Türkiye’de 2024 nüfusu açıklandı: “Ülkenin önünde yaşlılık sınavı var”

TÜİK verilerine göre, Türkiye nüfusu 2024 yılında 85 milyon 664 bin 944 kişi oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre, Türkiye nüfusu 2024 yılında 85 milyon 664 bin 944 kişi oldu.

31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla bir önceki yıla göre nüfus 292 bin 567 kişi arttı. Nüfusun yüzde 50,02’sini oluşturan erkek nüfus 42 milyon 853 bin 110 kişi olurken, yüzde 49,98’ini oluşturan kadın nüfus 42 milyon 811 bin 834 kişi olarak açıklandı.

Yıllık nüfus artış hızı 2023 yılında binde 1,1 iken, 2024 yılında binde 3,4’e yükseldi.

Türkiye’de ikamet eden yabancı nüfus da bir önceki yıla göre 89 bin 996 kişi azalarak 1 milyon 480 bin 547 kişiye düştü.

“Türkiye’de doğum sayılarının özellikle son 4-5 yılda 1 milyonun altına düştüğünü görüyoruz”

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Sinan Türkyılmaz, Türkiye’de ilk kez 2020 yılında görülen Corona virüsü salgını ve 53 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği 6 Şubat 2022’deki deprem felaketinin ardından nüfus artış hızının yeniden yükselişe geçtiğini söyledi.

Türkyılmaz, doğum, ölüm ve göçleri kapsayan nüfus artış hızının geçmiş dönemlere kıyasla sınırlı yükselmesini ise hem doğum oranlarındaki düşüşe hem de Türkiye’de yaşayan yabancı nüfusun iki yıldır azalmasına bağladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nin devreye alındığı 2007 yılından itibaren nüfus artış hızının binde 13,1’den gelinen aşamada binde 3,4’e gerilediğine dikkat çeken Türkyılmaz, “Türkiye nüfusu rakamsal olarak artmaya devam etse de nüfus artış hızı, 2020’den sonra daha önce gözlemlemediğimiz şekilde, 2023’te binde 1’e kadar indi. Pandemiyle beraber dünyadaki nüfus trendinde zaten bir azalma eğilimi var. Türkiye bir deprem de deneyimledi. Bu depremin de özellikle belirgin bir neden olduğunu düşünüyorum” dedi.

Türkyılmaz, “Türkiye’de doğum sayılarının özellikle son 4-5 yılda 1 milyonun altına düştüğünü görüyoruz. Ölümler de hem pandemiden kaynaklı hem de geçen sene depremden kaynaklı olarak normalin çok üstünde. Diğer faktör de göç. 2022’deki önemli bir artıştan sonra, 2023 ve 2024’te Türkiye’de yaşayan ikamet izni olan yabancı nüfusta anlamlı bir düşüş karşımıza çıkıyor. Özellikle 2022’de Rusya ve Ukrayna’dan önemli bir nüfus gelirken bunların 2023 ve 2024’te azaldığını görüyoruz. Bunun yanısıra Afganistan ve Irak vatandaşlarının nüfusunda da bir azalma var” diye konuştu.

Batıdaki kentlerin nüfusu artıyor

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, Türkiye nüfusu giderek kentleşiyor. 2023 yılında yüzde 93 olan il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı, 2024 yılında yüzde 93,4’e çıktı. Belde ve köylerde yaşayanların oranıysa yüzde 7'den yüzde 6,6'ya düştü.

TÜİK bu yıl ilk kez nüfus yoğunluğuna bağlı olarak bir alanın kent-kır özelliklerini gösteren Mekansal Adres Kayıt Sistemi ile (MAKS) "yoğun kent, orta yoğun kent ve kır" ayrımına da gitti. Buna göre nüfusun yüzde 67,2'sinin yoğun kent, yüzde 15,5'inin orta yoğun kent ve yüzde 17,2'sinin ise kır olarak sınıflandırılan yerleşim yerlerinde yaşadığı görüldü.

