salı olduğu gibi bugün grup toplantılarını da yaptı.
Günün en dikkat çekici gelişmesi ise, Binali Yıldırım’ın başbakanlığı döneminde ilk kez muhalefet liderleri Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli ile birebir Çankaya Köşkü’nde görüşmesi oldu.
Bahçeli: “İdama AKP hazırsa biz de varız”
Siyaset cephesinde ilk açıklama, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nden geldi. MHP Grup Toplantısı’nda sosyal medyaya da yansıyan darbe girişimi gecesi linç edilen genç asker cesedi başında fotoğraf çektirenleri hedef alan Bahçeli, “Hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratık neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı, bu şerefsiz doğduğuna pişman edilmelidir,” çağrısı yaptı.
Ülkücüler olarak 1980 yılında 12 Eylül’deki askeri darbesi ardından devletten davacı olmadıklarını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “TSK’yı topluca suçlamak ve infaz etmek kime ne kazandıracaktır? Mehmetlerimize kıymayalım. Aksi halde, bu vatanın güvenliğini nasıl sağlayacağız? Sela vermesine verilsin, imamlar durmasın milleti sokağa çağırsın; ama halkla asker birbirine girmesin, askerle asker cepheleşmesin, bu devletin, bu milletin Allah muhafaza selası duyulmasın. Bırakalım, kimin ne suçu varsa hukuk ortaya çıkarsın. Sabredelim, mahkemeler son sözü söylesin. Darbecilere de bir daha güneş ışığı dahi gösterilmesin. İdama AKP hazırsa biz de varız. Gereğini gönül huzuruyla yaparız. Darbe, terör tehdidi kapsamında idamı ele almaya hazırız. Demokrasimizi daha fazla hırpalamayalım. Oyuna gelmeyelim, tuzağa düşmeyelim. Burası Irak, Suriye, Tunus, Libya değildir. Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti’dir ve bu millet Türk’tür. Birçok darbe ve darbe teşebbüsüyle karşılaşmıştır. Ama hiçbiri 15 Temmuz kadar ağır değildir. Bu sürecin hafife alır yanı yoktur. Herkes ders çıkarmalıdır.”
Bahçeli, Başbakan Yıldırım ile ortak basın toplantısında, “Siyasi iktidarın alabileceği, darbenin bütün unsurlarını ortadan kaldırabilecek gayretlerinin yanında olacağımızı ifade ettik. Türkiye bir beladan kurtulmuştur ve huzurunuzda bir kez daha Sayın Başbakan’a teşekkür ediyorum,” dedi.
Halk oylaması olabilir mi?
Bahçeli’nin destek açıklamasıyla birlikte MHP’nin 40 milletvekili ile birlikte AKP’nin TBMM Başkanı haricindeki 316 sandalyesi hesaplandığında; 330 sayısı aşıldığından dolayı referanduma gidilebiliyor.
Anayasa değişikliğini halk oylaması olmaksızın TBMM’den geçirmek içinse 367 milletvekili oyu gerekiyor.
Yıldırım: Gerekli düzenlemeyi yapmaktan imtina etmeyiz
Başbakan Yıldırım da, AKP Grubu’ndaki konuşmasına, “Esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla... Allah'ın alemlerin rabbine hamdolsun” sözleriyle dua ederek başladı. Yıldırım’ın, milletçe darbe girişimine karşı koyulmasındaki rolünü vurguladıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin sözleri dikkat çekti. Yıldırım, “Ancak bir hesap hatası yaptılar, öncelikle karşılarında bu yola beyaz kefeniyle sıkmış bir dünya liderinin, bir demokrasi kahramanının, milletinin, devletinin ülkesinin yoluna başını koymuş Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğunu hesap edemediler. O gelecek olanlardan korkmadı, uçağa binmekten korkmadı, pilotların jetlerinden korkmadı, ‘Kefenini giydim geliyorum’ dedi. Halkıyla kucaklaştı, darbecilerin hesap edemedikleri bir nokta daha vardı. Karşılarında zoru görünce ceketi alıp gidecek, sinecek, saklanacak, kazacak bir başbakan da yoktu,” mesajını verdi.
Darbe girişimi için “terör” vurgusunu tekrarlayan Yıldırım, meydanlardaki idam talepleri için sözlerini özetle şöyle ifade etti: “Terörle mücadeleyi gevşetin, onlara müşfik davranın, kurşun atıyorsa siz gel uzatın, bunu mu istiyorsunuz? Darbe sonrasını hayal eden kim varsa gelecek cevabı alacak. Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bütün dünya bilsin, gözaltılar, sorgulamalar, tutuklamalar, yargılamalar noktasında Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk devletine yaraşır şekilde bütün bu çalışmalar yapılacak, doğruyla yanlış birbirine karıştırılmayacak. Duygularımızla, heyecanımızla değil aklımızla hareket edeceğiz, adaletin, hukukun kurallarıyla hareket edeceğiz. Birtakım uygunsuz davranışlara tevessül edenler de bizi karşılarında bulurlar. Darbeye karşı geleceğim diye aldığı emri uygulamaktan başka görevi olan yanlış hareket izinde bulunanlar varsa onun da gereği yapılacak. Bir yanlış diğer yanlışla düzeltilmez. Yanlış yanlıştır. Kimden gelirse de yanlıştır. Darbeyi bu millet önledi. Türkiye hukuktan, demokrasiden bir milim bile taviz vermedi. Darbecilerin yargılanması, cezalandırılması konusunda vatandaşlarım rahat olsun. Bu canice girişime mevcut olan en ağır ceza verilecek. Mevcut yetmiyorsa, milletim rahat olsun gerekli düzenlemeyi yapmaktan da imtina etmeyeceğiz. Milletin mesajı başımızın üstündedir. Bağımsız mahkemelerimiz suçlu ile suçluyu birbirinden ayırarak adaletin tecellisini mutlaka sağlayacaktır.”
