Türkiye Suriyeliler’le Yaşamaya Alışacak mı?

İstanbul'un Fatih semtinde yaşayan Suriyeliler

Türkiye’de 3,5 milyonu aşkın Suriyeli nüfus için “geçici barınma” yaklaşımı olmakla birlikte kitlesel olarak kendi ülkelerine geri dönüş yapmayacak bu insanlarla birlikte yaşam tartışılıyor.

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Türkiye’nin, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunu koruduğu açıklandı. Ancak Türkiye’nin böylesi bir mülteci nüfus ile nasıl bir gelecek inşa edeceği merak konusu. Mülteci konusundaki uzman isimler Prof.Dr. Murat Erdoğan ve Metin Çorabatır’a göre; Türkiye’nin bu mülteci nüfusu topluma entegre etmeyi düşünmesi ve “Suriye’ye geri dönecekler” beklentisinden vazgeçmesi gerekiyor.

Prof. Dr. Murat Erdoğan

Türk – Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürlüğü görevini yürüten Prof.Dr. Erdoğan, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, en önemlisi gelecek için Suriyeliler ile yaşama politikası geliştirilmesi gerektiğini anlattı.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan İltica ve Göç Araştırmaları Derneği Başkanı Metin Çorabatır da, belki toplumda tepkiler olsa da ve şimdilik aykırı düşünce kabul edilse de Suriyelilere vatandaşlık verilmesi gerektiği görüşünde.

Türkiye, Avrupa’ya kıyasla başarılı mı?

Uzmanlar Erdoğan ve Çorabatır, Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere demokratik değerler ve mülteci haklarına öncülük etmiş Batı ülkelerine kıyasla mevcut durumda mülteciler konusunda daha başarılı olduğu düşüncesini paylaşıyor.

Prof.Dr. Murat Erdoğan, “Türkiye’de endişeli ve kırılgan da olsa toplumsal kabul düzeyi çok yüksek görünüyor. Avrupa’da çok daha fazla reddedici tavır söz konusu. Bu hem Türkiye, hem de mülteciler için şans olarak görülmeli. Sadece 350 bini aşkın Suriyeli bebek Türkiye’de doğdu. Henüz hukuki haklarına ilişkin sıkıntılar var ama Türkiye adına övünebileceğimiz bir durum var aslında. Toplum mültecilerle birlikte yaşamayı başarıyor ve bunun kıymetli olduğunu düşünüyorum” dedi.

Metin Çorabatır

Metin Çorabatır da, dünya genelinde mülteciler aleyhine gelişmeler olduğunu not etmek gerektiğini kaydetti. Çorabatır, mülteci hukukunda geri adımlar atıldığını belirterek, örneğin ABD’de çocuklarla ailelerini birlikte kabul etmeme, Avrupa’da sınırları kapatma kararları alınması, Malta ve İtalya’nın mülteci gemilerini reddetmesi ve nihayetinde İspanya’nın kabul etmesi gibi gelişmeleri anımsattı. Oysa 1951 Cenevre Sözleşmesi ile zorunlu göç eden insanlara ilişkin uluslararası kabul sağlanmışken şimdi 67 yıl sonra karanlık bir geriye gidiş olduğunu söyleyen Çorabatır, “Türkiye’de 4 milyon mülteci var. Bunlardan 3,5 milyonu aşkını Suriye vatandaşı, geriye kalanı Afganlar başta olmak üzere diğer ülkelerden.. Sınırlarını kapatma noktasındaki Batı ile karşılaştırdığımızda halen hükümet politikaları açısından Türkiye, onlara hoşgörüyle davranıyor ve misafir ediyor” diye konuştu.

“AKP söylemini değiştirdi ama geri dönüş olmayacak”

Suriyelilere ilişkin siyasi yol haritası belirlenmeli çağrısını her zaman yinelediğini belirten Erdoğan, Suriyeliler için mülteci, sığınmacı gibi kavramlar kullanılsa da artık aradan 7 yıl geçtiğini ve ister istemez Türkiye’de toplumsal yapıdaki bir parçaya dönüştüklerini kabul etmek gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyelilere ilişkin söylemini değiştirmiş olduğu görüşünü aktaran Erdoğan, “MHP ile de fiilen koalisyon kurulduktan sonra AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’daki o daha İslami temelli mülteci söylemi değişti. Nasıl değişti? İlk kez Erdoğan, Suriyelilerin evlerine gitmesinden söz etti. Bunun olup olmaması ayrı tartışmalı. Bence Türkiye’ye hangi iktidar gelirse gelsin (geri dönüşler) gerçekleşmeyecek. Ama Erdoğan’ın söylem değişimi, toplumdaki bu geri dönüş beklentisini karşılıyor. Bu nedenle de siyasette bu tartışma geri plana atıldı” ifadelerini kullandı.

