Hükümetin geçen yazdan beri uyguladığı ekonomik programa uluslararası sermayenin yatırım sağlaması için Londra, New York, Singapur gibi merkezlerde toplantılara katılan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bugün İstanbul’da düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı’na (YİK) katıldı.
Şimşek, yürütülen ekonomik programın çalıştığını ve Türkiye’nin dezenflasyon sürecinin başladığını söyledi.
Hazine ve Maliye Bakanı, “Önümüzdeki ay çok büyük ihtimal enflasyon yüzde 60 civarına, bir sonraki ay yüzde 50 civarına, bir sonraki ay da muhtemelen 50'nin bir tık altına inebilir. Daha sonra da yılı, tabii ki Merkez Bankası’nın hedefi olan 38 civarında kapatmayı ümit ediyoruz ama yüzde 42'ye kadar da toleransımız var. Gelecek sene de enflasyonu, hedefimiz yüzde 20'nin altına, bir sonraki sene de yüzde 10'un altına çekmek. Brüt rezervler 148,4 milyar dolarla tarihi zirvesine ulaşırken geçen yıl Mayıs ayına göre artış 50 milyar dolar oldu. Yapısal dönüşümü başarıp, Türkiye'nin yüksek gelirli ülkeler grubuna kalıcı olarak girmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bu sene çok büyük ihtimalle kişi başına milli gelirde, Dünya Bankası tanımına göre ilk defa Türkiye, yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek” dedi.
“Programın yükünü toplumun dar gelirli kesimine yükleyemeyiz”
Cari açığın milli gelire oranını yüzde 3,8’den yüzde 2,5’e indirmeyi hedeflediklerini, CDS adı verilen ülke risk primini 450 puan düşürdüklerini, reformlar sayesinde milli geliri arttıracaklarını söyleyen Şimşek, vergi politikalarının çerçevesini de ortaya koydu.
Hazine ve Maliye Bakanı, “Programın yükünü toplumun dar gelirli kesimine yükleyemeyiz. Bu programın yükü herkes tarafından adil bir şekilde paylaşılmak zorunda. Onun için şu anda vergide adalet ve etkinliği sağlamaya yönelik çaba içerisindeyiz. Eskiden en düşük gelir vergisi dilimi yüzde 22'ydi, bunu yüzde 15'e düşürdük. Aynı dönemde en yüksek gelir vergisi dilimini de yüzde 35'ten yüzde 40'a çıkardık. Bundan sonraki dönemde büyüme modeli esas itibarıyla tabii ki verimlilik kaynaklı olacak ve bu da rekabet gücümüzü arttıracak, bu da ihracat odaklı olacak” dedi.
TÜSİAD adına konuşan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, yeni hükümet programından da enflasyonunun düşme eğiliminden de memnun olduklarını ifade ettiler.
TÜSİAD Başkanı: “Son on yılda fakirleştik, vakit kaybetmenin bedeli ağır oldu”
Siyasetteki normalleşmeyi desteklediklerini de söyleyen TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı, hükümetin ekonomi politikalarının miladı olarak 2016 yılını gösterdi.
Orhan Turan, “2013’te kişi başı milli gelir 12 bin 582 dolardı. Sonra geriledi. Son 10 yılda fakirleştik. 2023 sonunda yeniden 13 bin dolar seviyesine geldik. Biliyoruz ki geride bıraktığımız 10 yılı kaybetmemiş olsaydık, bugün çok farklı bir tabloyu konuşabilirdik. Ne gelir dağılımı böylesine bozulmuş olacaktı, ne emeklinin satın alma gücü bu kadar düşmüş, ne de gençler geleceklerini yurtdışında arar hale gelmiş olacaktı. Vakit kaybettik. Vakit kaybetmenin bedeli ağır oldu” ifadelerini kullandı.
“Yerel bilgi Türkiye’yi bölmez, ifade özgürlüğü siyaseti kaosa sürüklemez”
Türkiye’nin yeşil dönüşümü ve dijital dönüşümü ıskalamaması gerektiğini belirten Orhan Turan, çoğulcu demokrasi, ifade özgürlüğü, eğitim reformu, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi başlıklarda TÜSİAD’ın görüşlerini ortaya koydu.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı, “Yerel bilgi ve tecrübeyi harekete geçirmek Türkiye’yi bölmez. Aşırı merkezi ve hiyerarşik bir yönetim anlayışı, iyi ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkışını zorlaştırır. Milletin oyuyla seçilmesi gereken pozisyonlara atama yoluyla görevlendirme yapılması, ya da seçilmiş vekillerin Meclis’te yer almaması ile milli irade korunmaz. İfade özgürlüğü siyaseti kaosa sürüklemez. Cumhuriyet değerlerine, bilimselliğe ve çağdaş eğitim normlarına uygunluk konusundaki eleştiriler giderilmeden, uygulamaya alınacak bir müfredatın, çocuklarımızın geleceğine ve kalkınma hedeflerimize katkı sağlamayacağına inanıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kadına yönelik şiddetin önlenmesine hizmet etmedi. Ayrıca 9. Yargı Paketi taslağında ‘kadının soyadı’ düzenlemesinin, kadınların toplumsal konumunun güçlendirilmesi hedefi ile uyumlu olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
TÜSİAD’dan hukukun üstünlüğü hatırlatması: “Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmaların gündeme geldiğini üzülerek görüyoruz”
Şubat’ta Tuncay Özilhan yerine TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığı’na seçilen QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, başkan olarak katıldığı ilk YİK toplantısında yaptığı konuşmada, güçlü ve dayanıklı bir ekonomi ve ülke yaratmak için “hukukun üstünlüğü”, “eğitim ve liyakat”, “teknoloji üretmek ve inovasyon” ile “verimlilik ve ihracata dayalı ekonomik büyüme modeli”nin şart olduğunu söyledi.
