Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2025 Yılı Bütçe Teklifi, 15 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’na sunulacak. AK Parti iktidarı eğitime "bütçeden aslan payı ayrıldığını” söylüyor.
Ancak eğitime gelecek yıl merkezi yönetim bütçesinden ayrılacak payın uzun dönemdir olduğu gibi yine yüzde 10’un altında kalması bekleniyor.
Türkiye’de devletin eğitime ayırdığı kaynağı yeterli bulmayan eğitim uzmanlarına göre, bu durum sosyoekonomik eşitsizlik altındaki çocukların okuldan kopmasını hızlandırıyor.
2025 yılı merkezi yönetim bütçesinden MEB’e 1 trilyon 451 milyar 715 milyon 540 bin TL ayrılması bekleniyor. Bu miktarla Bakanlık bütçesi önceki yıla göre yüzde 32,9 artacak.
Uzmanlar, Türkiye’deki ekonomik sıkıntıların eğitime etkilerinin azaltılması için sosyal desteklere daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini savunuyor. Ne var ki bu kaynakların yer aldığı “cari transferler” kalemindeki artışın 31 milyar 275 milyon 568 bin TL ile önceki yıla göre yüzde 12,5’te sınırlı kalması öngörülüyor.
“Uluslararası otoriteler bütçeden eğitime ayrılan payın yüzde 15-20 olması gerektiğini ortaya koyuyor”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Özgenur Korlu, “Cari transferler kaleminde artış enflasyon beklentisinin de altında. Artışın bu seviyede olması çocuklara verilecek burslar, taşımalı eğitim yardımı, kırtasiye yardımı, harçlıklar gibi ayni desteklerin aslında enflasyon karşısında eriyeceğinin açıkça bir göstergesi oluyor. Bu da önümüzdeki bütçe dönemi için temel sorunlardan bir tanesi” dedi.
Korlu, bütçeden eğitime ayrılan payı da eleştirerek, “Son üç yıldır Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan kaynaklar yüzde 10 civarında. Bu, Türkiye için standartlaşmış bir oran olmaya başladı. Uluslararası otoriteler bir ülkede nitelikli eğitim standartlarının sağlanması, eğitim sistemlerinin sürdürülebilir, kapsayıcı ve nitelikli olması için bu oranların yüzde 15-20 seviyesine çıkması gerektiğini ortaya koyuyor” diye konuştu.
2025 yılında bütçeden eğitime ayrılan payın yüzde 9,9 olması bekleniyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı son eğitim harcamaları istatistikleri de eğitim harcamalarının 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 92,5 arttığını gösteriyor.
Bu durum, 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş depremlerinin sonucunda devletin eğitim harcamalarının arttığı şeklinde yorumlanıyor. Eğitim uzmanları önceki yıllarla karşılaştırıldığında hükümetin eğitim politikalarında bir değişiklik olmadığını savunuyor.
Eğitim harcamalarının yüzde 83,5’inin devlet tarafından finanse edildiği Türkiye’de, MEB bütçesine merkezi yönetim bütçesinden ayrılan pay yıllar içinde gerilemiş durumda. Bu oran 2014-2018 yılları arasında yüzde 12-13 seviyesindeyken 2024 yılında yüzde 9,8’e düştü. 2025 yılında da bu oranın yüzde 9,9 olması bekleniyor.
Türkiye’de çocuk yoksulluğunun arttığı bir dönemde eğitim bütçesinin çok daha büyük bir paya yükseltilmesi gerektiğini savunan ERG analisti Korlu, “Türkiye’de yüzde 12-13 seviyelerini gördüğümüz dönemlerde bunun daha ziyade derslik ve okul yapımı için bu kadar arttığını konuşuyorduk. Ama bugün daha az derslik yapımına ihtiyacımız olduğu için aynı kaynaklar ayrıldığı takdirde nitelikli eğitime yönelik müdahaleleri tasarlayabiliriz” dedi.
Korlu, eğitime ayrılan kaynakların arttırılmasıyla uzun dönemdir veliler ve eğitimciler tarafından talep edilmesine rağmen hükümetin uygulamaya geçirmediği okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilmesi, öğretmenlerin maaşlarının iyileştirilmesi, ikili öğretimin sona erdirilmesi, okul öncesi eğitimin devlet okullarında katkı payı alınmadan ücretsiz olarak verilmesi gibi imkanlar sağlanabileceğini söyledi.