Kılıçdaroğlu: "Demokrasi Anayasa’ya bağlılık demektir"
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, grup konuşmasında, demokrasi vurgusunu ön plana aldı. İdam konusunda bugün açık ifadeler kullanmadığı gözlenen Kılıçdaroğlu, özetle şu görüşlerini dile getirdi:
“Demokrasilerde o yüzden çok seslilik esastır. Israrla diyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti 1. sınıf demokrasiye layıktır. Demokrasi bir kurallar bütünüdür, ahlaki yapıdır. Kendi düşüncenizi dayatmayacaksınız. Bu ahlakın temel kuralıdır. Demokrasi seçimde oy kullanmak değildir. Seçimden seçime oy kullanmak demokrasinin bir parçasıdır. Demokrasi hukukun üstünlüğüdür. Evrensel hukuk demektir. Herkesin hukuka yasalara uyması gerekir. Demokrasi düşünce özgürlüğüdür. Fikirleri açıkça ifade özgürlüğüdür. Demokrasi kadın-erkek eşitliğidir. Demokrasi eşit yurttaş demektir. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptir. Demokrasi Anayasa'ya ve ettiğimiz yemine bağlılık demektir. Bunlara bağlı değilsen demokrat sayılamazsın. Medya özgürlüğü demektir demokrasi. Medyanın özgürlüğünün kısıtlandığı yerde demokrasiden söz edilemez. Demokrasi tarafsız ve bağımsız yargı demektir. Demokrasi güçler ayrılığı demektir. Demokrasi din ve vicdan özgürlüğü demektir. Kimsenin inancına müdahale etmeyeceksin demektir. Demokrasi hukuku ve demokrasiyi katledenlere karşı direnme hakkını kullanmaktır. Hukuku, demokrasiyi katledersen, vatandaş direnme hakkını kullanmak için sokaklara çıkar. Bir darbe engellendiyse özgürlükçü demokrasidir. Milletvekillerinin parlamentoyu terketmemeleridir.”
Kılıçdaroğlu, idam konusundaki görüşü dün sorulduğunda, “Getirsinler bakalım” ifadesini kullanmıştı.
Günün Türkiye’deki muhalefet açısından MHP’nin açıkça idam desteği yanı sıra dikkat çekici bir başka gelişmesi ise, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok uzun bir sürenin ardından TRT ekranlarından canlı yayın konuğu olmasıydı. Son yıllarda muhalefet, kamu yayıncılığından sorumlu TRT’nin sadece iktidar yanlısı yayıncılık yaptığını ve muhalefet partilerine yer vermemesinden şikayetçiydi. Bugün Kılıçdaroğlu’nun, seçim dönemindeki zorunlu yayınlar dışında TRT ekranlarında konuk edilmesiyle birlikte bir ilk gerçekleşti.
Sabahleyin ise Başbakan Yıldırım ile birlikte ortak basın toplantısında kameralar karşısında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bazı endişelerim vardı, Sayın Başbakan'a endişelerimi aktardım. Özellikle sadece emir dinleyen er ve erbaşlara yönelik şiddet olaylarının doğru olmadığını, bunların da soruşturulması gerektiğini ifade ettim. Toplumdaki gerginliği el birliğiyle, birlikte gidermek bizim görevimiz,” dedi.
HDP idam karşıtlığını ilan etti
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, parti adına idama kesinlikle karşı olduklarını açıklarken, HDP Grubu’nda bugün darbeye karşıtlığın yanı sıra darbeyi yaratan koşullara da dikkat çekildi. Eş Başkan Figen Yüksekdağ, “Bizler meclisi bombalayan, halkın iradesini hiçe sayan bu darbeci zihniyet ve anlayışla pratikle asla uzlaşmadık, uzlaşmayacağız. Ama bizler bu darbeciliği doğuran var eden büyüten koşulların oluşmasını ve zemini ile de uzlaşmayacağız. Bugün Türkiye'de böyle bir darbe girişiminin yaşanıyor olması, sadece sonuçlarından bakılarak değerlendirilemez. Sadece sonuçları ve hesaplaşma düzeyinde ele alınamaz. Eğer darbe ve darbecilikle güçlü, köklü bir hesaplaşma içine girmek istiyorsak, darbeyi var eden, darbeyi yaratan koşullarla yüzleşmeli ve hesaplaşmalıyız. Türkiye'de siyasi iktidarlar ve siyaset kurumu tarafından yapılmayan şey budur,” diye konuştu.