TÜSİAD YİK Başkanı, “WJP (World Justice Project) Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre Türkiye’nin dünyadaki yeri geriliyor. Bu gerileme rekabet gücümüzü zedeliyor. TÜSİAD olarak hep söylediğimiz bir şey var; güçlü ve dayanıklı kurumlar inşa etmeli, kurumların bağımsızlığını güçlendirmeliyiz. Bunun için de öncelikle güvenilir bir hukuk devleti gerekiyor. Son zamanlarda Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmaların gündeme geldiğini üzülerek görüyoruz. Bütün kanunların üzerinde olan Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinden asla taviz vermemeliyiz. Türkiye merkezi coğrafi konumuyla, tarihsel olarak hem Doğu’yla hem Batı’yla güçlü bağlara sahip olmasıyla, belki de en çok AB ilişkileriyle, bu jeopolitik değişimden yararlanma imkanına sahip. Akılcı politikalarla jeopolitik değişimi fırsata çevirmeliyiz” dedi.
TÜSİAD’ın Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının tartışılmasından üzüntü duyduğunu söyleyen Ömer Aras, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararının Yargıtay tarafından tanınmamasına atıfta bulunmuş oldu.
“Önyargılarımızı bir kenara bırakalım. Politikalarımızı değiştirelim”
Orhan Turan gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nın “yeni maarif modeli”ni eleştiren TÜSİAD YİK Başkanı, Türkiye’nin demografik fırsat penceresinden yararlanamadığı saptamasından sonra AB ile entegrasyonun önemine dikkat çekti.
Ömer Aras, “Türkiye nüfusu da hızla yaşlanıyor. 1980’de 19 olan medyan yaş, bugün 34’e yükseldi. Çalışma çağındaki nüfus oranının ise 2030’dan sonra düşüşe geçmesi bekleniyor. Nitelikli emek sadece iyi ücret istemiyor, aynı zamanda şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve demokrasiyle çevrelenen iyi bir yaşam istiyor, bunu sağlayan ülkelere göç ediyor. 2022 yılında 140 bin vatandaşımız yurtdışına göç etti. Büyük çoğunluğu da gençler. Beyin göçünü tersine çevirmeli ve göçmen politikamızı lehimize geliştirmeliyiz. Mayıs ayında açıklanan yeni maarif modelini maalesef ülkemizi geleceğe hazırlama kapasitesinde görmüyoruz. Yeni maarif modeli, hazırlık süreci, ilgili kurumlardan geri bildirim alma ve alınan geri bildirimleri dikkate alma konularında sınıfta kalmıştır. Önemli bir kavşaktayız. Doğru zamanda doğru kararları vermek zorundayız. Avrupa ile Gümrük Birliği’ni güncellemiş, AB ilişkileri entegrasyon perspektifiyle ilerleyen, vatandaşlarının ve tüm dünyanın güvendiği bir ülke yaratabiliriz. Önyargılarımızı bir kenara bırakalım. Politikalarımızı değiştirelim” diye konuştu.
TCMB Başkanı JP Morgan toplantısında uluslararası yatırımcıya güvence verdi: “Haziran ayında dezenflasyon dönemi başladı”
Bu arada Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bugün yine İstanbul’da Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Başkan Yardımcıları Cevdet Akçay ve Hatice Karahan ile birlikte JP Morgan’ın yatırımcı toplantısına katıldı.
Toplantıda bir sunum yapan TCMB Başkanı Karahan, toplantıda yaptığı sunumda dezenflasyon sürecinin başladığının altını çizdi.
Fatih Karahan, “Sürdürülebilir bir dezenflasyon döneminin eşiğindeyiz. Yurtiçi talep normalleşme işaretleri gösteriyor. Sıkı para politikası duruşu devam ediyor. Türk Lirası mevduatın payı yılsonu hedefini aştı. Döviz rezervleri hızlı şekilde arttı. Cari işlemler dengesinde iyileşme devam ediyor. Haziran ayında yıllık enflasyon 3,8 puan azalarak yüzde 71,6’ya geriledi. Enflasyonun yılın ikinci yarısında düşeceğine dair artan bir konsensus var. Haziran ayında dezenflasyon dönemi başladı” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.