“Boyanmayan okullar var, kütüphanesi, laboratuvarı olmayan okullar mevcut, akıllı tahtalar çok eskidi”
VOA Türkçe’ye konuşan Eğitim-İş İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen de eğitime ayrılan kaynakların yetersiz kaldığını belirterek, “Milli Eğitim Bakanımız bu konuda övünüyor fakat baktığımızda bu bütçenin yüzde 71’i personel giderine gidiyor. Geri kalan kısmı eğitime aktarılıyor. Şu anda eğitim sistemine baktığımızda okulların fiziki şartları, yetersizlikleri, temizlik problemleri, öğrencilerin beslenmemesi gibi durumları göz önüne aldığımızda geriye kalan bütçe maalesef yeterli değil” diye konuştu.
“AK Parti iktidara geldiğinde ‘Her öğrenciye bir öğün ücretsiz yemek vereceğiz’ demişti” diyen Şen, şöyle devam etti:
“Fakat şu anda ülkemize baktığımızda OECD verilerine göre, beş öğrenciden biri aşırı yoksulluk durumunda, dört öğrenciden biri de okula aç gelmektedir. Yani şu anda bizim öğrencilerimiz yeterli düzeyde beslenemiyorlar. Acil olarak devletimizin öğrencilere en az bir öğün okul yemeği vermesi gerekmektedir. Fiziki şartlara baktığımızdaysa, okulların şu andaki durumları gerçekten çok kötü. Boyanmayan okullar var, kütüphanesi, laboratuvarı olmayan okullar mevcut, akıllı tahtalar çok eskidi, bunların çoğu çalışmıyor. Fakat Milli Eğitim bütçesinden yeterli kaynak aktarılmadığı için okul idareleri de şu anda velilerden destek alarak ya da bağış adı altında topladıkları kayıt paralarıyla bunları tamamlamaya çalışıyorlar.”
Özgür Şen, Türkiye’de ekonomik koşullar yüzünden okuldan kopmaların hızlandığına dikkat çekerek, şu anda 600 bin civarı öğrencinin okuldan uzaklaştığını, bunda ekonomik şartların etkili olduğunu ve halkın alım gücü düşük olduğundan çocuklara yeterli desteği sağlayamadıklarını söyledi.
Okuldan kopma son üç yılın zirvesinde
ERG araştırmacısı Özgenur Korlu, okuldan kopma sebeplerini değerlendirirken de ekonomik koşullar altında artan çocuk işçiliğine ve ev içi bakım yüküne işaret etti.
ERG’nin 2023-2024 eğitim-öğretim yılında yaşanan gelişmelere ilişkin hazırladığı Eğitim İzleme Raporu’na göre, zorunlu eğitim çağında olmasına karşın bu haktan mahrum kalan çocuk sayısı son üç yılın en yüksek seviyesinde. Raporda, zorunlu eğitim çağında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yüzde 3,9’unun, yani yaklaşık 612 bin 814 çocuğun eğitim dışında olduğu görülüyor. Korlu, bu konuda şunları söyledi:
“Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan kaynakların günümüzdeki en önemli görevi, ekonomik krizin hane halklarına olan etkisini azaltmak. Dolayısıyla buna yönelik müdahaleler ile çocuk yoksulluğuyla mücadeleye ya da bu bağlamda eğitim dışındaki çocukların sayısının azaltılmasına ihtiyaç duyuluyor. Eğitimin ücretsiz olduğunu söylüyoruz fakat hane halkı bütçesini ekonomik kriz çeşitli alanlarda etkilemeye başladığında, o hanedeki çocukların haklara erişimi tehdit altına giriyor. Eğer o hanede çocuğun çalışması haneye anlamlı bir gelir getiriyorsa, o hane çocuğun çalışmasına izin verebiliyor.”
Sosyal güvencesi olmayan ve ihtiyaç sahibi ailelere, çocukların örgün eğitime devam etmeleri şartıyla devlet tarafından yapılan “şartlı eğitim yardımının” arttırılması gerektiğini söyleyen Korlu, “Hanenin çocuk üzerindeki harcama yüklerini azaltacak müdahalelerin yapılması gerekiyor. Okul yemeği verilmesi, taşımalı eğitim desteği verilmesi, kitap yardımlarının yapılması, harçlıkların verilmesi, aslında tüm bu müdahaleler o çocukların eğitimden ayrılmasını engellemek için önemli faktörler” ifadelerini kullandı.