Türkiye’de Güvenlik Zafiyeti Tartışılıyor

Türkiye yeni yıla İstanbul’da Boğaz kıyısındaki bir gece kulübünde düzenlenen saldırıyla girdi. Olayda hayatını kaybeden 39 kişi ve çok sayıda yaralı 2017’nin gelişini kutlamak için oradaydı. Silahlı saldırganın eylemi, Türkiye açısından kanlı geçen 2016 yılının bir tekrarının bu yıl da yaşanacağını gösteriyor.

Terör saldırıları, ülkede bombalamalar ve silahlı saldırı eylemleri şeklinde giderek daha sık meydana geliyor.

Geçen ay İstanbul’da bir futbol stadyumunun yakınında düzenlenen saldırıda 44 kişi hayatını kaybetmiş, 163 kişi yaralanmıştı. 11 gün önce de başkent Ankara’da Rusya Büyükelçisi aktif görevde olmayan bir polis memuru tarafından öldürülmüştü.

Türkiye’de Temmuz 2015’ten bu yana IŞİD ya da Kürt ayrılıkçılar tarafından üstlenilen terör saldırılarında 500’ün üzerinde kişi hayatını kaybetti. Geçen hafta 8 IŞİD üyesi yeni yılda intihar saldırısında bulunmaya hazırlandıkları şüphesiyle gözaltına alınmıştı.

Güvenlik uzmanları, Reina’daki saldırının IŞİD’le bir şekilde bağlantılı olduğundan genelde şüphe etmiyor. Kürt ayrılıkçılar daha ziyade Türk askerlerini hedef alma eğilimi

içerisindeyken, cihat yanlılarının kimleri hedef aldığı konusunda ise belirli bir kalıp yok. Terörle mücadele uzmanları, önemli olanın “nerede” sorusu olduğu görüşünü dile getiriyor.

Avrupa ve Kuzey Afrika’daki saldırılarda olduğu gibi Türkiye’de de, ölü sayısının yüksek olması amacıyla kalabalık yerler hedef alınıyor.

Tunus’un Sousse kasabasında bir otelin plajına düzenlenen saldırı, Fransa’nın Nice kentinde Bağımsızlık Günü kutlamaları sırasında bir kamyonun kalabalığın içine dalması ve başkent Paris’deki Bataclan saldırısından sonra İstanbul’daki Reina gece kulübü de bu üzücü listeye dahil oldu.

Geçen ay da Almanya’nın başkenti Berlin’de bir pazar yerinde masum sivillere yönelik yine bir kamyonla saldırı düzenlenmişti.

Hedefler bundan daha yumuşak olamazdı. Terör saldırıları bombalar ve kurşunların havada uçuştuğu, savaş alanında meydana gelen olaylar olarak cereyan etmiyor, Reina’daki saldırıda olduğu gibi, partide ya da dinlenmedeki, son derece korunmasız, silahsız sivillerin sistemli şekilde öldürülmesini içeriyor.

Bataclan saldırısı gibi nadir istisnalar dışında, cihat yanlıları genelde 11 Eylül saldırıları gibi ustalık, planlama ve aylarca eğitim gerektiren saldırıları tercih etmiyor. Saldırgan açısından zorlukların en az düzeyde olduğu, kurbanlar açısından da hedef alınması en kolay, en korunmasız kesimler hedef alınıyor.

Uzmanlara göre, ‘yumuşak hedef’lerin tercih edilmesinin nedenlerinden biri, güvenlik tedbirlerinin geliştirilmesi ve teyakkuz durumunun artırılmasının daha karmaşık terör planlarının hayata geçirilmesini zorlaştırması. Ancak geliştirilmiş güvenlik tedbirleri bile tam koruma garantisi getirmiyor.

İstanbul’daki en popüler gece kulüplerinden biri olan Reina’daki katliamdan saatler sonra, güvenlik uzmanları saldırganın nasıl olur da bu kadar kolay şekilde otomatik silahıyla bir taksiye binip olay yerine gelebildiğini sorguluyor.

İstanbul’da yeni yıl kutlamaları nedeniyle güvenlik tedbirleri artırılmıştı. Kentte Cumartesi gecesi 25 bin polis görev yapıyordu ve saldırganın içinde bulunduğu taksi Reina’ya giderken civardaki üç güvenlik noktasından geçti. Saldırgan, 800 kadar kişinin bulunduğu kulübu kurşun yağmuruna tuttuktan sonra zorlanmadan kaçtı.

Köşe yazarı Murat Yetkin, Temmuz ayındaki darbe girişimi sonrası ‘temizlik’ operasyonu sonucunda görevlerinden alınanların yerlerine geçen polis ve güvenlik yetkililerinin kabiliyetlerini sorguluyor.

Yetkin, “İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük kentlerde, alışveriş merkezleri, restoranlar ve gece kulüpleri gibi yabancılar ve turistlerin sık rağbet ettiği kalabalık mekanlara odaklanan büyük çaplı terör

saldırılarının beklendiği yönünde valilere son dönemde çok sayıda uyarı gönderildi. Eğer bir eksiklik varsa, güvenliğin tedbir boyutu şu anda tartışılmalı” diyor.

Oxford Üniversitesi’nde tarihçi ve “Laik Türkiye’nin Kısa Tarihi” başlıklı kitabın yazarı Mark Almond, “Şiddetin tırmandığı kriz zamanlarında insanlar sorunu çözmesi için güçlü bir lider ararlar. Peki ya zaten güçlü bir liderin idaresi altındaki bir ülkede terör kaosa yol açıyorsa ne olacak?” diyor.

Almond, “Türkiye eşsiz derecede vahim bir pozisyonda. Şu anda 1980’deki askeri darbeden, hatta belki de Atatürk’ten bu yana en güçlü cumhurbaşkanına sahip. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarını pekiştirmede gösterdiği olağanüstü yeteneği ülkenin sorunlarını çözmede gösteremedi” ifadesini kullandı.

Bu sorunlar gelecek aylarda, cihat yanlıları Suriye ve Irak’ta daha fazla toprak kaybettikçe ve öfkelerini Türkiye’den çıkardıkça daha da kötüleşebilir.

Ancak alarm durumuna geçen sadece Türkiye değil. İngiltere Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Wallace, Reina saldırısından saatler önce, IŞİD’in İngiltere’de kitle imha saldırısı düzenlemek istediği ve kimyasal silahlar kullanmada “hiçbir ahlaki bariyer” tanımadığı yönünde uyarıda bulundu.