AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in “Türkiye’nin ilk iklim kanunu olacak” diyerek tanıttığı yasa teklifi, bazı sivil toplum kuruluşları ve muhalefet tarafından doğa kirliliğine “bedel” biçtiği iddiasıyla “yıkım kanunu” olarak nitelendiriliyor.
TBMM Genel Kurulu’nda gelecek günlerde gündeme alınacak İklim Kanunu Teklifi, geçen hafta Çevre Komisyonu’ndan AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla geçti.
AK Parti’nin hazırladığı ve “net sıfır emisyon hedefi” taşıyan teklifte, şirketlere belirli miktarlarda sera gazı emisyonu hakkı tanınıyor, bunun “emisyon ticaret sistemi” içerisinde fiyatlandırılması ve sınır aşımlarında şirketlere ceza verilmesi öngörülüyor.
Komisyon aşamasında, CHP, İYİ Parti ve DEM Parti, teklife muhalefet şerhi koydu. Görüşmelerde, CHP’nin önergesiyle AK Parti’nin kurulmasını öngördüğü “emisyon ticaret sistemi” için “Paris İklim Anlaşması’nın 2053 hedefine uygun” olması şartı eklendi.
Yine CHP’nin önergesiyle illerde özellikle emisyon planlaması için “adil geçiş ilkesini gözetme” şartı getirildi.
İlgili Haberler “İklim değişikliğinin tetiklediği orman yangınlarındaki artış ancak daha fazla yatırımla önlenebilir”“Adil geçiş ilkesi” ise “İklim değişikliğiyle mücadelede ve yeşil büyüme sürecinde; çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler gibi süreçten en fazla etkilenebilecek kişiler öncelikli olmak üzere herkesi kapsayacak, istihdam için önemler alınacak, ekonomik, çevresel ve sosyal kazanımları en üst düzeyde tutacak politika ve uygulamalar” olarak tanımlandı.
Ancak CHP, bu iki önerge kabul edilse de teklifin “iklim değişikliğiyle mücadele” amaçlı olmaktan uzak ve sadece “ticari emisyon sistemine geçiş” amaçlı olduğunu belirterek şerh düştü.
CHP’li İnan Akgün Alp, teklifte adil geçiş ilkesi tanımlanmakla birlikte gerçekte böyle bir mekanizma oluşturmayacağı için teklifi Anayasa’nın 2’nci ve 56’ncı maddelerine aykırı bulduklarını açıkladı.
DEM Parti’li Perihan Koca, teklif için “ekokırım” yorumunu yaptı.
Muhalefet, “devlet eliyle şirketlere doğayı kirletme hakkı" satılacağı ve AK Parti’nin altın ve kömür madenleriyle ilgili gerekli önlemleri almadığı görüşünde. Teklif için “iklim adı altında sanayi odaklı düzenleme” diyen muhalefet, sulak alanlar, meralar ile tarım alanlarında yaşanan yok oluşa çözüm önermediği gerekçesiyle bu metnin TBMM’den geri çekilmesini istiyor.
“Doğa talanı meşrulaştırıyor, fosil yakıtlara önlem alınmalıydı”
TBMM gündemindeki bu yasa teklifine karşı aralarında ulusal ve yerel ölçekli çevre savunucusu örgütler ile sendikalar, “İklim Adaleti Koalisyonu” çatısı altında mücadele yürütüyor.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ile Şehir Plancıları Odası’nın aralarında olduğu 80 katılımcı örgüt tarafından kurulan İklim Adaleti Koalisyonu, teklif için “Şirketlere kirliliklerini para ile aklama sistemi sağlıyor, doğa talanını meşrulaştırıyor” açıklamasını yaptı.
AK Parti iktidarına sivil toplum ile birlikte “adil ve gerçek bir iklim kanunu” hazırlama çağrısı yapan İklim Adaleti Koalisyonu, Komisyon aşamasında sadece bir gün içinde görüşülerek kanun yapılmasına da tepki gösterdi.
TBMM’deki mevcut haliyle teklifin geri çekilmesi ve sivil toplum ile yeni bir düzenleme yapılması çağrısını paylaşan İklim Adaleti Koalisyonu, nasıl bir düzenlemeyle “halkın iklim kanunu” olabileceğini özetle şöyle açıkladı:
“Teklifte, kömür ve diğer fosil yakıtlardan çıkış için net bir takvim belirlenmemiş, fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılmasına ve yeni projelerin durdurulmasına dair somut bir düzenleme getirilmemiştir. Oysaki iklim krizinin başlıca sebeplerinden biri olan fosil yakıt kullanımı ekosistemleri, halk sağlığını, işçi sağlığı ve iş güvenliğini tehdit etmektedir.
Kanun, bilimsel verilere dayanarak öncelikli kömür olmak üzere fosil yakıtlardan çıkışı net tarihler vererek hedeflemeli, bu geçişi adil ve güvenceli olacak şekilde planlamalıdır. Kanun, hava kirliliği başta olmak üzere fosil yakıtların bugün neden olduğu çevre ve sağlık sorunlarını da ele alan bütünlüklü bir iklim eylemi planlamalıdır. Kanun, arazi kullanım planlamasının, enerji, sanayi ve madencilik faaliyetlerinin, endüstriyel tarım ve hayvancılığın, kentsel tasarımların ve yapılaşmanın, üretim-tüketim biçimlerinin ekosistem üzerindeki baskısını en aza indirecek önlemler içermelidir. Bağlayıcı ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı ve iklim suçları asla cezasız kalmamalıdır.”
İlgili Haberler COP29’daki 300 milyar dolarlık iklim değişikliği anlaşması bazılarında umut, bazılarında öfke uyandırdı