Peki geri dönüş konusunda Suriyeliler ne düşünüyor diye sorduğumuz Erdoğan, ilk başta savaştan, ölümden kaçış yaşandığını ancak aradan 7 yıl geçtikten sonra Suriyeliler için başka hayata dair ihtiyaçlar ortaya çıktığını vurguladı. Erdoğan, “Bizim sahadaki verilerden edindiğimiz şu; Suriyelilerin yarıdan fazlası Türkiye’de kendilerini mutlu hissediyor. Bu çok kıymetli. Ama Türkiye’deki geleceklerine ve beklentilerine yönelik ya da Suriye’ye dönüş meselesine döndüğümüzde ülkeye geri gidişi çok zor görüyorlar. Bu nedenle de Türkiye’de kendilerine hayatlar kurmaya çalışıyorlar. Kendilerine ev ortamı oluşturarak, çocuklarını okutmaya çalışıyorlar. Suriye’de kolay kolay barış sağlanamayacak ve ortalama bir hayat seviyesini yakalamak için epey zaman gerekecek” dedi.

İstanbul'da iftar yemeğine katılan Suriyeli mülteci çocuklar

Suriye’de yaşamaya devam edenler ile kaçanlar arasındaki gerilimi de anımsatan Erdoğan, Suriye’de tepkiyle karşılanacaklarını düşündükleri için mültecilerde kalma eğilimi olacağı görüşünde.

Metin Çorabatır da, bayramda gidiş-gelişler olmasını işin doğası diye yorumlamak gerektiğini söylüyor. Çorabatır, “Kendilerini mülteci olarak gördüklerini gösteriyor. Suriyeliler, kendi ülkelerinde güvenli ortam olup olmadığı arayışında. Geride bıraktıkları evleri veya yaşlı aile üyelerine bakmak istiyorlar. Buradaki durum ile Suriye’deki durumu mukayese etmek için gidiyorlar. Suriyeliler için kolay değil 7 yıldır burada bir yaşam kurdular ama henüz orada ne olacağından emin de değiller. Bayramda oraya gidiş-geliş olması, Türkiye’nin Suriyelilere tanıdığı geçici korunma hakkından vazgeçilmesi anlamına gelmiyor. Suriye’de henüz merkezi ve ülke genelinde silahları susturacak bir yönetim oluşmuş değil. Bu insanlar bayramda gittikleri için geri dönmesinler diyemeyiz” görüşünü aktardı.

Türkiye’de mültecilerle toplumsal gerilim var mı?

Türkiye içerisinde mültecileri kabullenme konusunda Erdoğan daha olumlu görüşlere sahip. Ancak Çorabatır ise nefret söylemi örneklerinden dolayı endişeli ve ikili sosyal yapı oluştuğunu belirtiyor.

Türkiye’nin halen Cenevre Sözleşmesi’ndeki coğrafi kısıtlama şartıyla Suriyelilere sığınma hakkı vermediğini anımsatan Çorabatır, “Bu da Suriyeliler başta olmak üzere mülteci entegrasyonunu imkansızlaştırıyor. Eğitim, sağlık hizmetlerine yönelik çok ciddi harcamalar yapılıyor ama çalışma hakkı olmadığı için kısır döngü sürüyor. Kız çocukları açısından eğitime erişim sınırlı. Devlet hizmet sunuyor ama hukuken hak yoksunluğu yaşıyorlar. Pek çok yardım projesi var hak temelli değil” düşüncesinde. Bölgesel tabloya bakıldığında Türkiye’deki ekonomik yapıda mültecilerce kaçak da olsa çalışma imkanı yine de bulunduğunu ve böylece hayatlarını sürdürme şansı gördüklerini anlatan Çorabatır, dünyadaki diğer mülteci durumlarına kıyasla Suriyelilerin kültürel olarak kendilerini Türkiye’ye daha yakın hissettiğini de ifade etti. Çorabatır, “Ama genel olarak Türkiye’de ikili bir sosyal yapı söz konusu. Suriyeliler, mevcut topluma paralel ve ayrı bir sosyal yaşam yürütüyor. Aykırı olacak ama vatandaşlık verilmesi de normal Türk vatandaşlığına geçmeleri, siyasi örgütlenme hakkına sahip olmaları sosyal uyumu kolaylaştırır” dedi.

Suriyelilere yönelik aşırı siyasi ve özellikle eğitimli kesimlerde gözlemlenen nefret söylemi yaşandığını da belirten Çorabatır, yaşanan adli vakalar nedeniyle sosyal medya aracılığıyla doğrudan Suriyelileri hedef gösteren gelişmeler olduğunu vurguladı.

Prof.Dr. Erdoğan ise, “Türk toplumunda kaygıları var mı ama hayat kendi içinde bir biçimde toplumsal yapıyı tamir ediyor. Mesela biz pek çok yerde varlıklarından pek de haberdar olmadan yaşıyoruz. Ankara’da 100 bin ve İstanbul’da 500 bin mülteci var ama yaşam akışı devam ediyor. Aradan geçen 7 yıl sonrasında Türkiye’de olumlu biçimde kendiliğinden birlikte yaşama kültürü gelişiyor gibi. Türkiye’de 4,2 milyona yakın mülteci nüfusu var. Bunun 3,6 milyonu Suriyeli olmak üzere. Seçimlerde konu ediliyorlar ama doğrudan mültecileri rencide eder şekilde değil. Mesela barışçıl bir politikayla güvenlik sağlanacak ve ülkelerine geri dönüşleri gibi. Hükümetin politikası eleştirilerek mültecilere yapılan harcamalar eleştiriliyor ama buna çözüm olarak barış vurgusu yapılıyor. Bu da mülteciler konusunda toplumsal tansiyonu düşürüyor” diye konuştu.