2023 yılında bir önceki yıla kıyasla 10 ilin nüfusu azalırken, 2024’te 40 ilin nüfusunun azalması dikkat çekti. Veriler Türkiye’de özellikle batıdaki büyükşehirlerde nüfusun giderek arttığını, buna karşılık Anadolu’daki kentlerin nüfusunun az olduğunu da gösterdi.

Türkiye nüfusunun yüzde 18,3’ünün ikamet ettiği en kalabalık il olan İstanbul'un nüfusu, bir önceki yıla göre 45 bin 678 kişi artarak 15 milyon 701 bin 602 kişi oldu. İstanbul’u, 5 milyon 864 bin 49 kişi ile Ankara, 4 milyon 493 bin 242 kişi ile İzmir, 3 milyon 238 bin 618 kişi ile Bursa ve 2 milyon 722 bin 103 kişi ile Antalya izledi.

Nüfusu en az olan illerse sırasıyla 83 bin 676 kişi ile Bayburt, 86 bin 612 kişi ile Tunceli, 91 bin 354 kişi ile Ardahan, 142 bin 617 kişi ile Gümüşhane ve 156 bin 739 kişi ile Kilis oldu.

“Büyükşehirlere göç geçmişteki kadar keskin değil”

Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Türkyılmaz, Türkiye’de geçmişten bu yana getirilen tanım farklılıkları yüzünden kent-kır nüfusu ayrımını yapmakta zorluk yaşadıklarını anlattı.

Türkiye’deki büyükşehirlerin sınırları içindeki köylerin statüsünün 2012’de çıkartılan bir yasayla mahalleye dönüştürüldüğünü hatırlatan Türkyılmaz, “Bir anda çok kentleşmiş gibi olduk. Resmi kent tanımımız yüzde 93’lere kadar çıktı. Ama bu, tanım farkından dolayı. Kırsal nüfus 2012 öncesi yüzde 27’lerdeyken şimdi artık yüzde 17’lere düştü diye net olarak söyleyemiyorum çünkü tanımsal farklar var. Ama nüfusun genel olarak kentlerde yoğunlaşmaya devam ettiğini söyleyebilirim” dedi.

Büyükşehirlerde iş ve eğitim imkanlarının yoğunlaşmasıyla bu kentlerin büyümeye devam ettiğini kaydeden Türkyılmaz, yakın dönemde bu şehirlere iç göç akınının geçmişteki kadar keskin olmadığını da vurguladı.

2023 yılında İstanbul nüfusunun 252 bin 27 kişi azalmasının ardından 2024’te yeniden arttığına da dikkat çeken Türkyılmaz, bunu 6 Şubat depremleri ve 2023’teki yerel seçimlerin ardından İstanbul’dan ayrılan nüfusun geri dönmesine bağladı.

“Türkiye’nin önünde yaşlılık sınavı var”

TÜİK sonuçları Türkiye nüfusunun yaşlanmaya hız kesmeden devam ettiğini de bir kez daha ortaya koydu. 2024’te çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nin devreye alındığı 2007 yılına kıyasla yüzde 26,4'ten yüzde 20,9'a gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı ise yüzde 7,1'den yüzde 10,6'ya yükseldi.

Çocuk ve genç nüfus oranında dünyanın gerisinde kalan Türkiye, yaşlı nüfus oranında dünya ortalamasını aşmış durumda.

TÜİK verilerine göre, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşlarının küçükten büyüğe doğru sıralanmasıyla ortada kalan kişinin yaşı bulunarak elde edilen Türkiye nüfusunun ortanca yaşı da 34,4’e yükseldi. Ortanca yaş, 2007 yılında erkeklerde 27,7, kadınlarda 28,8’di.

VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Ege Geriatri Derneği Başkanı psikolog Mevlüt Uysal, Türkiye’nin hızla yaşlanması karşısında devletin acil önlemler alması gerektiği görüşünde. “Türkiye’nin önünde yaşlılık sınavı olduğunu” söyleyen Uysal, “Küresel bir yaşlanma olgusuyla karşı karşıyayız. Türkiye’de de bu küresel yaşlanmaya bağlı olarak nüfus hızla yaşlanıyor. Ancak Türkiye’de nüfusun yaşlanması, dünya ortalamasının daha üstünde seyrediyor. 1990 yılında yüzde 4,3 olan yaşlı nüfus bugün yüzde 10,6’ya yükselmiş. 2080’e geldiğimiz zaman nüfusun yüzde 26’sının 65 yaş ve üstü nüfus olacağı öngörülüyor” dedi.

“Yaşlı bireylere bakış açısını değiştirmek gerekiyor”

Yaşlı nüfusun üreten ve verimli bir nüfus olarak görülmesi gerektiğini kaydeden Uysal, “Hem yaşlı bakım sistemi açısından hem de yaşlıların aktif ve sağlıklı yaşlanmasını ve sosyal katılımını destekleyen, yaşlı refahını gözeten, yaşlının toplumun her aşamasına katılımını önceleyen, kendileriyle ilgili kararlarda mutlaka onların iradesinin alınması gereken kamusal ve sosyal koruma sistemlerini kurmamız gerekiyor” diye konuştu.

Uysal, “Yaşlı bireylere bakış açısını değiştirmek gerekiyor. Yaşlı bireyi özellikle sosyal güvenlik sistemlerinde yük olarak gören anlayıştan kurtulmak gerekiyor. Türkiye’de yaşlı bireylerin emeklilik yaşamından sonra bilgi birikimini ve deneyimini toplumsal yaşama yansıtacak kanallar yok denecek kadar az” ifadelerini kullandı.

“Düşen bir doğurganlığımız, daha yaşlı bir nüfusumuz olsa da halen aktif üretecek bir nüfusumuz var”

Nüfusun giderek yaşlanmasıyla çalışma çağı dışında kalan bireylerin artmasına karşın Türkiye’de ekonomik olarak bağımlı olanların oranı 2024 yılında azaldı.

Çalışma çağındaki birey başına düşen çocuk ve yaşlı birey sayısını gösteren toplam yaş bağımlılık oranı, 2023 yılında yüzde 46,3 iken 2021 yılında yüzde 46,1’e düştü. Nüfusun yaşlanmasına karşın bu durumu ‘demografik fırsat penceresi’ olarak tarif eden uzmanlar, Türkiye’nin bunu avantaj olarak uzun yıllar boyunca kullanılabileceğinin altını çiziyor.

Prof. Dr. Sinan Türkyılmaz, Türkiye’nin üretken nüfusunu ne kadar verimli kullanabildiği sorusuna, "Bizim nüfusumuzun yaş yapısı nedeniyle üretken çağ dediğimiz 15-64 yaştaki nüfus hala üç kişiden ikisi. 2040’lara kadar o fırsat penceresinde üretim yapabilecek, verimli olarak ülke gelişimine katkıda bulunabilecek, aktif çalışabilecek bir nüfusa sahibiz. Biz hem bu nüfusu kaliteli olarak üretime katkı sağlayıp kendi gelişimimizi sağlayabilirsek hem de şu an bile çok yüksek sayıda olan özellikle bakıma muhtaç yaşlıların bakımı ve bunların aktif yaşlanmasıyla ilgili planları yapabilirsek o zaman verimli bir dönem geçireceğiz” diye yanıtladı.

Türkyılmaz, "Düşen bir doğurganlığımız var. Daha yaşlı bir nüfusumuz var. Ama halen aktif üretecek bir nüfusumuz var. Biz gelecekle ilgili kaygılarımızı konuşurken bugün Türkiye nüfusunu ne kadar verimli kullanıyoruz, onu ne kadar kaliteli hale getiriyoruz, ona baktığımızda zaten gelecekle ilgili birçok şeyi çözmüş olacağız” dedi.