Türkiye ve İran Kürt Sorunu Yakınlaşmasında mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani liderliğindeki görüşme sonucunda yayınlanan ortak bildiride, özerklik veya bağımsızlık arayışındaki Kürt hareketlerine sahip Suriye ve Irak’ta toprak bütünlüğü ve siyasi birliğin korunması gerektiğine dikkat çekildi.

Ankara, Suriye nedeniyle görüş ayrılığı yaşadığı Tahran ile yeniden yakın diyalog sürecine girdi. Ankara, Birleşmiş Milletler’in İran’a uyguladığı ekonomik yaptırımları kaldırmasıyla birlikte enerji alanı başta olmak üzere ticari ilişkilerini geliştirme çabasındaki Tahran ile sadece ekonomi değil\ bölgedeki Kürt varlığı ve terörizm üzerinden de işbirliği mesajları verdi.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, bugün İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. Zirvesi’nin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle Ankara’ya geldi. Saray’da resmi karşılama töreninde Ruhani ile Erdoğan arasındaki samimiyet objektiflere de yansıdı. İki lider öncülüğünde gerçekleştirilen Türkiye - İran 3. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konsey Toplantısı sonucunda, eğitim, kültür-turizm, adalet, sosyal güvenlik ve meteoroloji alanlarında ikili antlaşmalara da imza atıldı.

Türkiye ve İran taraflarınca ortaklaşa yayınlanan yazılı bildiride ise, ekonomik işbirliği vurgusunun yanı sıra Ortadoğu coğrafyasındaki tabloya ilişkin birlikte hareket etme yönünde niyet beyanında bulunulduğu gözlendi. Bildiride, diplomatik ilişkiler açısından Ankara ile Tahran arasındaki, terörizm başta olmak üzere bölgedeki gelişmeler konusunda yakın çalışma kararı şöyle açıklandı:

“Bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehditleri teşkil eden örgütlü suçların, şiddete dayalı aşırıcılığın, terörizmin ve mezhepçiliğin her çeşidinin ve tezahürünün farkında olarak ve bölgelerinin en çok bunlardan zarar gördüğünü kabul etmişlerdir. İkili ve bölgesel konulardaki siyasi diyaloglarını her seviyede sürdürmelerinin önemini ve karşılıklı yüksek düzeyli ziyaretlerdeki ivmenin korunmasının öneminin altını çizmişlerdir. Bölgelerindeki siyasi ve güvenlik alanındaki gelişmeler bağlamında, halkların meşru hakları, talepleri ve beklentilerine uygun olarak bölgedeki güvenlik tehditlerini siyasi çözümler yoluyla bertaraf edebilmek için ikili ve çok taraflı istişareleri sürdürmenin önemini vurgulamışlardır. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasına verdikleri önemi belirtmişlerdir. Bölgede bireyler, gruplar ve bunların uzantıları tarafından yapılan terör saldırılarının tüm şekil ve yöntemlerini kuvvetli bir şekilde kınayarak, mevcut ikili diyalog mekanizmalarını etkin bir biçimde kullanmak suretiyle terörizmle mücadele alanında işbirliğini ilerletme ihtiyacını vurgulamışlardır.”

Filistin’e destek olma yönünde de ortak görüşlerini vurgulayan Türkiye ve İran’ın ortak bildirisinde, ekonomik işbirliği kararlılığı da ifade edildi.

Erdoğan: ‘Suriye ve Irak’ta görüş birliğindeyiz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ikili ekonomik ilişkilerdeki gerilemeye dikkat çekerek, 22 milyar dolara kadar çıkmış olan ticaret hacminin 10 milyar dolara kadar indiğini anımsattı. Erdoğan, “Şimdi bunu yeniden toparlayıp asıl hedefimiz olan 30 milyar dolar hedefini inşallah en yakın zamanda, atacağımız adımlarla gerçekleştireceğimize inanıyorum. Türk - İran ilişkilerinde, iş adamlarının ticarette, taşımacılıkta, gümrükte ve diğer alanlarda engellerle karşılaşma dönemini sona erdirme konusunda iş birliği halindeyiz” dedi.

