Amerika’da Ocak ayında görevine resmen başlayacak Donald Trump yönetiminde Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceği merak konusu.
Washington’da Türkiye’yi en yakından tanıyan isimlerden biri, Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey ile Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini ve Trump yönetiminden beklentileri konuştuk.
Amerika’nın en deneyimli diplomatlarından biri olan Jeffrey, George W.Bush döneminde ulusal güvenlik danışman yardımcılığı dahil geçmiş yönetimlerde kritik görevler üstlenmiş bir isim.
Şu anda Washington Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunda çalışan Jeffrey, Trump yönetiminin Türk-Amerikan ilişkilerine bakışı ve önceliklerinin ne olacağına dair görüşlerini Amerika’nın Sesi’yle paylaştı.
Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, yeni seçilen Başkan Donald Trump’a yönelik Türkiye’deki iyimser beklentileri değerlendirirken bunun, seçimlerde Trump’ın Demokrat rakibi Clinton’dan daha fazla tercih ediliyor olmasına bağlamadı:
“Bence Türkler’in Trump’tan beklentileri, Obama yönetiminden elde ettikleri kazanımlardan daha fazla. Amerika’nın küresel istikrarı muhafaza etmede Türkiye de dahil olmak üzere dostları ve müttefikleriyle daha aktif bir rol oynaması, İran’ı kontrol altında tutması, Rusya ile bir şekilde ilişkileri yürütmesi, PKK ve PYD hakkında Türkiye’ye kulak vermesi ve birlikte IŞİD’e karşı savaşılması gibi konular yeni dönemde gündemde olacak.”
Jeffrey, Trump döneminde de Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerde kısa vadede en önemli konunun yine Fethullah Gülen’in iade süreci olacağını söyledi:
“İki ülke ilişkilerindeki en önemli konu Gülen’in iadesi, nokta. Bunun ötesindeki dış politika gündemine baktığımızda, Trump yönetimi Türkiye’nin IŞİD’i yenilgiye uğratmada nasıl yardımcı olabileceğini bilmek isteyecektir. Türkiye bölgede, İran gibi, ilgilenilmesi gereken başka tehditler de olduğunu anlatmak isteyecek. Trump bunu anlıyor, nükleer anlaşmaya karşı çıktı ama bu konuda hissettiği tehdit düzeyi IŞİD konusunda olduğu kadar değil.”
Jeffrey’ye göre Suriye’deki gelişmeler ve Amerika ile PYD gerilimi yeni dönemde de iki ülke ilişkileri gündeminin üst sıralarında yer almaya devam edecek:
“Erdoğan hükümetinin yapması gereken, ki bence Erdoğan’ın bunu kişisel olarak yapması gerekiyor; yeni Trump ekibine Suriye, İran ve Rusların neden insanların IŞİD’e ve El Kaide’ye katılmasına yol açan hissiyatları beslediğini anlatmak. Bu ülkeler bölgeye ve doğrudan Amerikan çıkarlarına güvenlik tehditi oluştururken, aynı zamanda da insanları Sünni aşırılık yanlısı teröristlerin kollarına iterek dolaylı tehdit özelliğini taşıyorlar. Buna ilaveten, PYD ve PKK’nın Türkiye’ye yarattığı riskin yanında, Suriye’nin kuzeyinde önemli ölçüde alanı kontrol eden PYD’nin Suriyeliler ve İranlılarla tekrar bir ittifaka girmesi de Türkiye ve bölge için bir tehdit. Dolayısıyla bence Erdoğan hükümeti açısından önemli olan bu mesajı yaymaya çalışmak.”
James Jeffrey, Trump yönetiminin Gülen’in iade sürecinde daha aktif olacağı görüşünde:
“Bence eylemler ve açıklamalar bazında baktığımızda Türkiye’nin taleplerine yanıt vermeye daha ilgili ve Fethullah Gülen’e karşı daha fazla adım atmaya daha meyilli olacaklar. Ancak nihayetinde, iade konusu Amerikan mahkemesinin karara bağladığı adli bir konu. Bunu değiştirecek bir adım atmazlar çünkü bunu değiştiremezler.”
Jeffrey, yeni dönemde Amerikan yönetiminin Türkiye’de demokrasinin gidişatı konusunda Obama yönetimi kadar müdahaleci olacağını sanmadığını da belirtti:
Öncelikle, ister yönetim ister Kongre ister medya olsun Amerika’nın kurulma şekli, insan hakları ihlallerinin ya da çoğulculuğu, denge ve kontrol denge mekanizmaları ya da hukukun üstünlüğüne zarar veriyor görünen eylemlerin her zaman eleştirilmesini öngörür. Ancak bu eleştirinin iletilme biçimi ve aksiyona neden olup olmayacağı, bu ayrı bir konu. Bunu bu yönetimde görmeyeceğimizi düşünüyorum. Bununla birlikte, eğer Türkiye’de insan hakları durumu ülkenin istikrarına, Türk ekonomisine, çoğunluk Türklerle azınlık Kürtler arasındaki ilişkilere zarar verirse, o zaman bir noktada yönetim çok çok rahatsız olacak. Çünkü Türkiye’ye bölgesinde güçlü, birliğini sağlamış, ekonomik açıdan canlı bir ortak ve dost olarak ihtiyacı var. Eğer ülke içindeki durum bu yönde ilerlemezse Amerika ayrıntılar üzerinde değil ama bu ayrıntıların etkileri üzerinde endişe duyacak.
Türkiye, Amerika’nın başkentinde özellikle bölgeyi yakından eden gazeteciler ve düşünce kuruluşlarının yakın ilgi odağı olmayı sürdürüyor.
Obama döneminde zaman zaman gerilimlere sahne olan ilişkilerin yeni dönemde nasıl bir şekle bürüneceği en çok merak edilen sorulardan.