Türkiye ile İran’ın küresel ve bölgesel düzeydeki önemini kaydeden Erdoğan, dini birliktelik vurgusuyla Tahran yönetimiyle diplomatik yakınlık sürecine girildiği işaretini özetle şöyle dile getirdi:

“Hâlihazırda bölgemizi sarsan terörizm ve mezhepçilik sorunları ile bunlara bağlı olarak ortaya çıkan insani krizlerin üstesinden gelinmesi için birlikte çalışmamız gerekiyor. Ülkelerimizin, Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgemizde akan kanın ve yaşanan krizlerin durdurulması için gereken çalışmalara öncülük etmesi şarttır. Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani ile bu çerçevede görüş ve değerlendirmelerimizi baş başa paylaşma fırsatı bulduk. Türkiye ile İran arasında, bölgesel konularda bazı görüş ayrılıklarının bulunduğu bir gerçek. Bununla birlikte, bölgede akan kanın durdurulması gerektiği konusunda hemfikir olduğumuzu memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Bizim için belirleyici olanın, İslam başlığında beraber olmamız, bu noktada dayanışma içinde geleceğe yürümemizdir. Terörle mücadelede, özellikle uluslararası iş birliğine ihtiyaç duyulduğu ve bu çerçevede teröre karşı sıfır tolerans uygulanarak, ‘iyi terörist-kötü terörist’ ayrımı yapılamayacağı anlayışını paylaşıyoruz. Son olarak, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlükleri ve siyasi birliklerinin mutlaka korunması gerektiği konusunda da görüş birliği içinde bulunduğumuzu yine memnuniyetle gördüm.”

Ruhani: ‘Temel prensipte fikir ayrılığımız bulunmuyor’

İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise, İslam birliği altında mezhep ayrılıkları kenarda tutularak kimlik birliğine gidilmesi gerektiği görüşünü anlattı. Ruhani’nin, Ankara ile Tahran arasındaki son yıllarda Suriye kaynaklı gelişmiş diplomatik gerginliğe rağmen yaşanan süreç için “cüzi konularda görüş farklılığı” olarak tanımlaması da dikkat çekti. Bölgesel konuları ele aldıklarını vurgulayan Ruhani, Türkiye tarafıyla nasıl bir uzlaşma içerisinde olduklarını şöyle açıkladı:

“Bölgemizde birçok sorun mevcut. Yemen halkı zalimce bir ölüme maruz kalıyor. Aynı zamanda Suriye'de suçsuz insanların ölümüne şahidiz. Bunlar halen devam ediyor. Irak halen istenen istikrara kavuşmadı. Pakistan ve Afganistan gibi diğer İslam ülkelerinde de gerekli ve istenen düzeyde istikrar sağlanamadı. Biz güvenliği ve istikrarı sağlamaları için bütün bu ülkelere yardımcı olmalıyız. Bu, hem dinen görevimizdir hem de İslam dünyasının lehinedir, iki ülke halkının da lehine olacaktır. Allah'a şükürler olsun, bizim temel prensip konusunda herhangi bir fikir ayrılığımız bulunmamaktadır. Ülkelerin sınırları sabit şekilde kalmalıdır. Hiçbir ülkede parçalanmayı kabul etmiyoruz ve istikrara hepimiz vurgu yapıyoruz. Ölümler ve savaşlar bir an önce durdurulmalıdır ve her ne ad altında ve her ne şekilde olursa olsun, terörizmle mücadele etmeliyiz. Bir ülkenin geleceğini ve kaderini, o ülkenin halkı belirlemelidir. Bu konularda hemfikiriz. Hiçbir yabancı ülke, bir ülkenin geleceği için karar veremez.”